İsmet Özel: Türk tanımının adını koymak
Adını koymak tanımlamanın bir parçasıdır. İslâm’ı bir Arap örfü saymanın kaçınılmaz türevi bilenlerin başlarına açılmış başlı başına meseleye Türklük diyoruz.
Adını koymak… Åžairin adını koyduÄŸu tevatürünü iÅŸitenlerin biri de benim. Adını koymak tanımlamanın bir parçasıdır. Ben bizzat neleri tanımlama giriÅŸiminde bulundum? Bunun girdisini çıktısını tamı tamına bilmesem de ÅŸimdi tanımlarıma bir yenisini ilâve ediyorum: Ä°slâm’ı bir Arap örfü saymanın kaçınılmaz türevi bilenlerin baÅŸlarına açılmış baÅŸlı başına meseleye Türklük diyoruz.
Neyin nesine Türk denebileceÄŸi suali Haçlı Seferleri akabinde Küçük Asya’yı yurt edinmek zoru altında bırakılmış insanlar dışında kimsenin zihnini kurcalamıyor. Bu yazdıklarımın yerini Türklerin millet haline dönüÅŸme çalkantısındaki zikzaklar arasında bulabilirsiniz. “Bilimsel” çabalar bizi Türklerin nereden geldiklerini, nasıl olup da tarih sahnesine çıktıklarını keÅŸfe zorluyor. Aklımız bu zorlamanın birçok milletin öne aldığı bir ÅŸey olmadığına yetiyor. Meselâ Ä°talyanların. I. Cihan Harbi’nin muzaffer II. Cihan Harbi’nin maÄŸlup milletlerinden Ä°talyanlara kökenlerinin ne olduÄŸu suali tevcih edilmiyor. Çünkü onların arkasında bu sualin sorulmasını gereksiz kılacak koskoca bir Roma medeniyeti, onu gölgede bırakacak bir Rönesans ve belli bir seviyede milletin refahı denilecek bir endüstri var. Henüz medeniyet yaÅŸarken millî birliÄŸini düvel-i muazzama içinde geç elde etmiÅŸ Ä°talya’nın burnu yere sürtülecek olursa ne Batı Medeniyetinin, ne Dünya Sisteminin, ne de Kapitalizmin itibarı korunabilir. Oysa aynı ÅŸey sola dönük geliÅŸmeler söze konu olunca geçerli deÄŸil. SSCB’nin haritadan silinmesinin hemen arkasından Ä°talyan Komünist Partisi buharlaÅŸtı.
BuharlaÅŸmasaydı insanlık olarak başımıza ne gelecekti? Bunu tahminde zorluk çekiyoruz. Asıl zorluk neyin medeniyete hasım sayılacağındadır. Her türden insanın arasında çaÄŸdaÅŸlık, aleladelik kılığıyla dolaÅŸan medeniyet elini ayağını milletlerin kaderinden çeksin yolunda kesin uyarıyı verecek bir millî varlık belirecek mi? Kapitalizmin itici gücü dışında millî varlığa can verecek unsuru devÅŸirenle tanışabilecek miyiz? Tanışamayacak duruma sürüklenmemiz beladan belaya sürükleneceÄŸimizin iÅŸaretidir. Üryan geldim, yine üryan giderim / ÖlmemeÄŸe elde fermanım mı var? diyen KaracoÄŸlan’ı haberci saymanın belâyı atlatmada büyük payı var. ÖlmemeÄŸe elde fermanım mı var? sualinden yeni bir dünya inÅŸa edebiliriz. KaracoÄŸlan bizi PadiÅŸah fermanının bütün kanunlardan olduÄŸu gibi tabiat kanunlarından daha etkili olduÄŸuna inananların arazisini terke davet ederek ironi yapıyor.
Biz hangi düÅŸünceleri zihnimizde bulundurursak bulunduralım ironi hayatımızın en iÅŸlek parçasıdır. Açık ve gizli piyasaların, salgın söylencelerinin tesiriyle bir uçtan bir uca savrulduÄŸumuz yetmezmiÅŸ gibi ifratın yerini tefrit, tefritin yerini ifrat alıyor. Çünkü her iÅŸin içinde ironi canlılık temsil ediyor. Ä°ronideki canlılık yanlış anlamalara güç veriyor. Güce ve adalete en büyük manevra sahası tahsis etmek insan olmanın gereklerinden biridir. Bize iki ayak üzerinde yürümeÄŸi ve hiç kurulmamış cümleler kurmağı dünyaya hâkim olma gücü ve zayıf düÅŸmüÅŸlere gösterilen adalet saÄŸladı. Biz iki ayak üzerinde yürümeyi ve hiç kurulmamış cümleler kurmağı ÅŸahsen edindiÄŸimiz marifetler sayarak insan olmanın sınırlarını aÅŸtık. Buna mukabil sınırları aÅŸmayın uyarısında bulunanları can düÅŸmanımız saydık. Yerküre üzerindeki bütün gayr-i Müslimler ki, Müslüman kıyafetine bürünmüÅŸ olanlar ciddi bir yekûn tutar, haddin aşılmamasını dünya hayatının deÄŸerini bilmemek olarak bildiler ve bildirdiler. Ä°roniyi ciddiyetle karıştırmak ironinin öÄŸretici vasfını yok etmeÄŸe vardı. Ä°roni öÄŸretici olmayınca hayatımızda zehirleyici bir unsurun, zehirleyici her unsurun yerini aldı.
