Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Cemil Meriç neden okunur?

Cemil Meriç, öncelikle hiçbir ideolojik kalıba sığmayacak kadar geniş görüşlü bir münevver ve sağlam duruşlu bir fikir adamıdır.



Hayatını okumaya vakfeden, ufkunu mütemadiyen açan; tarzıyla, düÅŸünceleriyle ve bahusus yazılarıyla insanlığa ÅŸahane eserler bırakmış bir Türk mütefekkiridir.

Cemil Meriç, edebiyatımızın en nadide mütefekkirlerinden biridir. Meriç, hayatı boyunca ortaya koyduÄŸu eserlerle tam anlamıyla bir münevver kimliÄŸi oluÅŸturmuÅŸtur. Çalışkanlığıyla, azmiyle, kıvrak zekâsıyla ve keskin diliyle yazın dünyasına güzide örnekler sunmuÅŸtur. Cemil Meriç, yazdıklarıyla doÄŸru istikametten ayrılmayan bir ufuk çizmiÅŸtir. Dimağından süzülenleri kendine has üslubuyla aktarırken zihinlere kelepçe vuran prangaları kırmayı amaç edinmiÅŸtir.

Cemil Meriç söz konusu eserde, havsalamızı geniÅŸleterek bazı kelimelerin ve kavramların geçmiÅŸine yolculuk yapmamızı saÄŸlıyor. Kitap; Meriç’in derin okumaları üzerine yaptığı incelemeleri, onun kıymetli bakış açısını ve özgün fikirlerini ihtiva ediyor. Mefhumların kökenlerini ve ne tür merhalelerden geçtiÄŸini, hangi filozof veya yazar tarafından ne maksatla kullanıldığını bu muhteÅŸem eserden öÄŸreneceksiniz.

Kitap, beş ana başlıkta okura sunulmuştur.

1.ÇaÄŸdaÅŸ Uygarlık Düzeyi

2.Medeniyetlerin Ölümü

3.Âraftakiler

4.Ä°deoloji

5.Traduttore Traditore(Hain Mütercim)

‘’ÇaÄŸdaÅŸ Uygarlık Düzeyi’’ adlı birinci bölüm, Yunan Mucizesi alt baÅŸlığıyla ÅŸöyle baÅŸlıyor: ‘’Bütün Kuranları yaksak bütün camileri yıksak Avrupalının gözünde Osmanlıyız, yani Ä°slâm. Karanlık, tehlikeli, düÅŸman bir yığın.’’ Meriç, bu sözle Batı’nın Ä°slâm’a ve Müslümanlara bakışını ortaya koymaktadır. Osmanlı ve Avrupa ayrımı yaparak Avrupa’yı Hristiyan olarak tanımlayıp Ä°slâm’a düÅŸman olduklarını dile getirmektedir. Avrupa’nın Yunan medeniyetine olan sadakatine deÄŸinir ve bu sevdanın histeriye varan bir perestiÅŸ olduÄŸu görüÅŸündedir. Yunan yüceltildikçe Osmanlı’ya olan husumetin arttığını dile getiren muharrir, Yunancılığın tüm Avrupa’yı sardığını ifade etmektedir. Ä°slâm, Eski Yunan’dan elde ettiklerini kendi potasında eritip gerekli ve deÄŸerli malumatı süzgeçten geçirerek kırıntıları Avrupa’ya terk etmiÅŸtir. Tanzimat ile beraber rotayı Batı’ya döndüren Türk aydını, Meriç’in iÄŸneleyici kaleminden kurtulamamıştır.

Cemil Meriç, çeÅŸitli eserleri tahlil ederek tanıtır ve kendi penceresinden yorumlar. Weber’e göre rasyonalite, kapitalizmin yaratıcısıdır, kapitalizm ise bürokrasinin oluÅŸmasında âmildir. Ayrıca Avrupa insanını dünyanın efendisi ve eserlerinin kölesi yapan da kapitalizmdir. Ä°slâm ülkeleri Batı’ya kıyasla daha akılcıdırlar, zira kapitalizme girmemiÅŸlerdir. Kapitalizmi eÅŸyalaÅŸma üzerinden okuyan Meriç, Ä°slâm’ın rasyonalitesinin eÅŸyalaÅŸma olmadığını vurgulamaktadır.

