Tercüme Haber
Tercüme Haber: Tüm Ortadoğu İsrail’in işgal tehdidi altında

İsrailliler, istediklerini yapmak, istediklerini almak ve diğer ülkelerin neler yapıp yapamayacağını belirlemek konularında sınırsız yetkileri varmış gibi davranıyorlar. İsrail'in işgali ve nükleer programı, tüm Ortadoğu için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor. İsrail'in 100 ila 400 arasında nükleer silahı var, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşmasını imzalamadı ve Uluslarası Atom Enerjisi Kurumu'ndan denetçilerin nükleer tesisleri ziyaret etmesine izin vermiyor.
İsrail yıllardır özellikle Arap ve Müslüman ülkeler olmak üzere komşularıyla ilişkileri normalleştirmeye uğraşıyor. İsrailliler bunu yaparken, Filistinlileri izole etmeye ve sömürgeci yerleşim projelerini Ortadoğu'nun kabullenebileceği bir şey haline getirmeye çalışıyorlar.
Bununla birlikte, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'daki geniş alanları ilhak etme planı, Filistin'in sınırlarında durmayan Siyonizm'in yayılmacı ve saldırgan doğasını hatırlatıyor. Gerçekten de bunun sonuçları bütün komşu ülkelere ve ötesine kadar uzanır.
Aslında İsrailliler genel olarak Avrupa ve Amerika geçmişlerine rağmen Ortadoğu'da hegemonya istiyorlar. İsrail hükümeti her zaman güç dengesini kendi işgalleri lehine bir oransızlık yaratmak amacıyla diğer bölgesel aktörlere karşı saldırgan olmuştur.
Bu eğilim özellikle Filistin çevresindeki ülkelerde belirgindir. İşgal güçleri zaman zaman çevredeki ülkelerin tümünü hedef aldılar ve Sina Yarımadası'nı iki sefer işgal ettiler. Dahası İsrail, Suriye'deki Golan Tepeleri'ni 1967'den beri işgal etmiş durumda, ayrıca Şam'a ve diğer bölgelere hava saldırıları düzenliyor.
İsrail 1982'de Beyrut'u işgal etti ve 1985'ten Lübnanlı direniş güçlerinin birliklerini çekilmek zorunda bıraktığı 2000'e kadar Güney Lübnan'daki askeri varlığını sürdürdü. Bu bağlamda, İsraillilerin farklı Lübnanlı gruplar arasında çatışmayı ve iç savaşı körüklediği bir sır değil.
Ürdün, 1960lar ve 70ler boyunca İsrail birlikleri tarafından askeri saldırılara uğradı. En son ilhak planı belki de Krallık için bir uyarı çünkü illegal yerleşimlerin sınırları Ürdün Nehri'ne gittikçe yaklaşıyor. İsrail tabi ki sınırlarının nerede olduğunu hiç belirtmedi ve siyonist yayılmacılık her yıl sınırları geriye itiyor. İsrail'in kendi Yahudi kimliğiyle olan takıntısı göz önüne alınırsa, Ürdün bu durumdan etkilenebilir.
İsrail'in kendi komşularını hedef almasının onların gücü, istikrarı ve bağımsızlığıyla doğrudan bir ilişkisi olduğu ortada. İsrail, Mısır'ın askeri ve ekonomik konumunun daha güçlü olduğu zamanda, 1967'de Mısır'a saldırdı, Mısır Hava Kuvvetleri'ni imha etti ve Sina Yarımadası'nı işgal etti. Suriye de bu dönemde hedef alınmıştı.
Bu Mısır ve Suriye'nin Arap dünyasının en önünde olduğu zamandı. Fakat sahneye yenileri çıktığında da İsrail'in taktikleri değişmedi. Örneğin İsrail, Irak'ı bir tehdit olarak gördüğünde, Irak topraklarına hava saldırıları düzenledi.
Bugün işgal mercileri İran ve Türkiye'ye karşı düşmanlığı körüklüyorlar. Ankara'nın bölgedeki stratejik müdahaleleri, İsrail'in askeri istihbarat teşkilatının Türkiye'yi işgal için tehdit oluşturduğuna inandıkları ülkeler listesine koymasına neden oldu.
İsrailliler, istediklerini yapmak, istediklerini almak ve diğer ülkelerin neler yapıp yapamayacağını belirlemek konularında sınırsız yetkileri varmış gibi davranıyorlar. Nükleer enerji uygun bir örnek. 1981’de İsrail uçakları Irak’taki Tammuz nükleer reaktörünü bombaladı. 2007 yılında işgal güçleri Suriye’de bir nükleer reaktöre saldırı düzenledi. Aynı şekilde, İsrail hükümeti, yalnızca barışçıl amaçlar için ve uluslararası denetçilerin gözlemi altında olacağını garanti etmelerine rağmen İran'ın nükleer programına karşı tehditler savurmaya devam ediyor. Tüm bunlar olurken, İsrail'in 100 ila 400 arasında nükleer silahı var, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşmasını imzalamadı ve Uluslarası Atom Enerjisi Kurumu'ndan denetçilerin nükleer tesisleri ziyaret etmesine izin vermiyor.
Peki, İsrail'in nükleer silahlara sahip olmasının gerekçesi nedir? Bu silahların Filistinlilere karşı kullanılması söz konusu değil çünkü böyle bir durumda İsrailliler de öldürülebilir. Bu yüzden, İsrail'in nükleer cephanesinin olası hedefleri bölgedeki diğer ülkeler olmalı. Dolayısıyla, İsrail'in işgali ve nükleer programı, tüm Ortadoğu için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor. Tıpkı eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in 40 yıl önce itiraf ettiği gibi, İsrail'in Ortadoğu'da siyasi bir güç olması için Araplar arasındaki çatışmaların genişlemesi gerekiyor.
Siyonist ajanda bu şekilde görünüyor fakat İsraillilerin her şeyi kontrol edemeyeceğini de belirtmek gerek. Bölgedeki devletler ve hükümetler, tüm bölgeyi tehdit eden Siyonizm'in kötücül varlığını ortadan kaldırmak için uğraşırken, aynı zamanda egemenliklerini korumak ve vatandaşlarına hak ettikleri hayatı sağlamak konularında da üstlerine düşen görevi yerine getirmek zorundalar.
Kaynak: Middle East Monitor / Haberin aslı için buraya tıklayınız
Mütercim: Hilal Çifçi / Düşünce Mektebi
Henüz yorum yapılmamış.