İlahiyat ve Tanrı’yı insanlaştıranlar
Follow @dusuncemektebi2
‘Tanrı’nın insanlaştırılması girişimleri kadimdir. Şimdi İslam ilahiyatı çevrelerinde ortaya çıkıyor. Bu ilahiyatçılar Allah’ı ve peygamberi ironi diliyle konuşuyorlar. Akıllarına esen her soruyu soruyorlar.
Allah, ezeli ve ebedi bir varlık. Varlığı kendinden menkul yaratıcı. Yeryüzünün, gökyüzünün ve beÅŸeri olanın ötesine uzanan ontoloji. Allah özdür, hakikatin hakikatidir, benzersizdir, sonsuzdur. Ä°nsan ise ölümlüdür, fanidir. Aklıyla, algısıyla, kalbiyle sınırlı bir varlık. Yaratılmıştır. Ä°nsan, Allah tarafından yaratılmış, ruhundan ona pay verilmiÅŸ, halife kılınmış. Bu açıdan insan diÄŸer varlıklardan üstün. Ama aynı zamanda Allah ile olan etkileÅŸimde isyana yöneldikçe esfele safilin derecesine düÅŸer. Ä°nsan, hem yücelebilen hem de düÅŸebilen bir beÅŸer. Ama ne kadar yücelirse yücelsin ‘Tanrı’ olmaz, ‘Tanrı’laÅŸamaz. Allah da ne kadar insana yaklaşırsa yaklaÅŸsın insanlaÅŸmaz.
Grek ve Hristiyanlık düÅŸüncesinde ‘Tanrı’ insanlaşır. Zeus, ‘Baba Tanrı’dır. Ä°nsanlaÅŸan ‘Tanrı’dır. Hz. Ä°sa, ‘Tanrı OÄŸul’ olarak insanlaÅŸan ‘Tanrı’dır! Hristiyanlık böyle kabul eder. Teolog ve filozof Berdyaev, bununla öÄŸünür. Hz. Ä°sa aracılığıyla ‘Tanrı’nın insanlaÅŸtığını söyler. Ä°nsanlaÅŸan ‘Tanrı’, insanların arasında dolaşır ve onlarla beraber olmaya baÅŸlar der. Çok sorunlu bir yaklaşım bu. Çünkü ‘Tanrı’nın insanlaÅŸması, onun beÅŸeri bir varlığa dönüÅŸmesi demek. Ä°nsanlar onu bilinçlerinde üretirler. Benliklerinde var ederler. ‘Tanrı’yı kendi beÅŸeri gerçeklikleriyle tanımlamaya baÅŸlarlar.
Modern zamanlarda Nietzsche, ‘Tanrı’yı insanlaÅŸtıran kiÅŸilerin başında yer alır. Grek filoloÄŸu, Greklerin insanlaÅŸan ‘Tanrı’larını yüceltir. Onların gölgesinde, modern dönemde ‘Tanrı’yı insanlaÅŸtırır. O nedenle “Tanrı Öldü” diye bağırır. Ezeli ve ebedi ‘Tanrı’ ölür mü? Ama Nietzsche, ‘Tanrı’yı insanlaÅŸtırdığı için onu öldürme hakkına da sahip olur. Feuerbach de antropolojik teoloji ile bunu gerçekleÅŸtirir. BeÅŸeri bilincin yansıması olan ‘Tanrı’, elbette insanlaÅŸacaktı! Tarihselciler de benzer tutum içine dahil oldular. Temel iddiaları ÅŸu: Tarihi insan yapıyorsa ve ‘Tanrı’ da tarihten çıkıyorsa ‘Tanrı’ da beÅŸeridir. Tarihselciler de ‘Tanrı’yı insanlaÅŸtırıyorlar.