Edebiyatımızın dâhiyane münekkitlerinden olan Cemil Meriç, Batı eleÅŸtirilerini Atilla Ä°lhan’ın ‘’Hangi Batı’’ adlı kitabı üzerinden yorumlar. Kitaba atıfta bulunarak onu; iki yüzyıldan beri kurbanı ve kahramanı olduÄŸumuz bir facianın hikâyesi olarak tabir eder. Kitabı üslup, muhteva ve ortaya koyduÄŸu fikirler üzerinden deÄŸerlendiren yazar bazı noktaları çok sert bir biçimde hicvetmektedir. ‘’ÇaÄŸdaÅŸlaÅŸmayla BatılılaÅŸma arasındaki fark ne demek?’’ BatılılaÅŸma miti eskiyince yeni bir yalan çıktı sahneye, daha doÄŸrusu aynı nazenin taze bir makyajla arz-ıendam etti: çaÄŸdaÅŸlaÅŸma. Entelijansiyanın uÄŸrunda ÅŸampanya ÅŸiÅŸeleri patlattığı bu ihtiyar kahpe, Tanzimat’tan beri tanıdığımız Batı’nın son tecellisi. ÇaÄŸdaÅŸlaÅŸma;  karanlık, kaypak, rezil bir kavram.’’(s.25)

Meriç, Ali PaÅŸa’nın yazdığı vasiyetnameyi Batı’nın ya da Avrupa’nın daha net anlaşılması için irdelemektedir. Ali PaÅŸa, Abdülaziz Han’ın veziriazamıdır ve yazar tarafından çok dürüst ve büyük bir devlet adamı olarak takdim edilir. Kendisi, bu vasiyette; Osmanlı’nın izlediÄŸi dış politikayı anlatmış ve Avrupa’ya karşı ayakta durabilmenin, dağılmamanın, içerde birlik olmanın yollarını kendince aktarmıştır. Cemil Meriç, bununla beraber Tunuslu Hayrettin PaÅŸa’nın Ä°bn Haldun’un Mukaddime isimli eseri üzerine yazdığı birtakım iyileÅŸme ve reform usulü içeren Akvemül Mesalik’ten (Müslüman Devletler Ä°çin Gerekli Reformlar) söz etmektedir.

Medeniyetin serüveni ve muhtevası

Bir sonraki bölümde medeniyet mefhumu üzerinde duran Meriç, bu kelimenin mazisine deÄŸinerek Avrupa dillerinde ne zamandan beri ve hangi mânâlarda kullanıldığını incelemiÅŸ, yanı sıra bizdeki kullanımının hangi yazarla baÅŸladığını da belirtmiÅŸtir. Ayrıca medeniyet kelimesini; çaÄŸa, zamana ve yazara göre deÄŸiÅŸebilen bir içeriÄŸe sahip olmasından ötürü “kaypak” olarak deÄŸerlendirir. Avrupa’nın ‘’medeniyeti’’ benimseyip sahiplenmesi neticesinde Meriç, Ä°bn Haldun’un ‘’umran’’ kelimesine baÅŸvurur. Umran, kültür ve medeniyeti karşılayan asil bir kavramdır, Meriç’ ve Haldun’a göre. Umran daha kapsamlı, daha kucaklayıcı ve öz deÄŸerlerimize yakın bir kelimedir. ‘’Umrandan habersizdik, medeniyete de ısınamadık. Ä°nsanlığın tekâmül vetiresini ifade için kendimize layık bir kelime bulduk: uygarlık. Mazisiz, musikisiz bir hilkat garibesi.’’(s.86)

Orta ÇaÄŸ’ın karanlık dünyasını aydınlatan bir yıldız: Ä°bn Haldun

“Araftakiler” adlı bölümün giriÅŸinde Toynbee ÅŸöyle diyor: ‘’Mukaddime’deki tarih felsefesi, nevinin en büyük eseri. Åžimdiye kadar hiçbir ülkede, hiçbir çaÄŸda, hiçbir insan zekâsı böyle bir eser yaratmamıştır.’’ Cemil Meriç, Toynbee’den alıntı yaparak Ä°bn Haldun’un Mukaddime’sini ele alıp geniÅŸ çaplı, zihin açıcı ve tafsilatlı bir deÄŸerlendirme yapmaktadır. Meriç, tüm ihtiÅŸamıyla Haldun’u tanıtıyor bizlere. “Orta ÇaÄŸ’ın karanlık dünyasını aydınlatan münzevi bir yıldız” diyor, onun hakkında. Kafalardaki örümcek aÄŸlarını temizleyen, kurumuÅŸ dimaÄŸlara su serpen, irfanı ve ilmi yücelten bir kitap olan Mukaddime, Meriç’in mümtaz tahliliyle okuyucunun gönlüne ferahlık katıyor. Mamafih Machiavelli’nin Hükümdar adlı yapıtını yorumlayarak bu eserin Avrupa’nın siyasi tarihindeki yerini aktarır. Machiavelli, bu eserinde devlet yöneticilerinin halkla ne tür iliÅŸki kurmaları gerektiÄŸine yönelik bilgiler vermektedir. Yazar, bu kısımda ayrıca Jean Bodin, Hobbes, Bossuet, John Locke, Weber ve Buckle gibi düÅŸünce insanlarının siyasi mülahaza ve kavram tanımlamaları içeren kitaplarını yorumlayıp kendi fikirleriyle harmanlamış ve okura sunmuÅŸtur.

