Taha Akyol söyleşisi: Eğitim meslesinde öğretmen kalitemiz ne durumda?
MEF Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Mustafa Özcan, Taha Akyol’un sorularını cevapladı.
“Türkiye'de aileler eÄŸitime kaynak ayıramıyor. Bu yüzden okulu, öÄŸretmeni güçlendirmeliyiz. Bilgi çağı öÄŸretmeni alanının uzmanı olmalı. ÖÄŸretmeni bilge olmayan millet baÅŸarılı nesiller yetiÅŸtiremez.”
“50 soruluk ‘ÖÄŸretmenlik Alan Bilgisi Testleri’nde doÄŸru cevap ortalaması 10... ÖÄŸretmen adayına dört yılın yarısı kadar matematik eÄŸitimi verip sonra ‘git matematik öÄŸret’ diyoruz. Tabii ki olmuyor."
“Finlandiya’da çok baÅŸarılı öÄŸrenciler eÄŸitim fakültelerine gidiyor. ÖÄŸretmenlik için lisans eÄŸitimi üç yılda tamamlanabiliyor. Ä°ki yıl da yüksek lisans sürüyor. Mezuniyetler 7.5 yıla kadar uzayabiliyor.”
Mustafa Özcan
Biz yüz elli yıldır eÄŸitimde bir Japonya, Güney Kore, son zamanlarda Finlandiya kadar baÅŸaramadık. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?
Åžartlar tamam olunca öÄŸrenme vuku bulur. Çocuklarımızı baÅŸarılı kılan bilgi, beceri ve deÄŸerler onların genlerine kodlanmamıştır. Aslında fiziki özelliklerimiz dışında hiçbir ÅŸey genlerimize kodlanmamıştır. Her ÅŸeyi öÄŸrenmek zorundayız. EÄŸer sorunuza bir cümlelik bir cevap isteseydiniz ÅŸöyle derdim: Demek ki o ülkeler çocukların öÄŸrenmesi için gerekli ÅŸartları bizden daha iyi hazırlamışlar.
Çocuklarımızı okulda baÅŸarılı kılan güçleri beÅŸ baÅŸlık altında toplayabiliriz: Bir çocuÄŸun kendisi, iki aile, üç okul, dört toplum ve beÅŸ (dijital) medya. EÄŸer çocuk yetenekli, çalışkan, saÄŸlıklı ve benzeri özelliklere sahipse zaten okulda baÅŸarılı olmak için gereken çok önemli bir ÅŸart saÄŸlanmış demektir. Ancak bu ÅŸart kendiliÄŸinden saÄŸlanamaz. Çalışkanlık geni yoktur. Terbiyeli olmak doÄŸuÅŸtan gelen bir özellik deÄŸildir. Bunlar ailede ve okulda öÄŸrenilir. Her çocuk engin bir potansiyelle doÄŸar. Her çocuk sevginin, sanatın, yaratıcılığın ve insanlığa hizmetin kaynağıdır. Biz henüz hangi çocuÄŸun hangi potansiyele ne kadar sahip olduÄŸunu tam olarak ölçemiyoruz, bütün çocuklara eÅŸit davranmak zorundayız. Çocuklar birbirinden farklı olduÄŸu için sadece eÅŸit davranmak yetmez aynı zamanda adil olmalıyız. Her çocuÄŸun öÄŸrenmesi için neye, ne kadar ihtiyacı varsa onu temin etmeliyiz ki çocuk geliÅŸsin ve kendisine, milletine ve insanlığa faydası olsun. Çocuklarına böyle davranan milletler okulda baÅŸarıyı yakalar.
AÄ°LENÄ°N ROLÜ
Çağımız eÄŸitiminde ailenin rolünü anlatır mısınız?
