Sosyal Medya

Tercüme Haber

Tercüme Haber: Afganların hayatının bir değeri var mı?

İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre, 2019 yılında 1 Ocak ile 30 Eylül arasında Afganistan'da yaklaşık 8 bin sivil öldürüldü. Mayıs 2003'ten bu yana Taliban, Afgan hükümet güçleri ve ABD ordusu tarafından işlenen suçların soruşturması sırasında savaş suçlarından dolayı mağdur olduğunu söyleyen Afganlardan 1.17 milyon beyanat topladı.



George Floyd'un polis memurları tarafından vahÅŸice öldürülmesinin ardından, ABD çapında adalet ve polis ÅŸiddetinin cezasız kalışının son bulmasını talep eden gösteriler patlak verdi. Bu protesto hareketi, Afgan sanatçıların Floyd'u anan duvar resimleri çizdiÄŸi Kabil'e kadar dünyanın dört bir yanından destek topladı.

Haziran ortasında, ABD BaÅŸkanı Trump, güç kullanımını sınırlandırmayı teÅŸvik eden ve polisin kötü muameleleri için ulusal bir veri tabanı oluÅŸturmaya çalışan bir kararname imzalayarak Amerikalı protestocuları yatıştırmayı denedi. Bu kararname, "kurÅŸun yarası için bir yara bandı" olarak tanımlandı ve ülke çapında fazlaca öfkeye sebep oldu.

Fakat birkaç gün önce, Trump yönetimi tarafından adalete yapılmış baÅŸka bir küstah saldırı, Amerikan toplumunda çok az ilgi gördü. Mike Pompeo, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) çalışanlarına ABD'nin Afganistan'daki savaÅŸ suçlarını soruÅŸturdukları için yaptırımlar ilan etti. Bu hamle, savaÅŸ suçlularını korumak ve Afgan sivillerden adaleti çalmak anlamına geliyordu. Amerikan toplumunun, özellikle de insan hakları yürüyüÅŸçülerinin buna ilgi göstermesi çok önemli.

ABD ordusunun yurtdışındaki dokunulmazlığı, polis güçlerinin yurtiçindeki dokunulmazlığıyla yakından baÄŸlantılıdır. Amerikalılar, ABD ordusunun yurtdışındaki savaÅŸ suçları konusunu ele almadıkça polis vahÅŸetine karşı verdikleri mücadeleyi kazanamayacaklardır. Bu noktada UCM için destek bildirmeleri elzemdir.

ABD ordusunun dokunulmazlığı

UCM, ulusal makamların soruÅŸturma yapamayacağı ya da yapmak istemeyeceÄŸi soykırım da dahil olmak üzere geniÅŸ çaplı savaÅŸ suçlarını inceleme yetkisine sahiptir. ABD, UCM'ye katılmamış olsa da, çoÄŸu ABD müttefiki ve hemen hemen hepsi OECD üyesi olan 123 tane taraf ülke vardır.

2001'de "Terörle SavaÅŸ" baÅŸladığından beri, Irak ve Afganistan'da sırf eÄŸlence olsun diye sivilleri avlayan askerler ve mahkumları sistematik bir ÅŸekilde istismar eden CIA ajanları olmak üzere çok sayıda savaÅŸ suçu ortaya çıktı. Bazı kovuÅŸturma dosyaları olmasına raÄŸmen - ÖrneÄŸin Irak'ta Ebu Garip hapishanesinde iÅŸlenen ABD askeri personelinin suçlu bulunmasına yol açan iÅŸkence olayları için-, rapor edilen tüm bu suçları düzgün bir ÅŸekilde soruÅŸturmak için yeterli çaba gösterilmedi. Sanıkların da çoÄŸu ya beraat etti ya hiç suçlanmadı ya da hafif cezalar aldı.

ABD, Afganistan'da vatandaÅŸlarının iÅŸlediÄŸi iddia edilen suçları adil bir ÅŸekilde soruÅŸtursaydı, UCM bu kiÅŸileri denetlemek için devreye girmek zorunda kalmayacaktı.

Daha önceki yönetimler bu problemi görmezden gelmeyi tercih ederken, Trump yönetimi UCM'nin ABD savaÅŸ suçlarına yönelik soruÅŸturmasına doÄŸrudan saldırmaya karar verdi.

ABD'nin, Afganistan'daki çatışma kurallarını gevÅŸettiÄŸi, Afganistan ve Irak'taki savaÅŸ suçlarından sorumlu tutulan üç ABD askerini affederek savaÅŸ suçlularını kucakladığı göz önüne alındığında tüm bunlar sürpriz olmuyor.

Ayrıca benzeri görülmemiÅŸ hava saldırıları için emir vermiÅŸti ve söylendiÄŸine göre Savunma Bakanı Jim Mattis'e Afganistan'da "hiçbir kısıtlama olmadan, sınırsız otorite" verdi.

Ä°nsan Hakları Ä°zleme Örgütü'ne göre, 2019 yılında 1 Ocak ile 30 Eylül arasında Afganistan'da yaklaşık 8 bin sivil öldürüldü.

UCM, Mayıs 2003'ten bu yana Taliban, Afgan hükümet güçleri ve ABD ordusu tarafından iÅŸlenen suçların soruÅŸturması sırasında savaÅŸ suçlarından dolayı maÄŸdur olduÄŸunu söyleyen Afganlardan 1.17 milyon beyanat topladı.

