Turan Kışlakçı'nın kaleminden: Endişe ve buhran çağında sekinet
Follow @dusuncemektebi2
Tarihte benzeri olmayan bir telaş, endişe, kaygı, stres ve koşuşturmaca içinde insanoğlu. Para, makam ve bir şeyi kaçırma telaşı gibi birçok dünyevi kaygıların tüm beşeriyeti kuşattığı çağ. Psikolojik hastalıkların tavan yaptığı bir asır. Oysa gaye sakin bir kalp içinde itminanı, sekineti hissedip mutlu olunmasını sağlamaktır.
Tarihte benzeri olmayan bir telaÅŸ, endiÅŸe, kaygı, stres ve koÅŸuÅŸturmaca içinde insanoÄŸlu. Para, makam ve bir ÅŸeyi kaçırma telaşı gibi birçok dünyevi kaygıların tüm beÅŸeriyeti kuÅŸattığı çaÄŸ. Psikolojik hastalıkların tavan yaptığı bir asır. ÇocuÄŸundan yaÅŸlısına, kadınından erkeÄŸine hemen herkes psikiyatri kliniklerinden psikoloji merkezlerine akın ediyor. Köylerden ÅŸehirlere her hastanede artık özel psikiyatri bölümleri var. Nerede ise her mahallede psikoloji merkezleri kurulacak.
Bu merkezler ve klinikler, fakirler ve yoksunlar için deÄŸil bilakis prestij, makam, servet, nüfuz ve güç sahipleri için kurulmuÅŸ durumda. Bilsek de bilmesek de, istesek de istemesek de, hoÅŸlansak da hoÅŸlanmasak da dünyayı bireyselleÅŸmenin sarmaladığı bir çaÄŸda yaşıyoruz. Artık toplum yok, cemaat yok, parti yok, mahalle yok, aile yok çünkü herkes artık bir birey ve herkes lehv ve laib peÅŸinde kendi hayatını yaÅŸamak istiyor. Hayatın dışına itilen modern insan, aile, mahalle, cemaat ve toplumun dışında yaşıyor. Sorumluluk almayı istemiyor ve “iyi” ile “kötü” gibi ahlaki yükümlülüklerden de kaçıyor.
Ama buna raÄŸmen herkes mutluluk arıyor. Ä°nsanoÄŸlunun kahir ekseriyeti mutluluk arayışına raÄŸmen modern insan mutsuzlukla cebelleÅŸiyor. BeÅŸer artık dünyaya sahip ancak kalplerde sekinet, güven, huzur, saadet ve mutluluk için yer bulamıyor. Çünkü kimse vicdanın sesini dinlemiyor ve vicdanını rahatlatmak için de çabalamıyor. Böylece trolleÅŸen hayatlar, insan kimliÄŸini vahÅŸileÅŸitirirken, vicdan denen duyguyu da tuz buz ediyor. Böylelikle merhamet, meveddet, muhabbet ve insani baÄŸlar kökten koparılıyor. Amaç ve araçların birbirine karıştırıldığı ve gelgeç zevklerin baÅŸköÅŸeye oturtulduÄŸu tüketim toplumu, karanlık bir dehlize doÄŸru hızlıca akıp gidiyor.
Ä°ÅŸte bu endiÅŸe, telaÅŸ, tereddüt, hız ve ÅŸaÅŸkınlıklar çağında, psikolojik bunalımlar ile birlikte dünyada intihar oranları günden güne artıyor. Maddiyat/zenginlik ilerledikçe ve kiÅŸi başına gelir artıkça intihar oranları azalmıyor bilakis daha da yükseliyor. Dünyanın en zengin bölgeleri ve ülkelerinde intihar oranlarının çok yüksek olması bunun en önemli delillerinden biridir.
EndiÅŸe ve hız çağında insanlar sanki arkalarından birileri kovalıyormuÅŸcasına koÅŸuyorlar. Neyin peÅŸinde koÅŸuÅŸturduklarını bilmeden nefes nefese ve ÅŸiÅŸmiÅŸ bir halde yol alıyorlar. Hayata yönelik bir tespitleri yok ve nereye gideceklerini de kestiremiyorlar. Bu durum karşısında bazen insan üstat Necip Fazıl Kısakürek gibi kalabalıkların karşısına geçip ÅŸu ÅŸekilde haykırmak istiyor:
“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,
Çekiyor tebeÅŸirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!”
