Üstten bakan bir bünye: ABD'de toplumsal sınıflar arası gerçek sosyal mesafe
Follow @dusuncemektebi2
Sosyal mesafe aslında üst, orta ve alt toplumsal tabakalar arasındaki, fiziki olarak yakınlığı/uzaklığı değil, sosyo-ekonomik farkı anlatır. Doğru anlamıyla yorumladığımızda ABD'de tabakalar arasındaki mesafe, söylemin aksine çok açılmıştır ve isyanın bir nedeni de budur.
ABD’deki ırkçı polis cinayeti ve sonrasında yaÅŸanan protestolar, Amerikan toplumu ve siyaseti hakkında biraz bilgisi olan hiç kimseyi ÅŸaşırtmamıştır. Hatta kimse dile getirmese bile sanki herkeste böyle bir beklenti oluÅŸmuÅŸtu. Çünkü Covid 19 Salgını baÅŸladığında medyada Amerikalıların silahlanmaya baÅŸladığını gösteren haberlerle karşılaÅŸmıştık. Tabii ki Amerikan toplumu aynadaki yansımasını iyi bildiÄŸinden başına geleceÄŸini sezmekteydi. Daha önce de defalarca gerçekleÅŸen bu vahim olay, bana Batı’nın tarih boyunca gerçekleÅŸtirdiÄŸi ırkçı tavırlarını hatırlattı. Burada Batı medeniyetinden kastım Kıta Avrupası ve onların kaynaklık ettiÄŸi ABD, Kanada ve Avustralya kültürleridir. Kendini medeniyetin, demokrasinin beÅŸiÄŸi, hümanizmin odağı sayan; Fransız Ä°htilali’nden itibaren tekrarladığı özgürlük, eÅŸitlik, kardeÅŸlik sloganlarıyla Ä°nsan Hakları’nın tanımlanıp evrensel beyanname olarak imzalanmasını saÄŸlayan (1948), hukukun üstünlüÄŸünü savunduÄŸunu söyleyen Batı.
Üstten bakan bir bünye
Aslında ince ince iÅŸlenip parlatılan bu zırhın içinde sakladıklarını sandıkları; birçok evrensel ahlaki deÄŸerin yıkılmasından sonra geriye kalan köhnemiÅŸ, çürümüÅŸ, saldırgan, ırkçı, egoist ve diÄŸer medeniyetlere hep üstten bakan bir bünye bulunmaktadır.
Tarih boyunca bütün medeniyetlerde kölelik kurumu görülmektedir. Bu baÄŸlamda belki anakronik bir yargı olacak ama hiçbir medeniyet masum sayılmaz. Ancak Batı medeniyetinin iÅŸlediÄŸi ve hala iÅŸlemeye devam ettiÄŸi insana ve insanlığa karşı iÅŸlenen suçlar hepsini bastırır nitelikte. Batı, Antik Yunan’da Aristoteles’in ‘Politika’ adlı eserinde köleliÄŸi olumlamasıyla önemli bir referans bulup (Abramson, Jeffrey, Minerva’nın BaykuÅŸu: Batı Siyasi DüÅŸünce Tarihi,Dipnot Yayınları, Ankara, 2013 , s. 146) bu kurumu daha rahat uygulamaya devam etmiÅŸtir. Bu uygulama Roma Ä°mparatorluÄŸu’nda da devam etmiÅŸtir. Kendilerini Yunan – Roma geleneÄŸinin Hıristiyanlıkla harmanlanmış mirasçısı kabul eden Batı medeniyeti; coÄŸrafi keÅŸiflerin sonucu olan sömürü sayesinde zenginleÅŸir, YeniçaÄŸ ile birlikte teknik olarak ilerlemesiyle geliÅŸir ve bir güç zehirlenmesine uÄŸrar. Bu saikle kendini merkeze alıp diÄŸer bütün kültürlerden üstün ve önemli görmek anlamına gelen etnosentrik bir tavır takınır.
Derin fay hatları
Batı’nın, tarihin birçok döneminde görülüp devam eden ve günümüze kadar gelen bu etnosentrizminin bir sürü örneÄŸiyle birlikte sonuçlarını görmekteyiz.
