Taha Kılınç: Hazır ol cenge, ister isen sulh u salâh
Follow @dusuncemektebi2
Sahaya inip caydırıcı gücünüzü ortaya koymazsanız, sözünüz dinlenmez. Libya’da kaydedilen ilerlemeden sonra, ayrılıkçı cephenin yelkenleri suya indirmesi ve barıştan söz etmeye başlaması, bunun en açık işaretidir.
Libya’da Türkiye’nin destek verdiÄŸi meÅŸru Millî Mutabakat Hükümeti’nin nasıl bir zihniyetle mücadele ettiÄŸini anlamak için, ülkeden gelen son haberlere bakmak yeterli: Ayrılıkçı General Halîfe Hafter’e baÄŸlı güçlerin terk ettiÄŸi bölgelerde, birbiri ardına toplu mezarlar ortaya çıkıyor. Son olarak Terhûne ve çevresindeki mezarlarda bulunan onlarca cesedin, iÅŸkence edilerek öldürülmüÅŸ sivillere ait olduÄŸu kesinleÅŸti. Bedenlerinde eziyet izleri bulunan kurbanlar, elleri-kolları kelepçelenmiÅŸ halde, elbiseleriyle gömülmüÅŸ.
Rusya, Fransa, BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır tarafından desteklenen Hafter, böyle ceset daÄŸlarının üstüne basa basa ilerlerken, hadiselerin sürpriz geliÅŸimiyle, ÅŸu anda Mısır’dan ayrılamayacak duruma geldi. Sızan bilgilere göre, kendisinin kontrol ettiÄŸi ordunun saf deÄŸiÅŸtirmesini engellemek isteyen Abdulfettah Sisi yönetimi, Hafter’i Kahire’de rehin tutuyor. Bu arada, ortaya atılan “barış planı” türünden taktiklerle zaman kazanılıp, Trablus hükümetinin ilerlemesinin de önü alınmaya çalışılıyor.
***
Halîfe Hafter, 1980’lerin ortasında dönemin Libya lideri Muammer Kaddafi adına komÅŸu ülke Çad’da Fransa destekli hükümeti devirmek için savaşırken esir düÅŸmüÅŸtü. Kaddafi, bunun üzerine Hafter’i sahiplenmemiÅŸ, Çad’daki müdahalenin “kendisine raÄŸmen” gerçekleÅŸtiÄŸini savunarak, iÅŸin içinden sıyrılmıştı. ABD’nin araya girmesiyle esaretten kurtarılan Hafter, önce Zaire’ye (günümüzde Demokratik Kongo Cumhuriyeti), ardından da Kenya’ya ve nihayet ABD’ye nakledilmiÅŸti. Amerika’daki sürgün yıllarında CIA ile kol kola giren Hafter, Kaddafi’ye karşı düzenlenen çok sayıda suikast giriÅŸiminde de baÅŸrol oynamıştı.
Bugün karşımızda duran Libya tablosunda, “Hafter’e yatırım yapanlar” listesi epey deÄŸiÅŸmiÅŸ bulunuyor. ABD, -muhtemelen Hafter’i Rusya’ya fazla yakın bulduÄŸu için- Libya’daki meÅŸru hükümeti desteklerken, Çad’daki savaÅŸ yıllarında Hafter’i sivillere karşı napalm bombası ve hardal gazı kullanmakla suçlayan Fransa, ÅŸimdi isyancı generalin arkasında. Kaddafi’nin iktidarı döneminde sürekli sorunlar yaÅŸadığı Mısır, ÅŸimdi “Kaddafi-2” olarak tanımlayabileceÄŸimiz Hafter’i var gücüyle desteklerken, BAE gibi sürpriz bir terör finansörü de sahnede boy gösteriyor.
Tüm bu hengâmede, merkezi Mısır’ın baÅŸkenti Kahire’de bulunan Arap BirliÄŸi’nden gelen resmî bir açıklama, Hafter cephesinin hadiseleri nasıl deÄŸerlendirdiÄŸiyle ilgili önemli ipuçları içeriyor. BirliÄŸin Genel Sekreter Yardımcısı Husâm Zekî, Trablus’taki merkezî hükümetin, uluslararası arenada resmen tanınan meÅŸru hükümet olduÄŸundan bahisle, Türkiye’nin bu yönetimle yaptığı her türlü anlaÅŸma ve operasyonun da meÅŸruiyetinin altını çizdi. Arap BirliÄŸi olarak duruÅŸlarının, “çatışan tarafların arasını bulmak ve Libya’yı istikrara kavuÅŸturmak” olduÄŸunu da kaydeden Zekî, bu sözleriyle aslında, Arap BirliÄŸi’nin sürece “Hafter’in avukatı” sıfatıyla müdahil olmaya devam edeceÄŸini vurguluyordu.
Libya’da çatışan ve karşı karşıya gelen tarafları düÅŸündüÄŸümüzde, bundan sonrasının daha fazla dikkat ve özen gerektireceÄŸini söyleyebiliriz. Hafter cephesi kolay vazgeçmeyecek, ülkedeki yeni durumu lehlerine çevirmek için her yolu deneyecektir.
***
OrtadoÄŸu (ve Kuzey Afrika) bölgesinin yalnızca petrol vb. doÄŸal kaynakları nedeniyle önemli olduÄŸu ÅŸeklinde sığ bir görüÅŸ var. Bu baÄŸlamda, Türkiye’nin Libya’daki meÅŸru hükümete yönelik desteÄŸinin “petrol için” olduÄŸunu savunanlar mevcut. Oysa Libya, petrolün bulunduÄŸu 1950’li yıllardan önceki bütün dönemlerde de sürekli olarak önemini korumuÅŸ bir coÄŸrafyaydı. Dolayısıyla Türkiye’nin Libya’da Halîfe Hafter’in oldubittisine müsaade etmemek için gösterdiÄŸi çabayı petrolle açıklamak, meseleyi karikatürize etmek olur. Bir ülkenin mahvolmasını engellemek, bir halkın kıyıma uÄŸramasını önlemek, sahada gücünü göstererek bölgede sözü dinlenir bir ülke olma hüviyetini güçlendirmek ve tüm bunları Ä°slâm dünyasının selameti için geçerli bir krediye dönüÅŸtürmek… Libya’daki varlığımızın esası budur.
“Hazır ol cenge, ister isen sulh u salâh” sözünde de veciz biçimde ifade edildiÄŸi gibi, sahaya inip caydırıcı gücünüzü ortaya koymazsanız, sözünüz dinlenmez. Libya’da kaydedilen ilerlemeden sonra, ayrılıkçı cephenin yelkenleri suya indirmesi ve barıştan söz etmeye baÅŸlaması, bunun en açık iÅŸaretidir.
Kazanılanların nasıl korunacağı ve elde edilen güçle nasıl bir düzen kurulacağı ise, diplomasi ve istihbarat sahalarında verilecek baÅŸka mücadelelerin konusudur. Libya dosyası, Türkiye için bu noktada da ciddî bir tatbikat ve tecrübe fırsatı olacaktır.
Henüz yorum yapılmamış.