Selahattin Çakırgil: Putlaştırma nasıl olur?
Yahu efendi, ‘Vaqfiyye’lerde böyle şartların olduğunu, Osmanlı maarif sisteminden yetişenler çok iyi biliyorlardı. Ve bir kişi, Fatih’in o ‘Vaqfiyye’sini bilerek değiştirmişse, mesele onunla Fatih’in arasındadır, sana n’oluyor?
Amerikan sermayeli bir tv. kanalında 25 Temmuz akÅŸamı yapılan bir tartışma programı vardı. Gecenin geç saatlerine kadar sürdü..
Ayasofya, bugünlerde hemen her mahfilde konuÅŸuluyor ya.. Yine aynı konu.. Ama, programdaki konuÅŸmacılardan birisi, Diyanet Ä°ÅŸl. BaÅŸkanı Ali ErbaÅŸ’ın istifa etmesini istiyor; ‘Ä°stifa etmezse, Hükûmet onu azletmeli!’ diye nutuk çekiyor, aynı sözü hışmı geçinceye kadar tekrarlayıp duruyordu, dakikalar boyu..
Niye?
Çünkü, Prof. ErbaÅŸ, Fatih Sultan Mehmed’in ‘Ayasofya Vaqfiyyesi’ndeki ‘ÅŸartları kim bozarsa, Allah’ın lâneti üzerine olsun..’ tarzındaki bölümü okumuÅŸ, Ayasofya’daki Cuma Namazı hutbesinde..
Diyanet Ä°ÅŸl. BaÅŸkanı, ‘Filanca kiÅŸi bu lânetlemeden muaftır!’ mı demeliydi, yani?
Yahu efendi, ‘Vaqfiyye’lerde böyle ÅŸartların olduÄŸunu, Osmanlı maarif sisteminden yetiÅŸenler çok iyi biliyorlardı. Ve bir kiÅŸi, Fatih’in o ‘Vaqfiyye’sini bilerek deÄŸiÅŸtirmiÅŸse, mesele onunla Fatih’in arasındadır, sana n’oluyor?
***
Ama, sözkonusu kiÅŸi bununla da yetinmiyor, bir yerlere selâm çakma hevesindeymiÅŸçesine, bağırıp çağırıyor; ‘CumhurbaÅŸkanı’nın oturduÄŸu makamın arkasında onun resmi var, nasıl lânet okursun?’ diyor. Sanki, o resim resmî bir dayatmayla her yerde sergilenmiyormuÅŸ gibi.. Ama, bu kiÅŸi, sonra da, ‘Onu putlaÅŸtırmıyorum..’ diye de tafra satıyor.
‘PutlaÅŸtırma’ sanki baÅŸka nasıl oluyor idiyse..
***
‘ONU PUTLAÅžTIRMAYA MECBURDUK’ DÄ°YENLER DAHA DÜRÜST Ä°DÄ°LER..
O kiÅŸiye 5 AÄŸustos 1935 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci sahifesini kaplayan yazıya bakması tavsiye olunur: Åžöyle deniliyordu: ‘’Atatürk yarım bir ilâhtır; Türklerin babasıdır.’’
Ara-baÅŸlıkta ise, (o zamanki imlâ anlayışını deÄŸiÅŸtirmeden aynen aktarıyorum), ‘Hiçbir Devlet Åžefi için, hayatında bu kadar heykel dikilmemiÅŸtir, ne Mussolinin, ne Hitlerin, ne de Leninin anıdları onunkilerle ölçülemez.’ deniliyordu.
Ä°stenmeseydi, bunlar hele de o dönemde yazılabilir miydi?
1976’da vefat eden Åževket Süreyya, ölümünden bir-kaç ay önce, Milliyet’te yayınladığı bir makalede, “Ä°nkılâbımızı oturtmaya ve Atatürk’ü putlaÅŸtırmaya mecburduk… Ama ÅŸimdi size ifade edeyim, kitabımda da yazdım: Kahraman putlaÅŸtığı zaman ölür” diyordu.
Bunlar küçük bir-iki örnek..
Yazık ki, fikirler güya hür; zihinler hâlâ, kelepçeli..
***
Neyse ki, programdaki konuşmacılardan Mehmed Metiner, o kişinin meydan okuyucu laflarına değinmeden, konuyu değiştirdi de, konu kapandı.
***
Ama, anlaşılıyor ki, Ayasofya’nın açılmasından rahatsız olan kesimler her vesileyle bir ÅŸeyleri tahrik etmeye kalkışacaklar.
Star Gazetesi
Onyıllar boyu, Müslüman halk kitleleri, Ayasofya’nın kenarından yürek sancısıyla geçerken; mâbedlerin ne fonksiyon gördüÄŸünden habersiz ve nasibsiz kesimler, zaferlerini dış dünyalardaki efendileriyle birlikte sessizce kutluyorlardı.
***
Bugün, aktif politikanın içinde yer alan ve ‘Taife-i Laïcus’un bayrakdarlığını yapanlar, Ayasofya konusunda ‘demokratik kaygı’larla susmayı tercih ettiler. Ama, onların sözcüsü olan (F. Ö) yine de, ‘Yıkılmış Osmanlı’nın hukukuna dayanarak, Cumhuriyet hukukunu yok saydınız..’ demekten geri durmadı. Konuya, ‘Laik ilke ve devrimlerin kesinlikle korunması’ hassasiyetiyle bakan bir kesim, ‘idare-i maslahatçı’ siyasetleri eleÅŸtirdiler. CHP’den m.vekili olan eski bir savcı da, ‘Ayasofya’da kılınan, gerçekte laikliÄŸin cenaze namazıdır..’ dedi; tıpkı Almanya’nın himayesindeki C. Dündar isimli gazeteci kiÅŸi giiibi.. Çünkü, o da hazırladığı bir video yayınında, ‘laikliÄŸin cenaze namazı’ ifadesini tekrarlıyor; Ayasofya’nın tam da Lozan AndlaÅŸması’nın 97 sene önce imzalandığı gün olan 24 Temmuz’a denk getirilmesini, ‘laik cumhuriyetin kuruluÅŸ ve Batı’ya kabul senedi olduÄŸu’nu söylediÄŸi Lozan AndlaÅŸması’ndan bir rövanÅŸ alma diye niteliyordu.
Sahi, tarih, 24 Temmuz 1923’dür. Yani, (yeni bir devletin deÄŸil), Cumhuriyet rejimi iddiasıyla yeni bir rejimin kurulmasına, 29 Ekim 1923’e, henüz 3 ay vardır.
O andlaÅŸma henüz de hür olarak tartışılamamaktadır; ama, tarafdarları, ‘laik cumhuriyet’in Lozan AndlaÅŸması’nın dayatması olduÄŸunu daha nasıl itiraf etsinler?
Henüz yorum yapılmamış.