Özel / Analiz Haber
Modern dünyanın lanetlileri: Mülteciler
Mazlum insanlar, sebebi olmadıkları bir savaşın kurbanları olarak rüzgârın önündeki yaprak, denizin üstendeki çöp gibi bir ülkeden diğerine savrulup duruyor. Avrupa ise Türkiye’yi mülteci deposu olmaya mahkûm etmek istiyor.
Bu kez de Yunanistan adına insanlığımızdan utanıyoruz. "Avrupa'nın Herkül'ü" Yunanistan, yüzümüzü kızartan insanlık suçlarını iÅŸleyerek, sığınma arayan mültecileri plastik mermi, biber gazı ve tazyikli su ile uzaklaÅŸtırmaya çalışıyor. Ege'den adalara geçmek isteyenlerin botlarını batırıyor, Meriç nehrinden geçmeyi baÅŸaranları ise soyuyor, dövüyor, iÅŸkence ediyor, hatta tecavüz ediyor ve Türkiye'ye geri itiyor. Her fırsatta Türkiye'ye insan hakları dersi veren AB ülkeleri ise, Yunanistan'ın bu hoyratlığını makul, kabul edilebilir, hatta gerekli görüyor. Göçmenler ve özellikle zorla vatanlarından edilen mülteciler, Batı'nın konfor, estetik ve dahası güvenliÄŸini bozan, Orta ÇaÄŸ'dan kopup gelen lanetli zombiler gibi görülüyor. Medya ve aşırı saÄŸcı/ ırkçı siyasetçilerin kışkırtmalarıyla ötekileÅŸtirmenin de ötesinde ÅŸeytanlaÅŸtırılan bu insanlara her ne ÅŸartta olursa olsun birçok Batı ülkesinde artık yer verilmek istenmiyor.
Åžubat sonunda, Türkiye'nin gitmek isteyenleri zorla tutmayacağını ilan etmesiyle, AB ülkelerine geçmek isteyen binlerce sığınmacı Yunanistan sınırına yığıldı. Anlaşılıyor ki bu insanlar Avrupa'ya gitmek isterken izin verilmediÄŸi için Türkiye'de kalmışlar. Aslında kalmak kadar, gitmek de bir haktır. DoÄŸru soru; Türkiye'ye "Neden kapıyı açtın?" deÄŸil, Yunanistan'a "Neden kapıyı açmadın?" sorusudur. Türkiye'nin yıllardır taşıdığı mülteci sorumluluÄŸunun küçücük bir fragmanı dahi Avrupa deÄŸerlerini tuz buz etmeye yetti. Aslında Nazizm, ırkçılık, islamofobi, zenofobi gibi utanılacak eÄŸilimlerin sadece bir kısım aşırı uçların deÄŸil, Avrupa kamuoyunun gerçek fikri olduÄŸu anlaşılmış oldu. Ä°çlerindeki "Welcome refugee" (HoÅŸ geldin mülteci) diyerek yürüyen bir kısım iyi niyetli insanlara raÄŸmen, aslında yeryüzünün lanetlileri mültecilere Avrupa'da da yer olmadığı bir kez daha anlaşılmış oldu.
Sığınmak haktır
Avrupa'yı mülteci iÅŸgalinden kurtarmak için hukuk, insan hakları ve ahlak kurallarını askıya alan Yunanistan, sığınma baÅŸvurularını durdurduÄŸunu açıkladı.
Oysa, sığınma hakkı temel insan haklarındandır. Ä°nsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 14'üncü maddesi, "Her insanın zulüm karşısında, baÅŸka ülkelere sığınmaya ve bu ülkelerde sığınmacı iÅŸlemi görmeye hakkı" olduÄŸunu söyler. Dolayısıyla hiçbir ülke, kendi ülkesindeki zulümden kaçarak kapısına gelmiÅŸ kiÅŸileri içeri almamak gibi bir lükse sahip deÄŸildir.
