Sosyal Medya

Yunanistan'ın Ege'deki ütopik hayallerine Türkiye engeli

Türkiye’nin birkaç kilometre uzaklığındaki ada parçacıkları üzerinden dahi, kendi lehine devasa kıta sahanlığı kurmayı hedefleyen Yunanistan’ın "Türkiye'yi Anadolu Yarımadası'na hapsetme" planı, Türkiye'nin hamleleriyle bir bir hayal kırıklığına dönüşüyor. 



Türkiye'nin DoÄŸu Akdeniz'de uluslararası hukuk çerçevesinde attığı kararlı adımlar, Yunanistan'ın, Ege'deki ada parçacıkları üzerinden kendi kıta sahanlığını geniÅŸletme ve "Türkiye'yi Anadolu Yarımadası'na hapsetme" planlarına geçit vermiyor.

Yunanistan DışiÅŸleri Bakanlığı'nın, Türkiye'nin, Oruç Reis'in DoÄŸu Akdeniz'deki faaliyetleri ile Yunanistan'ın kıta sahanlığı üzerindeki egemenlik haklarını ihlal ettiÄŸi yönündeki son iddiası, bu ülkenin Ege Denizi'nde Türkiye'ye birkaç kilometre uzaklıkta bulunan ada parçacıkları üzerinden kurduÄŸu hayalleri bir kez daha gözler önüne serdi.

Türkiye, Yunanistan'ın kendisine on binlerce kilometrekarelik kıta sahanlığı kurma planını, masada deniz yetki alanlarına iliÅŸkin ilgili ülkelerle imzaladığı anlaÅŸmalarla, sahada ise Ege ve DoÄŸu Akdeniz'de Barbaros Hayreddin PaÅŸa ve Oruç Reis sismik araÅŸtırma gemilerinin, Yavuz ve Fatih sondaj gemilerinin faaliyetleriyle uluslararası hukuk zemininde attığı adımlarla bozuyor.

Yunanistan'ın iddialarının uluslararası hukukta karşılığı yok

Yunanistan'ın, ada parçalarını "ana kara" gibi varsayarak uzaklık ilkesine göre yaptığı açıklamaların uluslararası hukukta karşılığı bulunmuyor.

Uluslararası hukukta kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırmasında uzaklık ilkesi bir kural olarak zikredilmiyor.

Gerek uluslararası hukuk gerek BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) Deniz Hukuku SözleÅŸmesi'ndeki temel kural "hakça paylaşım" ilkesi. Bu ilkeye göre, adalara ana karalara kıyasla daha az kıta sahanlığı/MEB alanı verilebiliyor. Hatta adalar tamamen çevrelenebiliyor. Bu noktada adaların büyüklüÄŸü, cephe uzunlukları, konumu, ana karalardan ne kadar uzak oldukları gibi birçok faktör dikkate alınıyor.

Yunanistan'ın, baÅŸta Meis olmak üzere, kendi ana karasından uzaktaki adaların varlığına dayandırarak Oruç Reis Sismik AraÅŸtırma Gemisi'nin faaliyet alanına iliÅŸkin ortaya attığı iddia da uluslararası hukuk karşısında boÅŸa çıktı.

Türkiye, DoÄŸu Akdeniz'de devam eden hidrokarbon faaliyetleri çerçevesinde, Oruç Reis'in DoÄŸu Akdeniz'de yeni bir sismik araÅŸtırma faaliyetinde bulunacağını, yayımladığı NAVTEX (Denizcilere Duyuru) ile kamuoyuna duyurdu.

Ayrıca, Oruç Reis'in araÅŸtırma yapacağı deniz alanı, Türkiye'nin BM'ye bildirdiÄŸi kıta sahanlığı sınırları ve 2012'de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO) verilen ruhsat sahaları içinde yer alıyor.

Barbaros Hayrettin PaÅŸa'nın daha önce de söz konusu sahanın bir bölümünde faaliyetlerde bulunduÄŸunu hatırlatan Türkiye, Yunanistan'ın iddialarını hukuk zemininde de çürüttü.

Ankara, yüzölçümü 10 kilometrekare olan, Anadolu'ya 2 kilometre, Yunan ana karasına ise 580 kilometre uzaklıkta olan bir adanın 40 bin kilometrekare geniÅŸliÄŸinde kıta sahanlığı alanı yaratmasının rasyonel ve uluslararası hukuka uygun bir tez olmadığını vurgulayarak, Yunanistan'ın iddialarını reddediyor.

"Meis Adası'na sınır tanınması hakkaniyete aykırıdır"

Muhabirin konuya iliÅŸkin sorularını yanıtlayan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ÖÄŸretim Üyesi ve Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Uygulama ve AraÅŸtırma Merkezi (DEHUKAM) Müdürü Prof. Dr. Hakan Karan, Uluslararası Adalet Divanı kararları ile Türkiye'nin taraf olmadığı BM Deniz Hukuku SözleÅŸmesi'ne iÅŸaret etti.

Karan, bu kararlar ve SözleÅŸme doÄŸrultusunda, uluslararası hukuka uygun olarak iki devlet arasındaki kıta sahanlığı ve MEB sınırlandırmasında hakkaniyetin ve bu kapsamda özel durumların dikkate alındığını vurguladı.

