Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

15 Temmuz darbe girişimi ve Türk dış politikasına etkisi

15 Temmuz sonrası, diplomasi, askeri ve istihbari bakımdan oldukça güçlenen Türkiye'ye rağmen bu coğrafyada hiçbir adım atılamıyor artık. Türkiye'ye karşı yapılan İrini operasyonu, Kahire inisiyatifi, EastMed anlaşması, Doğu Akdeniz Gaz Forumu bugün birer çöp halini aldı.



15 Temmuz 2016 hain darbe giriÅŸiminin 4. Yılı… Bu süreçte ÅŸüphesiz Türk dış politikasında önemli deÄŸiÅŸimler meydana geldi. Alçak kalkışmadan 15 gün sonra BeÅŸtepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi açılışı ile Åžehitleri Anma Programı’nda konuÅŸan CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan yeni dönemin stratejisini belirlemiÅŸti aslında; “Ülkemizde oynanmak istenen oyunu bir kez daha bozduk. Bundan sonra inÅŸallah Suriye’de oynanan oyunu da bozacağız, Irak’ta oynanan oyunu da bozacağız, Libya’da oynanan oyunu da bozacağız. Orta DoÄŸu’da, Kuzey Afrika’da, dünyanın her yerinde mazlumların ve maÄŸdurların acısı, gözyaşı, kaybetmesi pahasına oynanan oyunları bozacağız. KardeÅŸlerim, bunların hiçbiri ülkemizde yaÅŸananlardan bağımsız deÄŸildir, hepsi aynı senaryonun farklı sahnelerinden ibarettir.”

Suriye’yi üçe bölme planı doÄŸrultusunda hedeflerden biri de sınırlarımız boyunca kılıf giydirilmiÅŸ bir sözde PKK devleti oluÅŸturmaktı. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan 15 Temmuz ihanet kalkışması sonrası ilk ziyaretini, darbe teÅŸebbüsüne karşı ilk tepkiyi veren ülkelerden Rusya’ya yaptı. Rus uçağının düÅŸürülmesinden dokuz ay sonra yapılan bu ziyaret ikili iliÅŸkilerde normalleÅŸme sürecinin ilk adımıydı. Suriye’nin toprak bütünlüÄŸü odaklı Astana, Soçi zirvelerinin temelinin atılması yanında uçak krizi sonrası askıya alınan, Rus gazını Karadeniz üzerinden Türkiye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Türk-Akım projesine hız verilerek, CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan ve Rusya Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin’in katılımıyla 8 Ocak’ta Ä°stanbul’da düzenlenen törenle faaliyete alındı.

Törörü kaynağında yok etme

 

15 Temmuz sonrası terörle mücadelede de ciddi bir strateji deÄŸiÅŸikliÄŸine gidilerek, artık tehdidi kendi topraklarımızda deÄŸil, kaynağında yok etme, savunmada deÄŸil taarruzda olma stratejisi benimsendi. Bunun ilk adımı olarak da 24 AÄŸustos 2016 tarihinde yani darbe giriÅŸiminden yalnızca 40 gün sonra Fırat Kalkanı Harekâtı baÅŸlatılarak tüm dünyaya etkili bir mesaj verildi. Ä°çimizden bazı kesimler de dahil olmak üzere, Türkiye’nin Suriye’de “bataklığa” sürükleneceÄŸi söyleniyordu. Oysa ki Türkiye, dünya kamuoyuna –ÅŸüphesiz bir plan dahilinde- “sahada çok güçlü, yenilmez” diye empoze edilen DEAÅž terör örgütünü saatler içinde Cerablus’tan çıkarak bir algıyı yok etti, ardından Çobanbey, Dabık ve el-Bab terör örgütünden arındırılarak özgürleÅŸtirildi. Fırat Kalkanı Harekatı’na kerhen destek veren Batı, Zeytin Dalı Harekatı’na tamamen karşı çıktı. Operasyonu iÅŸgal hareketi olarak görerek ikiyüzlü tavrını net bir ÅŸekilde ortaya koydu. Zira Afrin operasyonu, sınırlarımız boyunca oluÅŸturulmak istenen sözde PKK devletinin Akdeniz’e uzanması projesinin kalbine bir hançer saplaması niteliÄŸi taşıyordu. Fransa, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi’ni “acil” olarak toplantıya çağırdı, ABD harekâtın kısıtlanmasını istedi, Ä°ran, Irak kınadı, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi operasyonu kınarken, Kürdistan Yurtseverler BirliÄŸi (KYB) ise Afrin’e destek göndermeye hazır oldukların belirtti hatta Afrin PKK’dan arındırıldıktan sonra Süleymaniye’de üç gün yas ilan edildi, Nevruz kutlamaları için de iptal kararı alındı.

