Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Koray Şerbetçi: Azerbaycan-Türkiye: Gardaş, gardaşına borç mu verir miş?

Mustafa Kemal Paşa, 1921 yılında Azerbaycan Başkanı Nerimanov'a bir mektup göndererek yine borç para talebinde bulundu. Nerimanov, Atatürk'e yazdığı cevap mektubunda “Paşam, Türk milletinde bir anane vardır; kardeş kardeşe borç vermez, kardeş, her durumda kardeşinin elinden tutar. Biz kardeşiz, her zaman elinizden tutacağız. Bugün yaptığımız bir kardeşin yaptığından başka bir şey değildir” diyecekti.



Takvimler 1918 senesini gösterdiğinde bütün Türk coğrafyalarına karanlık bir karabasan çöküyordu. Azerbaycan’daki Kafkas İslam Ordusu’na geri çekilme emri verilmişti. Türkler kurtardığı kardeşlerinin topraklarından değil hayallerinden de geri çekiliyorlardı. Yollar, atlı, yaya, genç, ihtiyar, kadın, erkek insanlarla doluydu. Hepsi de asker kollarının yanı sıra koşuyor, ağlıyor, feryat ediyorlardı:

Bizi kime bırakıyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz?

Kafkas İslam Ordusu

Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı sırasında 1917 yılında dünya bir ihtilal haberiyle sarsıldı. Rusya’da gerçekleşen Bolşevik İhtilalinden sonra Azerbaycan Türkleri terör ve katliam olaylarıyla yüz yüze kaldılar. Bunun üzerine harekete geçen Osmanlı genelkurmayı müttefik Almanlardan gizli olarak Kafkas İslam Ordusu adıyla bir askeri güç kurdu. Bu ordu, I. Dünya Savaşı’nın son demlerinde Kafkaslarda Müslüman Azerbaycan Türklerine yapılan işkence, zulüm ve baskıları bertaraf etmek için kurulmuştu. Kafkas İslam Ordusu amacı tamamen Müslüman Türk olan Azerbaycanlılara yapılan soykırımı bertaraf etmek ve Azerbaycan Türklüğünün istiklalini eline almasını temin etmekti.

Kafkas İslam Ordusu’nun kazandığı Azerbaycan Zaferi I. Dünya Savaşı’ndaki Çanakkale ve Kutü’l Amare ile birlikte Osmanlı ordusunun kazandığı önemli zaferlerden birisi oldu.

Aslında Bolşevik İhtilali’nden sonra bölgede oluşan kaos yavaş yavaş bir düzene doğru yol almaktaydı. Örneğin 1905 senesinde, Rusya’nın meşrutiyete geçmesinden sonra Azerbaycan’daki Türk aydınları tarafından çıkarılan gazete ve dergiler ile Azerbaycan bağımsız bir siyasal kimliğe kavuşma aşamasına gelmiştir. Ama Azerbaycan petrollerinin keşfiyle birlikte bölgeye, herkesin iştahını kabartan bir av olarak da bakılmıştır. Buna örnek olarak Lenin’in , 1917’de Kafkasya Olağanüstü Komiseri olarak atadığı Ermeni Stepan Şaumyan, Bakü’de kurulan ve tamamen Ermenilerden oluşan askeri birliğe sırtını dayayarak Azerbaycan Türklerine:

“Size Azerbaycan istiklali yerine, bir mezarlık bahşedeceğim” tehdidini açıkça savurabiliyordu. Bu sırada Ermenilerin kontrolü altındaki Bakü’de, durum kötüleşmekteydi. Şehir tamamen Sovyet askerleri tarafından kuşatılmıştı ve bir tür işgal altında tutulmaktaydı. Şehir sadece işgal ile değil aynı zamanda açlıkla da mücadele etmekteydi. Bolşeviklerin cesaretlendirmesiyle sudan bahaneler uyduran Ermeni çetelerin Türkleri katletmeye başlamasıyla Bakü’nün Müslüman mahallerinde çatışmalar başlamıştı. Hazar’da bulunan Sovyet donanmasının Ermenilere destek vererek Müslüman ahaliyi denizden topa tutmasıyla Bakü’de bugünden sonra kanlı bir Türk katliamı başladı.

