Abdurrahman Dilipak: Dil aramızda yara açmasın
Follow @dusuncemektebi2
Ağzımızdan çıkan söze hepimiz daha çok dikkat etsek. Dil lisandır, Dil kalptir... Dil kavga edelim diye değil, bilişelim diye yaratıldı. Güzel söz ve hikmetle, tearüf edelim diye...
“Toplumsal kargaÅŸalar“ üzerine yazdığı makale ile adından çok söz ettiren, Ä°ngiliz düÅŸünür Bacon’un ilginç bir tesbiti var: “Machiavelli de, pek yerinde bir görüÅŸle, “toplumun babası” olmaları gereken hükümdarların bir partiye baÄŸlanıp yan tutmaları durumunda, devletin, bir yanına çok ağırlık yüklendiÄŸi için dengesizlikten batan bir gemiye dönüÅŸeceÄŸini söyler. Tıpkı Fransa Kralı 3. Henri'nin önce Protestanları yok etmek için kurulan birliÄŸe girmesi, hemen sonra da aynı birliÄŸin krala karşı dönmesi gibi.” Partili baÅŸkanlık rejimini tartışırken bu konu yeterince konuÅŸulmadı. “Amerika’da var, bizde neden olmasın” gibi bir havaya girildi.
Aslında bana göre Partili olabilir. Ama “Partici” olmamalı, daha doÄŸrusu “Partizanca” davranmamalı. O zaman Bacon’un dikkat çektiÄŸi Machiavelli’ye gönderme yaparak verdiÄŸi örnek çok önemli. “Partili olabilir” düÅŸüncemin arkasında yatan sebep ÅŸu: Herkesin bir dini, mezhebi, ideolojisi, siyasi görüÅŸü var. Bunlar elbise, rozet, ÅŸapka, ayakkabı deÄŸil ki, çıkartıp bir yere koyasın. “Tarafsız”lık her zaman bir aldatmacadır, illüzyondur. Öyle bir ÅŸey yok, olamaz. “Tarafsız”mış gibi bir görüntüdür o fotoÄŸrafta topluma sunulan. Hayır, adil” olsun, “Namuslu” olsun, “Dürüst” olsun, “Hakikatten, haklıdan yana taraf” olsun. Bu anlamda “El emin” olsun! Yoksa “gayedeki hikmet” kaybolur.
Aslında sadece “BaÅŸkanlık” rejimi açısından deÄŸil, herhangi temsili bir görevde, daha geniÅŸ anlamda hayatın her alanında “…CI” olmaktan kaçınmak gerek. Ben bu anlamda “Müslümancı” bile deÄŸilim. Ben sadece “Müslümanım” elhamdülillah!
“Akıllı” olmak güzel, ama “akılcı” olmak sorun. “Kadın” ya da “erkek” olmak sorun deÄŸil, “Kadıncı” ya da “erkekçi” olmak sorun. “Türk” yada “Kürt” olmak sorunda deÄŸil, “Türkçü” ya da “Kürtçü” olmak sorun! Bu farklılıkları yok etmeye kalkmak da bir cinayettir. Farklı olabiliriz. Bunda bir sorun yok. Farklılıklarımıza raÄŸmen barış içinde bir arada yaÅŸamamız da mümkün.
Bakın kulaÄŸa hoÅŸ gelen, içi boÅŸ bir kavram olan “eÅŸitlik” de tam bir yalan. “EÅŸitlikçilik” de ahlaki deÄŸil. Her insan parmak uçları gibi farklıdır. Biri bir konuda geri, bir konuda çok daha ileri olabilir. Her zaman her toplumda, ahmaklar, cahiller, hainler de olur, akıllı, dürüst, kahramanlar da. Biz eÅŸit deÄŸiliz, olamayız. Önemli olan adil, merhametli, ÅŸefkatli olmaktır.
