Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

ABD-Çin uzay rekabeti dünyanın geleceğini tehdit ediyor

Soğuk Savaş döneminde Ay’a ayak basarak ülke bayrağını dikme gayretleri zirveye ulaşmıştı. Ay yüzeyine yerleştirilebilecek nükleer füzelerin ve askeri üssün insanlığın sonunu da getirmesi ihtimal dahilinde. Bu bağlamda Çin-ABD Ay bazlı uzay yarışı, askeri anlamda dikkate alındığında hem dünya üzerindeki dengeleri hem de dış uzayda dünyanın geleceğini tehdit ediyor.



SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde stratejik bir alan olan uzayda, ABD ile Sovyetler BirliÄŸi arasında keÅŸif-gözlem ve istihbarat uyduları fırlatma, kıtalararası füze sistemleri geliÅŸtirme, insanlı uzay seyahati, dünyanın uydusu Ay’a ayak basma, yeni gezegen keÅŸifleri ve dış uzay alanında bir uzay istasyonu inÅŸa etme konularında büyük bir rekabet yaÅŸanmıştı. Yarışa dayalı rekabetin temeli, bilim ve teknolojide küresel lider olarak insanlığa yön veren ülke olma hedefiydi. Bu aynı zamanda iki ülke arasındaki nükleer silahlanma yarışının da bir parçasıydı. Bu nedenle uzay yarışı bir silah yarışı olarak da görülebilir. Uzay yarışı Sovyetler BirliÄŸi’nin 1957’de insanlığın ilk yapay uydusu Sputnik 1’i fırlatmasıyla baÅŸladı. Söz konusu yarışta ABD 1969’da Ay’a ilk ayak basan Amerikalı astronot Neil Armstrong ile öne geçse de, Sovyetler BirliÄŸi’nin ekonomik olarak çöküÅŸe geçmesi ve SoÄŸuk Savaşı kaybetmesiyle uzay programları ertelendi ve bu yarış da sona erdi. Her iki ülke de ulaÅŸtıkları uzay kabiliyetleri bakımından uluslararası iliÅŸkiler literatüründe o dönemden beri birer “uzay gücü” olarak nitelendiriliyorlar.
 
SoÄŸuk SavaÅŸ sonrasında, kısa bir zaman içinde aynı faaliyetleri kendi imkânlarıyla gerçekleÅŸtiren Çin Halk Cumhuriyeti de 2003 yılında ilk insanlı uzay seyahatini gerçekleÅŸtirerek ABD ve Rusya’nın sahip olduÄŸu uzay gücü statüsüne eriÅŸti. DiÄŸer süper güçlerle eÅŸit konuma gelen ülke, böylece dünyada bir saygınlık ve prestij elde etti. Uzay yarışı günümüzde bu kez Çin ile ABD arasında yoÄŸun bir ÅŸekilde baÅŸlamışken Rusya iki ülkeyle bu alanda iÅŸbirliÄŸi içinde dengeleyici bir konumda yer alıyor. Bu yeni yarıştaki hedef de eski uzay yarışındakiyle aynı. Yani Çin, küresel bilim ve teknolojide lider olan ABD’ye alternatif yeni bir dünya düzeni inÅŸa etmeyi ve bu düzenin yöneticisi olmayı hedefliyor. Askeri uzay teknolojisinde hâkim konuma gelen ülke, aynı zamanda dünya üzerindeki savaÅŸlarda da askeri üstünlük kazanacak. Çin’in uzay alanında etkin bir güç olması, bulunduÄŸu Asya bölgesinde uzay gücü olma hedefi güden diÄŸer ülkeler olan Japonya ve Hindistan’la da rekabet halinde olması anlamına geliyor. Bu üç Asya ülkesinin dış uzaydaki faaliyetleri, gelecekte aralarında askeri alanda bir güç dengesinin de oluÅŸacağını gösteriyor.
 
