Taha Kılınç'ın kaleminden: İsrail'in Batı Şeria'da uyguladığı senaryo
Follow @dusuncemektebi2
Bugünden baktığımızda, İslâm dünyasının parçalanmışlığından istifade eden Haçlı sürülerinin 1099’da Kudüs’ü işgalinin nasıl mümkün olabildiğini net biçimde görebiliyoruz. Hatalar ve yanlışlar tekrarlanınca, tarihin de tekerrür ettiği malumdur. Aynı senaryo, neredeyse bire bir detaylarla, Filistin’de bugün yine gerçekleşmiş bulunuyor.
Merkezi Batı Åžeria’nın Râmallah ÅŸehrinde yer alan Filistin Yönetimi’nin üst düzey isimlerinden Hüseyin el Åžeyh, birkaç gün önce, Amerikan The New York Times gazetesine önemli açıklamalar yaptı. Filistin Yönetimi BaÅŸkanı Mahmud Abbas’ın en yakın çalışma arkadaÅŸlarından biri olan El Åžeyh, aynı zamanda “Ä°srail’le iliÅŸkilerden sorumlu isim” sıfatını da taşıdığından, açıklamaları sembolik önemdeydi. “Biz pragmatik insanlarız, kaos ve gerilim istemiyoruz” diyen El Åžeyh, Ä°srail BaÅŸbakanı Benyamin Netanyahu’nun Batı Åžeria’yı resmen ilhak planını eleÅŸtirerek, “Bu adım, iki devletli çözüm planlarını tamamen ortadan kaldırır” vurgusunda bulunuyordu.
Ä°srail’i ilhak planından vazgeçirmek için bir dizi tedbiri uygulamaya koyduklarını kaydeden Hüseyin El Åžeyh, bu çerçevede, Ä°srail’e çalışmak için giden Filistinlilere izin belgesi vermeyi durdurduklarını kaydetti. Yine, Ä°srail’le istihbarat paylaşımını ve askerî iÅŸbirliÄŸini dondurduklarını belirten El Åžeyh, Ä°srail’den her ay gelen milyonlarca dolarlık finansal desteÄŸi de kabul etmeyeceklerinin altını çizdi. Filistin Yönetimi, tüm bu adımların, Ä°srail’in ilhak kararını bir kez daha gözden geçirmesine yol açmasını umuyor.
Ancak, New York Times’ın konuyla ilgili uzun dosyasında ayrıntılı biçimde incelendiÄŸi gibi, Filistin Yönetimi’nin aldığı tedbirler, ÅŸimdiden kadük kalmış görünüyor:
Râmallah’taki irtibat bürolarından gerekli izni alamayan Filistinliler, Ä°srail’e geçebilmek için, iÅŸgal yönetimine direkt baÅŸvuruda bulunmaya baÅŸlamışlar örneÄŸin. Bu da, ÅŸimdiye kadarki dolaylı kontrolün doÄŸrudan Ä°srail’e havalesiyle sonuçlanmış. Ä°srail’le istihbarat paylaşımı ve askerî iÅŸbirliÄŸi resmen dondurulmasına raÄŸmen, Hüseyin El Åžeyh’in “Batı Åžeria’da kaosa müsaade etmeyiz. Terörizm ve anarÅŸiyle elbette savaÅŸacağız” ifadeleri, Ä°srail’in bölgede kurduÄŸu sistemi bozacak herhangi bir geliÅŸmenin yaÅŸanmayacağını gösteriyor. Özellikle de, El Åžeyh’in röportajda kendisine sorulan “Peki, bir Filistinlinin Ä°sraillilere saldırı düzenleyeceÄŸini öÄŸrendiÄŸinizde ne yapacaksınız?” sorusuna verdiÄŸi ÅŸu cevap dikkat çekici: “EÄŸer saldırgan Batı Åžeria sınırları içindeyse, onu anında tutuklarız. Yok eÄŸer Ä°srail topraklarındaysa, bunu aracılar üzerinden Ä°srailli makamlara bildiririz. Saldırıyı önleyecek bir yolu mutlaka buluruz.” Filistin Yönetimi’nin “ekonomik yardımı reddediyoruz” restinin ise, Gazze’de Hamas’ın daha da güçlenmesi baÅŸta olmak üzere, Abbas iktidarını sarsacak birçok geliÅŸmeye yol açacağı kesin.
Konunun en yetkili ismi Hüseyin El Åžeyh’in açıklamalarının özeti ÅŸu: Ä°srail, Batı Åžeria’nın en az yüzde 30’luk bir bölümünü ilhak ederek topraklarına katmaya hazırlanırken, Filistin Yönetimi’nin elinde bunu durdurabilecek etkili bir koz bulunmuyor.
***
Filistin cephesinde bunlar olurken, ABD’deki Yahudi lobilerinin en güçlüsü American Jewish Committee’nin (AJC) iki gün önce baÅŸlayan yıllık forumunun açılışında sürpriz bir konuÅŸmacı vardı: Merkezi Mekke’de bulunan Râbıtatu’l-Âlemi’l-Ä°slâmî’nin genel sekreteri Dr. Muhammed Îsâ. Antisemitizm ve terörle mücadelede daha aktif destek sözü türünden bildik vaatleri tekrarlayan Dr. Îsâ, geçtiÄŸimiz aylarda Nazilerin eski toplama kampı Auschwitz’i de ziyaret etmiÅŸ, Yahudi dünyasıyla Suudi Arabistan arasındaki temasları gözle görülür biçimde artırmıştı.
1906’da kurulan AJC’nin temel hedefinin “Ä°srail’in çıkarlarını korumak”, 1962’de dönemin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Faysal bin Abdulaziz tarafından kurulan Râbıta’nın hedefinin ise “Ä°slâm ülkeleri arasındaki yardımlaÅŸma ve dayanışmayı pekiÅŸtirmek, ortak problemleri birlikte çözmek” olduÄŸunu hatırladığımızda, Dr. Muhammed Îsâ’nın (ve elbette onu yönlendiren Riyad’daki siyasî iradenin) yürümeyi tercih ettiÄŸi yeni yol, bütün çıplaklığıyla karşımızda belirmiÅŸ oluyor.
(Râbıta’nın, Ä°slâm dünyasının dört bir yanından üst düzey dinî temsilcilerin katıldığı ve sonuç bildirgesinde Türkiye’nin Libya’daki meÅŸru hükümete verdiÄŸi desteÄŸin kınandığı Mekke Zirvesi’ni 1 Åžubat tarihli yazımda konu etmiÅŸtim, o nedenle tekrar ayrıntıya girmiyorum.)
***
Bugünden baktığımızda, Ä°slâm dünyasının parçalanmışlığından istifade eden Haçlı sürülerinin 1099’da Kudüs’ü iÅŸgalinin nasıl mümkün olabildiÄŸini net biçimde görebiliyoruz. Hatalar ve yanlışlar tekrarlanınca, tarihin de tekerrür ettiÄŸi malumdur. Aynı senaryo, neredeyse bire bir detaylarla, Filistin’de bugün yine gerçekleÅŸmiÅŸ bulunuyor. Tarihten hiç ibret almamak ve hangi sonuçlara yol açacağı belli olan geliÅŸmeleri baygın gözlerle izlemekle yetinmek, gerçekten inanılır gibi deÄŸil.
Henüz yorum yapılmamış.