Savaşın Afganistan'ı uÄŸrattığı yıkım ve yoÄŸun sivil ölümleri deÄŸerlendirildiÄŸinde -yalnızca 2010 ve 2019 arasında 100 binden fazla insan öldürüldü- Amerikalılar da dahil olmak üzere bütün savaÅŸ suçlularının yargılanması gereklidir. Bu yalnızca maÄŸdurların ailelerine adalet saÄŸlamayacak aynı zamanda Afganistan'da barışın inÅŸa edilmesi sürecine de yardımcı olacaktır.

Trump yönetiminin UCM'ye karşı ortaya attığı iddia hükümsüzdür. BM'in iÅŸkence üzerine özel sözcüsü Nils Melzer’in belirttiÄŸi gibi, "Mahkemenin yasadışı, gayri meÅŸru ve yozlaÅŸmış olduÄŸu tartışması yeni deÄŸil... Ayrı iddia Naziler tarafından Nürnberg'de, Miloseviç tarafından Yugoslavya mahkemesinde ve Saddam Hüseyin tarafından Irak mahkemesinde söylenmiÅŸti."

Yurtdışında ve yurtiçinde insan hakları mücadelesi

ABD ordusu tarafından yurtdışında iÅŸlenen ÅŸiddet suçları, yurtiçinde serbest bırakılan ÅŸiddetle son derece iliÅŸkilidir. 60ların ve daha sonrasının insan hakları hareketi liderleri bu meselenin farkına varmıştı. ÖrneÄŸin, Dr Martin Luther King ÅŸöyle diyor: "Her ÅŸeyden önce bugün dünyada ÅŸiddetin en büyük yayıcısı olan kendi hükümetime karşı açık bir ÅŸekilde ses çıkarmadan gettolarda ezilenlerin ÅŸiddetine karşı sesimi bir daha asla yükseltemedim."

Stokely Carmichael ve Fannie Lou Hamer gibi hareketin önde gelen diÄŸer liderleri yurtdışındaki savaÅŸlara ve ABD'nin dokunulmazlığına karşı seslerini yükselttiler. Angela Davis, 1969'daki iç baskının küresel sonuçlarını belirterek ÅŸunları söyledi: "DüÅŸmanın Amerikan emperyalizmi olduÄŸunu görmek zorundaydık. Biz bunu burada kendi evimizde hissediyoruz fakat bu Vietnam’da belki de çok daha vahÅŸi bir ÅŸekilde hissediliyor, Latin Amerika'da hissediliyor, Afrika'da hissediliyor."

Bugün Amerikan emperyalizmi eskisinden daha az acımasız ve daha az yaygın deÄŸil. 2001'den beri, sözde Terörle SavaÅŸ, Afganistan'ın çok daha ötesine, OrtadoÄŸu'ya, Güney Asya'ya ve Afrika'ya kadar uzanıyoer. Yurtdışında kullanılan ÅŸiddet ve denetim yurtiçinde de uygulandı. Tıpkı Afganistan ve Irak'ta savaÅŸlar için üretilen askeri teçhizatın ABD güçlerine teslim edilmesi gibi.

Önde gelen bazı ABD insan hakları liderleri, yurtiçinde ve yurtdışındaki emperyal ÅŸiddet arasında bu kritik baÄŸlantıyı kurmuÅŸlardı. Cornel West, "Martin Luther King Jr. geleneÄŸinde, ABD ırkçılığı, militarizm yoksulluk ve materyalizm eleÅŸtirilerimizde ahlaki olarak tutarlı olmak zorundayız." dedi.

Yoksul Halk Kampanyası "askeri saldırganlığa ve savaÅŸ çığırtkanlığına bir son" çağırısında bulunurken, Siyahi Hayatlar Hareketi ÅŸunu vurguluyor: "KurtuluÅŸumuz, dünyanın dört bir yanındaki siyah ve kahverengi insanların kurtuluÅŸuna baÄŸlıdır."

Ancak, bu prensiplerin ilan edilmesinin ötesine geçmek zorundayız. ABD'deki insan hakları yürüyüÅŸçülerinin UCM'ye destek olmaları ve çalışanlarına karşı yaptırımların iptal edilmesi için baskı yapmaları gerekiyor. ABD, BM'yi ve temsil ettiÄŸi küresel yönetiÅŸim modelini güçlendirmek ve UCM'ye katılmak için çabalamalıdır.

Günümüzde devlet ÅŸiddeti karşısında kurmak için çabaladığımız toplumsal dayanışma ABD'nin dış politikasına da yansımalıdır. Yurtiçinde polis ÅŸiddetinin cezasız bırakılışının ve yurtdışındaki savaÅŸ suçlarının sona erdirilmesi, iç içe geçmiÅŸ süreçler olmalıdır. Zira, tıpkı King'in 50 yıldan fazla bir süre önce söylediÄŸi gibi, "Herhangi bir yerdeki adaletsizlik, her yerdeki adalet için bir tehdittir."

 

*Pushkar M. Sharma tarafından, Aljazeera Haber Ajansı için kaleme alınan bu makale, aslına sadık kalınarak DüÅŸünce Mektebi adına Hilal Çifçi tarafından tercüme edilmiÅŸtir

Kaynak: Aljazeera International

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.