Ä°spanyolların Orta ve Güney Amerikan yerlilerine yaptıkları, Ä°ngilizlerin ve devamında ABD’nin Kuzey Amerika’daki Kızılderili’leri katli, geriye kalanları Rezervasyon denilen bölgelere sürüp “soyutlama”sı ibretliktir. Ä°ngilizlerin Hindistan’da Hindulara ve Müslümanlara uyguladığı ayrımcılık, ayrıca Avustralya’daki yerlilerin çocuklarını alıp asimile ederek kültürel devamlılığı kesmesiyle onların kültürlerini unutturması manidardır. Yine Ä°ngilizlerin Güney Afrika Cumhuriyeti’nde uyguladıkları ırkçılığın kurumsallaÅŸmış çarpıcı bir örneÄŸi olan Apartheid Rejimi ile nasıl oranın yerel halkını ezdikleri yeteri kadar bilinmektedir. Fransa’nın gerek Cezayir’deki katliamları gerekse 1994 Ruanda’da gerçekleÅŸen soykırımdaki rolü unutulmuÅŸ deÄŸil. Alman Nazi Rejiminin; II. Dünya Savaşında Yahudilere, Romanlara, zekâ geriliÄŸi ve sakatlığı olanlara, ari ırk yaratmak adına gerçekleÅŸtirdiÄŸi soykırım Holocaust’un acısı geçmiÅŸ deÄŸil.
Ä°ÅŸte bütün bu travmatik olaylar hatıralardayken; Amerikan heterojen nüfus yapısına raÄŸmen, kendilerini ABD’nin kurucuları ve gerçek sahibi sayan bazı WASP( White Anlo-Saxon Protestants)’lar 16. yüzyıldan itibaren Afrika’dan çalıştırmak için bir meta gibi satın aldıkları ve gayrı insani ÅŸartlarda ülkelerine getirdikleri insanlara hala ayrımcılık yapmaktadırlar. Getirilen siyahiler geniÅŸ çiftliklerde iÅŸçi ve varlıklı ailelerde hizmetçi olarak kullanılmış. Amerikan Ä°ç Savaşıyla kölelik kaldırılınca siyahiler bu sefer ikinci sınıf vatandaÅŸ muamelesi görüp ırkçılığa maruz kalıyor. Irkçılık, günümüzde de maalesef yüzeyde görünmese de bazı beyazların toplumsal bilincinin derinliklerinde varlığını sürdürmektedir.
Sosyoloji ve psikolojiye göre ırkçılık olumsuz bir tutumdur. Tutumlarımızı önce aile içinden ve sokakta arkadaÅŸlarımız arasından, sonra ise okulda aldığımız eÄŸitimden bir de medyadan etkilenerek devam eden sosyalleÅŸme süreciyle ediniriz. Tutumlarımızın; biliÅŸsel, duygusal ve davranışsal (olumlu ya da olumsuz) boyutları vardır. Bu ırkçı tutum ve ön yargılar kendini bazen eÄŸitimde, bazen sokakta, iÅŸ hayatında ya da çok defa ABD’de olduÄŸu gibi polis ÅŸiddeti ÅŸeklinde, güvenlik kurumunda çeÅŸitli saldırı ve cinayetlere varan davranışlar olarak göstermektedir. George Floyd’un bir polis tarafından boÄŸazına acımasız ÅŸekilde dakikalarca basılarak öldürülmesi olayı da gösteriyor ki Amerikan toplumundaki; ırkçılık, ayrımcılık ve ön yargıların - geçmiÅŸte Ku Klux Klan(KKK) tarafından örgütlü olarak yapılan- saldırıların oluÅŸturduÄŸu fay hatları sanıldığından derindir.