Ä°nsanı kaygılar aleminden kurtarmak için psikiyatri klinikleri, psikoloji merkezlerinin yanı sıra yoga, meditasyon ve su ile tedavi gibi terapi merkezlerinde de ciddi bir patlama yaÅŸanıyor. Halbuki Yüce Allah, insanın karşılaÅŸtığı manevi ve ruhi tüm hastalıkların tedavisi için ibadetleri farz kılmıştı. Namaz, oruç, hacc, zekat ve zikir gibi ibadetler hakikatte insanın ruhi tedavisi içindir. Bunlarda hakkıyla eda edildiÄŸinde yerini bulacaktır. Hindu ve Budist ibadet tarzı olan yoga ve meditasyon nasıl insanı nirvanaya ulaÅŸtırmak için ise Ä°slam’ın farz kıldığı ibadetlerde hakikatte insanın sekineti ve istikrarı içindir.
Ä°nsanlar, zenginlik, servet, prestij, makam ve güç ile mutlu olmuyor ve kendilerini güvende hissetmiyorlar. Halbuki tüm bu ibadetlerin hedefi, insanın hastalık, korku, endiÅŸe halinde bile olsa sakin bir kalp içinde itminanı, sekineti hissedip mutlu olmasını saÄŸlamaktır. Çünkü sekinet kalbe ve yüreÄŸe dokunan bir haldir.
O halde sekinet nedir? “Sekinet” kelimesinin kökü olan “se-ke-ne” fiili, sarsıntı, ÅŸok, hız ve hareketin zıddına delalet eder. Sükun, sükunet, seken, sekine, sükna ve mesken gibi kelimelerinde aynı fiilden türediÄŸi “Sekinet” sözlükte, huzur, güven, itminan, sükun, rahat, vakar, sebat, ağırbaÅŸlılık, iç huzur/gönül rahatlığı, nefsin sakinliÄŸi, yüreÄŸin ısınması, ruhun dinginliÄŸi, sadrın inÅŸirahı, kalbin huzuru, halim-selim olmak gibi anlamlara geliyor. Hilim, itidal ve teenni ile hareket etmektir Sekinet. EndiÅŸe, telaÅŸ, hız, kalp körlülüÄŸü ve heyecandan sıyrılmaktır.
Ä°ÅŸte bundandır ki, Hz. Peygamber (sav) Hacc esnasında Müslümanlara irad ettiÄŸi bir hutbede “Sekinet, sekinet, sekinet… Sizin sekinete ihtiyacınız var” buyurur. Yüce Allah ÅŸöyle der: “O; inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine sekinet indirendir.” (Fetih / 4) “Kalplerinde olanı bilmiÅŸ, onlara sekineti indirmiÅŸ…” (Fetih / 17)
Sekinetin kökleri, insanın kalbindedir. Oradan da kan gibi nefse ve tüm vücuda yayılır. Ä°nsanın azaları sekinet, sükun, huzur ve huÅŸuun etkisiyle Allah’ı zikir ve ibadette itminanı yakalar. Kalbin, nefsin, vücudun ve kısacası hayatımızın her lahzasının sekinete ihtiyacı var. Her çeÅŸit ibadet ve zikir, insanı Allah’a yakınlaÅŸtırır. Kendisinin O’nun koruma ve gözetiminde olduÄŸu duygusunu verir. Bağış umudu güçlenir, içinde gönül rahatlığı oluÅŸur, üstüne sekinet ve huzur iner. “Ä°yi bilin ki kalpler, ancak Allah’ın zikriyle tatmin olur, huzur bulur.” (Ra’d / 28) Resul-i Ekrem (sav) de ÅŸöyle buyurur: “Allah’ı zikredenle zikretmeyen, diri ile ölü gibidirler.”
Ä°badet ve zikir, stres ve endiÅŸeye sebep olan anlayış ve psikolojiyi giderir. Zikir, kalbin kasvetini, katılık ve karanlığını giderir. Gamı, kederi, hüznü ve tasayı, gönül darlığı ve can sıkıntısını dağıtır. Zikir, Allah’ı anmak ve düÅŸünmek manalarını ifade eder.
Bundandır ki; Modern insan her ahval ve ÅŸeraitte sekinete ihtiyacı var. Halbuki, insanlara baktığınızda sakin görürsünüz ama içlerine bakmaya kalktığınızda patlamaya hazır öfkeler ve volkanlar bulursunuz. Tüm bunlar, Allah’a imanın kalplerde ve gönüllerde tam anlamıyla yerleÅŸmediÄŸinin en büyük karinesi. Artık kamil bir iman yok. Bundan dolayı, itminan ve sekinetin oluÅŸması için Yüce Allah’a yeniden tam manasıyla iman etmeliyiz. Esas mutluluÄŸun ahirette olduÄŸunu bilen ve unutmayanlar için Allah’a iman, kalbin itminanı ve ruhun sürurudur.
Kaynak: Ä°stiklal Gazetesi
Henüz yorum yapılmamış.