Akif Emre: Ramazanın ardından simitçinin dönüşü
Follow @dusuncemektebi2
Ramazanın başlangıcında merhum Akif Emre'nin Yeni Şafak'ta yayınlanan "Paradigmaya kafa tutan simitçi" yazısını hatırlatmıştık. Ramazanın ardından simitçinin dönüşünü anlattığı yazısını da alıntılıyoruz.
Ramazan geçti. Uzun bayram tatilinden sonraki ilk pazartesi iÅŸyerine gelirken kafamda tek soru iÅŸareti vardı: Simitçi dönmüÅŸ müydü? Yoksa yazdıklarım muhayyel bir zamanda muhayyel bir simitçinin paradigmaya kafa tutmasının öyküsü müydü? Belki de öyleydi. Hakkında yazılanlardan habersiz hatta bayram sonrası “o simitçiden simit almak” isteyen okuyucuların merakından habersiz her zamanki köÅŸesine gelecek miydi? Yoksa tesadüfen Ramazan başından itibaren iÅŸ deÄŸiÅŸtiren, baÅŸka yere taşınan biriydi de bunca anlamı biz mi yüklemiÅŸtik?
Caddeden karşıya geçtiÄŸimde görüÅŸ mesafesine girdiÄŸi anda kırmızı simit tezgahını gördüm ilkin. DoÄŸrusu rahat bir nefes aldım. Ramazan''da bilerek isteyerek satış yapmamıştı. Bu kez ayakta, sırtını tezgaha dönmüÅŸ olarak sürekli müÅŸterilerini karşılayan iÅŸyeri sahibi gibi duruyordu. Yüzündeki mahcup gülümseme eksilmeden…
Selam verdim hiçbir ÅŸey olmamış gibi. Simitlerden birini seçerken “yoktun epeydir” diye bir ÅŸeyler mırıldandım belli belirsiz. “Ramazan''da tatil yapayım dedim, gelmedim” dedi. Bu kadardı. “Hayırlısı olsun, Ramazan''ın bereketiyle…” diyebildim paradigmatik analizlere girmeden, sistem eleÅŸtirilerine dalmadan. Ramazan''dan ve bereketten bahseden bir alışveriÅŸin üstüne yapılacak her tür çözümleme gayet yavan kalacaktı, belli. Bu tür açıklamaların farkında olmasa da hissettiÄŸi de belliydi.
Ä°tinayla kağıda sarıp poÅŸete yerleÅŸtirdiÄŸi tek simiti elime verip uzaklaşırken duyduÄŸum sesle arkaya dönüp baktım. “Vay Ahmet bey… HoÅŸ gelmiÅŸin..” Takım elbiseli kravatlı uzunca boylu biri simitçiyle kucaklaşıyordu.. MeÄŸer yokluÄŸunu fark eden sadece ben deÄŸilmiÅŸim. Ve üstelik ismini bilmeyen sadece benmiÅŸim galiba.
O yine köÅŸesinde tezgahın başında bekleyecek. Her sabah taze simit bekleyenler ya geçerken alacak ya da sürekli müÅŸterilerinin bürolarına kadar çıkıp tek tek simitlerini bırakarak tezgahının başına dönecek. Borsa inse de düÅŸse de, döviz bir anda yukarı doÄŸru fırlasa da onun hayatında fazla bir ÅŸey deÄŸiÅŸmeyecek. O her gün simitlerini satmaya devam edecek.
Belki tek başına, orada o köÅŸede, deÄŸeri hiç eksilmeyen bir servetin sahibi olarak hep zengin kalacak.: Kanaat, bereket, tevazu…
700 milyar dolarlık bankalara belki hiçbir zaman sahip olmayacak hatta servetin bu denli tekelleÅŸmesine karşı çıkacak bir dünyanın, hayat tarzının, varoluÅŸsal kavrayışın sahip olduÄŸu deÄŸer hep zengin kalacak. “Bir hırka bir lokma” edilgenliÄŸine düÅŸmeden, küresel tekelciliÄŸe savrulmadan bereket ve kanaate sarılıp, yardım ve adaleti besleyerek
''Simitçinin dönüÅŸü''nün borsanın çöküÅŸ gününe denk gelmesi tesadüf mü dersiniz?
Henüz yorum yapılmamış.