Sosyal Medya

İstanbul Sözleşmesi savunucularının dayanaksız argümanları

İstanbul Sözleşmesi’ni savunanlar, birçok asılsız tezlere dayanıyorlar. Bunun başında sözleşmeden çekilme durumunda, kadına şiddetin artacağı ve kadına şiddetin savunulacağı yönünde. Oysa bu sözleşmeden çekilmesini isteyen hiç kimse kadınlara şiddeti savunmuyor.



Bu kadar eleÅŸtiri okudum. Hiç birisinde “kadına ÅŸiddet uygulayalım ve bu sözleÅŸme önümüzde engel” diyen tek bir ifadeye rastlamadım. Bu iddia tamamıyla sözleÅŸmenin karşı çıkılan “toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi” ve eÅŸcinselliÄŸi içeriÄŸini görmezden geliyor. SözleÅŸme kadın ÅŸiddeti ve doÄŸal kadın hakları görüÅŸünün arkasına saklanıyor. Elbette sözleÅŸmenin hâkim anlayışı kadına ÅŸiddeti önleme üzerine kurulmuÅŸ. Ancak ciddi anlamda bizim aile ve kadın deÄŸerlerimize ters olan bir felsefe, dil ve dünya görüÅŸünü de beraberinde taşıyor. Ülkemizde bir kadın ÅŸiddeti meselesi var. Bunun engellenmesi için her zaman yasalar destek vermeli. Buna kimsenin itirazı olamaz. Daha dün yaÅŸadığımız bir vahÅŸet ortada. Pınar Gültekin olayından bahsediyorum. Korkunç bir barbarlık! Bunu engelleyecek bilinç, kanun ve süreçler oluÅŸturmalı. Yasa uygulayıcıların da suçluların “hafifletici sebepler” arkasına sığınma gibi istismarlarına son vermeleri gerekir.

Argetus Åžirketi, Ä°stanbul SözleÅŸmesi üzerine bir araÅŸtırma yaptı. Bu araÅŸtırmadan hareket ederek toplumun sözleÅŸmeyle ilgili algısı ölçülmeye çalışıldı. AraÅŸtırmaya göre sözleÅŸmenin yeterince bilinmediÄŸini söyleyenlerin oranı %84.2, aileyi tehdit ettiÄŸini düÅŸüneler %13.5, boÅŸanmaya teÅŸvik ettiÄŸini söyleyenlerin oranı ise %14.3. Bilinmeyen bir konuda halk nasıl yargı ortaya koyacak? Dolayısıyla bu araÅŸtırmada halkın sözleÅŸme algısı saptanamıyor. EÄŸer sözleÅŸme ile ilgili içerik bilgilendirmesiyle sorular sorulsaydı bambaÅŸka cevaplar alırdık. Mesela “SözleÅŸmeye göre artık kadınlara kız denmeyecek diyor, buna katılıyor musunuz?”, “Partner yaÅŸamı savunuluyor katılıyor musunuz?”, “ Kadın ve erkek dışında üçüncü bir cinsel tercihten bahsediliyor buna nasıl bakıyorsunuz?” Åžimdi halk bilmiyor diyerek kalkıp halka Ä°stanbul SözleÅŸmesi mi anlatılacak? Çok yanlış ve baÅŸka tartışmalara kapı aralayacak arayışlar bunlar.

SözleÅŸmeyi savunanların baÅŸka anlamsız bir tezi de sadece cemaat ve tarikatların buna karşı çıktığına dair bir söyleme dayanıyor. Hatta bunu ileri süren laikçi kesimler bir de muhafazakar siyaset içinden bazı isimler ve görüÅŸlerinden bahsederek kendi yaklaşımlarını doÄŸru göstermeye çalışıyorlar. Oysa bu tepkiler doÄŸrudan bizim inancımızın esasları, toplumuzun aile kültürü ve kadınlarımızla ilgili deÄŸerlerimizden kaynaklanmakta. Avrupa ve ABD toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi felsefesinin ruhuna karşıyız. Bu felsefenin toplumsal mahremiyeti ifsat edici yönlerine tepki veriyoruz. Türkiye Gönüllü TeÅŸekküller Vakfı bir muhafazakar STK çatı kuruluÅŸu. Cemaat ve tarikatlardan da ibaret deÄŸil. SözleÅŸmeye daha birkaç gün önce karşı bildiri yayınladı. Yani muhafazakâr toplumsal kesimin ezici çoÄŸunluÄŸu toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi düÅŸüncesine ve ruhuna karşı bir tutum içinde. Hükümetin de bu doÄŸrultuda hareket etmesini istiyor.

BaÅŸka bir savunu da sözleÅŸmeden çekilirsek aile sorunlarımızın zaten bitmeyeceÄŸi yönünde. Elbette toplum sorunları salt bir sözleÅŸmeyle ortaya çıkmaz. Ancak belli ölçüde ailenin içine sızarak ifsat edici bir felsefesi var. Yine gençlerimizi dünyadan gelen ifsat edici dalgaya karşı kabul edici ve onaylayıcı programlarla muhatap olmasının alt yapısını oluÅŸturuyor. Nitekim Milli EÄŸitim Bakanlığı’nda buna dayalı olarak nelerin yapılmaya kalkışıldığını hep beraber gördük. Yine yerel yönetimlerde öne çıkan HDP ve CHP’nin bu toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi felsefesiyle “oÄŸlancılığı” ve lezbiyenliÄŸi savunan yeni bir politikanın bayraktarlığını nasıl taşımak için ÅŸehvetle yanıp tutuÅŸtuÄŸuna ÅŸahit olduk.

Bu ülkede Batıcı elitler, Tanzimat’tan beri hep aynı numarayı çekmeye devam ediyor. Batı’dan birtakım ideoloji ve felsefeleri kanunlarla alarak bu topluma monteliyorlar. Bu toplumun kendi varlığı da yok sayılıyor. Tarihi, geleneÄŸi, inancı ve kültürü geri kabul edilerek ret ediliyor. Reddi miras projesi uygulanıyor. Yine baÅŸka bir reddi miras projesinin son biçimiyle karşı karşıyayız. Ä°stanbul SözleÅŸmesi budur. Artık Türkiye kendi mirasından, kendi toplumundan, kendi inancından ilham alarak kanunlarını ve sözleÅŸmelerini yapmalı. SözleÅŸme, toplumsal olmak istiyorsa önce toplumla barışık ve toplumun ruhundan yükselmeli. Bizim toplumun ruhu ve kültürüyle çatışan bir sözleÅŸme nasıl toplumsal olabilir? Olsa olsa bu bir kanun despotizmi olur. Ä°stanbul SözleÅŸmesi de bir kanun despotizmine dönüÅŸüyor. Batıcı elitlerin ve onların kuyruÄŸuna takılan kimi muhafazakâr elitlerin kadınlar için ön gördükleri “kurtuluÅŸ reçetesi” haline geliyor.

Ergün Yıldırım / YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.