Ayasofya adımının arkasını doldurabilmek
Kenan Alpay / Yeni Akit
Sembolik ama siyaseti, toplumu, yakın tarih tartışmalarını, diplomatik iliÅŸkileri sarsacak kadar stratejik deÄŸeri son derece yüksek bir sembolik adımdı, Ayasofya’nın ibadete açılma kararı. Bu sebeple CHP ve Ä°YÄ° Parti tarafından Ayasofya’nın ibadete açılma kararına yönelik izlenen önemsizleÅŸtirme, deÄŸersizleÅŸtirme stratejisi sürdürülebilir bir mahiyet arz etmiyor. Zaten gerek CHP ve Ä°YÄ° Parti temsilcileri tarafından verilen beyanatlar gerekse bu partilere müzahir çevrelerin dile getirdiÄŸi eleÅŸtirilerin giderek sertleÅŸmesi, gerilim dozunu yükselten tutumlara yönelmeleri Ayasofya’nın ibadete açılmasının daha pek çok söylem ve pratiÄŸi deÄŸiÅŸtireceÄŸine iÅŸaret ediyor. Üstelik bütün bu sarsıntılar henüz Ayasofya Camii ibadete açılmamışken, meydan ve sokaklara taÅŸan cemaatin görkemli katılımıyla namazlar eda edilmemiÅŸ, dualara coÅŸkuyla ‘âmin’ diye katılım olmamışken sökün etmeye baÅŸladı.
Ayasofya’nın Önünü Almak Üzere Üretilen Bahaneler
Bir taraftan “Ayasofya ibadete açılınca imanımız mı artacak, takvamız mı güzelleÅŸecek?” mealinde tahfif edici soruların, diÄŸer taraftan “Ayasofya’yı ibadete açmadan önce enflasyonu düÅŸürün, gençlere iÅŸ bulun” türü itirazların yükselmesine ÅŸaşırmamak lazım. Hem ÅŸaşırmamak hem de muhataplara kızmadan kabarmadan ikna edici cevaplar vermek lazım. Öncelikle Ayasofya’nın ibadete açılması bir gaspın, bir tecavüzün sona erdirilmesidir ve hiçbir ÅŸarta, kayda baÄŸlı olmaksızın özgürleÅŸtirilmesi siyasal ve toplumsal iradenin sorumluluÄŸudur.
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın konuÅŸmasında geçen “tarihe ihanet ve hukuka aykırılık” vurgusu yerindedir. Kürtçe’nin özgürleÅŸmesi için kiÅŸi başına düÅŸen milli gelirin ÅŸu kadar, iÅŸkencenin önlenmesi için Dolar/Euro paritesinin bu kadar, siyasal ve iktisadi hakları savunmak üzere örgütlenme hakkının tahakkuk edebilmesi için enflasyon ve iÅŸsizlik rakamlarının ÅŸu oranda olması gibi ÅŸart ve kayıtlar düÅŸülmesi ne kadar acayipse Ayasofya için de benzer durum geçerlidir. Bir hakkın teslimi, bir özgürlüÄŸün tanınması için öne sürülen ÅŸartlar açık ya da örtülü despotizmin tezahürüdür.
Ayasofya’nın temsil ettiÄŸi sembolik deÄŸerler ister istemez birkaç cephede birden verilecek mücadelede adalet duygusu saÄŸlam, siyasal açıdan kuÅŸatıcı ve söylemleri tutarlı bir mücadelenin verilmesini gerekli kılmaktadır. Evvela Ayasofya’yı açalım ama “Atatürk’ü tartışmayalım, Kemalizm’e dokunmayalım yoksa çarpılırız” türü kendi kendini hadım eden vehim ve tabuların üzerine cesaretle yürümekten baÅŸka seçenek yoktur. Meral AkÅŸener’in siyasete ve topluma olduÄŸu kadar tarihe de had bildirmek üzere kurduÄŸu “Ayasofya’nın ikinci fatihi Atatürk’tür” gibi önermelerin bir yanıyla fanatik diÄŸer yanıyla trajikomik saplantıları temsil ettiÄŸi meselesi etraflıca tartışmayı hak etmektedir.