Körfez politikaları

BirleÅŸik Arap Emirlikleri’nin, karanlık adamı Filistinli Muhammed Dahlan aracılığı ile fonladığı- 15 Temmuz darbe giriÅŸimi sonrası Türkiye, OrtadoÄŸu ve Körfez politikalarında da keskin bir deÄŸiÅŸime gitti. Aslında, Türkiye ile Suudi Arabistan iliÅŸkileri, pürüzler olsa da normal seyrinde gidiyordu. 15 Temmuz’dan üç ay sonra, Suudi Arabistan’a 11 Eylül saldırılarından dolayı dava açılmasına imkan tanıyan Jasta yasa tasarısı (Justice against Sponsors of Terrorism Act-Terörizme Destek Verenlere Karşı Adalet yasa tasarısı) ABD Senatosu’nun ardından Temsilciler Meclisi’nde de onaylanması üzerine CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan yasaya sert tepki göstermiÅŸ, “birkaç Suud’lu terör suçu iÅŸledi diye Suudi Arabistan’ı devlet olarak sorumlu tutamazsınız. Dolayısıyla ciddi bir yanlış yapılıyor. Bunu Biden’a söyledim” beyanında bulunmuÅŸtu. O günlerde de Türkiye’yi ziyaret eden dönemin Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Nayif’e de (ÅŸimdi Muhammed bin Selman’ın emriyle tutuklu) desteklerini iletmiÅŸti. O gün Suudi analistler Türkiye ve ErdoÄŸan’ı yere göre sığdıramıyorlardı. Ne olduysa Haziran 2017’de, Kral Selman’ın Muhammed Bin Nayif’in yerine oÄŸlu Muhammed Bin Selman’ı veliaht prens olarak atamasıyla baÅŸladı. Katar resmi haber sitesinin hacklenmesiyle üretilen yalan haberler üzerinden, BAE, Bahreyn, Mısır ile birlikte Katar’a abluka uygulamaya baÅŸlanınca Türkiye tepki göstererek Katar’ın yanında oldu ve her türlü desteÄŸi verdi. Muhammed Bin Selman, OrtadoÄŸu’nun karanlık yüzü, 15 Temmuz darbe giriÅŸimi sponsoru BirleÅŸik Arap Emirlikleri veliaht prensi Muhammed Bin Zayed’in güdümü altında. Uzunca bir süredir, yazılı, görsel medyada, sosyal medyada Türkiye ve ErdoÄŸan aleyhinde kara propaganda yürütmeye devam ediyorlar. Türkiye’nin, Sudan Sevakin hamlesi, Katar’da, Somali’de askeri üsler inÅŸa etmesi, Cibuti’de devasa bir ticaret üssü kurma planı, Kuzey Afrika’da, Körfez’de liman kapma yarışında olan BirleÅŸik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın pek hoÅŸuna gitmedi. Aslında BAE veliaht prensi Muhammed Bin Zayed, hem Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed Bin Selman’ı hem de Mısır CumhurbaÅŸkanı el-Sisi’yi çok rahat ÅŸekilde yönlendirebiliyor.

BAE’nin epey zamandır gerçekleÅŸtirmeyi planladığı bir hedefi var ve bu hedef doÄŸrultusunda her türlü kirli iÅŸi yapmaktan imtina etmiyor. Sudan limanı, Eritre Assab, Cibuti, Somali/land Berbara limanı, Somali Bosaso limanı, Yemen açıklarındaki Sokotra adası, Yemen el-Mukalla Limanı üzerinde hâkimiyet kurup Kızıldeniz boyunca Afrika Boynuzu, Babul Mendep boÄŸazı ve Aden Körfezi’nde uzun vadede bir Emirlik etkisi kurma idealinin önündeki en büyük engel ise Türkiye. Özellikle 15 Temmuz kalkışmasından sonra, ErdoÄŸan’ın, Katar’a uygulanan ambargoyu “yok hükmüne” getirmesi, MaÄŸrip ülkeleri olan Cezayir, Tunus ve Fas ile olan iliÅŸkileri geliÅŸtirmeye çalışması akabinde gelen Libya hamlesi kelimenin anlamıyla hesapları alt üst etti. (Önümüzdeki günlerde, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’dan sürpriz bir Fas ziyareti de gelebilir.) Bu noktada Ä°srail Güvenlik Enstitüsü ÅŸu uyarıyı yaptı: “Son geliÅŸmeler kalıcı olursa Türkiye, Kuzey Afrika’da önemli bir etki yaratacak. DoÄŸu Akdeniz’de, Ä°srail’in Mısır, Kıbrıslı ve Rum ortaklarının yanı sıra bölgedeki Ä°srail çıkarlarına daha fazla meydan okumasına olanak saÄŸlayacak. Åžimdilik Libya savaşındaki gidiÅŸatı deÄŸiÅŸtirmiÅŸ olsa da, Ankara’nın son baÅŸarılarının sonuçları muhtemelen Trablus kıyılarının çok daha ötesine uzanacak.”

