Ayşe Böhürler'in kaleminden: Ayasofya, ah Ayasofya
Follow @dusuncemektebi2
Geçen haftalarda pek çok tartışıldı. Bu tartışmaların odağında bir tarafta 1934 yılında müze yapan 1. Cumhurbaşkanı Atatürk, diğer tarafta ise 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan yer aldı. Doğrusu makul sağ siyasetin ortak davası olarak gördüğüm bu meselede tartışmalardaki argümanlar da şaşırtıcıydı, taraftarları da!
Bu konu eskiden dindar saÄŸ-milliyetçi saÄŸ ile Kemalist-seküler-sosyalist iktidar odakları arasında tartışılırdı. Milli GörüÅŸ’ün ve milliyetçilerin üzerinde anlaÅŸtıkları sembollerden birisiydi. (1980 sonrası ana akım saÄŸ siyasetlere tümden karşı çıkan Ä°slamcılar bu ittifak içinde deÄŸerlendirilemez. Onlar milliyetçilik ile Ä°slamcılık arasını ayırdıkları için bu konuya o zaman da sıcak bakmazlardı, bugün de en çok itiraz oradan geliyor.) Erbakan’ın salon toplantılarında, mitinglerde Akıncıların, ülkücülerin yayınlarında Arif Nihat Asya’nın Fetih ÅŸiirine illa ki bir Ayasofya sloganı eÅŸlik ederdi. Åžule Yüksel Åženler’le baÅŸlayan tüm Anadolu’ya yayılan kadın konferanslarının içeriÄŸinde illa ki Ayasofya vardı. Özetle Ayasofya dindarı, dindar olmayanıyla saÄŸ siyasetin bir iç sızısıydı.
Bugün yeniden baÅŸlayan bu tartışmada ise taraflar da fikirler de kimlikler de karışık. Kemalistler-Batıcılar-bilimsel sosyalistler ile muhafazakarlar-dindarlar-milliyetçiler arasında süregelen bu tartışmada muhafazakar-liberal saÄŸ muhalifler de birinci tarafta yer aldı. Bu bir fikir çatlağı mı yoksa bir hafıza kaybı mı bilmiyorum ama beni düÅŸünmeye sevk ettiÄŸini söyleyebilirim. Afazi yani bir sembol kaybı olarak okudum meseleyi.
Huntington ya haklı deÄŸilse…
Ä°tiraz edenlerin bir baÅŸka bölümü ise Ayasofya’nın Batı için sembolik anlamına bakarak dikkat uyarısı yapıyor. Müze kararını aldıran sebeplerin hala izale edilmediÄŸini düÅŸünenler de var. Bu kararın Türkiye’nin başına bela olacağını söylüyorlar. Avrupa aşırı sağının bu kararla Müslümanlara hayatı daha çok dar edeceÄŸi, Ä°slamofobiyi körükleyeceÄŸi ve bir tür provokasyon gibi algılanacağı inancındalar. Huntington’un medeniyetler çatışması tezinden giderek, Ayasofya kararını bir pim gibi görüp, buna deÄŸer mi diyorlar. Olayın bir üçüncü tarafında da Ä°stanbul’un Hristiyanlık tarihi için oynadığı merkezi rol, Batı Roma ve DoÄŸu Roma Kilisesi arasındaki çatışmalar, Rusya’nın DoÄŸu Roma Kilisesi’ni yeniden güçlendirme isteÄŸiyle, buna karşı çıkan Batı ülkeleri var. Olay sadece Ä°slam-Hristiyanlık çatışmasına hapsedilemeyecek kadar geniÅŸ. Kiliseler arası çatışmalardan kültür sanat lobilerine ve onlarla baÄŸlantılı iÅŸ adamlarına; konunun ilgilileri uzayıp gidiyor.
