Yasin Aktay: Ayasofya minarelerinden yükselecek mesaj
Müslümanlar Ayasofya’yı Hıristiyanları merhametle, şefkatle himaye altına almanın, dahası Hıristiyanlık ile İslamiyet arasında bir süreklilik olduğunu söylemenin bir nişanesi olarak korudular.
Ayasofya tarihte kalmış, kalması gereken bir hesabın bugün görülmesi meselesi deÄŸildir. Ä°çinde bugüne ve bütün insanlığa yararı olacak, olumlu anlamda ışık tutacak deÄŸerlerin ihya edilmesi meselesidir.
“Ayasofya’nın diriliÅŸi, Türk Milleti, Müslümanlar ve tüm insanlık olarak dünyaya söyleyecek yeni sözlerimiz olduÄŸunun ifadesidir.”
Belki aynı sözleri Mekke’nin ve Kudüs’ün fethi, hatta fetihleri üzerinden de söylemek mümkündür. Zira Kudüs tarihte Müslümanlar tarafından iki defa fethedildi ve her iki fetihte aynı yol, aynı ilkeler, aynı deÄŸerler takip edildi. Buna mukabil aynı Kudüs insan hakları, farklı din mensuplarının özgürlüÄŸü ve biraradalığının mükemmel örneÄŸini Müslüman idaresi altında yüzlerce yıl tecrübe etti. Oysa maruz kaldığı Haçlı ve Yahudi iÅŸgali sonucunda insanlığın esaretine, farklılığın bir nefret konusu haline gelmesine, kaosa, çatışmaya sahne oldu.
Zaten haçlı iÅŸgali altında bulunduÄŸu yaklaşık bir asır içinde Kudüs, bırakın baÅŸka dinlere, Hıristiyanların Frenk olanlarının baÅŸka hiçbir Hıristiyan unsura dahi hayat hakkı tanımadığı, herkesi kılıçtan geçirip mabetlerini kapattığı acımasız, kanlı bir baÄŸnazlığa ÅŸahit oldu.
Selahaddin Eyyubi’nin tekrar fethettiÄŸi Kudüs’te yeniden tesis ettiÄŸi Müslüman düzeninde Müslümanların yanında Yahudiler de, Hıristiyanların bütün mezhepleri de barış içinde bir 700 yıl daha güvenle, özgürce barış içinde bir arada yaÅŸadılar. Bu düzen Kudüs’ün Osmanlı idaresine geçtiÄŸi dönemde de kesintisiz bir biçimde devam etti, çünkü Osmanlı da bu konuda aynı ruha, aynı ilkelere baÄŸlıydı.
Bir de bugün Ä°srail’in iÅŸgali altındaki haline bakın Kudüs’ün. Sadece Yahudilerin tekeline alınmaya çalışılan bir kutsallık, baÅŸka insanlara ne hak-hukuk, ne saygı ne varlık ÅŸansı tanımayan, iÅŸgalci, kibirli, ırkçı, soykırımcı bir baÄŸnazlık. Bu da bugünün çaÄŸdaÅŸ dünyasının gözetimi altında icra ediliyor.
Ä°stanbul’un fethi ile birlikte tesis edilen yeni dünya düzeni Kudüs’ün fethiyle ortaya konulan modelin bir tekrarıdır sadece. Orada farklı bir ÅŸey yok. Fatih kendinden menkul bir model uygulamıyor. Ä°slam’ın tarih boyunca her yerde uyguladığı modeli uyguluyor Ä°stanbul’da.
“Ben ki Emir-i Âzam Sultan Murad‘ın oÄŸlu, PadiÅŸah-ı muazzam ve Emir-i Âzam Sultan Mehmed Hanım, yeri ve göÄŸü yaratanın namına, büyük Peygamberimiz Muhammed namına biz Müslümanların inanmış olduÄŸumuz Sebu‘l-Mesani namına, Allah‘ın yüz yirmi dört bin peygamberi namına, büyük babamın ve babamın ruhuna, oÄŸullarımızın namına, kuÅŸandığım kılıç aÅŸkına yemin ederim ki” diye baÅŸlıyor ve bütün Ä°stanbul halkının gayr-ı Müslim unsurlarına daha sonra Bosna-Hersek’te ve fethettiÄŸi yerlerde vereceÄŸi ahidnameleri veriyor:
“Burada kiliselere kimse engel olmayacaktır. BahsettiÄŸimiz insanlar buraya gelip rahatça oturup, kiliselerini rahatça kullanacaktır. Kimse onlara sıkıntı vermek gibi bir yanlışa düÅŸmeyecektir. Kaçanlar da dahil gelip ülkeme yerleÅŸebilirler. Kimse onlara karışmayacak. Bu ülkede benim himayem altında olan ne vezirler ne uyruklar ne de halk bahsettiÄŸim bu kiÅŸilere kötü söz ve davranışta bulunamayacaktır. Buna ben de dahil. Kuran ve Allah ve ye yüzüne gelen tüm peygamberler üzerine and içerim ki bu kiÅŸiler benim hükümlerime ayak uydurduÄŸu sürece bu yazdıklarımın sonuna kadar arkasında duracağım. Sözlerim yerini bulacaktır.”
