Truman Doktrini ve ABD yardımları: Küçük Amerika olabilmek için feda edilen büyük Türkiye
Follow @dusuncemektebi2
ABD’nin Türkiye’yi SSCB karşısında korumak adına yaptığı askeri ve ekonomik yardımlar Türk halkının izzet-i nefsini fazlasıyla incitmişti. Türk ekonomisi bağımsızlığını kaybettikten sonra siyasi istikrar da uzun bir süre sağlanamamıştı
1946 Ä°stanbul’unun nisan ayı, baharın tüm güzelliklerini içinde taşıyordu; fakat Ä°stanbulluların gözlerinin içini güldüren asıl haber okyanus ötesinden gelmiÅŸti.
Hayatını kaybeden Washington Büyükelçimiz Münir Ertegün’ün naaşı ABD donanmasının medar-ı iftiharı olan “Missouri Zırhlısı” ile Ä°stanbul’a getiriliyordu.
Ä°stanbul bir ÅŸenlik yerine dönmüÅŸtü, artık ‘Rus tehdidi’ karşısında Türkiye yalnız deÄŸildi.
Zaten bizi; bütün dünyaya özgürlük, refah ve güven telkin eden ABD’den baÅŸka koruyacak baÅŸka bir güç de yoktu.
Geminin yanaÅŸacağı limanda tüm hazırlıklar yapıldı, bayraklar donatıldı ve afiÅŸler asıldı;
Hoş Geldiniz Dostlarımız/ Welcome our Frends
Sizlerle BuluÅŸtuÄŸumuz Ä°çin Çok Memnunuz/We are very glad to meet you
Missouri Zırhlısı, Ä°stanbul limanına demirlediÄŸinde Türkiye de politik rotasını belirlemiÅŸ oldu.
Bu yeni istikamette; Türkiye Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal’in gösterdiÄŸi hedeften gidilecek, aydınlık ve medeniyet yolu yine Batıdan geçecekti; ama bir farkla artık Türkiye bağımsız olmayacaktı.
Amerikan hayranlığının ulaÅŸabileceÄŸi korkunç boyutları henüz Missouri Zırhlısı yanaÅŸtığı anda yaÅŸananlar ortaya koymuÅŸtu; Türkiye, ‘Küçük Amerika’ olabilmek adına her ÅŸeyinden vazgeçmeye hazırlanıyordu.
Türk edebiyatının önemli romancılarından Fakir Baykurt, “Amerikan Sargısı” isimli eserinde Ä°stanbul limanında yaÅŸanan ve Türk insanını küçük düÅŸüren karşılama törenini ÅŸöyle hicvedecekti;
Bizimkilere kızıyorum yani!
Misuri diye bir zırhlı geldi o zaman. Alayın ÅŸoförüyüm. Denizde, karada birliklerle karşıladık Amerikan bahriyelilerini. Vali, nutuk söyledi. Çiçekler, çelenkler. Her yere bayraklar asıldı. Bilmem kaç pare top attılar. Bir hafta süreyle bizim halk kuyruÄŸa girdi ki, 25 kuruÅŸ verip zırhlıyı görsün! Halk 25 kuruÅŸa zırhlı görürken, idareciler Abanoz'u yeniden badana ettirip boyattılar. Hem de sermaye kızları muayeneden geçirtip, kapıları yerlilere kapattılar ki, yalnız Amerikan bahriyelileri girebilir. Ben böyle iÅŸlere çok bozulurum efendim! Sevmem yalakalığı!
Peki, suç kimin?
Amerika'nın bir büyük gemisi gelmiÅŸ; gelir. Niye vali çıkıp nutuk çekiyor? Niye çiçek, çelenk alıp, 25 kuruÅŸ verip kuyruk oluyorsun? Niye boya, badana, Abanoz'u kapatıyorsun? Öyle deÄŸil mi ama?
Missouri Zırhlısı için basılan pul
Türk halkının ABD’lilere olan coÅŸkusu okyanusun öte tarafında da karşılıksız kalmayacaktı.
