Kürsü
Afrika kabilesindeki hayatın modern yaşam hakkında düşündürdükleri
Fatma Tuncer / Milli Gazete
Afrika yerlileri ile birkaç ay geçiren genç, burada yaÅŸadıklarını kısa bir belgesel haline getirmiÅŸ ve her biri canlı bir kitap olan o insanların hayatlarını özetlemiÅŸ. Görüntüleri izlediÄŸimde hayatımızı tamamıyla istila eden ve bizi köleleÅŸtiren teknolojinin duygu, düÅŸünce ve davranışlarımız üzerindeki negatif etkilerinin farkına vardım. Bitmek bilmeyen meÅŸgalelerin, hızla akan taşıtların, birbirlerini ezerek geçen insan selinin, ekonomik sorunların, insanları büyüleyen AVM’lerin hayatımızdan ne çok ÅŸey alıp götürdüÄŸünü düÅŸündüm.
ÅžehirleÅŸme ve teknolojik imkanlar elbette bir medeniyet göstergesi, bir imkandır ve bu imkanların insanlığın hizmetine sunulması büyük bir kazanımdır. Fakat ne olursa olsun bu araçların, insanın, tabiatın ve hayatın doÄŸasını bozmasına müsaade edilmemelidir. Bu araçların insanı manevi yoksulluÄŸa sürüklemesine göz yumulmamalıdır. Zira evrende bir ÅŸeyin bir nesnenin fıtratının bozulması demek Allah’ın koyduÄŸu ahenk ve dengeye zarar getirmek demektir ki, bugün bunun olumsuz yansımalarını görmekteyiz.
Bilirsiniz vahÅŸi Batı, yerlileri medeniyetten uzak, ilkel ve geri kalmış varlıklar olarak lanse eder. Fakat onların kokuÅŸmuÅŸ medeniyeti ile tanışmayan o insanlar fıtratları ile barışık yaşıyor ve ÅŸehirli insanın içselleÅŸtiremediÄŸi sevgi ve paylaşım gibi deÄŸerlere önem veriyorlar. Ä°lkel varlıklar olarak lanse edilen o insanlar kendileri ile iki hafta geçiren bir yabancı için özel tören hazırlıyor, onun adına ÅŸarkılar söylüyor, kurbanlar kesiyor ve memnuniyetlerini ifade ediyorlar. Misafir için özel alan tahsis ediyor ve misafiri memnun edebilmek için büyük çaba gösteriyorlar. Balta girmemiÅŸ ormanlarda hayat mücadelesi veren bu insanlar bencilliÄŸe geçit vermiyor, israf konusunda hassasiyet gösteriyor, paylaşıma ve diÄŸerlerinin haklarına büyük önem veriyorlar.
Kabilede yerleÅŸik bir hiyerarÅŸi var. Erkekler ava çıkıyor, kadınlar aÄŸaç dallarından örülmüÅŸ o sade ve mütevazı evleri temizliyor, çocukların bakımıyla ilgileniyorlar. Ä°nsanlar kurulmuÅŸ saat gibi, güne erken baÅŸlıyor ve görevlerinin başına koÅŸuyorlar. Anne baba yiyecek peÅŸinde koÅŸarken çocuklar evin önünü süpürüyor, kardeÅŸleri ile ilgileniyor, anneye yardımcı oluyorlar.
Amazon’da yaÅŸayan yerlilerin kültüründe erkeklerin iÅŸi oldukça ağır. Kabilenin erkekleri sabahın erken saatinde ava çıkıyor ve büyük bir mücadelenin ardından avladıkları hayvanı omuzlarına atıp kendilerini dört gözle bekleyen kabileye ulaÅŸtırıyorlar. Biriktirmek, yığmak, yaÄŸmalamak yok, avlanan hayvan piÅŸiriliyor ve bütün kabile insanları bir araya gelip karınlarını doyuruyorlar. Bilimsel alanda çığır açan Batı insanı çocuklarına laboratuvar ortamında paylaşımı öÄŸretmeye çalışırken hiç okula gitmemiÅŸ, kent hayatı nedir bilmeyen bu insanlar paylaşımı spontane olarak öÄŸreniyor ve büyük önem veriyorlar.
PiÅŸirilen yiyecekler herkesin ihtiyacını karşılayacak ÅŸekilde taksim ediliyor. Kimse sesini yükseltmiyor, kargaÅŸaya ve çatışmaya zemin hazırlamıyor, kendisine ayrılan paya rıza gösterip hamd ediyor. Yerlilerin kendi aralarında oluÅŸturdukları bu intizamı görünce yardım araçlarının peÅŸinde bir paket makarna alabilmek için koÅŸturan ve birbirlerini ezen, diÄŸerlerinin haklarını gasp eden ve yakalandıkları göz açlığından bir türlü kurtulamayan ÅŸehirli insanları düÅŸündüm ve eÄŸitimin dışsal deÄŸil içsel bir gerçek olduÄŸuna bir kez daha inandım. Zira geliÅŸmiÅŸ kentlerde insanlar çocuklarını en iyi okullarda okutuyor ve çocuklar makam mevki sahibi oluyorlar. Ancak rekabet, kıskançlık, bencillik ve ihtiraslarının gölgesinde mutsuz ve umutsuz bir yaÅŸam sürüyorlar. Kent yaÅŸamının ihtirasları ile tanışmayan yerli halk ise fıtratlarında mevcut olan doÄŸal özellikleri koruyor ve diÄŸerlerinin haklarına ve paylaşıma önem veriyorlar. DoÄŸaya zarar vermiyor, topladıkları yiyecekler için Allah’a ÅŸükrediyor, nehirleri kirletmiyor, sahip oldukları ÅŸeyleri biriktirerek diÄŸerleri üzerine tahakküm kurmuyorlar. Allah’a dua ediyor ve sahip oldukları imkanların büyük bir nimet olduÄŸunu vurguluyorlar.
Amazon yerlilerine misafir olan programcı genç onlarla iki hafta geçiriyor, ayrılma vakti yerliler misafirlerine teÅŸekkürlerini iletiyor ve onun için bir veda töreni düzenliyorlar. Hüzün insanı diÄŸer varlıklardan ayıran asil bir duygudur. Bu insanlara Batı’nın zihniyetiyle bakıp küçümseyebilirsiniz ama onlar fıtratlarında mevcut olan hüzün, neÅŸe, paylaşım, diÄŸerkamlık ve vefa gibi asil duyguları kaybetmemiÅŸ, özlerine yabancılaÅŸmamışlar. Kendileriyle iki hafta vakit geçiren bir yabancıyla baÄŸ kuruyor, onun ardından hüzünleniyor ve onun adına veda töreni hazırlıyorlar. Her biri bir kitap gibi ve her sayfada mücevher deÄŸerinde bilgiler saklı.
Henüz yorum yapılmamış.