Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Selahaddin'nin Akka'da kilitlediği Haçlılar

Bugün Filistin’in Akdeniz kıyısında bulunan Akka şehri Haçlı seferleri sırasında Kudüs’e açılan kapı olarak öne çıktı. 1189 yılında başlayıp 1192’de sona eren III. Haçlı Seferi sırasında İslam orduları ile Haçlı orduları tabiri caizse Akka’da düğümlendi.



“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı tutunun ve ayrılığa düÅŸmeyin. Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın.”
 

                                                                                                                                                                     Âl-i Ä°mran, 103.

Bugün Filistin’in Akdeniz kıyısında bulunan Akka ÅŸehri Haçlı seferleri sırasında Kudüs’e açılan kapı olarak öne çıktı. Özellikle Kudüs’ün Selahaddin Eyyubi tarafından 2 Ekim 1187’de fethedilmesinden sonra 1189 yılında baÅŸlayıp 1192’de sona eren III. Haçlı Seferi sırasında Ä°slam orduları ile Haçlı orduları tabiri caizse Akka’da düÄŸümlendi. Müslümanların koruduÄŸu Akka kalesini denizden ve zaman zaman karanın bazı bölgelerinden kuÅŸatan Haçlılar, kaleye yardıma gelen Selahaddin Eyyubi tarafından da kendileri kuÅŸatılmıştı. Avrupa’nın üç büyük devleti olan Alman Ä°mparatorluÄŸu, Fransa ve Ä°ngiltere kralları ile Selahaddin ve ona yardıma gelen emirleri arasında Akka etrafında iki yıla yakın süren ÅŸiddetli savaÅŸlar yaÅŸandı. Halifeye mektup yazan Selahaddin’in deyimiyle, “Ä°nsanlar, o güne kadar hem muhasara eden, hem de muhasara edilen bir düÅŸman görmemiÅŸlerdi.” Selahaddin, Akka’da yaÅŸananları Abbasi halifesine ÅŸu sözlerle ifade ediyordu:

“Hizmetkârınız, iÅŸi çetin ve ÅŸerri çok olan bu düÅŸmanla ilgili haberlere, sizi usandırmamak için ara verdi… DüÅŸman, hendeklerine sığınmış, yardım geçmesine mani oluyor. Hendekleri içinde muhasara edilen düÅŸmanın sayısı 5 bin ÅŸövalye ve 100 bin piyadeden az deÄŸil. Ölüm, harp ve esaret onları yedikçe denizden yenileri geliyor. Ordugâhlarında sayılamayacak kadar çok batılı asker ve yabancı dillerde konuÅŸan insanlar toplandı. Öyle ki, biri esir alınır veya iltica ederse, onun dilini anlamak için çok sayıda tercümana ihtiyaç oluyor. Biri ondan, baÅŸka biri birinci tercümandan, üçüncü kiÅŸi ikinci tercümandan tercüme ederek onun dediklerini anlatıyor.”

‘Åžimdi deÄŸilse ne zaman?’

Ä°ki önce Kudüs’ün fethi için yıllardır Nureddin Mahmud Zengi ile güç bela bir araya getirdikleri emirler ÅŸimdi memleketlerine dönmek için bin bir bahane uyduruyorlardı. Zira karşılarında ganimet alabilecekleri bir kuÅŸatma savaşı deÄŸil, tersine kuÅŸatma altında kurtarılmayı bekleyen Müslümanlar vardı. Öyleyse niçin boÅŸ yere ölsünlerdi! Kendisini birer birer terk eden emirlerini savaÅŸmaya ikna etmek için kimine vaatlerde bulunan, kimini ikaz eden, kimine de hatırlı adamlarını yollayan Selahaddin, mektubun devamında karşılarında yer alan ve Kudüs’e yürümek isteyen her milletten zorlu düÅŸmanları anlatıp kendisini ve ordusunu Akka’da kaderiyle baÅŸ baÅŸa bırakan Halifeye sitemkâr ifadelerle yükleniyordu:

“DüÅŸmanın hileleri türlü türlü; bazen burçlarla, bazen mancınıklarla, bazen debbâbelerle hücum ediyor. Bazen lağım açmak, bazen tünel kazmak, bazen hendekleri doldurmak, bazen merdivenler kurmak için çalışıyor. Bazen gece, bazen gündüz, bazen denizden gemilerle saldırıyor. En sonunda Frenkler, karargâhlarının ortasında dikdörtgen ÅŸeklinde topraktan pek çok tepeler yaptılar. Bunların üzerine iskeleler kurdular. Topraktan tepeleri sura doÄŸru yaklaÅŸtırarak iskeleleri bunların üzerinde yürütüp surun yarım ok atımı kadar önüne geldiler. AteÅŸ, aÄŸaçtan burçlarda etkili olurdu ancak bunlar demirden burçlar, dev mancınıklar yapıyorlar. Attığımız gülleler ve ateÅŸli silahlar etkili olmuyor… DüÅŸman ÅŸehrin muhasarasında inat ediyor. Bazı kısımlarda da lağımlar açmaya baÅŸladı. Åžehir büyük tehlike ile karşı karşıya…

Bize yardım edecek askerler ÅŸimdi gelmezse ne zaman gelecek! Ä°htiyaç geçtikten sonra geleceklerine hiç gelmesinler! Zaman, Müslümanların rehaveti bırakıp uzaktan yakından harekete geçmeleri, bütün askerleriyle yardıma koÅŸmaları zamanıdır. Ä°nsan, bu büyük vazifeyi terk eder de nasıl yerinde oturur?”

Selahaddin’in bu belagat ve sitem dolu mektubu halifeyi pek etkilememiÅŸ olacak ki, Akka’ya yardım için birkaç at ve 20 bin altınlık bir borç senedi ile birkaç rençber ve duvar iÅŸçisi göndermekle yetindi!

GörünüÅŸte Kudüs’ü kurtarmak gayesiyle yollara düÅŸen, gerçekte ise Åžarkın efsanevi zenginliklerini yaÄŸmalama hülyası kuran Haçlıların hikâyesi ise kendi içlerinde baÅŸka ilginçlikler barındırıyordu.

Frederik Barbarossa

Daha önce Schwabiya Dükü olarak II. Haçlı Seferine katılan Kutsal Roma Cermen Ä°mparatoru Frederik Barbarossa 1188 yılında Mainz Dieti’nde Kudüs’e Haçlı olarak gitmek için and içtikten sonra, ordularının Marmara ve Anadolu’dan geçiÅŸi için Bizans elçileriyle anlaÅŸmalar yaptı. Kendisiyle aynı adı taşıyan oÄŸlu ile birlikte 11 Mayıs 1189’da 100 bin kiÅŸilik disiplinli ve iyi eÄŸitimli bir ordunun başında yola çıktı. Alman Haçlılar, anlaÅŸmaya raÄŸmen yol üzerindeki Filibe’yi iÅŸgal ederek 3000 kiÅŸilik bir Bizans birliÄŸini dağıttılar ve Edirne ÅŸehrini yakarak yaÄŸmaladılar.

Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan da Bizans Ä°mparatoru gibi Haçlılarla anlaÅŸarak geçiÅŸlerine müsaade etti. Hiç kimse bu devasa belayı karşısına almak istemiyordu. Sadece Batı ve Ä°ç Anadolu’daki Türkmenler Alman Haçlı ordusuna karşı vur-kaç taktiÄŸiyle yıpratma savaşı verdiler. Zaten Ä°mparator da bunun öcünü almak için, daha önce etrafından dolaÅŸarak geçmeye söz verdiÄŸi Konya’yı yaÄŸmalayıp iÅŸgal etti. Haçlıların asıl hedefi Kudüs’tü ama oraya varıncaya kadar önlerine çıkan Bizans veya Selçuklu ÅŸehirlerini yakıp yıkmaktan geri kalmadılar.

Bu sırada Ä°mparatorun dev ordusuyla üzerine doÄŸru geldiÄŸini an be an takip eden Selahaddin, uzun secdelerle süslediÄŸi namazlarında gözyaÅŸları içinde dualar ediyordu. Bunlardan birinde, gözyaÅŸları Göksu ırmağına dönüÅŸmüÅŸ olacak ki, duası kabul oldu ve Ä°mparator Silifke civarında atının tökezlemesiyle düÅŸtüÄŸü nehirde kendisini dibe çeken zırhının ağırlıkları içinde boÄŸulup gitti. Ä°mparatorun kalbi ve iç organları Tarsus’ta, etleri Antakya’da bir katedrale gömülürken, ancak kemikleri Sayda’ya kadar ulaÅŸabildi.