Tam bu sırada Osmanlı Devleti duruma müdahale etmek için harekete geçti. Katliamlar da birden durdu. Çünkü sona Osmanlı Ordusunun duruma müdahale haberi üzerine Osmanlı ismini duyunca telaşlanan ve korkuya kapılan Ermeniler, şehri terk etmeye ve çevre illere dağılmaya başlamışlardı.

İstiklale doğru

Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle kurulan bu ordu Azerbaycan ve Dağıstan gönüllüleri ile yaklaşık yirmi bin savaşçıdan oluşuyordu. Nuri Paşa komutası altındaki Kafkas İslam Ordusu’nun Gence’ye gelmesinden hemen iki gün sonra, 27 Mayıs günü bir araya gelen Müslüman Türk temsilciler, Azerbaycan geçici Milli Şurası’nı teşkil ettirmişler ve ertesi gün de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etmişlerdir. Kurulan millî meclisin başında da Mehmet Emin Resulzade bulunmaktaydı.

Gelgelelim 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasıyla Osmanlı ordularının dağıtılması kapsamında Kafkas İslam Ordusu da Azerbaycan’ı terk etmek zorunda kalmıştır. Elbette Osmanlı birlikleri Bakü ve Azerbaycan’ı tamamen terk edince Rus ve Ermeni askerleri vakit geçirmeden Bakü’ye girmiştir.

Sovyet işgali

Sovyetler’in gözü Azerbaycan üzerindeydi. Azerbaycan’ı işgal ederken 20. asırda bolca örnekleri görülecek bir komünist yöntem kullanılmıştı. Bu yöntem basitti: Devrim komitelerinin başlattığı “sanal” işçi ayaklanmaları ve Kızıl Ordu’dan yardım istemek.

Plan işledi. Bakü’deki komünist militanlar Sovyetler Birliği’nden sözde yardım istediler. Bunun üzerine 27 Nisan 1920’de Azerbaycan Milli Hükümeti Kızıl Ordu’nun işgali sonucu devrildi. Neriman Nerimanov başkanlığında Azerbaycan Sovyet Halk Cumhuriyeti kuruldu. Mehmet Emin Resulzade gibi milli önderler ya tutuklandılar ya da Azerbaycan dışına göç etmek zorunda kaldılar.

Millî Mücadele dönemi

1919 yılında Anadolu’da başlayan Anadolu`da gerçekleşen Milli Mücadele hareketine Sovyet Azerbaycan’ın yaklaşımı olumlu oldu. Bu yaklaşım Türkiye ve Azerbaycan’ın ortak millî paydalarından ve sömürgeciliğe karşı ortak duruşundan ileri geliyordu.

Bu konuda Sovyet Azerbaycan’ının lideri Nerimanov gün geçtikçe komünist devrime olan inancını yitiriyordu. TBMM Hükûmeti’nin politik yaklaşımı da Moskova’nın baskısı ve dayatmalarına rağmen Azerbaycan’ın kendi varlığını koruması gerektiği yönündeydi. Nitekim 1921 yılında Mustafa Kemal Paşa bir konuşmasında “Azerbaycan Türklerinin dertleri bizim derdimiz, sevinçleri bizim sevincimizdir. Bu yüzden onların arzularına nail olmaları, bağımsız ve özgür yaşamaları, bizi her şeyden çok memnun eder ve sevindirir” diyordu.

Millî Mücadele’nin zor günlerinde Türkiye’ye en önemli destek Azerbaycan’dan gelmişti. Örneğin Anadolu’ya petrol ürünleri yardımında bulunan tek ülke, Azerbaycan olmuştu. Azerbaycan’ın içinde bulunduğu sıkıntılı durum dolayısıyla ciddi miktarda nakit para yardımı yapılamamışsa da önemli miktarda petrol ürünü yardımında bulunmuştu.

Dahası Mustafa Kemal Paşa, 1920’de günü Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya bir mektup yazarak ellerinde hiç para kalmadığını, para bulmak için neredeyse hiçbir kaynak olmadığını başka kaynaklardan para temin edinceye kadar Azerbaycan hükümetinden borç para alınmasını istedi. Kazım Karabekir Paşa bu isteği Azerbaycan hükümetine iletti.