Bu yazıda Çin Halk Cumhuriyeti’nin uzay hedefleri ve çalışmalarına ve bu çalışmalarının ABD üzerindeki etkisine deÄŸinilecek. Ä°ki ülke arasındaki uzay yarışının dünyadaki güç mücadelesi üzerindeki sonuçları da deÄŸerlendirilecek.
 
Çin’in uzay hedefi ve faaliyetleri
 
Çin Halk Cumhuriyet’inin mevcut uzay gücü statüsüne ulaÅŸmasındaki temel motivasyon askeri savunma ihtiyacıydı. 1950 yılında gerçekleÅŸen Kore Savaşı sırasında Amerikan hükümetinin nükleer füze atma tehdidi karşısında, nükleer caydırıcılık kabiliyetine ulaÅŸmak için, Çin’de balistik füze programı ve bu program kapsamındaki uydu geliÅŸtirme faaliyetleriyle uzay çalışmalarına start verildi. ABD tehdidine Sovyetler BirliÄŸi ile 1960 yılında baÅŸlayan gerginlik de eklenince, SoÄŸuk SavaÅŸ döneminin nükleer silahlanma yarışı baÄŸlamında Çin, uluslararası sistemde tarihsel askeri güçsüzlüÄŸünü yeniden yaÅŸamamak adına, uzay faaliyetlerini ulusal savunması için adeta bir zorunluluk olarak görmeye baÅŸladı.
 
Çin’in açık kapı ekonomisi ve planlı kalkınma politikalarının sonucunda dünyanın ikinci en büyük ekonomik gücü olarak yeniden ortaya çıkmasıyla güç dengesinde yaÅŸanan büyük deÄŸiÅŸim nedeniyle, uzmanlar geleceÄŸe yönelik senaryolar dahilinde, ABD ile Çin arasındaki savaÅŸ olasılıklarını tartışmaya baÅŸladılar. Bu kapsamda ABD’yi yeniden tehdit olarak algılayan Çin, gerçekleÅŸmesi olası bu savaÅŸta galip gelebilmek için, askerî açıdan zayıf kaldığı alanları güçlendirerek aradaki mesafeyi kapatmaya çalışıyor. Çin hükümeti uzaydaki savunmasını siber yetenek, uzay uyduları, elektromanyetik silahlar ve lazer silahlarına dayandıran bütünleÅŸik bir yapıda planladı.
 
2015 yılında Çin ordusunda Halk KurtuluÅŸ Ordusu Destek Gücü isimli bir birim oluÅŸturuldu. Destek gücü uzay, siber alan ve elektronik savaÅŸ alanlarında uzmanlaÅŸmış bir yapı. Uzaydaki askeri savaÅŸ stratejisi ise düÅŸman ülkenin askerî uydularını devre dışı bırakarak onu savaÅŸ ortamında “kör ve sağır” kılacak Anti Uydu Silah (ASAT) sistemlerinin kullanılmasına dayanıyor. 2007 yılında karadan gönderdiÄŸi bir balistik füzeyle kendi meteoroloji uydusunu vuran Çin, aynı operasyonu 2013 yılında bu kez bir roketle gerçekleÅŸtirdi. 2015’te de uydu sinyallerini bozan ve yok eden Dong Nang-3 adlı atmosfer dışı aracı test ederek, ABD’nin askerî operasyonları için önem taşıyan uzay sistemlerini yok edebilecek bir düzeye geldiÄŸini göstermiÅŸ oldu. 2013 yılında Çin’in alçak yörüngeye gönderdiÄŸi SY-7 isimli küçük bir uzay denetleme aracının da bir silah olduÄŸu iddia edilmiÅŸti.
 
