Sosyal Medya

Rasim Özdenören: Veren el-alan el meselesinde sömürgeci ülkeler

Rasim Özdenören / Yenişafak



“Veren el alan elden hayırlıdır.”*
 
Bu hadis-i ÅŸerifin bize düÅŸündürdüklerine geçmeden önce onun çevirisi üzerinde durmakta yarar var. Bu hadis Türkçe’ye hep: “Veren el, alan elden üstündür” diye çevrilmiÅŸtir. Oysa metnin aslında üstünlükten deÄŸil, hayırlı olmaktan söz açılıyor. Kelime “üstünlük” olarak aktarılınca ortaya alan eli dışlayan bir anlayışa yol açılıyor. Oysa “hayır” kelimesi her iki tarafın da izzetini koruyor.
 
Bu hadis-i ÅŸerifin sevgiyi önerdiÄŸini düÅŸünüyorum. Verme eylemini kanaat sahiplerinin baÅŸarabileceÄŸini kabul edersek, “Zenginlik kanaattedir” diyen hadis-i ÅŸerif mealinin de aynı verme yorumuyla örtüÅŸeceÄŸi anlaşılabilir. Bu durum varsıllıkla veya yoksullukla ilgili deÄŸil: Nesne olarak verecek bir ÅŸey bulamayan biri, gülümsemesiyle sadaka verebilir. Herkesin herkese infak edeceÄŸi bir ÅŸeyi bulunur. Gülümseyerek veya yoldaki taşı kaldırarak...
 
Veren elin alan elden hayırlı görülmesi bireysel iliÅŸki düzleminde ortaya çıktığı gibi uluslararası iliÅŸkilerde de geçerlik zemini buluyor.
 
Burada küçük bir noktayı vurgulamadan geçmek olmaz. Hadis-i ÅŸerif asla alan eli küçüksemiyor. Onu aÅŸağılamıyor. Bilakis onu da hayırla anıyor. Ama iki hayırlıdan biri ağır basacaksa o veren el olur, diyor. Alan el de hayırlıdır. Nedeni açık: ötekinin daha hayırlı olmasının yolunu açıyor. Ötekinin daha hayırlı olması kendinin de hayrına yol açar.
 
Hadis-i ÅŸerifin belki doÄŸrudan amaçlamadığı bir sonuç daha akla geliyor: veren el alan eli borçlandırarak onu “medyunu ÅŸükran” haline getiriyor. Bu sonuç bireysel iliÅŸkilerde iÅŸlevsel olduÄŸundan daha fazla belki uluslararası iliÅŸkilerde öne çıkıyor. Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan sonra yoksul ülkeler için Dünya Bankası veya Uluslararası Para Fonu (IMF) adıyla kurulan örgütlere özellikle dikkat çekmek isterim.
 
Bu örgütler marifetiyle yoksul sayılan ülkeler borçlandırılmıştır. Zahiren masum bir borç akdi iliÅŸkisi halinde görünmekle birlikte, borç alan ülke sistemli biçimde borçlu durumda bırakılıyor. Ancak olay bu görünenden ibaret kalmıyor. Borç veren taraf, verdiÄŸi meblağın kendi programı dâhilinde kullanılmasını zorunlu tutuyor. Böylece alınan borç, yatırım hizmetlerine deÄŸil fakat tüketime yönlendiriliyor. Türkiye’ye uzun yıllar birkaç biçimde bu tertibin ceremesi çektirilmiÅŸtir. Bir yandan korkunç miktarlarda faiz ödeme yükü altında kalırken bir yandan da yatırım hizmetlerinden mahrum bırakılmıştır.
 
Burada, veren elin, istismar etmek istediÄŸi takdirde alan eli kendine mecbur ve hükümlü durumda bırakabildiÄŸi görülüyor. Batının sömürgeci ülkelerinin yüzyıllar boyu sömürgelerine ve iliÅŸki kurduÄŸu yoksul ülkelere uyguladığı yöntem bu borçlandırma kumpasına dayanır. Üstelik karşı tarafa hiçbir katkı saÄŸlamadan…
 
Demek ki, alan elin de hayırda kalması için veren elin ahlaken erdemli olması gerekiyor.
 
* Rûdânî, Cem‘u’l-fevâid, c. 2, , Ä°z Y., 2. Baskı, Ä°stanbul, 2012, s. 330.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.