Özel / Analiz Haber
LGBTİ tartışmalarında kayan zeminler
Follow @dusuncemektebi2
Eşcinsellerin toplumdan gördükleri baskıdan bahsediliyor ama değerler üzerine kurulan baskıdan hiç bahsedilmiyor. Üstelik bu baskı, AK Parti karşıtlığı üzerinden bazı siyasi çevrelerce aralıksız ve sistematize edilmiş şekilde tatbik ediliyor. Kamusal alanın en önemli unsurları, kültür-sanat çevreleri, akademi camiasının meşhur elitleri, kendisini siyasal mekanizma sanan kamu tüzel kişilikleri bu baskı kampanyasında neredeyse istisnasız olarak rol alıyor.
Özel hayat ile kamusal alan arasındaki sınırın, eÅŸine rastlanmadık seviyede ÅŸeffaflaÅŸtığı bir süreci yaşıyoruz. AkÅŸam’da yayınlanan “Kalın Sıva Ya Rasulallah” baÅŸlıklı yazımda bunu anlatmaya gayret ettim. Özel alanı kamusal alana taşımak kimileri için bir ihtiyaca dönüÅŸtü, kimileri ise bunu ister istemez, insiyaki olarak yapıyor. Bunun mücadelesini verenlere de rast geliyoruz sık sık. Kamusal alan ise özel hayata eskiye nazaran çok daha yoÄŸun ÅŸekilde dahil oluyor. Günümüz insanının yaÅŸadığı en büyük zorluklardan birisidir, ikisi arasına kat’i, yeri geldiÄŸinde aşılmaz duvarlar örmeyi baÅŸarmak. BaÅŸaramıyorlar.
Onur Haftası gerilimi
Gelgelelim sürekli olarak konu edilen bir ÅŸey artık toplumumuzda özel hayat-kamusal hayat ayrımı. Doksanlı yıllarda baÅŸörtüsü, kılık kıyafet gibi baÅŸlıkları olurdu bu tartışmanın. Geleneksel Onur Haftası gerilimimiz ise özel hayat-kamusal hayat ayrımına bambaÅŸka baÅŸlıklar hediye etti. Artık kılık kıyafetin tartışılması bizlere son derece anlamsız geliyor; buna mukabil bir zamanlar katiyen bahsini yapamayacağımız, her birimizin yüzünü istemsizce kızartacak bahisler kamusal alan tartışmalarının baÅŸlığı haline gelmiÅŸ durumda.
Cinsellik tabu olmaktan çıkıyor
Cinsellik, gerek tatbikatıyla gerek tematizasyonuyla bir tabu olmaktan çıkıyor. Bizden öncekilerin en büyük talebi olan, cinselliÄŸin özel hayata ait kalması prensibi giderek dönüÅŸüyor. En fazla bir erkek sohbeti olabilecek kadar kamusallaÅŸtırılabilecek mahrem bir mevzudur cinsellik pek çoÄŸumuz için. Bunu uzun uzun tartışmanın ve üzerinden kadın erkek eÅŸitsizliÄŸi tartışmalarına yol bulmanın alemi yok. Kadınlar ile uluorta konuÅŸabileceÄŸimiz bir ÅŸey olmadı hiçbir zaman. Erkek sohbetlerinde de hep anonimize edilmiÅŸ bir cinsellik konuÅŸuldu. Sohbetin öznesi bir adam yahut bir kadın olurdu, ancak o adamın yahut kadının bir adı olmamasına özen gösterilirdi. En azından biz böylesine sohbetler eden büyüklerden dinledik bu bahisleri. Åžimdi ise tedricen geniÅŸleyen bir tabudevirenlik ile karşı karşıyayız. Bir zamanların “Hop hemÅŸerim aile var” dedirten hadiseleri artık ilgi çekmiyor. Heteroseksüel iliÅŸkiler ise son derece cüretkar bir ÅŸekilde kamusal alanda yaÅŸanıyor.