Ulusal savunma, caydırıcılık ve askeri zafer amaçlı uzay stratejisinde öne çıkan diÄŸer bir konu, dünya hâkimiyeti için uzay jeopolitiÄŸinden faydalanarak dış uzayda stratejik bölgeleri kendi kontrolüne almak. Bu alan ise Ay ve yörüngesidir. Halen Ay yörüngesinin 60 derece ilerisi ve gerisindeki Lagrange noktalarından L2 üzerinde, Çin’in Queqia haberleÅŸme uydusu yer alıyor ve kesintisiz bir ÅŸekilde ülkenin haberleÅŸmesini gerçekleÅŸtiriyor. Ay programları kapsamında Ocak 2019’da Chang’e-4 uzay aracı, tarihte ilk defa ayın karanlık yüzüne indi ve Yutu-2 adlı rover cihazıyla araÅŸtırmalar yapmaya baÅŸladı. Ayın bu alanı, dünyadan gelen radyo dalgalarının ulaÅŸmadığı bir alan olarak elektromanyetik araÅŸtırma yapmaya elveriÅŸli bir alan olarak kabul ediliyor. Bunların yanı sıra, uzay madenciliÄŸi açısından da Ay yüzeyi oldukça zengin. Çin’in uzay hedefleri arasında, burada bulunduÄŸu tespit edilen helyum 3, titanyum, platin, demir, nikel ve altın gibi madenleri kendi ekonomisi için deÄŸerlendirmek yer alıyor. Bu madenlerden helyum 3, radyoaktif atık oluÅŸturmadan ve nükleer güç üretmeden kullanılabiliyor. Ayrıca bu madenler sayesinde, Ay’da üs oluÅŸturulduÄŸunda, nükleer silah yapmak için gerekli hammadde kaynağı da Ay yüzeyinden rahatlıkla temin edilebilecek.
 
SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde Ay’a ayak basarak ülke bayrağını dikme gayretleri zirveye ulaÅŸmıştı. Ay’ın yörüngesine gelen beÅŸinci devlet olarak Çin’in uzay çalışmalarında en yoÄŸunlaÅŸtığı yer olarak yine Ay öne çıkıyor. Çin’in baÅŸlattığı Ay keÅŸif programları, ABD’nin 2024’te yeniden Ay’a dönme kararına ve Ay’da üs kurma planlarını devreye sokmasına neden oldu. Özellikle “ilk gelen ilk kullanma hakkını elde eder” prensibi doÄŸrultusunda Çin’in iniÅŸ yaptığı bölgelere isim vererek bölgelerin kontrolünü kendi lehine belirlemesini, ABD kendi çıkarları açısından tehdit olarak görüyor. 20 Temmuz 1969’da Ay’a ilk ayak basan insan olarak uzay çalışmalarına silinmeyecek bir tarihi imza atan Amerikalı Astronot Neil Armstrong, Ay’a Apollo programı dahilinde inmiÅŸti. Yeni Amerikan Ay projesi ise “Artemis 1-2-3” ismiyle planlandı ve yeni nesil roketi “Uzay Fırlatma Sistemi” (Space Launch System) 2021’de astronotları götürmek üzere denenecek. NASA’nın Ay yörüngesine fırlatmayı düÅŸündüÄŸü “Ay Geçidi” (Lunar Gateway) uzay istasyonu, henüz gönderme tarihi belirlenmese de, ABD’nin Ay projesi içinde yer alıyor. 2022 yılında Ay yüzeyine su arama amaçlı yüzey araÅŸtırma aracı VIPER gönderilerek Ay üssü kurma faaliyetlerine hız kazandırılması planlanıyor. Çin’in Ay faaliyetlerine yetiÅŸmek ABD için bir ulusal güvenlik konusu olarak deÄŸerlendiriliyor.
 
