Sosyal Medya

Kitaplar arasında: Modern bilgiye sinmiş olan tahakküm

Wael B. Hallaq'ın Şarkiyatçılığı Yeniden Düşünmek, isimli kitabı, özgül bir örneği Şarkiyatçılık olan ve modern bilginin hemen her zerresine sinmiş bir tahakkümün epistemik egemenliğini sorgulamayı kendine hedef ediniyor.



Edward Said’in özellikle Michel Foucault’nun söylem düzenleri ve bilgi/iktidar kavramlaÅŸtırmalarına yaslanarak 1978 yılında kaleme aldığı Åžarkiyatçılık adlı eser, Åžark hakkındaki akademik disiplinler demeti olan ve Garb’ın Åžark’la ilgili bütün bilgilerini üreten Åžarkiyatçılık’ın emperyalizmle iliÅŸkisini ortaya çıkarıp soruÅŸturan bir kitap olarak alanda önemlice tartışmaların doÄŸmasına sebebiyet vermiÅŸti. Gerek postkolonyalizm ile gerekse ÅŸarkiyatçılıkla ilgili çalışmaların hemen hepsinin kaynakçasında muhakkak yer alan bu kitabın doÄŸurduÄŸu tartışma birçok ÅŸarkiyatçının da Batı’nın emperyal vizyonundaki suç ortakları olarak anılmasını kolaylaÅŸtırmıştı. Bazıları Edward Said’in eserinin tarihsel yetersizliklerini, bazıları ele aldığı alandaki tüm çalışmaları zemmetmesini (Marshall Hodgson, Claude Cohen gibi bazı ÅŸarkiyatçıların Said’in suçlamasını hak etmediÄŸi pekâlâ düÅŸünülebilir), bazıları da eserin teorik yetersizliklerini konu ederek Said’in çalışmasını eleÅŸtirmiÅŸti.

Psiko-epistemik düzensizlik

Bütün bu eleÅŸtirilere karşın Said’in kitabının özellikle 19. yüzyıl Åžarkiyatçılığı’nın emperyalizmle suç ortaklığı konusundaki temel tezi, onun yapılandırılmış, kendi kendisine atıfta bulunan ve kendi kendisini kapatmış bir bilgi bünyesine eÄŸilimli olduÄŸu öncülü temelinde Åžark diye adlandırılabilecek bir araÅŸtırma nesnesi icat ettiÄŸine dayanır. Said, Åžarkiyatçılığın Ä°slam’ı indirgemeci, özcü ve dolayısıyla yanlış temsil ettiÄŸi düÅŸüncesindedir. Åžarkiyatçılığın Ä°slam’ı bu yanlış temsil etme temayülü Garp/Åžark kavramsal ikilisini inÅŸasının da temelidir esasen.
 
Türkçe’ye “Modern Bilginin EleÅŸtirisi” altbaÅŸlığıyla çevrilen kitabı Åžarkiyatçılığı Yeniden DüÅŸünmek adlı kitabında Wael B. Hallaq, Said’in Åžarkiyatçılık adlı eserinden yola çıkarak, yeri geldiÄŸinde bu eseri de eleÅŸtirmeyi ihmal etmeyerek “modern benliÄŸin kendini inÅŸa” sürecine odaklanıyor. ModernliÄŸin hemen her önemli unsurunun ÅŸu ya da bu ÅŸekilde Åžarkiyatçılık sorununun ortaya çıkardığı meselelerle ilgili olduÄŸunu kaydeden Hallaq, Edward Said’in aksine, Åžarkiyatçılığın modern bilgi formlarını köklerine kadar saran psiko-epistemik bir düzensizliÄŸin sebebi ya da baÅŸ sanığı olarak görmektense, bir semptomu olarak okumayı öneriyor. Hallaq’a göre, “Hem basit Åžarkiyatçılık terimi hem de karmaşık Åžarkiyatçılık kavramı, ciddi bir biçimde yanlış anlaşılmıştır; bu iki ifade, kısmen Said’in yazıları nedeniyle, ideolojik semantiÄŸin alanında yaygın bir biçimde faal olan kaba siyasal sloganlar ve parolalar haline getirilmiÅŸtir. Bir bilim adamını “Åžarkiyatçı” diye etiketlemek, bir suçlama tarzı, olumsuz bir unvan halini alırken, “tarihçi”, “mühendis”, “ekonomist” ya da hatta “antropolog” unvanları, hâkim olarak ama yanlış bir biçimde, nötr kabul edilir.” Oysa Hallaq’a kalırsa, “Åžarkiyatçılığın gerçek bir siyasal eleÅŸtirisi, doÄŸaya, liberalizme, sekülerizme, seküler hümanizme, antroposentrizme, modern devlete ve modernliÄŸin kendi projesi için merkezi olarak geliÅŸtirdiÄŸi birçok ÅŸeye dair hususi bir kavrayışa yol açan temellerle baÅŸlamalıdır.” Said’in Åžarkiyatçılık eleÅŸtirisi “gerçek” olmaktan çok “itibari” bir siyasallığı gözetir: Bu eleÅŸtiri elbette ilkel bir ÅŸekilde olmasa da siyasal toprakları iÅŸler lakin, eleÅŸtirel anlatısının öznesini, modern özneyi varsayar ve ona hiç dokunmaz. Bu bir yerde Said’in liberal hümanist tutumundan da kaynaklanır.
 