Bizim ilk öÄŸretmenlerimiz anne babalarımızdır. Ev bir okuldur aynı zamanda. Amerika’da James Coleman tarafından 1966 yılında yayınlanan ve “Coleman Report” olarak ün kazanan araÅŸtırma biz eÄŸitimcilerin okulda baÅŸarının kaynakları konusundaki ezberini bozdu. Bu rapora kadar biz okulda baÅŸarıyı saÄŸlayan veya baÅŸarısızlığa sebep olan en önemli faktörlerin öÄŸretmen, müfredat, kütüphane, vb. gibi okul içi faktörler olduÄŸunu düÅŸünüyorduk. Ä°ki yıl süren ve Amerika’nın tamamından veri toplanarak yapılan bu araÅŸtırmanın sonunda Coleman okulda baÅŸarıyı saÄŸlayan en önemli gücün aile olduÄŸunu söyledi. ÖÄŸretmen, müfredat, grup olarak öÄŸrencilerin niteliÄŸi vb. faktörler de önemli ama en önemli belirleyici ailenin sosyal ve ekonomik özelliÄŸidir, eÄŸitim ve gelir seviyesidir. Bu araÅŸtırmaya inanmayanlar oldu. Toplanan verileri yeniden analiz edenler çıktı ama sonuç deÄŸiÅŸmedi. 1960’lardan bu yana dünyanın her tarafında yapılan araÅŸtırmalar anne-babanın eÄŸitim ve gelir seviyesi ile çocuÄŸun okul baÅŸarısı arasında çok güçlü bir iliÅŸki olduÄŸunu gösteriyor. Anne-babanın eÄŸitimi ve geliri yüksekse çocuÄŸun okul baÅŸarısı da yüksek oluyor. EÄŸitim ve gelir seviyesi düÅŸtükçe çocukların okul baÅŸarısı da azalıyor. Tabii ki istisnalar var. Mesela geliri ve eÄŸitimi düÅŸük ailelerden gelen ama baÅŸarılı olan, çocuklar var; veya tersi... AraÅŸtırmadan araÅŸtırmaya farklılıklar olmakla birlikte bu istisnaların oranı yüzde beÅŸ civarında.
EĞİTİMLİ, VARLIKLI AİLE
Japonya Güney Kore ve Finlandiya’da aile faktörü nasıl?
Bu üç ülkede fert başına düÅŸen milli gelir bizdekinin üç katı veya daha fazla. Aynı oran toplumun eÄŸitim seviyesi için de geçerli. Üniversite mezunlarının oranı bizdekinin üç katı veya daha fazla. Aile faktörü yetersiz kalırsa çocukların okul baÅŸarısı artırmak çok zor, ama imkansız deÄŸil. Çünkü modern toplumda çocuÄŸun baÅŸarısını belirleyen bir faktör aile ise öbürü okul.
Türkiye’de ailelerin büyük çoÄŸunluÄŸu çocuklarının eÄŸitimi için gereken kaynağı saÄŸlayabilecek durumda deÄŸil. Ä°nanıyorum bir gün sahip olacaklar ama bugün deÄŸiller.
Bunun için bizim öncelikle yapmamız gereken okul üzerinde yoÄŸunlaÅŸmak, okulu geliÅŸtirmek, okulu oluÅŸturan öÄŸretmen, müfredat, kütüphane, spor tesisleri, psikolojik danışmanlık, vb. unsurları güçlendirmek. Okul öyle güçlenmeli ki çocuÄŸun evde sahip olamadığını, bulamadığını, göremediÄŸini çocuÄŸa verebilmeli. Okulun kütüphanesi, yemekhanesi, sunduÄŸu saÄŸlık hizmeti, teknolojik alt yapısı, spor tesisleri, oyun alanı, tabii ki öÄŸretmenleri, psikolojik danışmanları vb. görevlileri öyle iyi olmalı ki ailenin saÄŸlayamadıklarını saÄŸlamalı ve baÅŸarının önündeki engelleri kaldırmalı. Aile ve okul çok önemli. Bunlardan bir tanesi bile iyi olsa okulda baÅŸarı sorunu çözülüyor.
Aileyi deÄŸiÅŸtirmek biz eÄŸitimcilerin gücünü aÅŸar ama okulu deÄŸiÅŸtirebiliriz.
FÄ°NLANDÄ°YA’DA ÖÄžRETMEN
Finlandiya son zamanlarda bir baÅŸarı örneÄŸi, orada öÄŸretmen eÄŸitimi nasıl?