Ay’la ilgili bir diÄŸer konu, Mars’a gidiÅŸ için Ay’ın stratejik bir baÅŸlangıç noktası ve ikmal alanı olması. Mars iki ülke arasındaki yeni rekabet alanlarından birini oluÅŸturuyor. ABD 1976 yılında önce Viking-1 ve aynı yıl içinde Viking-2 uzay araçlarıyla Mars yüzeyine inen ilk ülke oldu; 1997 yılında ilk keÅŸif aracı Pathfinder’ı, 2004’te Spirit ve Opportunity, 2008’de Phoenix, 2012’de Curiosity ve 2018’de de Insight isimli keÅŸif aracını Mars’a indirmeyi baÅŸarıyla gerçekleÅŸtirdi. Kullanımı sona eren aracın yerine yenisi geliÅŸtirilerek, son olarak NASA’nın “Mars 2020” misyonu kapsamında Perseverance (Azim) rover robotu ve Ingenuity (Yaratıcı) helikopterini kapsayan uzay aracı 30 Temmuz 2020’de baÅŸarıyla fırlatıldı. Bu fırlatma öncesinde, 23 Temmuz’da sürpriz bir ÅŸekilde Çin’in (“gökteki gerçeÄŸi arayış” anlamına gelen) Tianwen-1 isimli Mars uzay aracı, taşıdığı bir orbiter (yörünge aracı), bir lander (iniÅŸ aracı) ve güneÅŸ enerjisiyle çalışan altı tekerlekli bir rover robotla birlikte, Çin Ulusal Uzay Dairesi (CNSA) tarafından detaylı bilgisi paylaşılmadan Mars’a gönderildi. Temmuz ayı içinde Mars ile dünya yörüngelerinin uygun konuma gelmeleriyle ortaya çıkan fırsatı iyi deÄŸerlendiren ABD ve ona yetiÅŸen Çin oldu. Bir aksilik yaÅŸanmazsa, gönderilen araçlar 2021 Åžubat ayında Mars’ta su kaynaklarının araÅŸtırılması, eski yaÅŸama dair kalıntılar konusunda incelemeler yaparak, 2030’da gerçekleÅŸecek insanlı Mars seyahatinin hazırlığını tamamlayacaklar.
 
Mars konusunda ilklerle tanınan ABD’nin fırlatılan uzay aracı dahilinde gönderdiÄŸi ve Dünya atmosferi dışında ilk defa Mars’ta deneyeceÄŸi helikopter baÅŸarılı olursa, yeni gezegen keÅŸiflerinde daha hızlı sonuçlar elde etmenin mümkün hale geleceÄŸi düÅŸünülüyor. Gönderilen bu araç aynı zamanda toplanan numuneleri de Dünya’ya iletmek üzere tasarlandı.
 
Yine NASA desteÄŸiyle Hindistan, 2008 yılında Ay’ın güney kutbuna Chandrayaan-1’i çarptırmış ve Eylül 2014’te Mars Orbiter Mission aracını, Mars çevresinde yörüngeye oturtmayı baÅŸarmıştı. Çin’in 2020 yılında gelen Mars giriÅŸimi, diÄŸer ülkelere kıyasla epey geç kalmış görünüyor. Aynı zamanda Rusya, Mars’ın uyduları üzerindeki projelerini önümüzdeki yıllarda Çin’le birlikte hayata geçirmek üzere plan yapıyor. Çin 2030 yılında yeni bir araç göndererek ABD gibi Mars’tan numune getirmeyi hedefliyor.
 
Çin’in uzayı, ulusal güvenliÄŸi ve savunması açısından askeri bir zorunluluk olarak görmesinin dışında sivil amaçlı, özellikle yeni bir ekonomik alan olarak deÄŸerlendirme hedefleri de bulunuyor. Uzay sanayisi kapsamında, teknoloji geliÅŸtirme istikametinde, diÄŸer devletlerle ekonomik iÅŸbirlikleri yapılıyor. Çinli uzay ÅŸirketleri iSpace, Onespace, Tencent, Landspace ticari uzay faaliyetleri teÅŸkil edecek ÅŸekilde yörüngeye uçuÅŸlar gerçekleÅŸtirdiler. Bir KuÅŸak Bir Yol projesinin dijital ayağı olarak BeiDou Uydu Konumlandırma Sistemi (GPS) kurulmuÅŸtu. Bu sayede Çin yeni Ä°pek Yolu kapsamında, söz konusu güzergahta yer alan ülkelerin GPS ihtiyaçlarını karşılarken, ABD’nin bu alanda sunduÄŸu hizmete de rakip teÅŸkil ediyor. Çin teknoloji ÅŸirketlerini (Huawei, Tik Tok) kendi ulusal güvenliÄŸi için tehdit gören ABD, Çin’in dünya genelinde bu ÅŸirketler üzerinden yayılmasını engellemeye çalışıyor; uzayda ise Uzay Kuvvetleri Komutanlığı ile Küresel Yer Bulma Sistemi (GPS) uydularını güvence altına alıyor. Bu kapsamda uyduların fırlatılması, yörüngede konumlarının izlenmesi, yönetilmesi, fırlatma operasyonları da bu komutanlığın kontrolünde gerçekleÅŸtiriliyor.
 
