Özel / Analiz Haber
Seküler şiddet ve kadın mağduriyeti
HDP partilisi ve seçmeni D.K., Tuma Çelik tarafından tecavüze uğramış, HDP yetkilileri ve kadın milletvekilleri olayı tümüyle kapatmak istemişler ve mağdur D.K.’yı sessiz kalması için ikna etmeye çalışmışlardır.
Åžiddet, kavram olarak dilimize nisbeten yeni yerleÅŸmiÅŸ bir kelimedir. Kültürel kodlarımızda yer alan kavram esasen “zulüm”dür. Zulüm, ÅŸiddetin ifade ettiÄŸinden çok daha kapsamlı, katmanlı anlamlara sahiptir. Åžiddet anlam itibariyle, bir insanın baÅŸka bir insan ya da canlıya uyguladığı fiziksel ya da psikolojik (ama sonuç itibariyle somut etkileri olan) bir “güç”uygulamasını ifade ediyorsa da zulüm bunlardan daha fazlasıdır. Müellif Mustafa Çağırıcı tarafından yazılan TDV Ä°slam Ansiklopedisi’nin ilgili baÅŸlığının giriÅŸ kısmında, zulmün tanımı;
“Sözlükte “bir ÅŸeyi ona ait olmayan yere koymak” anlamındaki zulüm (zulm) din, ahlâk, hukuk gibi alanlarda terim olarak “belirlenmiÅŸ sınırları çiÄŸneme, haktan bâtıla sapma, kendi hak alanının dışına çıkıp baÅŸkasını zarara sokma, rızasını almadan birinin mülkü üzerinde tasarrufta bulunma, zorbalık”, özellikle de “güç ve otorite sahiplerinin sergilediÄŸi haksız ve adaletsiz uygulama” gibi anlamlarda kullanılır. (…) Adl / adâlet, kıst ve insaf kavramları zulmün karşıtı, cevr, baÄŸy, tuÄŸyân, fısk, udvân / taaddî / i‘tidâ kavramları da zulmün eÅŸ anlamlısı veya yakın anlamlısı olarak kullanılır. Zulmün kök anlamı bakımından özellikle insan iliÅŸkilerindeki haksızlıkları ifade ettiÄŸi, bu sebeple cevre göre daha dar anlamlı olduÄŸu belirtilirse de literatürde zulmün eÅŸ anlamlısı olarak en çok cevr geçer. Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi âyette zulüm kelimesi, 269 defa da türevleri yer alır. 200’den fazla yerde zulüm kavramı “küfür, ÅŸirk” veya “Allah’ın hükümlerini çiÄŸneme, günah iÅŸleme”, yirmiyi aÅŸkın âyette “beÅŸerî iliÅŸkilerde haksızlığa sapma” anlamında kullanılmıştır.” ÅŸeklinde yer alır. GörüldüÄŸü üzere Kutsal Kitabımızda, zulüm, insanın hem kendisine hem baÅŸkasına maddi ve manevi anlamda haksızlık etmesinin karşılığı olarak kullanılır. Bugünkü kullanılış biçimiyle ÅŸiddetin, zulmün bir cüz’ü olduÄŸunu söylemek kanaatimizce yanlış olmaz.
Elbette suç bireysel, ama...
AraÅŸtırmalara göre gerek dünyada gerek ülkemizde ÅŸiddet uygulayan ya da ÅŸiddete maruz kalanlar arasında, sınıfsal, ekonomik, kültürel ya da eÄŸitim düzeyi bakımından bir farkın olmadığı görülmektedir. Sosyo kültürel düzeyi, ekonomik durumu, eÄŸitimi ne olursa olsun, her insan ÅŸiddetin maÄŸduru olabileceÄŸi gibi ÅŸiddet uygulayan da olabilir. Nitekim ülkemizde kamuoyuna ve yargı makamlarına yansıyan örneklerin çeÅŸitliliÄŸi bu gerçeÄŸi somut olarak da teyid etmektedir. Hal böyle olduÄŸu için ÅŸiddetle mücadele de, toplumun tüm kesimlerinin katıldığı, “insanı ihya” ÅŸuuruyla yol alınacak bir ameliyedir. Ve fakat özellikle son yıllarda ülkemizde kendini “aydın, ilerici ve çaÄŸdaÅŸ” diye tesmiye eden kesimlerde, ÅŸiddet failinin aynı gruptan olması halinde derin bir suskunluk, yok sayma, göz ardı etme, artık saklanamaz boyutta ise fail üzerinden suçu bireyselleÅŸtirerek ademe mahkum etme tutumuna tanık olmaktayız. Elbette suç bireyseldir.