Ä°bn-i Haldun

Ä°deoloji nedir?

Kitap, Meriç’in ‘’ideoloji’’ mefhumuna dair serüveniyle devam etmektedir. Ä°deoloji sözcüÄŸünün nereden türediÄŸi, kim tarafından ne mânâda kullanıldığı ve bizdeki ortaya çıkışıyla ilgili etraflıca bilgi sahibi oluyoruz. Yazar; ideolojinin mit, ütopya, Marksizm ve ilimle olan irtibatını, mukayesesini ve kökenini çeÅŸitli yazarların bazı eserlerini irdeleyerek aktarmaktadır. Ä°deoloji ile toplum arasındaki münasebetleri araÅŸtıran ilk yazarın Marx olduÄŸunu öÄŸreniyoruz. ÖÄŸrendiÄŸimiz bir baÅŸka ÅŸey ise kimi ideolojik kavramların diÄŸer kavramlarla iliÅŸkisi. Bilgi sosyolojisini inceleyen Meriç, bu alanın sosyoloji ile beraber doÄŸduÄŸunun altını çizmektedir. Marx ve Engels’in bu alandaki çalışmalarına atıfta bulunan yazar; varoluÅŸçuluk bazında üretim, düÅŸünceler sistemi ve içtimai sınıflar düzleminde deÄŸerlendirmelerde bulunmaktadır. Meriç, Karl Manhnheim’in ütopya, ideoloji ve bilgi sosyolojisi kavramları arasındaki iliÅŸkiye temas ettiÄŸi eserini irdeler. ‘’Ütopyalar ÅŸimdiki durumda mevcut olmayan eserlere yönelirler. Ä°deolojiler ise geçmiÅŸ bir durumda mevcut olan nesnelere yönelirler.’’(s.300)

Umrandan Uygarlığa isimli kitabın son bölümü, Traduttore Traditore (Hain Mütercim) baÅŸlığını taşımaktadır. Tercümeyi, ‘’Babil kulesinde yolumuzu aydınlatan hırsız feneri’’ olarak tanımlar. Yazar, bazı eserleri örnek verip onların yanlış tercüme edildiÄŸini göstermektedir. Meriç, keskin dilini devreye sokarak bu yazarları alabildiÄŸine tenkid etmiÅŸtir. Kitabın son sayfalarında Cemil Meriç’in, Victor Hugo’nun Asırların Efendisi isimli eserini, büyük bir ustalıkla tercüme ettiÄŸini görmekteyiz.

Cemil Meriç, öncelikle hiçbir ideolojik kalıba sığmayacak kadar geniÅŸ görüÅŸlü bir münevver ve saÄŸlam duruÅŸlu bir fikir adamıdır. Hayatını okumaya vakfeden, ufkunu mütemadiyen açan; tarzıyla, düÅŸünceleriyle ve bahusus yazılarıyla insanlığa ÅŸahane eserler bırakmış bir Türk mütefekkiridir. Dilindeki kinaye, tariz ve iÄŸneleme okurun dimağında kalıcı olarak yer edinebilmek içindir. Zihnimizin tortulaÅŸan birikintilerini onun engin bakışıyla ve uçsuz bucaksız düÅŸünceleriyle temizleyebiliriz. Binaenaleyh Meriç’in Türk gençleri tarafından tanınması, kitaplarının okunması ve bu mutena ilim deryasının muhakkak idrak edilmesi gerektiÄŸi kanısındayım.

MERÄ°Ç, Cemil, Umrandan Uygarlığa, Ä°letiÅŸim Yayınları, Ä°stanbul, 2018.

Müellif: Burhan Alsan / Dünyabizim Kültür Portali

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.