Zekeriya Kurşun: Türkiye karşısında Mısır'ın Hafter kurnazlığı
Aslında Hafter’i destekleyen bütün tarafların ortak noktası; Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki varlığını sınırlamak, Kuzey Afrika’da, özellikle Libya’da tarihten beri var olan işbirliğini sonlandırmak ve mümkünse Türkiye’yi tamamen oyun dışına atmaktır.
Libya’da Vatya üssüne yapılan meçhul saldırıdan sonra kartlar yeniden karılmaya baÅŸlandı. Faili meçhul gibi görünse de iÅŸaretler Rusya’yı gösterdi. Bunun üzerine karada Hafter’in yanında varlık gösteren Wagner gurubuna baÄŸlı Rus lejyonerleri, sahadan çekildiklerini gösteren bir resim vermek zorunda kaldı. DiÄŸer taraftan, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) ülkenin en stratejik noktaları olan Cufra ve Sirte’ye yönelik niyetleri karşısında telaÅŸa düÅŸen Hafter’i de Mısır ile yeni pazarlıklar yapmaya itti. Nitekim Sisi, Libya’nın doÄŸusundaki bazı kabile ÅŸeyh ve emirlerini Kahire’de ağırlayıp büyük bir ÅŸov yaptı. Tabii bu ÅŸovun ana konusu Türkiye-Libya UMH dayanışmasıydı. Toplantıda söz alanlara attırılan sloganlar ile Türkiye’ye mesaj verilmeye çalışıldı.
Sisi, Nil üzerindeki baraj konusunda Etiyopya ile anlaÅŸamadığı için Mısır’ın tarıma baÄŸlı gıda güvenliÄŸi altüst oldu. Bu tehdit altında bocalayan Sisi bu gösterisiyle, içten içe geliÅŸen toplumsal muhalefeti yönlendirmeyi amaçladı.
Ancak bu oyunun Libya’da yerine oturmaya baÅŸlayan taÅŸları da sarsmayı hedeflediÄŸi açıktır. Rusya, Fransa, Mısır ve BAE’nin Hafter’e bugüne kadar verdikleri desteÄŸi kabile ÅŸeyhlerinin de talebiyle sözde meÅŸrulaÅŸtırma giriÅŸimleri tehlikeli yeni maceralara kapı aralamaktadır.
Sisi ile görkemli bir salonda boy gösteren bu kabileler kimdir? Bunlar Libya toplumunu ne kadar temsil etmektedirler veya Mısır’a yaptıkları müdahale çaÄŸrıları meÅŸruiyet saÄŸlar mı?
Bu soruların cevabını tam olarak versek bile iÅŸlerin böyle yürümediÄŸini herkes biliyor. BM’nin bir baÅŸka devlete müdahaleyi meÅŸrulaÅŸtıran 51. maddesini en güçlü devletlerin bile istediÄŸi gibi yorumladığı; herkesin kendi meÅŸruiyetini kendisinden aldığı bir devirde bu arayışların bir anlamı yoktur. Bu gayret, zaman kazanmak, kendi taraftarlarına mesaj vermek ve içine düÅŸülen acziyeti göstermekten ve bu arada Türkiye’yi de bir tuzaÄŸa doÄŸru çekmekten ibarettir.
Öncelikle Kahire’ye davet edilen kabilelerin temsil güçlerinin zayıf olduÄŸunu belirtelim. Bir bölümü Hafter’in ele geçirdiÄŸi bölgelerde olduÄŸu için zorunluluktan; bir bölümü de kendilerine geçmiÅŸten beri saÄŸlanan imtiyazları kaybetme korkusundan Hafter ile iÅŸbirliÄŸi yapmaktadır. Libya toplumu her ne kadar kabilelerden oluÅŸsa da, asırlar boyunca orada bir Osmanlı devlet geleneÄŸi yerleÅŸmiÅŸtir. Bu gelenek kabileleri ortadan kaldırmamış olsa bile devlet otoritesine baÄŸlılıklarını saÄŸlamıştı. Nitekim Osmanlı Devleti çekildikten sonra kabilelerin Ä°talyan iÅŸgaline karşı topyekûn karşı çıkma iradesi de alıştıkları bu devlet geleneÄŸinden kaynaklanmıştı. Ä°talyanların sömürge döneminde tamamen yok sayılan bu kabileler, devlet geleneÄŸinden de koparılmış ve kendi kaderlerine terkedilmiÅŸlerdi.