Bu ahitnamelerin bir önemi de sözde kalmamış olmaları ve asırlarca baÅŸarılı bir biçimde istikrarla uygulanabilmiÅŸ olmasıdır.
Harap halde bulmuÅŸ olduÄŸu Ayasofya’yı onarıp tam da kurulduÄŸu amaca ve ruha uygun olarak Allah’a ibadethane vasfını diriltmiÅŸ olan Fatih’i bir kiliseyi bir camiye çevirmiÅŸ olarak anılması büyük haksızlık. Hıristiyanların asırlarca kendi topraklarında yaÅŸamadıkları huzuru, güvenliÄŸi ve barışı bu ahitnamelerin gölgesinde yaÅŸamış olduÄŸunu hatırlamaları gerekiyor.
Ä°slam, baÅŸka dinlerle olan biraradalığı, gelecek vizyonunda bile bir hukuka baÄŸlayarak temin edebilmiÅŸ olan tek din ve dünya görüÅŸüdür. Kur’an-ı Kerim’de Yahudi ve Hıristiyanlar veya baÅŸka din mensupları günün birinde tamamen yok olacak ve bütün sahneyi Müslümanlara terk edecek gruplar olarak resmedilmez. Bilakis Müslümanların dünyasında hep varolacak ve hukukları olan insanlar olarak resmedilmiÅŸtir.
Oysa bugün Evangelik ve Siyonist yorumlara bakıldığında gelecekte kendilerinden baÅŸka herkesin yok olacağı bir gelecek tasavvuru söz konusudur. Evangelikler için neticede sadece Hıristiyanların hayatta kalacağı bir binyılcı Tanrı EgemenliÄŸi tasavvuru sözkonusu. Bugün Ä°srail’e hizmet etmeleri bile neticede bir Yahudi sevgisinden deÄŸil, filmin sonunda Yahudilerin de tamamen yok olacağı bir senaryoya olan imanlarından. Geriye kendilerinden baÅŸka kimse kalmayacak.
Siyonist Yahudiler ise neticede kendilerinin egemen olacağı, diÄŸer herkesin hiçbir hukuku olmadan, köle haline geleceÄŸi bir gelecek tasavvuruyla hareket ediyorlar. Bugün iÅŸgal ettikleri topraklarda ortaya koydukları insan hakları pratiÄŸi ortada. Avrupa’da ve tarih boyunca maruz kaldıkları soykırım uygulamalarının intikamını kendilerine tarih boyunca hiçbir zararı hiçbir kötülüÄŸü dokunmamış olan Filistinlilerden alıyorlar.
Bugünkü Ä°srail’in rutin uygulamaları ırk ayırımcılığı, Müslüman ve Hıristiyanlara hiçbir varlık alanı tanımamaya dönük bir baÄŸnazlık. Bütün bu uygulamalarını da dini metinlerinin yorumuna dayandırıyor.
Müslümanlar ise Ayasofya uygulamasıyla birlikte dünyaya yüzyıllarca baÅŸarılı uygulamasıyla kanıtlanmış bir dinsel ve etnik özgürlük, çoÄŸulculuk, çokkültürlülük modelini hatırlatıyorlar.
Ayasofya Hıristiyanların dışlandığı ve yok hor görüldüÄŸü bir bakış açısı ve siyaseti deÄŸil, bilakis Hıristiyanların da Müslümanlarla aynı kökenden olduklarının hatırlatıldığı ve en köklü hoÅŸgörü ile himaye edildiÄŸi bir kucaklayıcılığı ifade ediyor.
Tam da bundan hareketle Ayasofya’yı cami olarak görmek istemeyen insanlar bununla Müslüman nefretini ifade etmiÅŸ oluyorlar. Oysa Müslümanlar Ayasofya’yı Hıristiyanları merhametle, ÅŸefkatle himaye altına almanın, dahası Hıristiyanlık ile Ä°slamiyet arasında bir süreklilik olduÄŸunu söylemenin bir niÅŸanesi olarak korudular.
Ayasofya, içinde Allah’ın adının anıldığı, Allah’a ibadet edilen bir ibadethane olarak asli hüviyetine döndürülmüÅŸtür.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.