Sosyal Medya

Kürsü

Fatma Tuncer: Irkçılık ne kadar bulaşıcıdır-I

Fatma Tuncer / Milli Gazete



Dünyanın en büyük katili, ırkçı ABD zihniyeti nihayet ektiÄŸini biçiyor. Dünyanın jandarmalığına soyunan ve kendi yaÄŸları ile kavrulan halkları katledip kaynaklarına konan bu zihniyet ÅŸu günlerde ayrımcılığa tabi tuttuÄŸu, dışladığı, ötekileÅŸtirdiÄŸi seslerin çığlıklarında boÄŸuluyor. Mesele sadece bir polis memurunun siyahî bir adamı boÄŸarak öldürmesi deÄŸil, mesele ırkçı zihniyetin öteden beri sürdürdüÄŸü hak ihlalleri, ektiÄŸi ÅŸiddet ve nefrettir… George Floyd’un öldürülmesi ise bu noktada bardağı taşıran son dolma oldu. GörüldüÄŸü üzere ÅŸu günlerde ABD sokaklarında dışlanan, horlanan ve ikinci sınıf insan muamelesi gören Asyalı, Avrupalı, Afrikalı insanların sesleri yankılanıyor. Sesleri kısılan insanlar hak arayışı için sokaklara dökülüyor…
 
George Floyd’un katli faÅŸist ırkçı zihniyetinin ilk vukuatı deÄŸil kuÅŸkusuz. Çok deÄŸil altı yıl önce New York’ta Eric Garner adındaki siyahî bir kiÅŸi de aynı ÅŸekilde polis tarafından gözaltına alınırken boÄŸularak hayata veda etmiÅŸti. BoÄŸazına bastırılarak nefessiz bırakılan Gerorge Floyd gibi Garner de boÄŸazını sıkan caniye, “Nefes alamıyorum” diye yalvarmış ancak cani kurbanını boÄŸarak ölümüne neden olmuÅŸtu. Garner cinayeti ötekileÅŸtirilen, ayrımcılığa tabi tutulan ve vicdani duyarlılık taşıyan kiÅŸilerin tepkileri ile gündeme gelmiÅŸ ancak bütün bunlara raÄŸmen ırkçı polis iÅŸin içinden sıyrılıvermiÅŸti. Bu vahim olayın ardından dört yıl geçti ve aynı ÅŸekilde beyaz bir polis memuru, siyahî bir kiÅŸiyi boÄŸarak ölümüne neden oldu. Irkçı zihniyetin maÄŸdurları sokaklara döküldüler ve hak ihlallerine, özgürlüÄŸe ve adalete vurgu yaptılar. Ancak zorbalar maÄŸdurların seslerini duymamak için yine ÅŸiddete baÅŸvurdular. Zira ÅŸiddet cahil, gafil ve zalimin bir nevi iletiÅŸim aracıdır...
 
ABD’nin tarihi, ırkçılık, ÅŸiddet ve nefretin bütün renklerini taşımaktadır. Hatırlayacağınız üzere 1960’lı yıllarda siyahîlere kafelerin birçoÄŸuna girip kahve içmek yasaktı. Fakat bir gün ırkçı faÅŸistlerin hiç beklemediÄŸi bir olay gerçekleÅŸti. North Carolina’nın Greensbora ÅŸehrinde sadece beyazlara servis yapılan bir cafeye dört siyahî öÄŸrenci gelip oturdular. Burada tepki ile karşılanan gençlere kahve servisi yapılmadı ve kafeyi terk etmeleri istendi. Gençler kendilerine servis yapılmamasına raÄŸmen kalkmadılar, kafede oturmaya devam ettiler.
 
1960 tarihinde Franklin McCain, Joseph McNeil, Ezell Blair ve David Richmond adlı dört üniversite öÄŸrencisi siyahîlere yasak uygulayan bir cafede sessizce oturmaya ve “biz bu ayrımlığa karşıyız” mesajı vermeye devam ettiler. Dört siyahî genç, ÅŸiddet içeren hiçbir söylemde bulunmadan sessizce oturdular. Kin ve nefretin kol gezdiÄŸi bir toplumda tepkilerini bu ÅŸekilde ifade eden gençler bedel ödemeyi göze aldılar ve geri adım atmadılar.
 