Fransa Kralı Filip Ogüst

Haberi alan Selahaddin bu kez ÅŸükür için secdeye giderken gözyaÅŸları sevinçten akıyordu. Bunu lanetli bir iÅŸaret sayan Alman Haçlıları ise her bir yöne dağılırken, sadece oÄŸul Frederik önderliÄŸinde küçük bir birlik Sur ÅŸehrine varabildi.

Babasının geç doÄŸan ilk oÄŸlu olarak “Dieudonné”, yani “Tanrı’nın lütfu” lakabıyla anılan Filip, Papa Gregorius’un Kudüs’ün kaybediliÅŸini “Avrupa Hıristiyanlarının günahlarının cezası” olarak ilan eden çaÄŸrısından sonra, harekete geçti. Önce Ä°ngiltere ile arasındaki savaşı sonlandıran Filip, ardından “Selahaddin öÅŸrü” adı altında halktan epey vergi topladı ve ordusuyla Messina’ya varıp denizden Filistin’e ulaÅŸarak 20 Mayıs 1190’da Akka’yı kuÅŸattı. Ancak hem ülkesindeki Flandra kontluÄŸunda sorunlar çıkması, hem ağır bir dizanteriye yakalanması, hem de Ä°ngiltere Kralı RiÅŸar ile anlaÅŸmazlıklar yaÅŸaması nedeniyle kuÅŸatma bitmeden, 31 Temmuz 1191’de Fransa’ya geri döndü.

İngiltere Kralı Rişar

Fransız asıllı Plantagenet Hanedanına mensup ve Ä°ngilizce bildiÄŸi bile ÅŸüpheli olan bu Ä°ngiltere Kralı, sonradan kendisine verilen “Coeur de lion”, yani “Arslan Yürekli” lakabıyla bilindi. 10 yıllık hükümdarlığı sırasında Ä°ngiltere’de bulunduÄŸu toplam süre altı ayı geçmedi. Ä°yi bir asker ama berbat bir siyasetçi olan RiÅŸar, babasını tahttan indirdikten sonra, Filip gibi Papa’nın çaÄŸrısına uyarak 1190 yazında Akdeniz üzerinden Kudüs’e doÄŸru sefere çıktı. Yolda gelmiÅŸken boÅŸ dönmemek adına bir nevi ısınma turları yaparak evvela Sicilya’yı, ardından Kıbrıs adasını iÅŸgal etti. Her iki ada da Hıristiyanların elindeydi ama bu Haçlılar için bir sorun deÄŸildi.

Selahaddin ile Akka, Yafa, Arsuf, Beyt Nuba ve Kudüs önlerinde defalarca çarpışmasına raÄŸmen kesin bir sonuç elde edemedi. O da Filip gibi bölgenin iklimine uyum saÄŸlayamadı, sık sık hastalandı. Hatta Selahaddin’in yolladığı hekimler tarafından tedavi edildi. Çarpışmalara verilen aralarda, cömertliÄŸini bildiÄŸi Selahaddin’den kavun, karpuz, incir gibi mevsim meyveleri ile ÅŸerbet yapmak için kar istemekten geri kalmadı. Tabii bütün bu iyiliklerin karşılığını Akka’da 3 bin Müslüman esiri idam ederek ödemekten de! Sadece iklim ile uyuÅŸmazlık ve Selahaddin ile anlaÅŸmazlık yaÅŸamadı; kardeÅŸi Yurtsuz John ile Kral Filip’in kendisine karşı kumpas planladığını düÅŸünüp onlarla da çatıştı.

