Rasim Özdenören: Bayram sonrası bir bayram yazısı
Follow @dusuncemektebi2
Rasim Özdenören / Yenişafak
Ramazan Bayramı’nın (Îd-i Fıtr) son gününü iki gün önce yaÅŸadık.
Daha önce benzerini görmediÄŸimiz bir bayram geçirdik.
Bir daha böyle bir bayram yaÅŸar mıyız, bilemem…
Bu cümleyi bir yakınma edasıyla söylemiyorum. Bilakis… Biricik olmasını vurgulamak istiyorum. Sadece sanal ortamda bir iletiÅŸim kurabildiÄŸimiz, kucaklaÅŸmalardan, el öpmelerden uzak bir bayram… Gene kendince muhabbeti çoÄŸaltan bir yeni yaÅŸama biçimi…
Ben, kimi arkadaÅŸlarımın ve genelde çoÄŸu kimsenin yaÅŸadığı marazî yalnızlık duygusuna kapılmadım. Bir daha ele geçirilmez bir deneyim olarak algılamak istedim bu özel günleri…
Ve Müslümanın bayramının hiçbir koÅŸulda onun elinden alınamayacağı gerçeÄŸine bir kez daha tanıklık ettim.
Bu cümle beni yıllar önce bir bayram arifesinde karşılaÅŸtığımız ve ayaküstü sohbet fırsatı yakaladığımız bir dostumla olan muhaveremi aklıma getirdi. Sohbetten ayrılırken arkadaşımın bayramını kutladım. Fakat o, bu kutlamaya karşı çıktı:
- Biz bayram kutlamıyoruz dostum, dedi.
Nedenini sorduÄŸumda:
- Altmış yıldan bu yana (demek yıl 1983 olmalı) emperyalizmin baskısı altında bulunan bir ülkede bayram kutlanmaz, dedi. Bunun üzerine ben de:
- Hiçbir emperyalist baskı Müslümanın bayramını onun elinden alamaz, cevabını verdim.
Bizim bayramımız faÅŸing gibi, eÄŸlence festivalleri gibi, karnaval veya yılbaşı kutlamaları gibi ahalinin vur patlasın çal oynasın tepinmesi olarak kutlanmaz.
Bizim bayramımız dostlukların pekiÅŸtiÄŸi, pekiÅŸtirildiÄŸi, dargınların barıştığı, öteki günlerde görüÅŸme fırsatı bulamayanların birbirlerinin ziyaretini saÄŸlayan huzur ve sürur günleridir… Bu itibarla deÄŸil hastalık ve salgın dönemlerinde, savaÅŸ zamanlarında bile geçerliÄŸini yitirmez.
Yıllar önce yaÅŸadığım bir gurbet Ramazan’ında gayrimüslimlerin arasında Ramazan’ın ve onun bayramının gerçekte bir bakıma som bir yalnızlık temrini olduÄŸunu iliklerime deÄŸin hissetmiÅŸtim. Oruçlunun oruçlu olduÄŸunu bir kendi bilir, bir de Allah… Oruç, sıradan günlerin rutinini paramparça ediyor. Ancak bu olaÄŸanüstü hal en çok gurbette somutlaşıyordu. Aynı ÅŸekilde bayram da sair günlerin rutinini berhava ediyor. Anlamıştım ki Ramazan ve onun bayramı insanın bu dünyada yaÅŸayabileceÄŸi müstesna yalnızlık anlarını görünür kılıyor. Mutlak yalnızlık hali ise, ölüm… Ramazan günlerinde itikâfa çekilmenin salık verilmesinin özel anlamı böylece daha bir ortaya çıkıyor… Ancak bütün bu deneyimler kiÅŸinin tekil olarak yaÅŸayabileceÄŸi haller... Kopyası yok. Paylaşımı yok. Bir başınasın. Kendi benini yalnızca Allah’ın bildiÄŸinin bilincindesin.
Ve bu istisnai anlarda, o, kendini bir başına duyumsadığın nadir anlarda, asırlar önce senin gibi oruç tutmuÅŸ olan Hz. Ä°brahim’le, Hz. Musa ile, Son Peygamber (sav) ve onun ashabı ve bilhassa Hz. Ebubekir ile Hz. Ebu Zer Gıffari ile aynı deneyimi paylaÅŸtığını bilmek ne ürperti verici bir saadetti!
O bir anlık yaÅŸantı bütün bir ömür boyu yaÅŸanan mutlulukların toplamından daha fazlasına denk geliyordu. Yazık ki gündelik rutinin içinde bu istisnai haller layıkıyla duyumsanamıyor…
Öyle de olsa, her türlü koÅŸulda Müslümanın bayramının yaÅŸattığı mehabet, yalnızlık ve meserret duygusunun istisnai yüzü sürüp gidiyor. Hayat yolculuÄŸu ile birlikte sürüp gidecek…
Henüz yorum yapılmamış.