“HoÅŸgörü” de bir baÅŸka aldatmaca konusu. Her insanın hoÅŸ göreceÄŸi ve göremeyeceÄŸi ÅŸeyler vardır. Bir arada yaÅŸayacaksak, hoÅŸ görmediÄŸimiz bir ÅŸeye karşı da, elbette 5 temel ilke çerçevesinde tahammül gösterebilecek miyiz? Önemli olan bu. HoÅŸ görmeyecekseniz bile, tahammül sınırlarını aÅŸan bir durum söz konusu ile, hakeme ya da yargıya gidecek misiniz yoksa kaba güç mü kullanacaksınız.
Bizde birileri bir anda öyle “ılımlı” hale geldi ki, “Ailenin çocuklarının yönelimleri üzerinde yönlendirici deÄŸil nötr olmaları gerektiÄŸini” söylemeye baÅŸladılar. Bunu söyleyenleri ayakta alkışladılar. Hani din nasihat idi, aileleri çocuklarını Ä°slam ahlakına, edebine göre yetiÅŸtirecekti. Ä°stanbul sözleÅŸmesi’nin hükümleri birilerinin kafasında Ayet ve hadislerin önüne geçti sanki.
Nikah memuru, evleneceklere soruyor, “hiçbir etki altında kalmadan falanı eÅŸ olarak kabul ediyor musun”. Durun bakalım kardeÅŸim, “etki” deÄŸil, “baskı”! Åžafii'de evlenecek tarafların nikah akdine geçmeden iki tarafın anne-babalarının rızasını almak gerekir. Bir de evlenecek gençler ya da aileler elbette birbirlerinden etkilendiler ve etkilediler. Aileler öÄŸüt verdiler. Onlar da öÄŸüt aldılar. Ama nikah memuru soruyor. Daha evliliÄŸe ilk adımda yalan ikrar üzerine nikah kıyılıyor. Hani “Allah’ın emri, peygamberin gavli” ne oldu. Onların “etkisi” ne olacak!
“Öfke baldan tatlıdır” derler. Öfke öfkeyi çağırır, öfke siyasetin dili olmamalı. Hem topluma kötü örnek olur, hem maslahata aykırıdır. UzlaÅŸma zeminini yok eder. Halbuki uzlaşı siyasetin olmazsa olmazıdır. Çünkü tek tip bir toplum yoktur ve olamaz!
Åžu devlet - millet kaynaÅŸması gibi anlamsız fantezilerden de vazgeçmek gerek. Yönetim=Devlet deÄŸil. Yönetim, millete vekaleten devleti yönetir. Ama o devlet deÄŸildir. Devlet, Halk, ülke ve bir birlikte yaÅŸama iradesini ifade eden, onun inanç, tarih, gelenek, onu o yapan, onu baÅŸkalarından ayıran, alamet-i farikası olan bir hukuk düzeninden oluÅŸur. Bayrak da onun remzidir. Bunlardan biri diÄŸeri ile birlikte deÄŸilse orada devlet yoktur. Bir yapı varsa o da MeÅŸru deÄŸildir. Birlikte var olan bir ÅŸeyin kaynaÅŸmasından söz etmek de mümkün deÄŸildir. Burada devlet kendini milletten ayrıştırırsa orada sorun vardır. Burada ülke, üzerine bastığınız toprak, millet insan; inanç, dil, tarih, gelenek onun ruhu, kimliÄŸi ve kiÅŸiliÄŸini, elbisesi yönetimi ifade eder.
Anlayacağımız “bir ah çeksem, karşıki daÄŸlar yıkılır” AÄŸzımızdan çıkan söze hepimiz daha çok dikkat etsek. Dil lisandır, Dil kalptir, dil, tad alan organımızdır. EÄŸer dilimizi doÄŸru kullanmazsak o “dil yaresi”ne sebeb olabilir. KonuÅŸarak tearüf edecek/biliÅŸeceÄŸiz. Dil kavga edelim diye deÄŸil, biliÅŸelim diye yaratıldı. Güzel söz ve hikmetle, tearüf edelim diye selam ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.