İbrahim Kalın: Freud yaşasaydı Batının Ortadoğu rüyalarını nasıl yorumlardı?
Freud bugün yaşasaydı, teorilerinin çoğunun modern dünyanın çılgınlıklarıyla doğrulandığını düşünürdü. İnsanlık tarihi, birbirlerinin iyiliği için çalışan aydınlanmış ve rasyonel bireylerden ziyade kontrolsüz ego'ların dünyaya hâkim olmak için verdiği acımasız mücadelenin hikâyesidir.
Freud, dindarlara hitap edebilir mi? Elbette eder ve ediyor da... Ancak Freud ve dindarlar arasındaki iliÅŸki biraz karmaşık… Zira Freud'a göre inanç, ancak bir 'yanılsama' olarak ele alınabilir. Tıpkı Aydınlanmacı düÅŸünürler gibi Freud da insanlığın dini inanç kavramını geride bırakarak yoluna devam edeceÄŸini düÅŸünüyordu. Modern insan, artık din gibi saçmalıkları çoktan geride bırakacak kadar olgunlaÅŸmıştı. Ve elbette bu olgunlaÅŸmaya dikkat çekecek bir müjdeciye de ihtiyaçları vardı. Freud kendini bu müjdecilerden bir olarak görüyordu.
Fakat Freud bir yandan dini çocuksu bir yanılsama olarak bir kenara koyarken diÄŸer yandan dikkat çekici ölçüde dini bir söylem kullanıyordu. Ne garip bir ironi... Peki, hem dine mesafe koyduÄŸunu söyleyip hem de dinden metot aşıran tek düÅŸünür Freud mu? Elbette deÄŸil. Feuerbach, Marx, Engels ve diÄŸerleri aslında durmaksızın Hristiyanlığa saldırırken, zihinlerininim bir köÅŸesinde de kendilerini vadettikleri yeni dünyanın mürÅŸitleri olarak konumlandırıyorlardı.
***
Modernist düÅŸünce, gerçeÄŸi algılanan ÅŸeylerle sınırlar ve hakikatin gizli hiçbir ÅŸey içermediÄŸi iddiasını taşır. Freud ise modernist düÅŸüncenin aksine 'görünenin ötesinde olan ÅŸeylerin' peÅŸine düÅŸtü. Aydınlanmacı rasyonalizmden farklı olarak, insanı rasyonel, mantıklı ve hesapçı bir varlık olarak tanımlamak yerine, 'insanın karanlık yüzü' üzerinde durdu. Freud'a göre insan aklına güvenilemez, zira akıl nihayetinde id (ilkel benlik) ve ego'nun (benlik) arzularına yenik düÅŸer. Aslında insanın en temel doÄŸası 'aklın ışığı' deÄŸil, Oedipus'un sembolize ettiÄŸi ego'nun karanlık ve kötücül güçleridir. Ä°nsanlık tarihi, birbirlerinin iyiliÄŸi için çalışan aydınlanmış ve rasyonel bireylerden ziyade kontrolsüz ego'ların dünyaya hâkim olmak için verdiÄŸi acımasız mücadelenin hikâyesidir.
Freud'un çizdiÄŸi insan doÄŸasına iliÅŸkin bu kasvetli tabloya itirazlar getirilebilir. Lakin kabul edelim, insanlık tarihinde bu görüÅŸleri haklı çıkaracak kadar çok trajedi var. Freud'un psikanalizi, sorunlarımızın altında yatan faktörleri bilincin katmanlarını açığa çıkararak ve sorunu kendi gözümüzle görmemizi saÄŸlayarak çözmeye çalışır. Nihai tedavi ise doktor eliyle deÄŸil kendi çabamızla gelir.
Freud bugün yaÅŸasaydı, teorilerinin çoÄŸunun modern dünyanın çılgınlıklarıyla doÄŸrulandığını düÅŸünürdü. Popüler ve 'sanal' kültürün büyük kısmının temelinde yatan nihilizm ile dünya sisteminin mekanikleÅŸmesi sürecinde bireyin kaybolması, Freud'un modern uygarlığın insanlığı en kötü korkularından kurtaramayacağına dair korkusunu destekleyen yeni kanıtlar sunuyor. Ayrıca tamah, bencillik, ÅŸiddet ve yabancı düÅŸmanlığı ile ilintili Yahudi aleyhtarlığı ve Ä°slamofobi, daha insani ve adil bir dünya kurmaya ve yaÅŸatmaya yönelik tüm çabaları boÅŸa çıkaran bir güvensizlik ve kuÅŸku atmosferi yarattı.