Mültecilere karşı bütün ülkelerin ortak sorumluluÄŸu olmasına raÄŸmen, bazı ülkeler sınırlarını korumak adına Yunanistan'ın yaptığı gibi insan hakları ihlallerine varacak kadar ileri tedbirler alabiliyorlar. Ülkesindeki zulümlerden ve gayri insani durumlardan kaçarak gelmiÅŸ bu insanlara, AB ülkesi Yunanistan'ın yaptığı insanlık dışı muamele hiçbir ÅŸekilde kabul edilebilir deÄŸildir.
Yunanistan'ın yaptığı; mültecilerin paralarını alarak, döverek, iÅŸkence ederek, botlarını batırarak, geri itme uygulaması tamamen hukuk ve ahlak dışıdır. Tüm ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluÅŸları, insan hakları örgütleri bu duruma karşı seslerini yükseltmelidir. Ayrıca kendi rızası olmadan, mültecilerin zorla geri gönderilmesi, hayatı veya özgürlüÄŸü tehdit altında olacak ülkeler iade edilmesi, 'geri göndermeme' ilkesine aykırıdır ve hukuken mümkün deÄŸildir.
Avrupa ülkelerine sığınmak isteyen bu kiÅŸilerin mültecilik prosedürlerine güven içinde ulaÅŸması saÄŸlanmalıdır. Ä°çlerinde kadın ve çocukların da olduÄŸu binlerce insan, denizden, Meriç'ten veya dikenli teller üzerinden hayatlarını tehlikeye atarak 'güvenli topraklara' ulaÅŸmak zorunda bırakılmamalıdır.
BM yasaları kitlesel akın durumunda bireysel mültecilik baÅŸvuru prosedürlerinin iÅŸletilmemesini, gelen kitlesel göçle gelenlerin geçici koruma altında alınmasını öngörüyor. Yunanistan'ın hukuki sorumluluÄŸu mültecilerin kendi sınırlarını geçiÅŸinden sonra baÅŸlıyor. Ama etik olarak bu insanları kendi sınırları içine alıp, baÅŸvuruların deÄŸerlendirmeli, ondan sonra mültecilik hakkı verip vermeyeceÄŸine karar vermelidir.
Türkiye Avrupa'nın bekçisi mi?!
Türkiye yıllardır büyük bir düzensiz göçmen baskısı altında bulunuyor. Sadece Suriyeliler deÄŸil, Afganistan ve Pakistan baÅŸta olmak üzere Asya ve Afrika ülkelerinden yüz binlerce insan Avrupa'ya gidebilmek için Türkiye'den geçmek istiyor. Türkiye, sınırlarını çok sıkı korumasına raÄŸmen, bu düzensiz göç akınını engelleyemiyor.
Emniyet Genel MüdürlüÄŸü verilerine göre Türkiye'de son 5 yılda (yarısına yakınını Afgan ve Pakistanlılar olmak üzere) 1 milyon 220 bin düzensiz göçmen, 30 bine yakın göçmen kaçakçısı yakalandı. 2019'da (Akdeniz'den) AB ülkelerine ulaÅŸan mülteci sayısı 104 bin iken, Türkiye'de geçen yıl 455 bin (bütün Avrupa'nın 4 katı) düzensiz göçmen yakalandı. 2015'te Türkiye üzerinden Avrupa'ya 850 bin mülteci geçmiÅŸ ve Avrupa'da büyük bir mülteci krizi yaÅŸanmıştı.
Almanya Åžansölyesi Merkel beÅŸ kere Türkiye'ye gelmiÅŸ ve nihayetinde Türkiye-AB geri kabul anlaÅŸması öne çekilmiÅŸtir. Türkiye anlaÅŸmaya sadık kalarak çok sıkı önlemler aldı ve Türkiye üzerinden mülteci geçiÅŸleri 26 kat azalarak 2017'de 33 bine düÅŸtü. AB ise sorumluluklarını yerine getirmek yerine, sürekli Türkiye'ye not vermeyi ve mülteci yükünü üstlendiÄŸi için "takdir etmeyi" tercih etti.