Uzayın Çin ekonomisine saÄŸladığı diÄŸer bir katkı ise uzaydan enerji elde etmekle ilgili. Bu alanda dışa bağımlı bir ülke olarak Çin, dünyanın deniz alanlarındaki enerji trafiÄŸi noktalarında kendi hâkimiyetini saÄŸlayabilmiÅŸ deÄŸil. ABD Deniz Kuvvetleri’nin kritik enerji nakil noktalarını kontrol etmesi ve muhtemel bir savaÅŸta bu bölgeleri kapatabilme riski, uzay enerji kaynaklarının önemini artırıyor. BaÅŸka gezegenler, gezegen uyduları ve asteroit madenleri dışında, güneÅŸ enerjisinden faydalanmak için de uydu modelli bir ekipmanla 2050 yılında sonuçlanması planlanan Uzay Temelli GüneÅŸ Projesi hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu kapsamda, güneÅŸ enerjisinin bulutsuz bir ortamda dünyaya kesintisiz bir ÅŸekilde gelmesi saÄŸlanarak Çin’in enerji ihtiyacının büyük ölçüde karşılanacağı düÅŸünülüyor.
 
Çin’in beÅŸ yıllık stratejik dönemler halinde planlanan tüm uzay faaliyetleri 2000, 2006, 2011 ve 2016 Çin Uzay Beyaz Kitap serileri ile ÅŸeffaf bir ÅŸekilde dünya kamuoyuyla paylaşılmıştı. Fakat en son Mars’a gönderilen keÅŸif aracı hakkında detaylı bir bilgi henüz paylaşılmadı. Çin’in stratejik kültürünün bakış açısında, bir devletin uzayda bir kimliÄŸe ve siyasi etki alanına sahip olması için, insanları uzaya götürebilecek teknolojik imkânlara ve altyapıya sahip olması, uzayda sürekli var olabilmesi, ay yörüngesinde seyahat edebilmesi, anti-uydu silah sistemleriyle mevcut uzay objelerini etkisiz kılabilmesi ve insanlığın geliÅŸimine katkı saÄŸlayacak bilimsel geliÅŸmeleri dış uzay alanında gerçekleÅŸtirebilecek kritik yeteneklere sahip olması gerektiÄŸi düÅŸüncesi yer alıyor. Bu bakış açısı doÄŸrultusunda, Shenzhou serisi uzay araçlarıyla insanlı/insansız uzay seyahatleri, Chang serisi araçlarla Ay keÅŸif programları ve Long March serisi roketlerle yeni gezegen keÅŸifleri gerçekleÅŸtirildi ve halen devam etmekte olan kalıcı uzay istasyonu Tiangong projesinin 2022’de tamamlanması öngörülüyor.
 
Teknolojik bilgi hırsızlığı gerekçesiyle Çin’in 2011 yılında ABD Kongresi’nde alınan bir kararla Uluslararası Uzay Ä°stasyonu çalışmalarına katılmasının yasaklanması, ülke için büyük bir itici güç oldu. Bu kapsamda Çin kendi imkânlarıyla öncelikle geçici uzay laboratuvar istasyonları ve kalıcı uzay istasyonu inÅŸa faaliyetlerini baÅŸlattı. Uluslararası Uzay Ä°stasyonu’nun devre dışı kalacağı 2024’te, Çin kendine ait kalıcı uzay istasyonu ve mürettebatıyla dış uzayda bulunmaya devam edecek. Bu istasyonda aynı zamanda, uluslararası iÅŸbirliÄŸine açık olarak 27 ülkeyle yapılan anlaÅŸmalar sonucunda astronomi, uzay tıbbı, uzay yaÅŸam bilimi, biyoteknoloji, yerçekimsiz ortam çalışmaları ve temel fizik uzay materyalleri bilimi çalışmaları gerçekleÅŸtirecek. Henüz kesinlik kazanmamış olsa da ABD de Ay Uzay Ä°stasyonu projesiyle Çin’i bu yarışta yalnız bırakmamayı hedefliyor.
 
