Mustafa Kutlu: Niyet nerede oluÅŸur?
Follow @dusuncemektebi2
Akıl, vicdan, kalp, nefis, ihtiyaç, ihtiras, arzu, hırs, bilgi, emir, inanç, alışkanlık, âdet, mizaç; daha da sayılabilir. Bakın işin içine ne kadar çok sebep ve kavram karışıyor. Bunlardan biri mi yoksa ikisi mi, hepsi mi? Niyet nerede oluşuyor?
Niyeti oluÅŸturan nedir?
Akıl, vicdan, kalp, nefis, ihtiyaç, ihtiras, arzu, hırs, bilgi, emir, inanç, alışkanlık, âdet, mizaç; daha da sayılabilir.
Bakın iÅŸin içine ne kadar çok sebep ve kavram karışıyor. Bunlardan biri mi yoksa ikisi mi, hepsi mi?
Niyet nerede oluÅŸuyor?
Akılda, duyguda, düÅŸüncede, kalpte, nefiste vesaire. Yine karmaşık bir tablo karşısındayız.
Ä°nsanı anlamak, kendimizi tanımak ne kadar zor. O sebepten düÅŸünürlerden biri: Ä°nsan bu, meçhul diye bir kitap yazmış. Ä°nsanı çözmek zor, insanın kendi kendisini tanıması zor. “Kendini bilen Rabbini bilir” sözü bu yüzden sırlı ve derin.
Lügatte niyet ÅŸöyle tarif edilmiÅŸ: Bir fiili basit bir maksat için yapmayı düÅŸünme ve yapmak için yönelme, bir ÅŸeyi yapmaya karar verme, azmetme, bir ÅŸeyi isteme, kastetme, murat etme.
Ä°nsanoÄŸlunun içinde cereyan eden bu olgu, temel kavramlardan olduÄŸu için, dilimizi zenginleÅŸtirerek meramı anlatmaya zemin hazırlamış. Deyimler, sıfatlar vücut bulmuÅŸ. Bunlardan bazıları: Niyetli: Bir ÅŸeyi yapmaya istekli, kararlı. Oruç ibadetinde bizatihi oruçlu kimseye “niyetli” deriz. Aslında bütün fiiller gibi ibadetlerin de çıkış noktası niyet.
“Niyetsiz” ise “gönülsüz” mânasına geliyor. Demek ki niyette “gönüllü olma”, gerçekten isteme, azmetme, kararlı olma esas alınacaktır.
Gönül ile niyet arasındaki bu rabıta bize niyetin nereden doÄŸduÄŸuna dair bir ipucu vermektedir. Bana göre bu akıldan, düÅŸünceden, bilgiden ziyade “kalp”tir. Bu yüzden “niyeti bozuk” deyimi, “kötü bir fiili iÅŸlemeye yönelen” onu düÅŸünen kimseler için kullanılır. Yani yöneliÅŸ kuvveden fiile çıkmasa da temel deÄŸerler olarak kabul ediliyor.
Buradan Hz. Peygamber’in konu ile ilgili hadisine bakabiliriz.
“Ameller ancak niyetlere göredir. Herkes niyetine göre muamele görür. Hicreti Allah ile Resulü’ne olanın hicreti Allah ve Resulü’nedir. Hicret elde edeceÄŸi bir dünyalık ya da nikâh edeceÄŸi bir kadın için olursa hicreti neye göre yapmışsa onun için olur.”
Dilimizde aynı baÄŸlamda meseleyi daha da açık kılan bir deyim var: Kalbini bozmak. Bir kötü fiil iÅŸlemeye karar veren, haram olan bir ÅŸeye yönelen kiÅŸi; bu fiili iÅŸlemese bile niyeti itibarı ile kalbini bozmuÅŸtur.
Ä°ÅŸin günah-sevap boyutu, hukuk-fıkıh boyutu âlimler tarafından din kitaplarında ince elenip sık dokunarak izah edilmiÅŸ, bir Müslümanın bu konu hakkında takınması gereken tavır, yapması gereken fiil, yürümesi gereken yol belirtilmiÅŸtir.
Peki mesele bu kadar aydınlanmış iken, ben neden burada dışarıdan gazel okumaya çalışıyorum? Herhalde dertleÅŸmek içindir. Nitekim merhum Mehmet Âkif de bir muhtaç kiÅŸiye sadaka vermek için elini kesesine atar, bakar ki kesesinde mühründen gayrı kuruÅŸ kalmamış. O anda içinden bir feryat kopar: “Ya hamiyetsiz olaydım, ya param olsa idi.”
YaÅŸadığımız çaÄŸ (Ahir zaman) bizi bizden koparmak için türlü desiseler ile tıka-basa dolmuÅŸtur. Ferdin ihtiyacı âdeta elinden alınmış, insanlık bir sürüye dönüÅŸmüÅŸtür. Seçimlerimiz, adımlarımız, ihtiyaçlarımız, duygularımız, düÅŸüncelerimiz, zevklerimiz, yaÅŸam tarzımız baÅŸkaları tarafından, sistem tarafından tanzim edilerek bize dayatılmıştır.
Af buyurun insanlıktan çıkıp her birimiz birer robot olduk sanki. Bir robotun niyeti olabilir mi, ameli de bununla rabıtalı sayılsın.
Bu kötümser yorum ile cümlemizin yoldan çıkıp, niyeti bozduÄŸunu söylemek istemiyorum. Åžair bunu asırlar önce demiÅŸ: “DüÅŸman kavi, tâli zebun” diye.
Biz kalbin aynasını saf ve temiz tutmaya bakalım ve Cenab-ı Hakk’a yalvaralım: Ya Rabbi niyetimizi halis eyle ki amelimiz makbul ola. Bizi bize bırakma. Rahmetini esirgeme üzerimizden.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.