Ne var ki, bu kesimlerin ÅŸiddet failinin “dindar/mütedeyyin” kimliÄŸi görünür halde ise yaptıkları topyekün yargılamalara, ithamlara hatta inancın ithamına varan aşırılıklara sıkça muhatap olup maruz kalındığı için, söz konusu kendi “klan”larından bir fail olunca büründükleri sessizlik elbette eleÅŸtiriyi hak etmektedir. Bu tutum ÅŸiddetin araçsallaÅŸtırılmasıdır. Åžiddet, muarızınızı itham ve ilzam etmek için kullanışlı bir aparat olarak görüldüÄŸü takdirde, ÅŸiddeti ortaya çıkaran nedenlerle hesaplaÅŸma, ÅŸiddet failinin oluÅŸturduÄŸu kamusal zararı tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırma, bunlarla mücadele etme imkanı ya tümüyle yok olmakta ya da en iyi ihtimalle zayıflamaktadır.
Seküler ÅŸiddet
Bununsa son tahlilde, ÅŸiddete yatkın zihinleri cesaretlendirdiÄŸi, maÄŸdurların mücadele azmini kırdığı izaha muhtaç olmayacak denli açık bir hakikattir. Bu yazıda tanım kolaylığı olması bakımından, seküler ÅŸiddet ifadesini kullanacağız. Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız üzere, seküler ÅŸiddetin iki yüzü var. Birincisi, ideolojik olarak kendilerine yakın insanların iÅŸlediÄŸi suçlara karşı mümkünse hiç tepki vermemek, duyulmamasına gayret etmek; tepki vermek zorunda kalınırsa muhatabı belli olmayan, failin ismini dahi geçirmemeye özen göstererek harcı alem bir cümle kurmak… Bu tarz tepki cümlelerini daha ilk sözcükten tanımak mümkündür: “Åžiddet kimden gelirse gelsin …”
Ä°kinci biçimi ise, ÅŸiddet faili ideolojik olarak kendilerinden farklı yerde duruyorsa bunu olabildiÄŸi ölçüde abartılı biçimde duyurmak ve failin ait olduÄŸu fikri, inancı, bu inancın baÄŸlılarını bir bütün halinde itham etmek! Buradaki “inanç”ın Ä°slam olduÄŸunu ayrıca belirtmeye gerek var mı bilmem? Seküler ÅŸiddet, Müslüman kimliÄŸini izhar eden bir kiÅŸinin suçundan dolayı tüm Müslümanların suçlu olduÄŸunu kabul eder ve hepimizden – Müslümanlar olarak – nedamet getirmemizi bekler. Ä°nançlı insanların bir küll’ halinde itham edildiÄŸi vaka örneklerini saymaya kalksak bu yazının sınırlarını epey aÅŸar. Ancak seküler ÅŸiddetin sessizliÄŸini uzak ve yakın dört olayı hatırlatarak örneklendirmeye çalışacağız.
1. Basın-yayın dünyasının yakından tanıdığı S.N.’nin popülaritesinin doruklarında olduÄŸu 2008 yılında, o tarihte evli olduÄŸu ve üç çocuÄŸunun annesi olan eÅŸinin başına kendi dışkısını boÅŸalttığı ortaya çıkmıştı. Ä°nsan onuruna son derece aykırı bu eylem ortaya bir ÅŸekilde sonradan çıkmış, bir iki gazete haberini müteakip, S.N., itibarına kaldığı yerden devam etmiÅŸti. Bizim bu hatırlatmadaki muradımız, malum tatsız konuyu tekrar gündeme getirerek, maÄŸdur kadını ve artık birer yetiÅŸkin olan çocuklarını utandırmak deÄŸil –kaldı ki onların utanmasını gerektirir bir husus yok-, en azından sosyal dışlamayla karşılaÅŸması gereken bir ÅŸiddet uygulayıcısının hiçbir tepki görmemiÅŸ olmasına dikkat çekmektir.