Bu isteğe karşı TBMM Başkanlığına bir mektup yazan Nerimanov şöyle diyordu “Emperyalizme karşı birlikte hareket etmekten başka yolumuz yoktur. Amacınıza ulaşabilmeniz için var güçleriyle size destek olacaklar ve ellerinden geleni asla esirgemeyeceklerdir. Aksi durumda, ne sizin ne de bütün mazlum doğu milletleri için hiçbir kurtuluş yolu kalmayacaktır.”

Bu teminat havada kalmadı. Nerimanov’un özel emriyle Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mirza Davut Hüseyinov bu münasebetle TBMM Başkanlığına çektiği telgrafta “Bundan sonra Azerbaycan Hükümeti kardeş Türk halkına yürüttüğü bağımsızlık savaşı müddetince Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde hayatlarını kaybetmiş askerlerin yetim çocukların barınacağı sığınaklar (yetimhane) için her ay 62 vagon petrol ve 3 vagon gaz yağı göndermeyi taahhüt ediyor.” diye yazıyordu. Azerbaycan Nerimanov’un başkanlığı döneminde bu taahhüdüne sonuna kadar sadık kalmıştır.

Ama Millî Mücadele zordu ve finansman kaynağı ise sınırlıydı. Mustafa Kemal Paşa, 1921 yılında Azerbaycan Başkanı Nerimanov’a bir mektup göndererek yine borç para talebinde bulundu. Mektup 17 Mart 1921 tarihinde TBMM Bakü Büyükelçisi olan Memduh Şevket Bey tarafından Nerimanov’a ulaştırıldı. Nerimanov Azerbaycan hükümeti içinde bazı bakanların karşı çıkmalarına rağmen, Mustafa Kemal Paşa’nın isteğine olumlu cevap verdi. Derhal hazırda bulunan 500 kilo altın Ankara’ya ulaştırıldı. TBMM Hükümeti bu altının 200 kilosunu devlet bütçesine ayırdı. Geriye kalanı ise, silah ve mühimmat alımı için kullanıldı.

İşin ilginç yanı Nerimanov, 23 Mart 1921 tarihinde, Atatürk’e yazdığı cevap mektubunda, kazanılan zaferlerden dolayı TBMM Hükümetini, onun başkanını ve Türk ordusunu kutladığını bildirdikten sonra “Paşam, Türk Milletinde bir anane vardır; kardeş kardeşe borç vermez, kardeş, her durumda kardeşinin elinden tutar. Biz kardeşiz, her zaman elinizden tutacağız, her zaman ve her şartta birbirimizin elinden tutacağız ve tutmaya devam edeceğiz bugün yaptığımız bir kardeşin yaptığından başka bir şey değildir” diyecekti.

Bu taahhütten ayrı olarak Azerbaycan 1922 yılında Türkiye’ye dokuz bin tondan fazla kerosin ve 350 ton benzin de gönderecekti.

Sadece maddi yardım da söz konusu değildi. Azerbaycan yönetimi Millî Mücadele’ye destek namına her yolu deniyordu. Buna bir örnek olarak Nerimanov, İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürülmüş bulunan İttihat ve Terakki Partisi elemanlarının ve geçmiş hükümetin memurlarının kurtarılması için çalışmalara başladı. İngiliz Hükümeti’ne, Bakü’de bulunan İngilizler ile Malta’da tutulan Türklerin değiştirilmesi teklifinde bulundu. Fakat İngiliz Hükümeti, Nerimanov’un bu teklifini kabul etmedi. Fakat Azerbaycan hemen misilleme yaparak Bakü’de, bulunan İngiliz esirleri iade etmeyeceğini bildirmişti.

Bir millet iki devlet

Daha pek çok tarihsel örnekle destelenebilecek Türkiye-Azerbaycan ilişkisi, siyasal bilimlerin soğuk formüllerinin açıklayamayacağı çok başka bir zeminde cereyan etmiştir ve gelecekte de edecektir. Zira insan, içinde yetiştiği kültür iklimiyle kan, kemik ve et yığını olmaktan kurtularak anlam bulur ve insan olur. Bu sebeple 1993 yılında cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen Haydar Aliyev’in “Biz bir millet, iki devletiz” sözleri Türkiye - Azerbaycan ilişkilerini ifade eden anlamlı bir formüldür. Yine Türkiye Cumhuriyeti’nin Ermeni saldırganlığı karşısında “Türkiye bütün imkanlarıyla Azerbaycan’ın yanındadır” demesinin de sırrı buradadır.

 

Star-Açık Görüş

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.