‘Tanrı’yı insanlaÅŸtıran tarihçiler de antropologlar da insanla dalga geçer gibi ‘Tanrı’yla dalga geçerler. Ä°nsana soru sorar gibi Tanrıya da soru soruyorlar. ‘Tanrı’yı kendi beÅŸeri bilinç ve algılarının düzeyine çekiyorlar. “Allah’ın projesi tutmadı” diyen ilahiyat profesörleri ile karşılaÅŸtım. Ä°lahiyat profesörünün bu önermesi tam da ‘Tanrı’yı kendi beÅŸeri bilinç düzeyine indirmesidir. Çünkü proje bir beÅŸeri mühendisliktir. Oysa Allah, beÅŸeri projelere indirgenemez. Onun yarattığı, ön gördüÄŸü, geleceÄŸe iliÅŸkin söylediklerinin mutlak anlamda ne olacağını yine mutlak anlamda sadece O bilir. BaÅŸka bir felsefe profesörü ve ateist olan Ahmet Arslan da ‘Tanrı’ ile karşılaÅŸmasını anlatırken ‘Tanrı’yı insanlaÅŸtırma çabasını yansıtıyor: “KarşılaÅŸtığımızda birbirimize bakarız. ‘Tanrı’ göz kırpar bana ve ÅŸunu der: E anla beni iÅŸte, bu insanlarla birlikte yaÅŸayıp gideceÄŸiz. Ben de ÅŸunu derim: E peki birlikte yaÅŸayın, ama bana karışmayın! O da bana karışmıyor”.
Tarihselciler, ‘Tanrı’yı insanı hesaba çeker gibi hesaba çekiyorlar. Ä°nsanın tarihi oluÅŸturduÄŸu ve bu tarihten de ‘Tanrı’nın doÄŸduÄŸunu kabulüyle beÅŸeri bir ‘Tanrı’ icat ediyorlar. Hatta Kur’an-ı bu ÅŸekilde yorumlayanlar da var. Onlar daha çok Feuerbach ile baÅŸlayan antropolojik teoloji ile hareket ediyorlar. Kur’an’da geçen Allah’ın sıfatlarının insanlarda da olmasını gerekçe gösteriyorlar. Ä°ÅŸitmek, görmek, hissetmek…Bunun gibi bir çok sıfatlar insanla Allah arasında ortak. Buradan hareketle Allah beÅŸeri bir düzeye indirgenir. Oysa bu sıfatlar Allah’ta mutlak. Allah’ın iÅŸitmesi ezeli, ebedi ve mutlaktır. Ä°nsanın iÅŸitmesi ise sınırlıdır. Allah çeÅŸitli özelliklerinden kısmi olarak insana bahÅŸetmiÅŸ. Bunlar da insanı halife kılan özellikler. Ama bunlar Allah’ı beÅŸeri yapmaz. Tam tersine beÅŸeri olan insan, bu sıfatlarda yükseldikçe Allaha yaklaşır.
‘Tanrı’nın insanlaÅŸtırılması giriÅŸimleri kadimdir. Åžimdi Ä°slam ilahiyatı çevrelerinde ortaya çıkıyor. Bu ilahiyatçılar Allah’ı ve peygamberi ironi diliyle konuÅŸuyorlar. Akıllarına esen her soruyu soruyorlar. Allah’ı, kendi seviyelerine çekerek bir insanmış gibi sorguya çekiyorlar. Kendi ÅŸehir, coÄŸrafya ve bilgi müktesebatı ile ‘Tanrı’yı sorguluyorlar. Mesela “ben Karadeniz’in yeÅŸilinde yaşıyorum, cennet tasvirleri bana çekici gelmiyor” diyebiliyorlar( Kendi bakışını ve tecrübesini evrensel doÄŸru haline getirerek, insanı ‘Tanrı’ vahyine karşı kuÅŸkuya yöneltiyor). Modern beÅŸeri bilincin antropolojik ve seküler boyutlarıyla Allah’a bakıyorlar. BeÅŸeri bilinçlerini merkeze aldıkları için de ‘Tanrı’, onların önünde hesaba çekilen, ironiye uÄŸrayan, sorgulanan ve dünyalaÅŸan bir varlığa dönüyor. Ä°slam’ın inanma, teslimiyet ve edep ilkeleri toz duman oluyor. Kendi akılları ölçü oluyor. Kendi yaklaşımları mutlaklaşıyor. Kendileri yukarıdan bakan, kibirli ve büyüklenen kiÅŸiler haline geliyorlar. ‘Tanrı’yı insanlaÅŸtıranlar, adeta kendileri de tanrılaşıyor.
Ergün Yıldırım / YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.