Türkiye'ye "DoÄŸu sınırlarını aç, batı sınırlarını kapat; coÄŸrafi kısıtlamayı kaldır, doÄŸudan ve güneyden (Asya ve Afrika'dan) gelenlere de mültecilik hakkı ver"diyerek, Türkiye'yi Avrupa'nın mülteci istasyonu veya deposu olmaya mahkûm etmek istedi. Åžubat sonunda Türkiye'nin "Gitmek isteyenlere kapı açık" demesi, Avrupa'yı kulağının üzerine yatarak unutmayı tercih ettiÄŸi mülteci krizi ile yeniden yüzleÅŸtirdi. Gözü kapatmak veya kafayı kuma gömmekle sorunun ortadan kalkmadığını Türkiye daha nasıl anlatabilirdi?!
Göçmen oranı yüzde 7
BM verilerine göre dünya üzerinde zorla yerinden edilenlerin sayısı 71 milyonu geçerek, ikinci dünya savaşından sonra en yüksek seviyeye çıkarken, göçmenlerin sayısı ise 272 milyona ulaÅŸtı. Bu insanların 26 milyonunu mülteciler, 3,5 milyonunu sığınmacılar, 41 milyonunu ülke içinde yerinden edilen kiÅŸiler oluÅŸturuyor.
Göçmenlerin ve mültecilerin dünya ülkeleri arasındaki dağılımı büyük bir farklılık gösteriyor. Mülteci ve sığınmacıların yüzde 90'a yakınını geliÅŸmekte olan ülkeler misafir ederken, refah devletlerindeki göçmenlerin oranı da artmaya devam etmektedir. Hem mülteci üreten hem de mültecileri kabul eden ülkelerin tamamına yakını Müslüman ve geliÅŸmekte olan (veya geliÅŸmemiÅŸ) ülkelerdir.
Ekonomik göçmenler dünyanın geliÅŸmiÅŸ ülkelerinde yaÅŸarken, mülteciler ise geliÅŸmemiÅŸ veya geliÅŸmekte olan ülkelerde misafir edilmektedir. 51 milyon göçmen sayısı ile dünyanın en fazla göçmen barındıran ülkesi ABD iken, en fazla mülteci statüsünde insan barındıran ülke Türkiye'dir. BM raporlarına göre Türkiye'de, 3 milyon 576 bini geçici koruma altındaki Suriyeliler olmak üzere, 5 milyon 877 bin uluslararası göçmen (ülke nüfusunun yüzde 7'si) bulunmaktadır.
Mültecilik tercih deÄŸil!
Mülteciler sebebi olmadıkları bir sorunun sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılıyor. Ortada küresel oyuncuların sahnede olduÄŸu büyük bir oyun var. Herkes biliyor/bilmelidir ki bu oyunun senaryosunu göç veren ülkeler yazmadılar. Bu ülkelerin insanları, iÅŸgalcilerin, vekâlet savaÅŸlarının, paralı askerlerin, zalim yöneticilerin kurÅŸunlarından, varil ve misket bombalarından, kimyasal silahlarından, uçakların bombardımanlarından çoluk çocuk kaçarak hayata tutunmaya çalışıyorlar.