Finlandiya’da ilk, orta ve lise düzeyindeki bir okulda öÄŸretmen olmak için tezli yüksek lisans yapmış olmak ÅŸarttır. Bu zorunluluk 1978’de getirilmiÅŸtir. Åžu anda Finlandiya’da bütün öÄŸretmenler en az bir tezli yüksek yapmıştır. Bazılarının iki-üç yüksek lisansı veya eÄŸitim alanında doktorası vardır. Helsinki Üniversitesi EÄŸitim Fakültesi’nin iki uygulama okulundan birisini ziyaret etmiÅŸtim. Orada öÄŸrenciler mezuniyet için bir lisans tezi yazıyor, uygulama okulunda öÄŸretmenlik deneyimi kazanırken bir pedagoji tezi yazıyor, bir de yüksek lisans tezi yazıyor. Teorik olarak lisans eÄŸitimi üç yılda tamamlanabiliyor. Ä°ki yıl da yüksek lisans sürüyor. Ancak beÅŸ yılda mezun olmak çok zor. Ä°statistiklere göre mezuniyetler yedi-buçuk yıla kadar uzayabiliyor. Finlandiya’da öÄŸretmen eÄŸitiminin bir baÅŸka özelliÄŸi de çok baÅŸarılı öÄŸrencilerin eÄŸitim fakültelerine girmesi. EÄŸitim fakültelerine baÅŸvuran her on öÄŸrenciden biri kabul ediliyor. GiriÅŸte test puanları önemli ama ayrıca mülakat var. EÄŸitim fakültesine baÅŸvuran öÄŸrenci sayısı ile tıp fakültesine baÅŸvuran öÄŸrenci sayıları birbirine yakın. Bir yılı aÅŸan bir staj dönemi var. ÖÄŸretmenler iyi yetiÅŸiyor. Ä°ÅŸlerini iyi biliyor, yetkileri var ve itibar görüyor.
BÄ°LGÄ° ÇAÄžINDA EĞİTÄ°M
Bilgi Çağı eÄŸitim sistemlerini nasıl etkiledi?
Bilgi Çağı dediÄŸimiz teknolojik geliÅŸme toplum hayatını bütünüyle etkiledi ama en çok da eÄŸitimi ve öÄŸretmenlik mesleÄŸini etkiledi. Geleneksel olarak eÄŸitim sektörünün misyonu bilgiyi toplamak, sınıflandırmak ve öÄŸretmenler aracılığıyla nesilden nesile aktarmaktır. Günümüzde eÄŸitim sektörünün en büyük rakibi Bilgi Çağıdır. Bir baÅŸka deyiÅŸle Bilgi Çağı ürünü olan dijital veri tabanları, kütüphaneler, arama motorlarıdır. EÄŸitim gibi Bilgi Çağının da sermayesi bilgidir. Bilgisayarlar ve yapay zeka tabanlı programlar bilgiyi toplamakta, analiz etmekte, dağıtmakta ve hatta öÄŸretmektedir. Üstelik bunu geleneksel kurumlardan daha hızlı yapmaktadır. Geleneksel sistemde öÄŸretmenin baÅŸlıca rolü bilgiyi öÄŸrenmek ve yeni kuÅŸaklara aktarmaktı. Artık çok güçlü bir rakibi var. Hiçbir öÄŸretmen Google’dan fazla bilemez. ÖÄŸretmenlik mesleÄŸini yeniden tanımlamak ve öÄŸretmen eÄŸitimini yeniden yapılandırmak zorundayız. Bilgi Çağı bizi buna mecbur etmiÅŸtir.
Finlandiya bu geliÅŸmeyi ilk gören ve tedbirini alan ülke oldu. Amerika’da halen devam etmekte olan öÄŸretmen eÄŸitiminde reform hareketini 1986’da baÅŸlatan 125 üniversitenin eÄŸitim fakültesi dekanları tarafından The Holmes Group’tur. Avrupa’da, Amerika’da ve geliÅŸmiÅŸ Uzak DoÄŸu ülkelerinde 1980’lerden itibaren öÄŸretmen eÄŸitimini yeniden yapılandırma hareketleri baÅŸladı. Bunların ortak amacı Bilgi Çağı çocuklarını eÄŸitecek Bilgi Çağı ÖÄŸretmeni’ni yetiÅŸtirmektir. Bu ülkelerin bazısında öÄŸretmen eÄŸitiminin tamamı yüksek lisans düzeyine çıkartılmış, bazılarında lisans programlarının yanı sıra yüksek lisans programları açılmış, bazılarında ise herhangi bir alanda lisans veya yüksek lisans eÄŸitimi olanlara iki yıllık bir uygulamalı pedagoji eÄŸitimiyle öÄŸretmenlik sertifikası veren programlar açılmıştır. Mesela Amerika’da öÄŸretmenlerin yarısının yüksek lisansı vardır. EÄŸitimde baÅŸarıyı artırmak için iÅŸe öÄŸretmenden baÅŸlamaya mecburuz.