Yalnızca bir yıl sonra, yani tarihte bugün, 22 Mayıs 1947 senesinde ABD BaÅŸkanı Harry Truman Türkiye’yi de kapsayan geniÅŸ bir askeri yardım kampanyası metnini “Yunanistan ve Türkiye’ye Yardım Kanunu” basının huzurunda imzaladı.
Bu yardımı ABD’nin ünlü DışiÅŸleri Bakanı Marshall organize edecekti. Bu imzadan sonra bir daha hiçbir ÅŸey eskisi gibi olmayacaktı.
Tüm Türkiye’nin gözleri ABD Kongresinde
BaÅŸkan Truman, ABD Kongresinden Türkiye ve Yunanistan’a yapılmak üzere 400 milyon dolar talep ettiÄŸinde tüm Türkiye’de hayat kısa süreliÄŸine de olsa durdu.
Truman ve kongre
Tüm gözler ABD'li politikacıların vereceÄŸi karara çevrilmiÅŸti. Özellikle ABD BaÅŸkanı’nın kongrede yaptığı konuÅŸma yürekleri okÅŸamış ve tüm gazetelerin manÅŸetlerini süslemiÅŸti.
Bu konuÅŸmaya göre Türkiye, Avrupa’nın ileri karakolu ve OrtadoÄŸu’nun istikrar kalesi olarak resmedilmiÅŸti.
Dünya özgürlüÄŸüne giden yol Anadolu’dan geçiyordu:
Dahası, eÄŸer Yunanistan kaybederse bunun Avrupa’nın bağımsızlıklarını devam ettirmek ve savaşın hasarlarını onarmak için mücadele eden, diÄŸer ülkeleri üzerinde derin etkileri olacaktır. ...
EÄŸer Yunanistan ve Türkiye’ye yardım etmezsek, DoÄŸu kadar Batı da etkilenecektir. Hızlı ve kararlı bir ÅŸekilde harekete geçmeliyiz.
…
Dünyanın özgür insanları özgürlüklerini muhafaza edebilmek için yardımlarımızı bekliyor. Liderlikte tereddüt edersek dünya barışını ve tabi ki kendi ülkemizin selametini tehlikeye atarız. Olayların hızlı geliÅŸimi sonucunda üzerimize büyük görevler yüklendi. Kongrenin bunu doÄŸru bir ÅŸekilde yerine getireceÄŸine inanıyorum.
Neyse ki korkulan olmadı ve dönemin medya manÅŸetlerinin söylediklerine göre, kahraman kongre üyeleri(!) yasayı onaylayarak Truman’a istediÄŸi yetkileri verdi.
Türkiye’yi ABD’ye bu denli yakınlaÅŸtıran en önemli gerekçe SSCB’nin cüretkâr talepleriydi.
Kars ve Ardahan’ı talep eden Moskova, BoÄŸaz’ın statüsünün yeniden ele alınarak bölgeden kendisine üst verilmesini açıkça dile getiriyordu.
ABD’nin bu yardımı özellikle Türk ordusunun modernizasyonu için hayati bir önem taşıyordu.
SavaÅŸ çoktan bitmiÅŸ olmasına raÄŸmen hala yüzbinlerce asker en iptidai yöntemlerle silah altında tutuluyordu ve bu da Türk ekonomisini bitirmenin eÅŸiÄŸine getirmiÅŸti.
Kanunun ABD kongresinde onaylanmasından sonra Türk medyasında geniÅŸ yankı buldu.
Önemli kalemler kararı yorumlamıştı.
Atatürk’ün yakın arkadaşı Falih Rıfkı Atay:
Hiç tereddüt etmeksizin, Amerikan siyasetindeki bu azimli geliÅŸmeyi, barış yolunda atılan en ciddi bir adım saymaktayız.
CHP Milletvekili Memduh Åževket Esendal:
Türkiye, Anglo-Amerikan politikası ile kendi menfaatleri arasında sıkı bir beraberlik olduÄŸuna esasen kani idi.