Batı tarafından Çin’in “uzay hırsları” olarak nitelendirilen tüm bu çalışmaların nihai hedefinin uzay alanında tek lider ülke olmak, ekonomik ve askeri güç kapasitesini dünyada lider konumu getirmek ve sürdürmek olduÄŸu görülüyor. Barışçıl ÅŸekilde ve BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) uzay kurallarına uygun olarak hareket etmeyi prensip edinen Çin, yeni norm ve kuralların oluÅŸturulmasında da öncü olmayı istiyor. Rusya, Ukrayna, Avrupa BirliÄŸi (AB), Pakistan, Åžili ve Arjantin gibi birçok ülkeyle uzay alanında iÅŸbirliÄŸi içinde olan Çin, 2008 yılında merkezi Pekin’de bulunan Asya-Pasifik Uzay Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü’nün (APSCO) kurulmasına da öncelik etti. Üyeleri arasında BangladeÅŸ, Ä°ran, Peru, MoÄŸolistan, Pakistan, Tayland ve Türkiye’nin de bulunduÄŸu bu uzay iÅŸbirliÄŸi örgütü, uzayın üye devletler tarafından barışçıl amaçlarla kullanılmasına yönelik olarak, sahadaki faaliyetlerin koordinasyonunu saÄŸlıyor. Aralarında kurulan aÄŸ bünyesinde bilgi paylaşımı, çok amaçlı uydulardan gelen verilerin gönderilmesi, dünya yüzeyinin görüntü verilerinin saÄŸlanması, doÄŸal felaketlerin uydu aracılığıyla izlenmesi ve önceden bildirilmesi, [Doktor, radyolog, hasta ve hastaneler arasında kaliteli bir hizmet verebilmek amacıyla kurulmuÅŸ olan] tele-tıp sisteminin verilerinin paylaşılması ve insan kaynağının yetiÅŸmesi için eÄŸitim programları yürütülüyor.
 
ABD-Çin uzay yarışının uluslararası politikaya etkileri
 
Küresel liderlik mücadelesinde karşı karşıya olan Çin ve ABD, uzay alanında devreye sokulan önemli ve ilk olma özelliÄŸi taşıyan uzay programlarıyla yarışı daha da hızlandırıyorlar. Aralarındaki bu rekabet, ABD için de uzay programlarını yeniden baÅŸlatma ve bütçelerini saÄŸlama imkânı yaratmış durumda. Devlet ve özel sektörün katılımıyla devam eden bu yarış, yeni bir savaÅŸ riski de ihtiva ediyor. Özellikle Güney Çin denizi ve DoÄŸu Çin denizi üzerinde egemenlik iddialarıyla gündeme gelen Çin, doÄŸal kaynaklar konusundaki milliyetçi yaklaşımını uzaydaki madenler konusunda da sürdürürse, ABD’nin buna özellikle Ay yüzeyinde askeri güçle karşılık verebileceÄŸi düÅŸünülüyor. Bu öngörü, ABD’de 2015 yılında kabul edilen Uzay Kaynaklarını AraÅŸtırma ve Kullanma Yasası’ndan kaynaklanıyor. Dış uzaydaki faaliyetlerini bu ÅŸekilde resmileÅŸtiren ABD, esasen tüm insanlığın ortak malı sayılan uzaydaki bu kaynaklar için dünyadaki enerji kaynakları mücadelesinde olduÄŸu gibi askeri güç kullanabilecek.
 
