Eski bayramlardan, şimdiki sosyal medya kutlamalı bayramlara
Follow @dusuncemektebi2
Yavuz Bahadıroğlu / Yeni Akit
Korona her gün yüzlerce kardeÅŸimizi kurban alıyor…
Bir yandan da ÅŸehit haberleri gelmeye devam ediyor…
Ä°çimiz buruk, yüreÄŸimiz sızım sızım, yine de bayramı hissedebiliyoruz.
Biraz buruk, biraz yorgun, ama aynı zamanda dolu dolu umut içindeyiz. Terör savaşını da Korona ile savaşı da biz kazanacağız!
Umudumuzun kaynağı, tüm olumsuz propagandalara raÄŸmen sapasaÄŸlam ayakta kalabilen “kardeÅŸlik” duygumuzdur.
Yürek faylarımızın henüz kırılmadığını 15 Temmuz’da yakinen görmüÅŸtük: Ramazanlarda ve bayramlarda paylaÅŸma geleneÄŸimizi zirveye taşıyarak bunu defalarca idrak ediyoruz.
GerektiÄŸinde “yekvücut” olabiliyoruz hâlâ…
“KardeÅŸlik” zemininde bütünleÅŸebiliyoruz…
“Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” duygusunu dolu dolu yaÅŸayabiliyoruz.
Hem en büyük teselli, hem de geleceÄŸe umutla bakmamızı saÄŸlayan bir büyük “tecelli”dir bu! Bu duyguda yeÅŸereceÄŸiz ve sonsuzluÄŸa kadar birlikte yaÅŸayacağız.
Åžehit haberleri ve Korona dolayısıyla acıyan yüreÄŸimize bayramı bastırdık. Bayram ÅŸifadır, bunu yaÅŸayarak anlıyoruz.
Bayramımı tebrik eden herkesin bayramı mübarek olsun.
Biliyorsunuz eskiden (çok da “eskiden” deÄŸil aslında) bayram ziyaretlerine giderdik…
Akrabaları, yaÅŸlıları, hastaları bir bir dolaşır, el öper, el öptürür, tokalaşır, kucaklaşırdık…
Maksat yüz yüze, göz göze gelip iki söz arasında sevgilerimizi tazelemekti. Sevgilerimiz tazelendikçe tazelenirdik.
Tanzimat’la (1839) birlikte aramıza “tebrik kartı” girdi…
Önceleri el yazımızla doldururduk tebrik kartlarını; doldurur da mektuba dönüÅŸtürür, bu arada “kiÅŸiye özel” birkaç kelime eklerdik…
Cumhuriyetten sonra “baskılı tebrik” kartları çıktı. BaÅŸkasının ticari amaçla yazdığı “ÅŸablon”larla birbirimizi tebrike baÅŸladık. BaÅŸkasının “ÅŸablon”ları, hepimizin duygularına elbette tercüman olamazdı, ne var ki, her ÅŸeye vakit bulanlar iki satır yazacak vakti bulamaz olmuÅŸtu: Kısa, kuru bir cümle ile geçiÅŸtirdik bayramları: “Bayramınız kutlu olsun” dedik, kutlarmış gibi yaptık.
Bu yol, Batı’ya çıkan diÄŸer yollar gibi, Tanzimat’la birlikte açıldı, mektup ve telgrafla bayram tebriki usulü o tarihte baÅŸladı ya, bir ara öyle bir yayılma yayıldı ki, memurlar neredeyse bitiÅŸiklerindeki odada oturan arkadaÅŸlarına tebrik kartı göndermeye baÅŸladılar…
Güya böylesi daha “klas” oluyordu, daha “asrî” yani “çaÄŸdaÅŸ”!
Can sıkıcı bir durum… Ne var ki iÅŸ o noktada da kalmadı: Bu kez cep telefonu girdi devreye. Kısa yazma mecburiyeti tebrik cümlelerini iki kelimeye düÅŸürdü: “Ä°yi bayramlar” dedik, çıktık iÅŸin içinden.
Hatta fazla uÄŸraÅŸmamak için herkese aynı mesajı çektik. Oysa herkes farklı ÅŸartlar, farklı bayramlar yaşıyordu. Umursamadık bile: Duygusuz iki kelime ile koca bayramı hallettik!
Ardından “sosyal medya” girdi devreye ve tüm devrelerimizi bozdu! Bayram tebrikleri daha da yavanlaÅŸtı. Bin kiÅŸiye bir düÄŸmeyle gönderilen aynı cümle, insanları “özel” olmaktan çıkarıp “genel”leÅŸtirdi…
Bayram tebriklerimiz duygudan, sevgiden, düÅŸünceden, sıcaklıktan koptu.
Tabii biz de kendimizden ve sevdiklerimizden koptuk.
Henüz yorum yapılmamış.