TabudevirenliÄŸin tedrici olarak geniÅŸliyor olması ise norm kaygısı yaÅŸayan insanların “ver kurtul” cihetine gitmesine mani oluyor. Zira anormal olmaktan çıkan her tabu sonrası yeni bir tartışma karşımıza çıkıyor. Tabu devirmek, norm dönüÅŸtürmek pek çoklarınca bir ihtiyaç olarak kabul görmüÅŸ durumda. Bir sonraki adımı hesaplamamız mümkün gözükmüyor, zira “o kadar da olmaz denilen” ÅŸeylere “o kadar da olmaz” dedirten ÅŸeyin aslında zaman ve devir olduÄŸunu görüyoruz. Dolayısıyla bir sonraki adımı öngörülemez kılan, bir sonraki devrin öngörülemezliÄŸidir. Karl Popper’in “gelecek açıktır” derken ne kadar acı bir tespitte bulunduÄŸunu bir de buradan deÄŸerlendiriniz.
EÅŸcinsellik tartışmalarının kamusal alan özel hayat tartışması haline gelmiÅŸ olması ve bu merkezden deÄŸerlendiriliyor oluÅŸu yukarıda çizdiÄŸimiz tablo ile yorumlamaya kalktığımızda bambaÅŸka bir sorunu karşımıza çıkartıyor: Zihnimiz idlal olmuÅŸ, altımızdaki zemin kaymış, normumuz delik deÅŸik olmuÅŸ. “Evlerinde ne yaparlarsa yapsınlar, kamusal alana çıkmasınlar” diyen bir Müslüman Türk var artık. EÅŸcinsellik, günümüz Müslüman Türkü’nün bir kısmı açısından, özel hayat-kamusal alan tartışmalarında bir baÅŸlık haline gelebilecek kadar anormal olmaktan çıkmış durumda. Elbette kimsenin özel hayatına, kapalı kapısının, çekili perdesinin ardına karışmak gibi bir haddimiz yok. Ne haddimize? Bunu teklif etmiyorum. Ä°nsanların özel alanlarına girmeyi kastetmiyorum. Ancak idealimizi korumaktan bahsediyorum. Ä°dealimiz eÅŸcinselliÄŸi özel hayatta da mel’un gören bir deÄŸerler sistemince oluÅŸturulmuÅŸtur. Dolayısıyla varmış olduÄŸumuz nokta, bizim deÄŸerler sistemi olarak benimsediÄŸimiz ve müftehirane aleme ilan ettiÄŸimiz ÅŸey ile te’vil edilemez bir aşınmışlığı ortaya koymaktadır. EÅŸcinsellik, kamusal alanda tatbik edildiÄŸi için kötü kabul ettiÄŸimiz bir ÅŸey deÄŸildir. Aksine eÅŸcinsellik, bizatihi kötü bir ÅŸeydir. GeldiÄŸimiz nokta ise, sırf kendisine homofobik, yahut zorba denmesin diye, özel hayat eÅŸcinselliÄŸini kabul edilebilir bir ÅŸey olarak gören nicelerinin bu kanaatlerini ızhar ettikleri bir ortamı bizlere sunuyor. Evet, özel hayatına yahut ne yaptığına karışamayız, ancak o fiilin bizzat mel’un bir fiil olduÄŸu konusundaki kanaatimizi alenen beyan ederiz. DeÄŸerler sistemimizi tedricen dönüÅŸtürmelerine karşı direniriz yani. Zira özel hayatta tatbik edildiÄŸinde kötü bir ÅŸey olmaktan çıkan bir lutilik deÄŸildir bizim istikrah ettiÄŸimiz. Bu fiili bizzat müstekreh bulmamak ayağımızın altından kaymış zemini bizlere gösteriyor. Davulun derisi o katmanda delindi, birkaç saÄŸlam parça ile kasnaÄŸa tutunuyor.