Gerçek sosyal mesafe
Toplumbilimi bize hiçbir toplumsal olayın tek bir nedene indirgenemeyeceÄŸini anlatmaktadır. Bu vahim cinayet sonucu önce etnik bir reaksiyon olarak baÅŸlayan, günümüzde internet ve sosyal medyanın da yardımıyla duyulur-görülür hale getirdiÄŸi olaylara, öfkeli protesto, isyan ve Amerika’da yaygın olan yaÄŸmaya, kundaklama da eklenmiÅŸtir. Bu olayların nedeninin, daha ilk haftasını doldurmadan sadece siyahi bir Amerikalının gaddarca öldürülmesinden kaynaklanmadığı anlaşıldı. Daha öncekilerden çok büyük ve yaygın olan protestoların siyasi, sosyal ve ekonomik boyutları olduÄŸu aÅŸikârdır. Yılların birikmiÅŸ sorunları ve geçmiÅŸten gelen hınçla; siyahiler, Hispanikler ve gelir durumu en kötü olan toplulukların bu protestolara katılması, kurulu düzenin hâkim tabakasının kapitalist bir güdüyle hareket edip yoksul vatandaşı hatta orta tabakanın gelir kaybını, iÅŸsiz kalmasını umursamayıp sadece kendi gelirini düÅŸünerek hareket etmesi önemli nedenlerdendir. Salgınla birlikte daha görünür hale gelen yoksullaÅŸmış ailelerin gençleri, bendi yıkılmış bir ırmak gibi biriken öfkeyi sokaklara ve Amerikalıların o çok övündükleri gökdelenli caddelere taÅŸtı. Belki tek teselli protestolara katılanların önemli bir kısmının beyazlardan oluÅŸması ve olayların silahlı bir çatışmaya dönüÅŸmemesidir.
Protestolara katılanların arasında mesafenin çok yakın olduÄŸunu kastedip onları eleÅŸtirmek için, salgınla birlikte gündeme gelen sosyolojinin bir kavramı olan ve yanlış anlamda kullanılan sosyal mesafe (social distancing) kalmadığı söylemi gerçeÄŸi yansıtmamaktadır. Ülkemizde de yanlış kullanılan bu kavram aslında; üst, orta ve alt toplumsal tabakalar arasındaki, fiziki olarak yakınlığı/uzaklığı deÄŸil, sosyo-ekonomik farkı anlatır. DoÄŸru anlamıyla yorumladığımızda ABD’de tabakalar arasındaki mesafenin, söylemin aksine çok açıldığı ve isyanın bir nedeninin de bu olduÄŸunu yukarıda da belirtmiÅŸtim.
Trump’ın “ Amerikayı Yeniden Büyük Yapalım” sloganı iÅŸe yaramış görünüyor. Ancak onun kastettiÄŸi ile mevcut gerçekleÅŸen durum farklı olmuÅŸtur. Büyük devletlerin sorunları da büyük olur. Åžu an salgından en çok etkilenen ülke oldu ABD, üstelik diÄŸer ülkelere fark atan ölüm oranlarıyla. Öyle ki definler bile Hart Island isimli adaya, iÅŸ makinalarıyla kazılan toplu mezarlara üst üste konulan tabutlar ÅŸeklinde yapılıyor. Tabii ki bütün dünyadaki ölümlere insan olarak üzülmemek mümkün deÄŸil. Bunun dışında çok kısa sürede milyonlarca iÅŸçinin iÅŸsiz kalmasında da zirveye çıktılar. Bu sorunların sonuçları da onları daha uzun yıllar etkilemeye devam edecektir.
Eritme potası
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Amerikan rüyası, gösterildiÄŸi gibi parlak deÄŸil, üstelik Amerika’nın; dünyanın birçok ülkesinden göçle oraya gelip yerleÅŸen göçmenleri erittiÄŸi anlamına gelen Melting Pot (Eritme Potası) iddiası da çökmüÅŸtür.
Sonuç olarak genelde Batı Dünyasının (özellikle Fransa ve Ä°ngiltere), özelde de ABD’nin kendi kolonyal ve sömürgeci geçmiÅŸleriyle yüzleÅŸmesi sadece edebiyat ve sinemadaki dramatik sahnelerle mümkün olmayacağı anlaşılmıştır. Sanatla birlikte siyasi, toplumsal ve ekonomik alanlarda pozitif ayrımcılık gibi daha kökten deÄŸiÅŸiklikler yaparak bu sorunlar ancak çözülebilir.
Müellif: Günay ÇambaÅŸalı / Felsefe Grubu ÖÄŸretmeni / Kaynak: Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.