Ä°stanbul iÅŸgaline karşı “Kara bir gün” yazısıyla tarihe ismini yazdıran Hüseyin Cahit Yalçın da yardımları olumlu bulduÄŸunu Tanin gazetesinde neÅŸretmiÅŸti:
Amerika kati kararını vermiÅŸ görünmektedir. Türkiye ve Yunanistan'a yardım vakası bu umumî kararın küçük bir tatbikat safhasıdır. Bundan sonra, dünyanın neresinde bir haksız taarruz tehdidi belirirse, orada Amerikan kuvveti tecavüze karsı bir set çekecektir. Ümit ederiz ki, Amerika bu azminde ve icraatında yalnız kalmayacaktır. Amerika'nın ÅŸahsi menfaat fikrinden uzak bu samimi ve alicenap hareketi bütün medeni milletler üzerinde bir mıknatıs tesiri yapacak ve medeniyet kuvvetlerini birleÅŸtirecektir. Harp artık kanun harici ilân edilmiÅŸ bir düÅŸmandır. Amerikan yardımının manası budur.
Gazetecilerin yazıp çizdiklerinden önemlisi Milli Åžef ve CumhurbaÅŸkanı Ä°smet Ä°nönü’nün söyleyecekleriydi.
Ä°smet Ä°nönü / FotoÄŸraf: Ä°nönü Vakfı
Hükümetin ve gazetecileri iÅŸtahlı yorumlarının aksine Ä°nönü daha itidalli bir yorum yapmayı tercih edecekti ki 20 sene sonra bir ABD BaÅŸkanı Johnson’un ahlaksız mektubu da bu yardımdan güç bulacaktı.
Yine de Reis-i Cumhur da Amerikan Baharının coşkusuna kapılmaktan kendisini alamamıştı;
Büyük Amerikan Cumhuriyetinin memleketimiz ve milletimiz hakkında beslemekte olduÄŸu yakın dostluk hislerinin yeni bir niÅŸanesini teÅŸkil eden bu mesut hadiseyi her Türk, beÅŸeriyetin devamlı bir sulh devresine kavuÅŸmak için geçirmekte bulunduÄŸu intikal devresinde ileri bir adım gibi candan alkışlamaktadır.
Ä°kinci Cihan Harbi esnasında ve harbin fiilen sona ermesinden sonra milletimizin ispat ettiÄŸi yüksek meziyet ve ideallerin dünya efkârı umumiyesi muvacehesinde, takdir edildiÄŸini belirten bu yardımı, Türkiye’ye zaruri ve normal müdafaa malzemesinin bir kısmını temin suretiyle, harp neticesinde düÅŸmüÅŸ bulunduÄŸumuz iktisadi güçlüklerin kısmen telafisinde de ferahlatıcı bir amil olacaktır.
Bizim için bu, BirleÅŸik Amerika’nın, cihan sulhunun devam ve teyidi uÄŸrunda kendisine düÅŸen azim rolü tamamıyla benimsediÄŸini gösteren parlak ve ümitlerle dolu bir iÅŸarettir. Reis Truman’a, büyük Amerikan milletine Türk milletinin sarsılmaz dostluk hislerini iblaÄŸ ile bahtiyarım.
Durum yalnızca hükümet kanadında deÄŸil, muhalefet cephesinde de müspet bulunmuÅŸtu.
Ä°leride iktidara gelerek ABD ile iliÅŸkileri daha da güçlendirecek olan Demokrat Parti’nin medya sözcüsü Fuat Köprülü de Son Saat gazetesine verdiÄŸi demeçte yardımları, Rus tehdidi karşısında tarihi bir fırsat olarak deÄŸerlendiriyordu:
Amerika’nın Türkiye’ye yardımı, katiyetle bilmek icap eder ki, iktidar partisinin memlekette tamamıyla demokratik bir idare kurduÄŸunu kabul etmesinden doÄŸmuÅŸ bir hareket deÄŸildir. Türkiye’nin coÄŸrafi durumu, Türk milletinin haysiyet ve istiklalini korumak hususunda bütün tarih boyunca göstermiÅŸ olduÄŸu kati azim ve irade, Moskova nüfuzu altındaki Slav Blokuna karşı Türkiye ve Yunanistan’ın Balkanlarda bir ileri mevzi teÅŸkil etmeleri ve nihayet BoÄŸazlar meselesi hakkındaki Rus talebinin açığa vurduÄŸu kötü niyet, Reis Truman’ın yardım teklifinde bulunmasını icap ettiren baÅŸlıca amillerdir.