Geçen günlerde New York Times köÅŸe yazarı Thomas Friedman, Freud'a atıf yaptığı bir yazısında "Irak-Åžam Ä°slam Devleti'ne (IŞİD) karşı savaÅŸtaki OrtadoÄŸulu müttefiklerimizin birbiriyle çeliÅŸen öyle çok hayalleri ve kâbusları var ki, Freud bile ÅŸaşırır ve iÅŸin içinden çıkamazdı" diye hayıflanıyor. Friedman, IŞİD'le mücadeleyi çatışma sahası olarak seçip çok basit ama kullanışlı bir 'iyi müttefikler-kötü çocuklar' listesi yapıyor. Tabii, gerçekler bundan çok daha karmaşık. Freud bugün yaÅŸasaydı, etrafta olup biten birçok ÅŸeyi açıklamakta zorlanırdı. Hala iÅŸgal altındaki Filistin toprakları, Batı demokrasilerinin dünyanın en büyük silah üretici olması, modern ve uygar dünyamızın sayabildiÄŸimiz anormalliklerinden sadece bazıları… Bu yüzdengünümüzün bazı meselelerine Freudyen analiz ile bakmak iÅŸimize yarayabilir. Mesela Batı demokrasilerinin neden siyasal Ä°slam'ı bitirmek için Sisi'yi desteklediklerini veya Ä°srail'in güvenliÄŸi için Mısır'daki darbe rejimine yeÅŸil ışık yaktıklarını bu açıdan tekrar düÅŸünmeliyiz.
***
Mısırlı akademisyen Ä°mad Åžahin, Mübarek'in 29 Kasım'da beraat etmesi ile Mısır'da Mübarek rejiminin bitmediÄŸine dikkat çekiyor. Bu karar açıkça, siyasal Ä°slam'ı kontrol altına almak adına otoriter laik hükümetlere destek veren Batı demokrasilerine de bir mesaj.
Arap siyasi otoriteleri, siyasal Ä°slam paranoyasının baskısı altında ve bu paranoya Batı hükümetleri tarafından da destek görüyor. Ilımlı siyasi gruplar ile IŞİD ve El Kaide'yi bir kefeye koymak siyaseten kullanışlı bir vasıta olabilir ama aynı zamanda diÄŸer aşırılıkçı gruplara bir meÅŸruiyet zemini saÄŸladığı için çok yanlış bir strateji. Tam da bu noktada eminim ki Freud olsa, günümüzde dünyanın bazı yerlerinde demokratik süreçlerin askıya alınması ile Arap dünyasında radikalizmin yükseliÅŸi arasındaki iliÅŸkiyi bazı insanların bir türlü kuramıyor olmasına hayret ederdi.
Hatırlayalım, Freud'a göre daha iyi bir hayat özlemimiz rüya halinde sayısız farklı ÅŸekle bürünen bir arzulama eylemine dönüÅŸmekteydi. Bugün baktığımızda OrtadoÄŸu insanının adalet, barış, eÅŸitlik ve güvenlik rüyaları, Libya'dan Yemen, Irak ve Suriye'ye kadar uzanan toprakları kasıp kavuran iktidar mücadeleleri yüzünden kâbusa döndü. Bu kâbusa bakarak, siyasal Ä°slam'ı öcüleÅŸtirmenin, evet, Batı için iÅŸe yarayan sonuçları olduÄŸu aÅŸikâr ve Batı'nın bu konudaki sessizliÄŸi ise sadece manidar…
Son tahlilde, Arap dünyasındaki demokrasi sürecinin neden baÅŸarısızlığa uÄŸradığını ve bütün suçun nasıl siyasal Ä°slam'a yıkıldığını anlamak için rüya yorumcusuna gerek yok. Bu durum giderek, özgürlük, adalet ve herkes için eÅŸitlik taleplerinin 'bölgedeki iyi çocukların' yapmakta oldukları ÅŸeyi sürdürebilmesi uÄŸruna bir kenara atıldığı, OrtadoÄŸu'yla ilgili boÅŸ bir hayale dönüÅŸüyor.
Kaynak: Sabah Gazetesi (Aralık 2014)
Henüz yorum yapılmamış.