İsmail Kılıçarslan: İstanbul Sözleşmesi tartışmalarında denge
İsmail Kılıçarslan / Yenişafak
Zor bir yazı bu… Hem kimseyi kırıp dökmeden meramımı anlatmak hem de sadra ÅŸifa bir ÅŸey söylemek niyetindeyim çünkü.
Elde var bir. Ä°stanbul SözleÅŸmesi nam sözleÅŸme, eÅŸcinselliÄŸin yaygınlaÅŸması amacına hizmet eden bir sözleÅŸme deÄŸildir. Türkçe’den azıcık anlamak ve sözleÅŸmeyi okumak bunun böyle olduÄŸunu görmeye yetecektir.
Elde var iki. Ä°stanbul SözleÅŸmesi nam sözleÅŸme, kadını ÅŸiddete karşı korumayı hedeflerken basit, temel, tehlikeli bir önermede bulunmakta, sözleÅŸme metnini doÄŸrudan “gender teori” denilen zıkkıma yaslamaktadır. Bu teori, ne benim ne de Müslümanlığını inkâra yanaÅŸmayan herhangi bir Müslüman bireyin kabul edebileceÄŸi bir teori deÄŸildir. DeÄŸildir, zira bizim açımızdan cinsiyet “doÄŸuÅŸtan, fıtraten” verilmiÅŸ bir hususiyettir. Toplumsal ön kabullerle ve/veya baskılarla ve/veya yönlendirmelerle elde edilemeyeceÄŸi gibi, deÄŸiÅŸtirilemez de. Dolayısıyla “kadın doÄŸulmaz, kadın olunur” diyerek bedenin, yani ruhumuzun biricik evinin de köküne dinamit yerleÅŸtiren Simon de Beauvoir gibilerin aksine biz, cinsiyetin “fıtri” olduÄŸunu savunmaya devam etmek zorunda olan bir topluluÄŸuzdur. Cinsiyet meselesinde modern dünyanın geldiÄŸi nokta “sabah uyandığında kendini kadın gibi hissediyorsan kadın gibi davran, erkek gibi hissediyorsan erkek gibi davran” noktasıdır. Cinsiyetin “belirsizden muhayyere” dönüÅŸtürüldüÄŸü bu yeni dönemde yapmamız gerekeni yapıyoruz diye “yobaz” olmayı “pozisyon itibariyle” kabul edebiliriz, sıkıntı yoktur. Sıkıntı yoktur ama bu da yobazlık deÄŸildir yani…
Elde var üç. Ä°stanbul SözleÅŸmesi etrafında dönen tartışmalar göstermektedir ki “etrafında dönülen mesele” kadına ÅŸiddeti önleme meselesi olmaktan çıkmıştır. “YaÅŸatır” ve “ihanettir” kavramları etrafında sürüklenip duran bir tartışmadan bir bereket hâsıl olmasını beklemek boÅŸunadır. Havanda dövülen sudur.
Elde var dört. Mademki Ä°stanbul SözleÅŸmesi’ni savunanlar “bizim yegâne derdimiz kadına ÅŸiddeti önlemektir” demektedirler ve mademki Ä°stanbul SözleÅŸmesi’ni eleÅŸtirenler “bizim kadına ÅŸiddetle mücadele etmekle ilgili bir derdimiz yok, bizim derdimiz bu sözleÅŸmenin dili ve kavramları ile” demektedirler; o halde çözüm basittir.
Basittir, zira görülüyor ki kadına ÅŸiddetle ilgili olarak tam bir toplumsal mutabakat saÄŸlamanın önünde herhangi bir engel yoktur. Ä°çeriÄŸinde gelecekte bütün toplumsal yapımızı zehirleme riski bulunan “toplumsal cinsiyet”, “partnerlik”, “ev içi”, “cinsel yönelim” ve benzeri yavelerin olmadığı bir sözleÅŸme ile sulh olunabilir. Tabii burada yakıcı soru ÅŸudur: “Taraflar sulh olmak istiyor mu?” Ä°stiyorlarsa emin olabilirsiniz ki geniÅŸ katılımlı bir “kadına ÅŸiddetle mücadele sözleÅŸmesi” üzerinde anlaşılabilir.
Elde var beÅŸ. Dönelim ÅŸu yobazlık meselesine. Argüman geliÅŸtirmek yerine, sözleÅŸmeyi bir iyice okuyup temelsiz her yerini periÅŸan etmek yerine hakaretle, küfürle, sloganla ve dahi hamasetle vaveyla kopartınca doÄŸaldır ki “yobaz” denir size birileri tarafından. Bu iÅŸ “slogan” düzeyinde kalırsa kaybederiz velhasıl. Haklı iken haksız duruma düÅŸeriz.
Elde var altı. KADEM, kadına ÅŸiddet, cinsiyet, gender teori vesaire hususlarında senden benden uzakta, senden benden ayrı faaliyet gösteren bir “kötülük organizasyonu” deÄŸildir. Hiç olmamıştır. Åžehadetim o yöndedir ki KADEM, pek çok bakımdan kritik sorumluluklar alarak “iÅŸ üretmeye çalışan” bir sivil toplum kuruluÅŸumuzdur ve bizimdir. KADEM’e önerdiÄŸim ÅŸeyi, KADEM’e düÅŸmanlık derecesinde eleÅŸtiri yönelten abilerimize, ablalarımıza da önereyim. Bir araya gelmek, dertleri konuÅŸmak, meseleleri masaya yatırmak, iletiÅŸim kanallarını açık tutmak yerine “kavga etmek” olacak ÅŸey deÄŸildir. KADEM de uzayda deÄŸildir, KADEM’i kıyasıya eleÅŸtiren abilerimiz ve ablalarımız da. Åžu, “Bârika-i hakikat müsâdeme-i efkârdan doÄŸar” müessesini çalıştırıp istiÅŸare etmek zor bir mesele deÄŸildir. Uzaktan uzaÄŸa laf çarpmalarla, hakaretlerle, lânetleÅŸmelerle alınabilecek mesafe yoktur.
Ve elde var yedi. Kadına ÅŸiddet, ülkemizin sert gerçeklerinden biridir. Bununla yüzleÅŸmek zorundayız. “Merhamet yaÅŸatır” sloganıyla mesafe alamıyoruz. “Efendim tabii biz de kadına ÅŸiddete karşıyız” diskuruyla bir yere varamıyoruz. Sert yasal tedbirler ve sıkı eÄŸitim gerekli bize. GeldiÄŸimiz noktada mesele net: Bunu yapmak zorundayız. Bunu “baÅŸkalarının kavramlarıyla” mı yapacağız yoksa kendi kavramlarımızla mı buna da ÅŸu kavga dilini bırakıp birlikte hareket edebilirsek karar vermiÅŸ olacağız.
O yüzden denge, birazcık denge.
Henüz yorum yapılmamış.