İstanbul Sözleşmesine göre suçlu ''Cinsiyet''
İstanbul Sözleşmesi, bir sözleşme değil bir manifestodur. bize dayatılmış bir sözleşme olmasının ötesinde, detaylı okumalar sonucunda farkettiğim ve cidden tedirgin olduğum bir mevzuyu sizinle paylaşacağım: Feminizm ve LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel) düşüncelerinin ideolojik kavramsallaştırmalarıyla yapılandırılmış bir metindir.
Ä°stanbul SözleÅŸmesi, bir sözleÅŸme deÄŸil bir manifestodur. Kadına karşı ÅŸiddetle mücadele gibi, hepimizin vicdanen rahatlıkla kabul edeceÄŸi bir çıkış noktasını kullanarak, ÅŸiddetin kaynağı olarak cinsiyet ayrımını gösteriyor. AB uyum yasaları çerçevesinde bize dayatılmış bir sözleÅŸme olmasının ötesinde, detaylı okumalar sonucunda farkettiÄŸim ve cidden tedirgin olduÄŸum bir mevzuyu sizinle paylaÅŸacağım:
Feminizm ve LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel) düÅŸüncelerinin ideolojik kavramsallaÅŸtırmalarıyla yapılandırılmış bir metindir. Tüm dünya ülkelerine, kadına yönelik ÅŸiddetle mücadele ismi altında empoze ediliyor oluÅŸu maskesinin altında, kadın ile erkek üzerinden kurulmuÅŸ varoluÅŸ ve insanlık bilgisini deÄŸiÅŸtirmek, bozuma uÄŸratmak hedefindedir. Özgür bireyin kendi bedenine istediÄŸi gibi ÅŸekil vermesi ve bedeni hakkında karar vermesi ÅŸeklinde güncelleÅŸen bu itiraza göre; cinsiyet kavramı, sadece kalıplaÅŸmış bir önyargıdır! Kadın veya erkek olmak bir kliÅŸeden ibarettir.
Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin ideolojik bir metin olarak, ilk insandan bu yana aÅŸina olduÄŸumuz ‘’insan’’ kavramını yok edip, insanı yeniden inÅŸa etme giriÅŸimi olarak okumak mümkün. Çünkü metin, insanların kadın ya da erkek oluÅŸlarını, ÅŸiddetin ve tüm kötülüklerin kaynağı olarak göstermektedir.
Ä°stanbul SözleÅŸmesinin tekrarlar halinde ortaya koyduÄŸu sekans kavram, hatta metnin ana fikri; ‘’toplumsal cinsiyet’’tir (gender) ve sosyolojik bir kurgu olduÄŸu kadar ideolojik bir tanımlamadır. Yani insanlar aslında kadın ya da erkek deÄŸildir; toplum, kültür, gelenek ve din insanları kadın ya da erkek olarak ayırmıştır ve ÅŸiddet iÅŸte bundan kaynaklanmaktadır. Bu yüzden bu inançların hepsinin ‘’kökü kazınmalıdır’’...
SözleÅŸme boyunca ‘’toplumsal cinsiyet’’in (gender) bilinçli olarak, fıtri olanın, yani ‘’cinsiyet’’ (sex) kavramının yerine ikame edildiÄŸini görürüz. SözleÅŸme, toplumun cinslere yüklediÄŸi farklı görev yüklerinin yol açtığı eÅŸitsizliÄŸi eleÅŸtirir gibi yaparken, feminizme has yapı-bozum tekniÄŸini kullanarak, aslında fitri olanı yani kadın veya erkek oluÅŸu eleÅŸtirmektedir.
Cinsel kimliÄŸin doÄŸuÅŸtan gelen bir özellik olmayıp, içinde yaÅŸanılan kültürün ve sosyal çevrenin dayatmalarıyla ÅŸekillendiÄŸi varsayımına dayanarak, her çocuÄŸun ve gencin cinsel tercihini yapabilme özgürlüÄŸünü savunan SözleÅŸme, “toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi” hedefiyle bu amaca ulaÅŸmayı öngörmektedir
Toplumun cinslere yüklediÄŸi ‘’cinsiyet rolleri’’nin (gender role) eÅŸitsizliÄŸe yol açtığı fikri sözleÅŸmeye hakimdir. SözleÅŸme; kadın veya erkek tanımlamalarının aslında varoluÅŸsal bir durum olmadığını, toplumun faraziyesi olduÄŸunu söyler. Bunun sonucu olarak ÅŸiddetin ve eÅŸitsizliÄŸin; kadın ve erkek ÅŸeklindeki rol ayrımından kaynaklandığı neticesine varılmaktadır. SözleÅŸme, fıtri ve doÄŸal olan kadın veya erkek oluÅŸun yerine, ‘’cinsiyetsizliÄŸin’’ ikame edilmesini dayatmaktadır.
SözleÅŸmedeki dikkat çekici bir diÄŸer ifade ise ‘’gender stereotype’’tir. Cinsiyet hakkında kalıplaÅŸmış yargılar, genellemeler ÅŸeklinde tanımlanan bu kavram çerçevesinde sözleÅŸmenin ana gayelerinden birisi olarak; ‘’non stereotyped gender roles’’ hedeflenmektedir. Bu noktada sözgelimi bir öÄŸretmen kız öÄŸrencisine kızım, erkek öÄŸrencisine oÄŸlum ÅŸeklinde seslenemeyecektir. SözleÅŸmeye göre bu ayrımcılık ve ÅŸiddettir.
SözleÅŸmedeki ideolojik terimlerden bir diÄŸeri ‘’sexual orientation’’ yani ‘’cinsel yönelim’’dir. Burada kiÅŸinin birey olarak kimliÄŸi deÄŸil, kiÅŸinin cinsel isteklerinin esas alınması söz konusudur. Kadına ÅŸiddeti önlemek amacıyla hazırlanan bir yasada, cinsel eÄŸilim, cinsiyet kavramının önüne geçirilmektedir. SözleÅŸmeye göre cinsiyet tehlikeli, cinsel eÄŸilim ise tehlikesizdir.
SözleÅŸmenin terminolojisinde dikkat çeken bir diÄŸer ifade; ‘’domestic violence’’ (ev içi ÅŸiddet)in, bizim dilimize ‘’aile içi ÅŸiddet’’ olarak geçirilmiÅŸ olmasıdır. SözleÅŸmenin Türkçe metni, aileyi ÅŸiddet mekanı, ÅŸiddetin doÄŸduÄŸu yer olarak tarif etmektedir.
SözleÅŸme hakkında tartışmaların serin kanlı bir ÅŸekilde sürmesini beklerken, tartışmaya katılan büyük sermaye grupları ve uzantıları, meselenin küresel kısmı hakkında bize fikir verebilir. Koro halinde bir ezber var: ‘’Bu sözleÅŸme kalkarsa ÅŸiddeti önleyecek bir ÅŸey kalmaz elimizde’’ diyorlar. 2014’ten beri yani SözleÅŸme yasalaÅŸtığından beri azalıyor mu ÅŸiddet? Åžiddetin önüne geçebilmek için yeni yasalar acilen yapılmalı elbette. Hatta kadına yönelik ÅŸiddet en ağır derecede cezalandırılmalı, ama bu, nesli ifsad ederek, kadın ve erkek genleriyle oynayarak düzeltielecek bir iÅŸ deÄŸil. Hukuk, bir yaÅŸam kültürü olduÄŸu taktirde, yaÅŸayan hukuka dönüÅŸür.
Sibel Eraslan / Star
Henüz yorum yapılmamış.