Çin’in faaliyetlerinin ABD’nin uzaydaki askeri kabiliyetlerine yönelik bir güvenlik sorunu teÅŸkil etmesi, ABD’nin dış uzay alanındaki mevcut konumunu sürdürme hususunda 2018 yılında bir askeri uzay komutanlığı kurmasına, Ay’da askeri üs kurma ve Ay’a silahların yerleÅŸtirilmesine yönelik planlar yapmasına neden oldu.
 
Günümüzde istihbarat amaçlı askeri uydu sistemleri, kinetik silahlar, kıtalararası balistik füzeler, anti-uydu silah sistemleri ve Ay’da askeri üs inÅŸa etme planlarıyla dış uzay silahlanmış durumda. ABD’nin birçok konuda olduÄŸu gibi, 1967 tarihli mevcut Dış Uzay AnlaÅŸması kapsamında kendini uluslararası kurallardan muaf tutan yaklaşımı, güvenliÄŸi oluÅŸturan normların aşınmasına ve istikrarsızlığa neden oluyor. Dış uzayın küresel yönetiÅŸimi konusunda ABD ve Çin’in kendi ulusal çıkarlarını ön planda tutan yaklaşımları, tüm insanlığın ortak malı olan uzay alanını aşındırıyor.
 
Uzay yarışının en olumsuz sonucu olarak savaÅŸ olasılığı öne çıkarken, diÄŸer yandan bu rekabet her iki ülkenin iç ve dış siyasetine imaj yönünden katkı sunuyor. ÖrneÄŸin ABD’de Space X’in Afro-Amerikalıların protesto gösterilerinin devam ettiÄŸi bir sırada baÅŸarılı bir ÅŸekilde fırlatılması “Güçlü Amerika” imajına katkı saÄŸlamış oldu. Aynı ÅŸekilde Vuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede dünyada çok sayıda ölüme ve ekonomik ve sosyal deÄŸiÅŸimlere neden olan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisi sürecindeki hataları nedeniyle eleÅŸtirilen, Hong-Kong, Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve Tibet bölgelerindeki sert devlet politikalarıyla gündeme gelen Çin için de uzay programlarının kesintisiz uygulanması ülke imajının düzeltilmesine katkı saÄŸlıyor.
 
Tüm ağırlığını uzay alanında Ay’a ve ardından Mars’a veren Çin de, belirtildiÄŸi üzere dünya üzerinde askeri anlamda bir üstünlük kurma, ekonomik anlamda zenginliÄŸini devam ettirme hedefiyle çalışmalarına devam ediyor. ABD’nin bir taraftan NASA ile bilimsel uzay çalışmaları ve teknolojilerine lider ülke olarak katkı saÄŸlarken, Uzay Kuvvetleri Komutanlığı ile dış uzayda silahlanmaya ve bir üs inÅŸası planlarının hayata geçirilmesine de neden olduÄŸu söylenebilir. ABD’nin bu kapsamda, uzaydaki hâkimiyetini korumak ve diÄŸer devletlerin uzaydaki faaliyetlerine karşı hazırlıklı olmak amacıyla, güç gösterisini sürdürmekte olduÄŸu görülüyor. ABD böylece uzayı yeni bir savaÅŸ alanı olarak tanımladığını da dünyaya gösteriyor. Sivil amaçlarla tüm insanlık için büyük bir sıçrama saÄŸlanabilecekken, Ay yüzeyine yerleÅŸtirilebilecek nükleer füzelerin ve askeri üssün insanlığın sonunu da getirmesi ihtimal dahilinde. Bu baÄŸlamda Çin-ABD Ay bazlı uzay yarışı, askeri anlamda dikkate alındığında hem dünya üzerindeki dengeleri hem de dış uzayda dünyanın geleceÄŸini tehdit ediyor.
 
Doç. Dr. A. Ä°nci Sökmen Alaca - (Uluslararası güvenlik, ulusal savunma ve yeni teknolojiler, terörizm ve uzay üzerine çalışmaları bulunan Doç. Dr. A. Ä°nci Sökmen Alaca, Ä°stanbul Arel Üniversitesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler Ä°ngilizce Bölümü öÄŸretim görevlisidir)
 
Kaynak: Anadolu Ajansı-analiz

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.