BaÅŸka ÅŸey deÄŸiÅŸik bir ÅŸey demektir. Bundan da yeni ÅŸey anlaşılacaktır. Biz Müslümanlar din yani Ä°slâm içine yeni bir ÅŸey katılmasına kötü gözle bakarız. EÄŸer Ä°slâm dairesinde kalmak insanlığın kıymetini takdir yerine geçiyorsa her yenilik bizi baÅŸ aÅŸağı sürükleyecek demektir. Bidat ve hurafe haramdır diyerek mücerret yeniliÄŸi bir belâ olarak görmemiz isabetli olacak mıdır? Hayır, insanlığın her ne sebeple olursa olsun tanıştığı yeni uygulamalara sırt çeviren hayatın idamesine neyin yaradığına bigâne kalmaÄŸa mahkûmdur. Demek ki, hem bidatin, hem hurafenin neye tekabül ettiÄŸine akıl erdirecek bir olgunluÄŸa yönelmeliyiz. Mesele yenilikle temas kurulmasında deÄŸil, her yeniliÄŸin bizde yaptığı tesirdedir. Yerküre üzerindeki hayatta merkeze yontulmamışların bir ÅŸeyini yerleÅŸtirmiÅŸsek bu baÅŸka ÅŸeyi iÅŸlediÄŸimiz günahları mazur gösterecek bir beraat saymış oluruz. Günah bizi ya cehennemlik kılacak veya cennete giden yolun açık olduÄŸunu öÄŸretecektir. Yanlış okumadınız; günahtır bize yalnız cehennemin deÄŸil, cennetin de yolunu açacak olan. Dünya hayatının zevk üreten bir alan olmadığı olgunluÄŸuna kavuÅŸtuysak ansiklopedileri sıkıp saadet usaresi elde edemeyiz. EÄŸer cimadan medet uman bir güzergâhı esas almışsak bu izlek bizi akla sığmaz tuhaflıklara sürükler.
Psikanalizin babası sayılan Freud tedavide cinsiyetin merkez alınmasını savundu. Jung, Adler, Maslow ne çok taraftar bulmuÅŸ olsalar da tababet tedavi yöntemlerinde Freud’a verdiÄŸi dokunulmazlık sayesinde nice doktoru zengin etti. Beklentiye can veren sanat eserinde hazır duran ÅŸeyi bir noksanlıkla mâlul saymamız cinsiyetten medet ummamızla at başı gider. Sanat eseri sanatçıyı tahrip ederek gün yüzüne çıkan bir ÅŸeydir. Pergelin yazmaz sivri ucu sanatçıya saplanmasaydı karşımıza sanat eseri çıkmayacaktı. Sanatçının kahredilmesinden mevki ve servet edinenler suret-i Hak’tan görünerek koruyucu melek kıyafetine bürünür. Bu yüzden kütüphanelerimiz, müzelerimiz, hayvanat bahçelerimiz, giderek, müÅŸterisi azalmış olsa da, tiyatrolarımız, spor salonlarımız var. Post-modernlik hayata yeni ve cezbedici bir uÄŸraÅŸ eklemedi. Çünkü o da modernliÄŸin çıkardığı günahlardan terekküp etti. Ä°ÅŸte burada dikkatimizi Ä°talyan Komünist Partisi’nin medeniyete yaptığına çevirmeliyiz. Burjuva Mayokovski proleter olanı öldürdü demekle iÅŸin içinden sıyrılamayız. Dünyanın altıda birine hâkim olmakla kalmayıp soÄŸuk savaÅŸta baÅŸrolü baÅŸarıyla oynayan rejim pörsüyen bir balon durumuna düÅŸtü.
SSCB sürecine savaÅŸ bitmeden girildi. Türkler seferberlikten beklediklerini alamadı. Her ne kadar Türklerin bir cumhuriyeti ayakta tutmaÄŸa matuf hazırlıkları yok idiyse de bütün saptırmalara raÄŸmen devlet tecrübesini kılcallarına kadar nakletmiÅŸ bir toplum olmanın nimetlerine kavuÅŸtular. Hiç kimse 10 yıllık DP yönetimini yeni bir çağın habercisi saymadı. Batı Medeniyeti 1920’lerde Rumlardan ve Ermenilerden gelebilecek rekabet tehlikesini aÅŸabilecek bir Türk tehlikesini sezdi. 27 Mayıs 1960 silahlı müdahalesi bu sezginin mahsulüdür.
Kaynak: İstiklal Marşı Derneği Sitesi -28 Mayıs 2020
Henüz yorum yapılmamış.