Wikipedia’ya karşı Metapedia…
Bir tarafımız kaos çağı bir tarafımız bilgi çağı. Böyle olunca da kaos çağının baÅŸ silahı bilgi oluyor. Bilginin en özet hali ise semboller. Özellikle sembol kelimeler bu savaÅŸta en önemli araç haline geliyor. Bir milleti millet yapan anlamları taşıyan semboller, zip’li dosyalar gibi yüzlerce manayı birleÅŸtirir. Ayasofya kelimesi sadece bizim için deÄŸil Avrupa için de zip’li dosya…Gerek Yeni Zelanda’da bir camide 51 kiÅŸiyi öldüren Tarrant gerekse Danimarka’da 77 kiÅŸiyi öldüren Breivik’in manifestolarında Ayasofya ismi sık olarak geçiyor. Her ikisi de ırkçı Avrupa sağının ideoloÄŸu oldular. Bu kelimenin Avrupa aşırı sağı için ne anlama geldiÄŸini görmek için Wikipedia’ya deÄŸil Metapedia’ya bakmanızı öneririm. Ä°sveçli aşırı aktivistler Wikipedia’ya karşı Metapedia’yı Avrupa’nın liberal önyargılı araÅŸtırmacılarının tekelinden kurtarmak için kurmuÅŸlardı… Tarrant’ın kullandığı silaha yazdığı isimler arasında Osmanlılara karşı savaÅŸmış Lazar Hrebeljanovic gibi birçok sembol isim yer alırken, manifestonun ‘To Turks’ (Türklere) kısmında ise ÅŸöyle yazıyor: “…Avrupa’ya gelirseniz sizi öldüreceÄŸiz. Konstantinopolis’e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiÄŸi gibi tekrar Hristiyan ÅŸehri olacak…” Tarrant’a ilham olan Breivik’in sitesinde de Osmanlı tarihi kısmında Ä°stanbul’un fethi sırasında Ayasofya’ya giren müezzinden, Asurlular soykırımını baÅŸlatan Kürtlerin adlarına kadar yüzlerce konu yer alır.
…
Fetih’ten önce ilk bina360 yılında ahÅŸap çatılı bir bazilika biçiminde yapılmış, 404’te bir ayaklanma sırasında çıkan yangında harap olmuÅŸ, 415’te tekrar açılmıştır. Bu kilise de yanınca Ä°mparator Ä°ustinianos, Anthemios ile Ä°sidoros adındaki iki mimara yeniden yaptırmış, 10.000 iÅŸçiyle 6 yıl içinde tamamlanmış, 27 Aralık 537 günü büyük bir törenle açılmıştır. Ayasofya bazilika biçimine göre yapılmış, buna raÄŸmen, iki mimar bu yapının üstünü büyük bir kubbe ile örtmüÅŸlerdir. Fakat statik açıdan yapının bu ağırlığı karşılayamaz, depremlerde kubbe tekrar tekrar çöker. IV. Haçlı Seferinde iÅŸgalci Latinler tarafından da büyük tahribata maruz kalan mabed 1453’e kadar harap ve bakımsız halde kalır.
Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’nın onarımını yaptırır ve yanına bir de medrese ilave eder. Batı’daki yarım kubbenin yanına ilk minareyi inÅŸa ettirir. Ayasofya’da ilk namazı kıldıktan sonra camiyi kendi hayratının ilk eseri olarak vakfeder. II. Selim zamanında Ayasofya, etrafını saran ve yapıya zarar veren evlerden kurtarılır. Mimar Sinan tarafından takviye payandaları yapılarak yapının çökmesi önlenir. Bu vesileyle bir de minare yapılır. Ayasofya’nın etrafında sultan türbelerinin yapımına bu sırada baÅŸlanır. Ä°lk türbe II. Selim için Mimar Sinan tarafından inÅŸa edilir. III. Murad zamanında da iki minare ile minber, kürsü ve mahfil ilâve edilir. Bergama’da bulunan, Ä°lkçaÄŸ’dan kalma, iki büyük küp getirtilerek caminin içine ÅŸadırvan yapılır. Bu küpler, yekpare mermerden oyulmuÅŸtur. Daha sonra, III. Murad ve III. Mehmed için türbeler inÅŸa edilmiÅŸtir. Bu türbeler Osmanlı devri Türk mimarisinin en güzel eserlerinden sayılır. 1728’de Sultan III. Ahmed ortaya büyük bir top kandil astırır ve yeni bir hünkâr mahfili inÅŸa ettirir. 1739’da Sultan I. Mahmud, duvarları çini kaplı ve dolapları renkli nakışlı güzel bir kütüphane yaptırır. Sıbyan mektebi ve arka tarafta bir aÅŸhane-imaret inÅŸa ettirir. Avluya bir ÅŸadırvan yaptırır. Bu ÅŸadırvanın dünyada baÅŸka bir benzeri yoktur. Sultan Abdülmecid, bir hünkâr mahfili ve muvakkithâne ilave ettirmiÅŸtir. Avluyu çeviren duvarı da yenilemiÅŸtir. Bana göre ise; Ayasofya Türkiyeli Müslüman kimliÄŸinin ortak sembolüdür. KiÅŸilerden bağımsız bu milletin hafızasıdır. Müze özelliÄŸinin korunarak açılması gerekir.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.