Ä°ttifaklar deÄŸiÅŸecek mi?

Amerikan Kongre üyelerine ve Ä°srail Meclisi Knesset’e danışmanlık hizmeti veren OrtadoÄŸu AraÅŸtırmaları MEPIN Direktörü, aynı zamanda “Jerusalem Post” yazarı Eric Mandel, “The Hill” için kaleme aldığı, “Amerika, Orta DoÄŸu ittifaklarını deÄŸiÅŸtirme zorluÄŸuna hazır mı?” baÅŸlıklı makalede Türkiye merkezli yeni ittifakların Amerika BirleÅŸik Devletleri’ni ilerde zorlayacağını yazdı.” ABD, ırkçılık ve Kovid-19 ile uÄŸraşırken; Türkiye, Pakistan ve Malezya ittifakına gaz zengini Katar ve en kalabalık Müslüman ülke Endonezya’nın da eklemlenmesiyle OrtadoÄŸu’yu deÄŸiÅŸtirecek. “ ABD ve müttefiklerine (Suudi Arabistan, BAE, Mısır) meydan okuyacak çok güçlü bir koalisyonun ortaya çıkacağını belirten Mandel, Washington’un yeni duruma tedbir alması gerekliliÄŸini vurguladı. Yine Ä°srail hükümetine yakın düÅŸünce kuruluÅŸu olan Besa Center’da (The Begin-Sadat Center For Strategic Studies) “Ä°slamcı dörtlü (Türkiye, Pakistan, Malezya, Katar) Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Bahreyn bloÄŸunun karşısında” minvalinde bir analiz yayınlandı. Söz konusu analizde, Türkiye’nin Pakistan ile iliÅŸkilerini her geçen gün daha da geliÅŸtirdiÄŸi, Pakistan askerlerinin Türkiye’de eÄŸitim aldığı ve Türkiye’nin Suudi Arabistan’a karşı Pakistan’a büyük yatırımlar yaptığı belirtiliyor. Türkiye merkezli oluÅŸumda, KeÅŸmir konusu yanında anti-Ä°srail söyleminin de ön plana çıktığının altı çiziliyor. Bunun yanında Türkiye’nin Malezya ile de askeri iliÅŸkilerini kuvvetlendirmesine dikkat çekiliyor.

15 Temmuz ihanet kalkışması sonrası icra ettiÄŸi Fırat Kalkanı Harekatı, Zeytin Dalı Harekatı ve Barış Pınarları Harekatı ile Suriye’de oynanan oyunu bozan Türkiye, 27 Kasım 2019 tarihinde BirleÅŸmiÅŸ Milletler’in tanıdığı meÅŸru Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile “Güvenlik ve Askeri Ä°ÅŸbirliÄŸi Mutabakat Muhtırası” ve iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına Ä°liÅŸkin Mutabakat Muhtırasının” imzalanmasıyla Libya’da oynanmakta olan oyunu ve “Türkiye’yi Akdeniz’de Antalya körfezine hapsetme projesini” yerle bir etti. Muhtıra imzalanır imzalanmaz, Fransa, Yunanistan, Avrupa BirliÄŸi Mısır, BAE, Suudi Arabistan’dan ardı ardına tepkiler geldi. Türkiye’nin desteÄŸiyle darbeci Hafter’e karşı önemli kazanımlar elde edilmesi üzerine AB tarafından sözde Libya’ya silah ambargosu amacıyla Fransa, Yunanistan, Ä°talya, Almanya, Malta ve Lüksemburg’un katılımıyla Yunanca “barış” anlamına gelen Ä°rini Operasyonu’nu hayata geçirdiler. Ancak, Türkiye’nin etkisiyle, stratejik konumda bulunan Malta’nın operasyondan çekilmesi Avrupa BirliÄŸi’nde derin hayal kırıklığı yarattı. Zaten bu oluÅŸumun, verdiÄŸi destekle Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne zafer üstüne zafer kazandıran Türkiye’ye karşı olduÄŸu aÅŸikardı. Çünkü, operasyon dahilindeki Fransa, darbeci Hafter’e silah sevkiyatına açıkça devam ediyordu. Oyunu bozulan ve sıkışan Fransa, Hafter’i desteklemediÄŸini açıklamak zorunda kalmış gündemi deÄŸiÅŸtirmek için de Türkiye’yi çocukça ithamlarla daha önce “beyin ölümü gerçekleÅŸti” diye itham ettiÄŸi NATO’ya ÅŸikayet etme acziyetiyle gülünç duruma düÅŸmüÅŸtü.