LGBT ve siyasallaÅŸma
Bir de davulun derisinin henüz delinmeyen bir katmanı var ki, o henüz ayağımızın altında olan, ancak sürekli olarak çekilen bir zemine iÅŸaret ediyor: EÅŸcinselliÄŸin kamusal alanda da normal kabul edilmesi. Toplumun geniÅŸ kesimlerince henüz kabul edilmemiÅŸ olan bu noktaya, AK Parti ve ErdoÄŸan karşıtlığı üzerinden yaratılan suni mazlumiyet ile taraftar çekmeye çalışan bir siyasal söylem var. DeÄŸerleri namına eÅŸcinselliÄŸe karşı açıkça pozisyon ortaya koyan herkesi sevgi düÅŸmanı olarak yaftalayan bu söylem, eÅŸcinsellik sorununu siyasallaÅŸtırmanın derdinde. Kamusal eÅŸcinselliÄŸi tolere edilebilir bir ÅŸey olarak bizlere dayatan ve deÄŸerler sistemimizi kökünden deÄŸiÅŸtirmemizi dayatan bir baskıcılık bu. Cümlede “eÅŸcinsellik ve baskı” geçtiÄŸinde otomatik olarak eÅŸcinsellerin toplumdan gördükleri baskı hatra geliyor. DeÄŸerler üzerine kurulan baskıdan bahsedilmiyor. Üstelik bu baskı, AK Parti karşıtlığı üzerinden bazı siyasi çevrelerce aralıksız ve sistematize edilmiÅŸ ÅŸekilde tatbik ediliyor.
Kamusal alanın en önemli unsurları bu baskı kampanyasında neredeyse istisnasız olarak rol alıyorlar. Kültür-sanat çevreleri, akademi camiasının meÅŸhur elitleri, kendisini siyasal mekanizma sanan kamu tüzel kiÅŸilikleri… Bunlar bu tahÅŸidatı yıllardır yapmaktaydı zaten; “eÅŸcinsellik konusunda deÄŸerlerinizi revize edin” mesajını yeni veriyor deÄŸiller.
GökkuÅŸağı pazarı
Buna mukabil kamusal alanın hiç beklenmedik bir unsuru da geçtiÄŸimiz birkaç yılda bu kampanyaya dâhil olmaya baÅŸladı: Pazar! GökkuÅŸaklı çantalar, defterler, çocuk kitapları, çikolatalı fındık sosları... Pek çok firma eÅŸcinsellik konusunda beklenmedik ÅŸekilde ihsas-ı rey etmeye baÅŸladı. Kimden yana ihsas-ı rey ettiklerini söylemeye lüzum yok. Zira aksi bir kanaat belirtmek çoktan gayrimeÅŸru ilan edildi bile. Anında sanal bir linç altında çatırdayan kemiklerinizin sesini duyar kulaklarınız. Özgül ağırlığının ne olduÄŸunu anlamadığınız bir kitle tarafından linç edilmeye baÅŸlarsınız. Hitler benzeri bir adam olduÄŸunuza ikna etmeye çalışırlar sizi. Gelgelelim irabta mahalli olmayanlarca yürütülen bu kampanyanın toplumda bir karşılığı olup olmadığı sorusuna bir türlü saÄŸlıklı bir yanıt alamazsınız. Dolayısıyla kamusal alanın bir diÄŸer veçhesi karşımıza çıkmaktadır. Küresel kamusal alan diyebileceÄŸimiz ve kuralları, normları bizler tarafından oluÅŸturulmamış olan sosyal medya, bu konuda normumuzun ne olacağına ve kimlerin neyi söylerse linç edileceÄŸine karar verilen bir alana dönüÅŸmüÅŸtür. Sakın self determination falan demeyin, sosyal medya gibi manipulatif bir alanın self determinationu olmaz! Buyurun buradan sosyal medya tartışmalarına geçiÅŸ yapın lütfen…
Müellif: Dr. M. Taceddin Kutay / Türk Alman Üniversitesi
Kaynak: Star-Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.