Dünyanın doÄŸusu ve batısı, güneyi ve kuzeyi arasında büyük bir uçurum var. Bir tarafta kıtlık, yokluk ve açlık varken, diÄŸer tarafta refah devletleri var. Bir yanda savaÅŸlar, iç çatışmalar ve baskılar varken, diÄŸer yanda güven ve huzur içinde yaÅŸayan ülkeler var. Bu dengesizlik göç besleyen temel nedendir. Ä°ÅŸin ironik tarafı doÄŸu ve güney ülkelerindeki bu olumsuz ÅŸartların batı ülkelerinin eseri olması
Hem Afrika, Asya, OrtadoÄŸu ülkelerini yaÅŸanamaz hâle getirip, ondan sonra da ülkelerinden çıkmak zorunda kalan mültecilerin yüzlerine kapıları kapatmak kabul edilebilir bir durum deÄŸildir. Afganistan, Suriye, Irak, Somali, Sudan, Myanmar'daki savaÅŸları bu insanlar çıkarmadılar. Sorunu çıkaran, savaşı baÅŸlatan, ülkeleri iÅŸgal eden, silah satan ülkeler faturayı yine bu ülkelere kesmeye çalışıyorlar. Vatanlarından ayrılmak zorunda kalan kiÅŸiler yine çevre ülkelerde kalmaya zorlanıyor.
BM'ye göre 2018 sonu itibariyle dünyada zorla yerinden edilenlerin sayısı 70 milyonu aÅŸarken ve bunların 25 milyonunu mülteciler oluÅŸturuyor. Ä°lk 5 mülteci kaynak ülkesini Suriye, Afganistan, Sudan, Myanmar ve Somali oluÅŸtururken, mülteci ağırlayan ilk 5 ülkenin ise Türkiye, Pakistan, Uganda, Almanya ve Ä°ran olduÄŸu görülüyor.
Ölümüne mültecilik
SavaÅŸ ve iç çatışmaların yaÅŸandığı ülkelerden, özellikle Avrupa ülkelerine kaçmak isteyen mülteciler, göçmen kaçakçıları veya insan ticareti yapan suç ÅŸebekeleri aracılığı ile yasa dışı yollardan göç ederek hedeflerine ulaÅŸmak istiyorlar. Her ülkede baÄŸlantıları bulunan göçmen kaçakçıları eliyle, okuma yazması dahi olmayan 14-15 yaşındaki çocuklar Afganistan'dan kalkıp, Almanya'ya Ä°sveç'e kadar gidebiliyorlar.
Tüm dünyayı faaliyet alanı olarak gören, yıllık yaklaşık 40 milyar dolarlık uluslararası bir sektör hâline gelen insan kaçakçılarının çok farklı yöntemleri bulunuyor. Sınırın herhangi bir bölgesinden kaçak geçmek sık kullanılan bir yöntem olmakla birlikte; az da olsa hava, kara ve deniz kapılarından sahte pasaportlarla geçirmek de kullanılan yöntemlerden.
Ancak hayatta kalmak üzere ülkelerinden kaçmak zorunda kalan mülteciler, yine hayatlarını tehlikeye atarak güvenli bir yere ulaÅŸmak zorundalar. Bilmedikleri yollardan geçerek, bir kaçakçıya canlarını emanet ederek hedefledikleri ülkeye gitmek istiyorlar.
Bu yollar genellikle ölümü göze almayı gerektiren yollar oluyor. Afrika'nın iç bölgelerinden Avrupa'ya ulaÅŸmak isteyenler hem binlerce kilometrelik ölümcül çölleri, hem de derme çatma teknelerle yüzlerce mil giderek Akdeniz'i geçmek zorundalar.
Geri kabul anlaÅŸmaları mültecileri daha güvensiz ve tehlikeli rotalara sürüklüyor. Dünya üzerinde göç yollarında hayatını kaybedenlerin sayısı son 25 yılda 100 bine yaklaşırken, son 5 yılda 30 bini bulmuÅŸ durumda. Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre en ölümcül göç yolu Akdeniz. Son 5 yılda tüm dünyadaki göçmen ölümlerinin 16 bin 500'ü (yüzde 55) Akdeniz'den Avrupa'ya geçerken meydana geldi.
Müellif: Yusuf Adıgüzel (Sakarya Üniversitesi Ä°letiÅŸim Fakültesi Dekanı) / Kaynak: Lacivert Dergi-Sayı: 67
Henüz yorum yapılmamış.