Muammer Kaddafi, devriminin ilk yıllarında toplumu eÅŸitlemeyi hedeflediÄŸi Cemahiriye düÅŸüncesiyle; “birey, aile, kabile ve millet” denklemini kurmuÅŸtu. Ancak bir süre sonra bu fikri teoride tutup, pratikte farklı uygulamalar yapmaya baÅŸlamıştı. DiktatörlüÄŸünü sürdürebilmek adına kabilelere menfaatler saÄŸlayarak bireysel baÄŸlılıklarını almaya kalkıştı. YeÅŸil Kitap’ta milletin bir parçası ve büyük bir aile olarak tanımladığı kabileyi, bu baÄŸlamdan uzaklaÅŸtırarak menfaatler ile satın alınan gruplara dönüÅŸtürdü. Ä°ÅŸte, Kaddafi zamanında devlete deÄŸil, Kaddafi’ye biatlerini satan gruplar, bugün de Hafter ile iÅŸbirliÄŸi yapanlardır. BaÅŸka bir ifade ile, Arap Baharı sonrası ortadan kaldırılması istenen Kaddafi düzeni, Hafter-Sisi ortaklığıyla yeniden hortlatılmaktadır.
Bugün dünyaya karşı, sözde demokratik bir Libya’nın kurulması için ÅŸov yapan Hafter-Sisi ikilisinin destekçileri, aslında eski dönemin uygulamalarını daha ahlaksızca hayata geçirmektedirler. Libya’nın geleceÄŸi, toplumsal dayanışmayı benimsemiÅŸ, vatandaÅŸlık duygusu geliÅŸmiÅŸ Libya toplumunu oluÅŸturmaktan geçmektedir. Oysa Hafter ve destekçileri, imtiyaz saÄŸladıkları bazı kesimleri şımartarak Libya’nın geleceÄŸine gayrimeÅŸru ortak yapmaktadırlar. Bu da hem ülkenin geleceÄŸini ve hem de bölgesel dengeleri tehdit etmektedir.
Ve bir teklif:
Aslında Hafter’i destekleyen bütün tarafların ortak noktası; Türkiye’nin DoÄŸu Akdeniz’deki varlığını sınırlamak, Kuzey Afrika’da, özellikle Libya’da tarihten beri var olan iÅŸbirliÄŸini sonlandırmak ve mümkünse Türkiye’yi tamamen oyun dışına atmaktır. AB’nin sessizliÄŸi, sözde Türkiye’nin Suriye’de ortağı Rusya’nın gölge oyunu oynatması, Sisi’nin sahte halk kahramanlığı ve nihayetinde sadece küçük düÅŸünen kimi kabile ÅŸeyhlerinin davranışları bu siyaset üzerine bina edilmiÅŸtir. Bu durumda Türkiye de, UMH ile sürdürdüÄŸü askeri iÅŸbirliÄŸi ve stratejik dayanışmayı yumuÅŸak güç kullanarak daha da pekiÅŸtirmek zorundadır.
Yakında Türkiye’ye gelmesi muhtemel Libya BaÅŸbakanı, Türkiye’de yaÅŸayan Libyalılardan baÅŸka Libya toplumunu temsil eden sivil kuruluÅŸların temsilcileri de davet edilerek büyük bir toplantı yapılmalıdır. Bu ÅŸekilde, Türkiye’nin UMH ile olan iÅŸbirliÄŸinin, geleceÄŸi kuracak halkın nazarındaki karşılığı gösterileceÄŸi gibi; Sisi-Hafter ikilisine ve onları sahada tutanlara da en büyük mesaj olacaktır.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.