Marshall Planı ve soğuk duş
12 Temmuz 1947 yılında Paris’te toplanan bir konferansta ABD, savaÅŸ sonrası Avrupa ekonomisini toparlamak için Marshall Planını devreye almak için 16 ülkeyi topladı.
Türk delegelerinin bu konferansta sergiledikleri diplomasi Türkiye hükümeti adına bir utanç kaynağına dönüÅŸtü.
George Marshall
Bilgehan Bülbül’ün “Marshall Planı ve Türkiye’de Uygulanışı” isimli çalışmasında yer verdiÄŸi Ä°ngiliz belgesi bunu kanıtlar niteliktedir.
Türk temsilcileri bu toplantıda Türkiye adına kulis yapıp ülkeyi yardım alacaklar listesine ekleyecekleri yerde kiÅŸisel arzularının peÅŸine düÅŸmüÅŸtü.
Lezzetli Fransız mutfağı ve baloların başını döndürdüÄŸü Türk temsilcileri, masadan sonuç alamadan kalkarak ülke ekonomisine büyük bir zarar verilmesine sebep oldu:
Marshall Planı dışında tutulmaları Türkler için tam bir hayal kırıklığı oldu. Genel kanı sudur ki, Türkler kendi davalarını Paris’te iyi anlatamadılar.
...Türkler kendi davalarını da, dış temsilcilerinin midelerini fazla beslenmekten bozduÄŸu gibi bozmuÅŸtur.
Toplantılara hazırlıksız giden Türk heyeti ülke ekonomisini yanlış aksettirmiÅŸti ve Türkiye’nin planın dışında tutulmasına neden oldu.
Öyle ki bu baÅŸarısız diplomasi hükümetin en güçlü kalemlerinden birisi olan Nadir Nadi tarafından da sert bir üslupla eleÅŸtirilmiÅŸti:
Marshall Planı meselesinden doÄŸan vaziyet, iktidar partisine karşı muhalefete yeni bir hücum mevzuu kazandırdı gibi görünüyor. Malî takatimizin içeriye ve dışarıya baÅŸka baÅŸka ÅŸekillerde aksettirildiÄŸine, hükümetin samimiyetten daima uzak kalmayı tercih ettiÄŸine dair sert yazılar okuyoruz. Demokrat Parti BaÅŸkanı Sayın Celâl Bayar da evvelki gün EskiÅŸehir’de bu mevzuu ele aldı ve ekonomi sahasında, üç çadırlı bir aÅŸiret reisinin bile bu derece sakat ve bilgisiz davranamayacağını iddia etti. Muhaliflere bakılırsa gerçek malî imkânlarımız, Amerika BirleÅŸik Devletleri'ne olanca açıklığıyla vaktinde anlatılabilseydi, ÅŸimdi hükümetimiz içinde bocaladığı güç duruma katiyen girmeyecekti.
Hükümet ve muhalefet bir ağızdan yardımların Türkiye için önemi üzerinde dururken bu yardımların sebep olacağı sorunları da düÅŸünen isimler de vardı.
ÖrneÄŸin Demokrat Parti ve Millet Partisi’nde önemli görevler almış eski Bakanlardan Nurettin ArdıçoÄŸlu, yardımlara en sert tepki veren isimlerin başında geliyordu.
ArdıçoÄŸlu, yardımları iktisadi emperyalizm olarak yorumluyordu:
Halk Partili idarecileri tarihteki ibret levhalarını unutmuÅŸlar. Atatürk’ün partisi olduÄŸunu ikide bir tefahür vesilesi olarak ileri süren bu zevat ÅŸimdi bizzat Atatürk’e ve onun inkılabına ihanet ediyorlar. Yabancı sermayenin arkasında iktisadi emperyalizm bulunduÄŸunu, kapitülasyonların olduÄŸunu görmek için çok derin bir nüfuzu nazara ihtiyaç yoktur.