Tarihi devamlılık demek tarihte yapılan yanlışlara, zulümlere, çirkinliklere sessiz kalmak, saygı duymak manasına gelmez. Cumhuriyet’i Tek Adam ve Tek Parti despotizmine dönüÅŸtüren, binbir türlü ayak oyunlarıyla Kazım Karabekir ve Mehmet Akif’ten Halide Edip ve Cavit Bey’e kadar Millî Mücadele’nin bütün öncülerini tasfiye edip “sofra ashabı”yla ülkeyi Orman ÇiftliÄŸi gibi yöneten Ulu Önder’e sadakat bildirmeye giriÅŸmek kendini inkâr etmek demektir. Bununla beraber adalet, özgürlük, refah, güvenlik gibi toplumsal talepleri öne almayıp da resmî ideoloji ve devlet sınıflarıyla birlikte hareket etmek üzere teÅŸkil edilecek siyaset bürokratik oligarÅŸiye eklemlenerek intihar etmek anlamına gelecektir.
Güzel Adım Ama Devamı Gelmeli
Sosyal adalet, eÅŸitlik, ehliyet, liyakat gibi alanlarda ortaya çıkan zaaf ve problemler Ayasofya gibi meselelerde atılacak olumlu adımları gölgeleyecek, deÄŸersizleÅŸtirecek bir malzeme olmaktan çıkarılmalıdır. Trol ve amigolar tarafından bu yöndeki talepleri bastırmaya matuf her giriÅŸim ters tepmeye, siyasetin bu adımlarını istismar ve riyakârlık olarak yaftalamaya zemin hazırlamaktadır sadece. TÜÄ°K rakamlarıyla oynayarak, istatistik marifetiyle sürekli ve rakipsizce refah seviyesini yükselten bir Türkiye tablosu çizerek toplum tatmin edilemez aksine huzursuz kılınır. Mevcut sıkıntıları kabullenmek fakat giderilebilmesi için güvenilir kadro ve projelerle öne çıkmak yerine KılıçdaroÄŸlu döneminde SSK Hastanelerinde yaÅŸanan rezillikleri, Sözen döneminde Ä°stanbul’u kaplayan çöp daÄŸları görüntülerini tekrar tekrar vizyona sokmak üretici ve ikna edici bir siyaset olmaktan çoktan çıkmıştır.
Mülakat sistemine hiç kimse güvenmiyor, iÅŸe alımlarda ayrımcılık yapıldığı kanaati derinleÅŸip yaygınlaşıyor, alım gücünün düÅŸmesi, iÅŸsizliÄŸin artması hiçbir söylemle örtülemeyecek kadar derin sarsıntılara sebebiyet veriyor. Barolara iliÅŸkin düzenlemenin kısmi birtakım faydaları olsa bile yargı sürecinde zuhur eden ve yargıya güveni gün geçtikçe azaltan çarpık kararlara bir faydasının olamayacağını hepimiz biliyoruz. Ne olursa olsun mevcut siyasi karar ve kadroları koruma refleksi içeride çürümeyi toplum nezdinde ise güvensizliÄŸi hızlandırmaktadır. Kamuoyu önünde upuzun fakat bomboÅŸ konuÅŸmalar yapan siyasetçi ve bürokratların verdiÄŸi zararı muhaliflerin hepsi bir araya gelse veremez. Vitrin, imaj, söylem, kadro ufuk ve cazibe üretecek kapasiteyi deÄŸil de polemik ve düÅŸman üretecek karakteri temsil ediyorsa baÅŸka düÅŸmana hacet yok demektir.
Bölgesel ve küresel iliÅŸkiler baÄŸlamında Türkiye açısından riskler, tehditler, stresler giderek artmaktadır. Suriye ve Libya’da boÄŸuÅŸma sürerken ÅŸimdi de Rusya’nın desteÄŸiyle Ermenistan tarafından Azerbaycan’a yönelik askeri saldırıların baÅŸlaması ve Ürdün’de mahkeme kararıyla Müslüman KardeÅŸler Cemiyeti’nin kapatılması yaklaÅŸmakta olan yüksek gerilimlerin habercisidir. Ayasofya’nın önünü açık tutmak, arkasını sosyal adalet ve toplumsal dayanışmayla, artan refah düzeyi ve kuÅŸatıcı siyasal adımlarla güçlendirmek aciliyet arz etmektedir. Aksi durumda, büyük hayırlara kapı açacak Ayasofya adımını muhalefet deÄŸil bizzat sahipleri açığa düÅŸürecektir.
Henüz yorum yapılmamış.