Bu özel durumlardan en önemlisinin ise "kendi karasına uzak ve bilhassa karşı devlet ülkesine yakın adalar" olduÄŸunu belirten Karan, ÅŸöyle devam etti:

"Uluslararası hukuk (kendi karasına uzak karşı devlete yakın adalar konusunda) sınır belirlemede ya hiç etki vermiyor veya az etki tanıyor. Bunun tipik örneÄŸi Meis Adası olup, bu adaya Yunanistan'ın sınır belirleme etkisi iddia etmesi hakkaniyete aykırıdır. Toplam yüzölçümü 12 kilometreden düÅŸük, Türkiye'ye 2 kilometre, Yunanistan'a 580 km uzaklıkta olan bir adaya kıta sahanlığı veya MEB tanınamaz."

Karan, Uluslararası Adalet Divanı'nın bu konudaki yakın tarihli emsal kararının, Romanya ile Ukrayna arasındaki sınır uyuÅŸmazlığında, Ukrayna'ya ait ancak Romanya'ya yakın Yılan Adasının sınırlandırmadaki etkisi üzerine verildiÄŸinin altını çizdi.

Bu adaya sınırlandırmada hiç etki tanınmadığına dikkati çeken Karan, "Bu gibi onlarca karar bulunmaktadır. Ne var ki hukukta 2 artı 2 her zaman 4 etmediÄŸinden konunun özenle üzerine gidilmesi ve takibi gerekmektedir." ÅŸeklinde konuÅŸtu.

Çokça tartışılan kavramlar

Son yıllarda DoÄŸu Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki ihtilafların gündemin ön sıralarında yer almasıyla bazı kavramlar daha sık kullanılmaya baÅŸladı. Bunların başında kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge, kara suları ve Navtex geliyor.

Söz konusu kavramları tanımlamalarını ve tartışmalara konu olan kısımlarını aÅŸaığda derlenmiÅŸ bir ÅŸekilde okuyucularımıa sunuyoruz:

Kıta sahanlığı: Kıta sahanlığı, devletlerin ekonomik anlamda üzerinde belirli egemen haklara sahip olduÄŸu uluslararası deniz alanlarından biri. Bir kıyı devletinin kara suları dışında kalan deniz yatağı ve toprak altında birtakım ekonomik haklar kullandığı alan olarak tanımlanan “kıta sahanlığı”, Uluslararası Adalet Divanı’nın 1969 tarihli kararında, "açık deniz altında kıyı devletinin ülkesinin ya da ülkesel egemenli­ÄŸinin devamı ya da doÄŸal uzantısı" ÅŸeklinde ifade ediliyor. Bu alan üzerindeki yetkilerin kullanımı ilana tabi deÄŸildir.

Münhasır ekonomik bölge (MEB): 1958’de uluslararası hukukta tanımlanan MEB, kıta sahanlığının kıyı devlete tanıdığı petrol ve doÄŸalgaz arama ve çıkarmaya iliÅŸkin egemen hakların yanı sıra balıkçılık gibi su kütlesindeki canlı kaynaklara iliÅŸkin hakları da kapsıyor. Kıta sahanlığı doÄŸal hak iken MEB ise ülkelerin ilan ettiÄŸi bölgeleri tanımlıyor. MEB ilanında çakışan talepler ilgili ülkelerin uzlaÅŸmasıyla çözüme kavuÅŸuyor. Hakça yapılan paylaşımlar dikkate alınmak koÅŸuluyla MEB sahası 200 deniz miline kadar uzanabiliyor.

Kara suları: Bir kıyı devletinin kara ülkesini çevreleyen ve uluslararası hukuka uygun olarak açıklara doÄŸru belirli bir geniÅŸliÄŸe kadar uzanan kıyı devletine ait deniz egemenlik kuÅŸağına kara suları deniliyor. Türkiye ve Yunanistan arasında deniz sınırı henüz bir anlaÅŸmayla belirlenmedi. Bu nedenle hem Türkiye hem de Yunanistan kara sularının Ege Denizi'ndeki geniÅŸliÄŸi 6 deniz mil kabul ediliyor. Kara sularının 12 deniz miline çıkarılması halinde Yunanistan’ın kara suları Ege Denizi’nin yüzde 70'ine hakim olacak. Türkiye’nin kara suları ise Ege Denizi’nin yüzde 10'undan aza inecek.

Navtex: Ä°ngilizce “Navigational text messages” ifadesinin kısaltması olan Navtex, denizcilere yapılan bir tür uluslararası duyuru iÅŸlevi görüyor. Navtex paylaşımlarıyla seyir halindeki gemiler bilgilendiriliyor; tehlike ya da risklere karşı uyarılıyor. Kazalar, meteorolojik tahminler, arama kurtarma faaliyetleri gibi durumlar hakkında mesajlar veriliyor. Mesajlar, Deniz Kuvvetleri Seyir Hidrografi ve OÅŸinografi Dairesi tarafından yayımlanırken, gemiler bunları Navtex cihazlarıyla algılayıp haberdar oluyor.

 

Kaynak: Anadolu Ajansı

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.