Sosyal Medya

Abdurrahman Dilipak: Leyle-i Kadrin kıymeti

Kadir (kadr) “hüküm, şeref, güç, yücelik” gibi anlamlara gelir. “İktidar”, “Muktedir olmak” aynı kökten gelir. Bu gece aslında bu kelimeler üzerinde çok düşünmemiz gerek. “Kadir-i mutkak ve bir olan” bir Allah var! Ondan başka da mutlak iktidar sahibi yok.



İçinde Kadir gecesi olmayan bin aydan daha hayırlı bir geceyi barındıran bir ay! (Kur’ân-ı Kerîm’in başka âyetlerinde de bin ve elli bin yıla tekabül eden “gün” kavramı kullanılmaktadır. es-Secde 32/5; el-Meâric 70/4).
 
 Kadir gecesi ve İsra. Bizim için iki kutsal gece! Sadece namaz, dua ve zikirle geçirilecek bir gece değil bu geceler. İşin bir de tefekkür boyutu var. Nefs terbiyesi ve tevbe boyutu var. Aslında Kameri aya göre tek gecelerde aramamız istendi. Gelenekte, bir hadisi şerife izafeten bugün anıyoruz Kadir gecesini. Müslümanlar olarak bir şekilde bir araya geliyoruz dualarımızda. Kadr sûresinde verilen bilgiler, Kur’an’ın ramazan ayında (el-Bakara 2/185) ve bütün hikmetli işlerin kararlaştırıldığı mübarek bir gecede (ed-Duhân 44/3-4) indirildiğine dair âyetlerle birlikte ele alındığında Kadir gecesinin ramazan ayı içinde bulunduğu sonucu ortaya çıkar. İmam-ı Şarani’nin Kadir gecesi ile ilgili bir hesaplaması var. Ama gerçeği Allah bilir.
 
Kadir Gecesi, Kur’an-ı Kerim’in, Allah tarafından Cebrail aracılığıyla Muhammed’e vahyedilmeye başlandığı gece. O bize nereden geldiğimizi, nereye döndürüleceğimizi, dünya hayatı boyunca Allah’ın rızasının yönünü, yaratılış gayemizi açıklar.
 
Kadir (kadr) “hüküm, şeref, güç, yücelik” gibi anlamlara gelir. “İktidar”, “Muktedir olmak” aynı kökten gelir. Bu gece aslında bu kelimeler üzerinde çok düşünmemiz gerek. “Kadir-i mutkak ve bir olan” bir Allah var! Ondan başka da mutlak iktidar sahibi yok. İlahlık ve Rablik iddiasındaki, kendilerini “Tanrı -Kıral” ilan eden, başkalarına nasıl düşüneceklerini ve hayat tarzı dayatanlar, onlar “Tanrı-kıral” olmasalar da “İlahlık ve Rablik” taslıyor demektir. İlah “hüküm koyan”, Rab “terbiye eden” demektir. Terbiye edilmemiş her nefs, bu anlamda Şeytani bir zaafla maluldür. Çalışanlarının rızgını kendinin verdiğini düşünen patron ve eli altındakilere ve yönettiği halka “inanç, düşünce ve yaşam tarzı” dayatan herkes İlah’lık ve Rab’lik taslıyor demektir.
 
Biz kimsenin İlah-ı ve Rabbi olmadığımız gibi kimse de bizim İlahımız ve Rabbimiz değildir. Ve bizim dine girişimizdeki ilk kelime “La İlahe”dir. Allah’tan başka ilah yoktur ve “Rabbimiz” sadece ve sadece Allah’tır. La galibe İllallah. Onun hükümranlığı sadece Müslümanları değil, kainatı kapsar. Her şey, Şeytan ve onun yeryüzündeki işbirlikçileri de Allah’ın iradesine tabidir. Biz ise O’nun iradesi içinde ayrıca rızasına da tabiyiz, kendi irademizle. Allah zaman içinde zaman yaratandır. Bu gece zamanın hayır ve ibadetlerin bereketli olması için zamanın genişletildiği bir aydır. Peygamberimiz, ramazanın son on gününü itikafta geçirirdi. Kadir gecesini o günlerde aramamız istenir bizden bu açıdan. Biz kainatta belli bir zaman periyodunda yaşıyoruz, oysa birçok canlı farklı zaman boyutlarında farklı alemlerde yaşıyorlar. “Allah zaman içinde zaman yaratandır”. Farklı ramazanlarda Allah farklı zaman boyutunda bir gece ihsan ediyor da olabilir. Paralel zaman, zaman bükülmesi, zaman içinde yaratılan zaman kavramlarının penceresinden baktığımızda, bu zaman son 10 gün içinde farklı gecelere de denk gelebilir. Bu gece, dünyanın farklı yerlerinde 24 saatlik bir dilim içinde adeta mekanı tarayarak, süpürerek gelip geçmektedir. Bu tarak dağınık saçlarımızı tarayacak, kirlenen hava, su, toprağı, bedenimizi, beynimizi ve kalbimizi süpürüp arındıracak mı? Daha doğrusu biz o ruh hali ile o farklı zaman boyutunun manevi ikliminden nasibimizi alabilecek miyiz?
 
Bakın, insanoğlu, canın sırrını bir ölçüde keşfettik. Ruh konusunda bize çok az şey verildi. GENOM ile hücre zarının içine girdik ve DNA zincirine dokunabiliyoruz artık. Maddenin yapısına da dokunabiliyoruz. Atom altı parçacıklara dokunabiliyoruz, maddenin içine gizli enerjiye de ulaşabiliyoruz. Ama, hâlâ zamanın sırrını çözemedik. Zamanın ve kozmik anlamda mekanın neresindeyiz onu da bilemiyoruz. Bildiğimiz Samanyolu Galaksisinde küçük bir kümecik olan Güneş sistemine bağlı bir gezegeniz. Ve dünyanın merkezine de inmedik (inemeyeceğiz de) Kozmoz’a da canlı bir yolculuğa henüz çıkamadık. Sonunda 20 km’lik, bir oksijen balonunun içinde geçiyor ömrümüzün büyük bir bölümü. Atmosfer ya da havaküre denen bölümde havanın Yaklaşık %78’i azot, %21’i oksijen, %0.93 argon, %1 su buharı ve kalan kısmı diğer bazı gazların karışımından oluşmuştur. Atmosfer Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüşü nedeniyle kutuplarda ince ekvatorda geniştir. Atmosfer ve dış uzay ile kesin bir sınır yoktur. Yavaşça incelir ve gözden kaybolur. Atmosfer kütlesinin üç çeyreği gezegen yüzeyinin 11 km’sindedir ve bu derinlik etkisel alan itibarı ile 40-50 km’ye kadar seyrelerek devam eder, ama canlı hayatı için bu alan elverişli değildir.
 
Kadr sûresinde bildirildiğine göre bu gecede Allah’ın izniyle melekler ve Cebrâil yeryüzüne iner ve gece boyunca yeryüzüne “barış” ve “esenlik” hâkim olur. Gaybe inanan bizler bu vesile ile yeryüzünü onurlandıran ruhani varlıkları selamlarız o gece. O gece Kâbe, Ravza-i mutahhara, Mescid-i Aksa, Tur-u Sina ve Mukaddes Tuva yalnız kalmayacak, orada ruhani varlıklar ibadet edecekler. Biz de bu gece dualarımızda buluşalım inşallah. Peygamberimizin dediği gibi diyelim: “Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet!”. Ama önce hata yaptığımızı, suçlu olduğumuzu kabul edelim lütfen. Selâm ve dua ile.
 
 
Yeniakit

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.