…
Kızıl tehlikenin havfından canımızı kurtarmak isterken, iktisadi emperyalizmin kucağına adeta gayrikabili içtinap ÅŸekilde düÅŸüyoruz.
Yardımların sebep olacağı en büyük felaketi öngören yazı ise Zincirli Hürriyet gazetesinde isimsiz bir yazıda neÅŸredilecekti.
“Yeni bir Sevr’e doÄŸru” isimli yazıda bu yardımların Türk ordusunun elini kolunu baÄŸladığını belirtiyordu ki, 1964 Kıbrıs krizinde tam olarak bu durum yaÅŸanacaktı:
Türkiye Devletini, Amerika’nın göndereceÄŸi sivil ve askeri personeller kontrol edecek ve Amerika, Türkiye’nin idaresini kendi istediÄŸi ÅŸekilde düzenleyecektir.
…
Hiçbir müstakil devlet, bu ÅŸartlar altında ne borç ne de hediye ÅŸeklinde yardım kabul etmemiÅŸtir. Yalnız Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu, Birinci Cihan Harbi sonunda, Sevr AntlaÅŸması'yla, Türkiye’nin yabancılar tarafında idaresini ve Türk Maliyesinin, Ä°tilaf Devletlerinin tayin edeceÄŸi bir komisyon tarafından kontrolünü, harp içinde kaldırılan kapitülasyon ve imtiyazların iadesini kabul etmiÅŸtir.
Türkiye yardımlar neticesinde ABD’den aldığı yardımları yine ABD’nin rızası dışında kullanamayacaktı.
1964 yılında Türk vatandaÅŸlarının katledildiÄŸi Kıbrıs’a harekât yapmayı planlayan Türkiye’ye ABD, yaptığı yardımlardaki anlaÅŸma maddeleri hatırlatacak ve bizzat ABD BaÅŸkanı Johnson’un imzasını taşıyan mektupla alenen tehdit edecekti:
...Aynı zamanda, Bay BaÅŸkan, askeri yardım sahasında Türkiye ve BirleÅŸik Devletlerarasında mevcut iki taraflı AnlaÅŸma'ya dikkatinizi çekmek isterim. Türkiye ile aramızda mevcut Temmuz 1947 AnlaÅŸmasının 4'üncü maddesi mucibince, askeri yardımın veriliÅŸ maksatlarından gayrı gayelerde kullanılması için Hükümetinizin, BirleÅŸik Devletlerin muvafakatini alması icap etmektedir.
Hükümetiniz, bu ÅŸartı tamamen anlamış bulunduÄŸunu muhtelif vesilelerle BirleÅŸik Devletlere bildirmiÅŸtir. Mevcut ÅŸartlar tahtında Türkiye'nin Kıbrıs'a yapacağı bir müdahalede Amerika tarafından temin edilmiÅŸ olan askeri malzemenin kullanılmasına BirleÅŸik devletlerin muvafakat etmeyeceÄŸini samimiyetimle ifade etmek isterim.
ABD’nin Türkiye’yi SSCB karşısında korumak adına yaptığı askeri ve ekonomik yardımlar Türk halkının izzet-i nefsini fazlasıyla incitmiÅŸti.
Türkiye, ABD’ye tam teslimiyetin sakıncalarını ilerleyen yıllarda görecekti.
Türk ekonomisi her yönüyle ABD’ye bağımlı hale gelecekti, bu da Türkiye bağımsızlığını büyük tehlikeye atmıştı.
Türk ekonomisi bağımsızlığını kaybettikten sonra siyasi istikrar da uzun bir süre saÄŸlanamamıştı.
Demokrasi yolculuÄŸumuz; darbeler, muhtıralar ve siyasi istikrarsızlıklarla bölünürken bu süreçlerde ekonomi siyasi krizleri tetikleyen temel faktör olarak öne çıkacaktı.
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
Henüz yorum yapılmamış.