Batı, “Avrupa deÄŸerleri” diye kendilerini kıymetlendirmeye çalışsalar da çıkarları söz konusu oldu mu, tüm deÄŸerleri yok sayar. 3 Temmuz 2013 tarihinde Muhammed Mursi’nin darbe ile devrilmesinden yalnızca 10 gün sonra darbeci Sisi’yi Kahire’de ziyaret eden Avrupa BirliÄŸi, 15 Temmuz alçak giriÅŸiminden tam 56 gün sonra Türkiye’yi ziyarete gelmiÅŸti. BaÅŸlı başına bu örnek bile, Batı için demokrasinin deÄŸil çıkarların ön planda olduÄŸunun kanıtı durumunda.

Libya’da rüzgârın tersine çevrilmesi sonrası Arap analistler tarafından Libya-Yemen karşılaÅŸtırması sıkça yapılmaya baÅŸladı. “Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti BaÅŸbakanı Fayiz el-Serrac doÄŸru müttefiki seçti ve zafer kazandı, Yemen CumhurbaÅŸkanı Abdurabbu Mansur el-Hadi yanlış müttefiki seçti, ülkesini yok etti ve ÅŸimdi Riyad otellerinin bir sakini.” Ä°ÅŸte ortaya çıkan bu net tablodan dolayı, sosyal medyada kampanya baÅŸlatan Yemenliler, Türkiye’nin Libya’da yaptığını kendi ülkelerinde de gerçekleÅŸtirmesini istedi. Arap medyasında, Türkiye’nin MogadiÅŸu’daki devasa askeri üssü üzerinden Yemen halkının çaÄŸrısına cevap vereceÄŸine dair haberler çıktı bile.

Sahada güçlü, masada güçlü

15 Temmuz sonrası, diplomasi, askeri ve istihbari bakımdan oldukça güçlenen Türkiye’ye raÄŸmen bu coÄŸrafyada hiçbir adım atılamıyor artık. Türkiye’ye karşı yapılan Ä°rini operasyonu, Kahire inisiyatifi, EastMed anlaÅŸması (Ä°srail, Yunanistan ve Kıbrıs arasında imzalanan, DoÄŸu Akdeniz gazının taşınmasına iliÅŸkin), DoÄŸu Akdeniz Gaz Forumu (Mısır’ın ev sahipliÄŸinde, 16 Ocak 2019’da Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Ä°srail, Mısır, Ä°talya ve Ürdün Enerji Bakanlarının katılımıyla kuruldu.) bugün birer çöp halini aldı. Öyle ki; DoÄŸu Akdeniz Forumu sonrası Türkiye karşıtı deklarasyona Ä°srail, Ä°talya ve Ürdün imza atmamıştı. Hatta, Ä°srail devletine yakın Begin-Sadat Stratejik AraÅŸtırmalar Merkezi (BESA) son analizinde, “Türkiye ile diyalog kurulmalı, East-Med’e dahil edilmeli. Yunanistan ve Ä°srail’in kaybı olmaz aksine kazancı olur. Türk gemileri doÄŸal gaz bulursa, kriz yeni bir aÅŸamaya girecek ve sonuçları bilinmeyecektir.” uyarısında bulundu. Yunanistan Ulusal Güvenlik Danışmanı emekli Amiral Alexandros Diakopoulos ise Ä°srail haber kanalı Ä°24’e verdiÄŸi röportajda, “Türkiye Yunanistan’ı haritadan silmeyi baÅŸarırsa, Ä°ran’dan daha tehlikeli hale gelebilir ve Ä°srail bir ÅŸekilde acı çeker. Orta DoÄŸu, Kuzey Afrika ve DoÄŸu Akdeniz’i kontrol ederse, istediÄŸini yapacak güce eriÅŸir. EÄŸer Müslüman dünyasının lideri olursa, Yunanistan ve Mısır ile iÅŸini bitirdikten sonra hedefi kesinlikle Ä°srail olacak. Bu senaryonun asla gerçekleÅŸmeyecek olmasından emin olmalıyız.”

Hülasa; gelinen nokta ÅŸunu net bir ÅŸekilde gösterdi ki; eÄŸer sahada güçlüysen masada senin dediÄŸin olur.

 

Yazar: Faruk Önalan / Kaynak: Star-Açık GörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.