Nihayet, Ekim 1192’de Kudüs’ten vazgeçip Tapınak ÅŸövalyesi kılığına girerek kayınbiraderi olan Bavyera Dükü Aslan Henry’nin topraklarına gitmek üzere Korfu adasından yelken açtı. Ancak gemisi Venedik kıyılarında karaya oturdu. Viyana’ya götürülüp Avusturya Dükü Leopold tarafından tutuklandıktan sonra Kutsal Roma Cermen Ä°mparatoru VI. Henry’ye teslim edildi. Zira Dük, suikaste kurban giden Kudüs Kralı Conrad’ın kuzeniydi ve onun ölümünden RiÅŸar’ı sorumlu tutuyordu. Annesi Akitanya DüÅŸesi Elanor, yüklü bir fidye ödeyerek RiÅŸar’ı iki yıl sonra esaretten kurtardı. Ne var ki, RiÅŸar birlikte Haçlı Seferine çıktığı Filip’e karşı savaşırken acemi bir okçu tarafından kolundan vurulduktan birkaç gün sonra yarasının kangrene dönüÅŸmesiyle 41 yaşında can verdi.

Ve Selahaddin…

Kudüs’ü geri almak için sefere çıkan Alman, Ä°ngiliz ve Fransız orduları, Selahaddin’in Akka’da attığı kilidi iki yılda ancak çözebildiler, daha ileri gidemediler. Fakat Fransız tarihçi Champdor’un deyimiyle, “Ä°slam’ın en saf kahramanı” Selahaddin, III. Haçlı Seferini durdurmayı sadece orduları ve kılıcıyla deÄŸil, adalet, tevazu ve ihlasıyla baÅŸardı. Kudüs’te ve Akka’da düÅŸmana fazla merhamet göstermekle eleÅŸtirildiÄŸinde gülümser ve “Af konusunda hata yapmak, haklı olarak cezalandırmaktan daha çok hoÅŸuma gidiyor” derdi. Onun merhamet kadar adalet duygusunun da geliÅŸmiÅŸ olduÄŸunun iÅŸaretlerini oÄŸlu Melik ez-Zâhir’i Halep’e gönderirken verdiÄŸi nasihatte görebiliyoruz:

“Sana Allah’tan her zaman korkmanı tavsiye ederim. Her hayrın başı budur. Kan dökmekten korkuturum. Kan uyumaz. Ahalinin kalplerini kazanmanı ve onların iÅŸleriyle meÅŸgul olmanı tavsiye ederim. Emirlerinin, devlet adamlarının kalplerini de kazanmaya çalış. Ben bütün elde ettiÄŸim ÅŸeyleri, onların kalbini kazanmakla elde ettim. Kimseye kin besleme. Kul hakkından sakın. Zira kul hakkı ancak kulların rızasını almakla düÅŸer. Allah’ın hakkı ise samimi tövbe ile affedilir.” Akka sonrası anlaÅŸma imzalanırken en büyük rakiplerinden Ä°belinli Balyan’ın “Ä°slam tarihinde senin yaptığın hizmeti baÅŸka kimse yapmadı” dediÄŸi Selahaddin, oÄŸullarına birlik olmalarını vasiyet ederek Haçlıların yenilmesinden yaklaşık 6 ay sonra 4 Mart 1193’te dünyaya veda etti. Onun “Bu topraklara kılıçla sahip olduÄŸumu sanmayın, ben bu yerlere Fazıl’ın kalemiyle sahip oldum” diyerek övdüÄŸü bilge vezir Kadı el-Fazıl’ın, Selahaddin’in ölümünün ardından oÄŸlu Melik ez-Zâhir’e söylediÄŸi sözleri hatırlayalım:

“Efendim olan babana bir daha kavuÅŸmamak üzere veda ettim. Kapıdaki ordular ondan Allah’ın takdirini defedemediler. Åžimdi apaçık hakikat ÅŸudur: Ä°ttifak ederseniz, babanızın ÅŸahsından baÅŸka bir kaybınız olmaz. Lakin ihtilafa düÅŸerseniz, başınıza gelecek felaketlerin en hafifi babanızın kaybıdır.”

Hazreti Ömer, Selahaddin ve Yavuz Sultan Selim’in mirası Kudüs, 1918 yılına kadar Ä°slam’ın adalet ve merhametiyle idare edildi. Yine onu bekliyor!

Dr. M. Mücahit Küçükyılmaz / Star Açık GörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.