BU FAKÜLTELERLE OLMAZ
“Bu eÄŸitim fakülteleriyle Bilgi Çağı çocuklarını eÄŸitecek öÄŸretmen yetiÅŸtirilemez diyorsunuz” Neden?
Evet öyle diyorum. Çünkü mevcut eÄŸitim fakülteleri modeli 1981’de 2547 sayılı yasa ile kuruldu ve 1982’de uygulanmaya baÅŸladı. O zaman çok sevinmiÅŸtik ama aslında sevincimiz cahilliÄŸimizdenmiÅŸ. Bu yasadan önce öÄŸretmen yetiÅŸtiren bütün kurumlar Milli EÄŸitim Bakanlığı’na baÄŸlı idi. Ä°ki ve üç yıllık eÄŸitim enstitüleri vardı. Bu yasa ile bu kurumların süreleri artırıldı ve eÄŸitim fakülteleri haline dönüÅŸtürülerek üniversitelere baÄŸlandılar. Tabii sizi üniversiteye baÄŸladık deyince kurumlar akÅŸamdan sabaha üniversiteye dönüÅŸmüyor. EÄŸitim enstitülerindeki öÄŸretim kadrosu akademisyen deÄŸildi. Onlara belli bir süre verildi. Doktoranızı yapın dendi. Bazıları yaptı. Bazıları yapamadı. Böyle doÄŸan eÄŸitim fakülteleri üniversiteler içinde kendilerine bir yer bulmak için çabalamaya baÅŸladılar. Halen de çabalıyorlar.
Esas sorun ÅŸu. Mevcut sisteme göre bir eÄŸitim fakültesi öÄŸrencisi dört yılda 240 kredilik ders alarak mezun olur ve öÄŸretmen olarak atanır. Bu 240 kredinin yüzde 50’si alan dersi, yüzde 30’u meslek dersi, yüzde 20’i de genel kültür dersi olmak zorundadır. Dört yılda tamamlanır. Yani dört yılın yarısı, ders vereceÄŸi daldır. Demek ki, orta öÄŸretim matematik öÄŸretmenliÄŸine giren bir öÄŸretmen adayına dört yılın yarısı kadar, yani 120 kredilik bir matematik eÄŸitimi veriyoruz, sonra da hadi sen git lisede matematik öÄŸret diyoruz. Tabii ki olmuyor.
2013’ten beri yapılan ÖÄŸretmenlik Alan Bilgisi Testleri gösteriyor ki yaptığımız iÅŸ yeterli deÄŸil. 50 soruluk bu testlerde doÄŸru cevap ortalaması 10 civarındadır. DiÄŸer alanlarda da öÄŸretmenlerimizin alan bilgisi yeterli deÄŸildir. Tabii ki bunun suçlusu öÄŸretmenler deÄŸil. Bizim öÄŸretmenlerimiz pırıl pırıldır. Ä°dealisttir, fedakardır. Sorun sistem sorunudur. Mesela, öÄŸretmen olmak için 240 kredilik alan dersi almayı veya öÄŸretmenlik yaptığınız alanda tezli yüksek lisans yapmayı zorunlu hale getirirseniz sorun kendiliÄŸinden çözülür.
ÖÄŸretmen bilmediÄŸini öÄŸretemez. Bilgi Çağı’nda bilgisayarlar artık öÄŸretmenlerden çok biliyor. ÖÄŸretmen bilgisayarın yaptıramadığı uygulamaları yaptırmalıdır. Bunu yapabilmek için de ideal olanı öÄŸretmenin alanında bilge olmasıdır. En azından öÄŸretmen alanında tezli yüksek lisans yapmalı ve uzman olmalıdır.
EĞİTİMDE NE YAPMALI?
ÖÄŸretmen eÄŸitimi nasıl olmalı? Pedagojik formasyonun kaldırılması hakkında ne düÅŸünüyorsunuz?