1960 tarihinde dört gencin bir kafede baÅŸlattıkları direniÅŸ, adalete susayan bir toplumda epey ses getirdi ve ertesi gün 25 öÄŸrenci onlara destek vermek için oturma eylemine katıldılar. Bir sonraki gün çok sayıda öÄŸrenci bu haklı direniÅŸe destek için kafeye geldiler ve haksızlığın karşısındayız mesajı verdiler. Öyle ki, dört öÄŸrencinin baÅŸlattığı direniÅŸ hareketi güney eyaletinin tamamına yayıldı ve binlerce kiÅŸi eyleme destek vermek için harekete geçti. Irkçılığa karşı çıkan beyazlar da bu eyleme katıldılar ve ayrımcılığın yaÅŸandığı kafeleri protesto etmeye baÅŸladılar. O dönem ırkçılık karşıtı eylemlere destek veren birçok kiÅŸi tutuklandı ancak bu durum ayrımcılığa karşı harekete geçen kiÅŸileri hiçbir ÅŸekilde etkilemedi. Vicdan sahibi her kiÅŸi bu haklı direniÅŸe sahip çıktı ve destekledi.
 
Kendilerini özgürlüklerin savunucuları olarak gören ABD zihniyeti bugün olduÄŸu gibi o gün de ötekileÅŸtirdikleri halkları ikinci sınıf insan olarak görüyor ve onları en temel haklarından dahi mahrum bırakıyordu. DüÅŸünün, siyahîlere ticari kuruluÅŸlarda, eÄŸitim alanında, otobüslerde, kafelerde ayrımcılık yapılıyor, adalet talebinde bulunanlar ise ağır ÅŸekilde cezalandırılıyordu. 1960 tarihinde dört öÄŸrencinin siyahîlerin kafelere alınmamasını protesto etmek amacıyla baÅŸlattıkları eylem ise bütün eyaletlere yayıldı ve ezilenlerin hak talepleri yeniden gündeme geldi. Ancak ırkçı zihniyetlerin beslediÄŸi kiÅŸiler bu durumdan rahatsız oldular ve siyahîlerin huzursuzluk çıkardıklarını ileri sürüp yöneticilerin olaya el atmasını istediler. Dönemin ABD BaÅŸkanı, “EÅŸitlik hakkı için mücadele eden herkese sempati duyarım” deyip eylemcilere desteÄŸini açıklayınca faÅŸistler geri adım atmak zorunda kaldılar. BaÅŸkanın bu tavrı ötekileÅŸtirilen kiÅŸilere umut oldu ve direniÅŸ güçlendikçe güçlendi. Ve dört öÄŸrencinin baÅŸlattığı direniÅŸ hareketi sonuç verdi olayların ilk tetiklendiÄŸi kafelerden Woolworth Greensboro ÅŸubesi siyahîlere kapılarını açtı. Direnenlerin bir zaferiydi bu, hak ve adalet söylemiyle sokaklara dökülenlerin emeklerinin sonucuydu, susturulanların, ötekileÅŸtirilenlerin ayak sesleriydi…
 
Adaletin gasp edildiÄŸi toplumlarda insanlar bedel ödemeyi göze alıp tepkilerini ortaya koyabilmelidir. Nitekim dört öÄŸrencinin ötekileÅŸtirmeye, ırkçılığa ve dışlayıcı tavırlara karşı gösterdikleri direnç diÄŸerleri için de bir umut olmuÅŸ ve direniÅŸe onlarca kiÅŸi destek vererek hak taleplerini dile getirmiÅŸlerdi. Bu durum ırkçı zihniyetin kalbine öyle bir korku saldı ki, geri adım atmak zorunda kaldı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.