Åžarkiyatçılığı Yeniden DüÅŸünmek, Wael B. Hallaq, çev. Ahmet Demirhan Ketebe
 
Wilson’ın ilkesi ve sömürge milliyetçiliÄŸi
 
Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte uluslararası siyasal sahnede Amerika BirleÅŸik Devletler BaÅŸkanı Woodrow Wilson, daha sonra sürekli kendisiyle anılacak 14 Ä°lke’yi ortaya attı. Bu ilkelerden en meÅŸhuru elbette “kendi kaderini tayin hakkı” oldu. Bu dikkat çekici ilke özellikle imparatorluklarda yaÅŸayan birçok halkın da raÄŸbet gösterdiÄŸi bir ilke olarak anıldı. Kitabında Wilsoncu bu ilkenin sömürge halkları için nasıl bir umut ışığına dönüÅŸüp sonrasında sömürgecilerin sözümona “medeniyet kriteri”ne çarparak nasıl hayal kırıklığına uÄŸradıklarını ve mücadelelerini sokaÄŸa nasıl taşıdıklarını anlatan Erez Manela ‘Büyük Güçler’in çıkarlarıyla, ilkeleri arasındaki çatışmanın hazin öyküsüne ışık tutuyor.
 
Kendi Kaderini Tayin Hakkı ve Sömürge Karşıtı MilliyetçiliÄŸin Kökenleri, Erez Manela, Ä°letiÅŸim, 2020
 
Kurucu babalardan sosyoloji dersleri
 
Modern zamanlarda ortaya çıkan beÅŸerî bilimlerin prenslerinden biri de elbette sosyolojidir. Sosyolojinin tanımı, geliÅŸimi ve “kurucu babalar”ın temel yaklaşımları, sosyolojik düÅŸüncenin ortaya çıkışından bu yana geçen sürede ürettiklerinden bugüne nelerin kaldığıyla ilgili bazı temel soruları ele alan Philippe Riutort, Durkheim’dan Bourdieu’ye kadar uzanan bir süreç içinde sosyolojik yöntem, sosyolojik gelenekler, metodolojik bireycilik, holizm, kültür, toplumsal kontrol, toplumsal tabakalaÅŸma, siyasal iktidar ve kamuoyu gibi baÅŸlıkları ana temalar olarak iÅŸliyor. Sosyolojik gelenekte üretilmiÅŸ bazı temel metinleri de yorumlayan Riutort, sosyoloji alanında çalışanların baÅŸvurabileceÄŸi bir eser ortaya çıkarıyor.
 
Sosyolojiye GiriÅŸ Dersleri, Philippe Riutort, çev. ErtuÄŸrul Cenk Gürcan, DoÄŸu-Batı, 2019
 
Derleyen: Murat Güzel / Açık GörüÅŸ Kitaplığı / Açık GörüÅŸ Kitaplığı

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.