Meslekte benim 52. yılım. Bunun 26 yılı Amerika’da geçti. Bütün ömrüm boyunca ya öÄŸretmen eÄŸitimi veren okullarda öÄŸrenci oldum veya bu kurumlarda öÄŸretmenlik yaptım. Bu uzun tecrübenin de ışığında Türkiye için benim birinci önerim ÅŸudur: EÄŸitim fakülteleri yeniden yapılandırılmalı ve öÄŸretmen eÄŸitimi alanda tezli yüksek lisans düzeyinde olmalıdır. Bilgi çağı öÄŸretmeni kendi alanını çok iyi bilmeli, alanının uzmanı, bilgesi olmalıdır. Hem dünya ile yarışacak kadar donanımlı olmalı hem de dünyanın örnek alacağı kadar erdemli olmalıdır. ÖÄŸretmenleri bilge ve erdemli olmayan bir millet baÅŸarılı ve erdemli nesiller yetiÅŸtiremez, dünyayı deÄŸiÅŸtiremez.
PEDAGOJÄ°K FORMASYON SORUNU
YÖK pedagojik formasyonu kaldırdı, siz ne dersiniz?
Pedagojik formasyonun kaldırılması çok iyi olmuÅŸtur. Türk eÄŸitim sisteminin kanayan yarasıydı. Ancak dünyada bunun çok baÅŸarılı örnekleri var. Amerika’da, Hollanda’da, Singapur’da vb. pedagojik formasyon programına, alanında lisans veya yüksek lisans eÄŸitimi almış olanlar arasından seçilerek öÄŸrenci alınıyor. Genellikle iki yıl sürüyor ve uygulamalı oluyor. Amerika’da Harvad’da, Stanford’da, Berkeley’de, Singapur’da, Hollanda’da ve daha birçok yerde bizim “pedagojik formasyon” dediÄŸimiz program için bir öÄŸretmenlik alanında en az lisans eÄŸitimi almış olanlar seçilerek alınır. ÖÄŸrenciler bir yandan teorik dersleri görürken bir yandan da eÅŸ zamanlı olarak yerleÅŸtirildikleri okullarda staj yaparak mesleÄŸi öÄŸrenir. Bir meslek o mesleÄŸin icra edildiÄŸi yerde öÄŸrenilir. Söz gelimi hem bankada memurluk yapıp hem de öÄŸretmen olmak için pedagojik formasyon programında öÄŸrenci olunamaz. Türkiye eÄŸer pedagojik formasyon programını yeniden açacaksa tezli yüksek lisansını tamamlayanlar alınmalıdır. Türkiye’de ÅŸu anda 650 bin atanamayan öÄŸretmen vardır. ÖÄŸretmen eÄŸitiminde nicelik sorunu yoktur. Nitelik üzerinde yoÄŸunlaÅŸmalıyız. Bu, Türkiye’ye ikinci önerimdir.
ÖÄžRETMENE MESLEKÄ° EĞİTÄ°M
Türkiye için üçüncü önerim mevcut öÄŸretmenlerin mesleki geliÅŸimiyle ilgilidir. Åžu anda bir milyon civarında öÄŸretmenimiz var. ÖÄŸretmenin sermayesi bilgidir ve hızla katlanarak artmaktadır. Bilgiye eriÅŸimin bu kadar kolay ve ucuz olduÄŸu bir dünyada öÄŸretmen olmak gerçekten zordur. ÖÄŸretmen sürekli kendisin yenilemek zorundadır. Bunun için de araÅŸtırma yapmayı ve daha da önemlisi alanıyla ilgili araÅŸtırmaları ve bilimsel makaleleri takip edebilmeli ve kullanmalıdır. Milli EÄŸitim Bakanlığı mevcut öÄŸretmenlerin tezli veya tezsiz yüksek lisans yapması için bir teÅŸvik programı baÅŸlatmalıdır. Söz gelimi yüksek lisansını tamamlayanların maaşı artmalıdır. Bu uygulanırsa bir süre sonra eÄŸitim sektöründeki herkes yüksek lisans eÄŸitimi almış, bilimsel çalışmaları izleyebilen, alanında uzman kiÅŸiler olacaktır; olmalıdır.
Kaynak: Karar Gazetesi
Henüz yorum yapılmamış.