Cezasını çekmemiÅŸ fail
2. Olay 2018 yılının sonlarına doÄŸru basında yer aldı. Medya patronu, Ä°stanbul sosyetesinin tanınmış isimlerinden F.O., öz kızına 7 yaşından 15 yaşına kadar cinsel istismarda bulunmuÅŸtu ve yargılamanın sonunda 18 yıl 9 ay hapis cezası almıştı. Kamuoyunun olaydan karar aÅŸamasında haberi oldu. Birkaç gazete haberi dışında basında yer almamıştı. Daha fenası, sanık ceza alacağını fark edince karar duruÅŸmasından kısa süre önce yurt dışına kaçmıştı. Suç iÅŸlemiÅŸ, suçu sabit olmuÅŸ ama karar duruÅŸması öncesi yurt dışına kaçtığı için cezasını da henüz çekmemiÅŸ bir fail var karşımızda… Basında bu olayın yer almasını daha çok, failin yakınlarının maÄŸduriyeti, hikayesi üzerinden okuduk. Gazeteci, yazar, kanaat önderi ya da siyasetçi hiç kimse F.O.’nun çirkin eyleminden dolayı bir bütün olarak ait olduÄŸu camiayı –tabii olarak- suçlamadı. Gündemde tutulması için özel çaba gösterilmedi, sosyal medya ortamında neredeyse hiç konu edilmedi. Sanığın Ä°spanya’daki lüks yaÅŸamını sosyal medya portallarından takip etmek mümkün ama…
3. Bu bölümde çok yakın geçmiÅŸte yaÅŸanan iki örnek olayı bir arada anlatacağız. Zira her ikisi de henüz çok yeni ve izleri de etkileri de yerli yerinde duruyor. Ä°ki olayın failleri de HDP milletvekilleri… ilk haber HDP MuÅŸ Milletvekili Mensur Işık hakkında yer aldı sosyal medyada. Mensur Işık, eÅŸine ÅŸiddet uygulamış, evden kovmuÅŸ, tehdit etmiÅŸti. EÅŸi karakola giderek ÅŸikayetçi olmuÅŸ ve uÄŸradığı ÅŸiddetin detaylarını ayrıntılarıyla anlatmıştı. Mensur Işık suçu kabullenmek yerine, kadına yönelik ÅŸiddet vakalarını takip edenlerin çok iyi bildiÄŸi kliÅŸe bir savunmaya baÅŸvurdu, karısını dövmediÄŸini, onun “kapıya çarptığını” iddia etti. “Kapıya çarpmak” ve “düÅŸmek” fiziksel ÅŸiddet vakalarında anahtar sözcüklerdir. Ä°lgilileri görünce tanır. Ä°lgililerinin görüce tanıdığı bir ÅŸey daha vardır: maÄŸdur, ikinci ifadesinde failin savunmalarını tekrar eder. Bu durumla karşılaşıldığında da artık tehdidin de eklendiÄŸinden emin olabilirsiniz. Mensur Işık’ın eÅŸine ÅŸiddet dosyasında da bu sıralama deÄŸiÅŸmedi.
Üzeri örtülmek istendi
24 Haziran 2018 tarihinde yapılan genel seçimler öncesinde, HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in –yazının yazıldığı tarihte partisinden istifa etmiÅŸtir- seçim çalışmalarına katılan partilisi ve seçmeni D.K., Tuma Çelik tarafından tecavüze uÄŸramış ve olayın akabinde HDP yetkilileriyle ve partinin kadın milletvekilleriyle görüÅŸmüÅŸtür. HDP yetkilileri ve kadın milletvekilleri olayı tümüyle kapatmak istemiÅŸler ve maÄŸdur D.K.’yı sessiz kalması için ikna etmeye çalışmışlardır. Aradan geçen iki yılda soruÅŸturma dosyasında mesafe alınmış ve fail Tuma Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM’ye fezleke yazılmıştır. Olay tam da bu aÅŸamada basına yansıdı. Olay tarihinin üzerinden iki yıldan fazla zaman geçtikten sonra kamuoyunun haberdar olduÄŸu konudan HDP yetkilileri başından beri haberdardırlar ancak hiçbir ÅŸey yapmamışlardır.
Peki bu vakalar basına yansıdıktan sonra ne oldu?
Seküler ÅŸiddet devreye girdi. Kendisini HDP ile yan yana hizalayan tüm çevreler –kiÅŸi ya da kurumlar- derin bir sessizliÄŸe büründüler. Havada uçan kuÅŸlar çarpışsa, birini kınayan duyarlık abidesi (?) kimi ÅŸahıs ve kurumların aÄŸzından tek kelime çıkmadı. Kınama duyulmadı, itham duyulmadı. Hatta kimilerinin “gönüllü birliktelik, maÄŸdurun rızası vardı” cılız savunmalarını dahi duyduk. Åžimdi soralım: ÅŸiddet kaç türlüdür, zalim kim?
Müellif: Derya Yanık / Star-Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.