Sosyal Medya

İsmail Kılıçarslan: Al mendil sende kalsın

Kendimden korkuma kendime bile anlatmadım aslında o meseleyi. Aradan neredeyse 30 yıl geçti… O mendildeki yaradan incecik kan sızmaya devam ediyor hala.



Her seferinde o türkünün “al mendil sende kalsın / sakla koynunda kalsın / ben murad alamadım / mendilim murad alsın” dediÄŸi yere gelince üzerime çöken o sessizliÄŸin nedenini sadece ben biliyorum. Kendimden korkuma kendime bile anlatmadım aslında o meseleyi. Aradan neredeyse 30 yıl geçti… O mendildeki yaradan incecik kan sızmaya devam ediyor hala.
 
Bak yukarıda Allah var, Talat abi semtin en yakışıklı delikanlısı, Seher abla da en güzel kızıydı. Hani semtin bütün delikanlılarını yan yana dizseniz sırım gibi boyuyla, geniÅŸ omuzlarıyla, yağız esmerliÄŸiyle, biçimli burnuyla Talat abi “bir dakika beyler” deyip sıyrılıveririrdi aralarından. Seher abla da aÅŸağı kalmazdı hani. Boyunu posunu, kaşını gözünü gören istese de istemese de “maÅŸallah” derdi.
 
Bak inancın olsun, hani sütte leke olurdu da ne Talat abide, ne Seher ablada leke olmazdı. Efendilikse efendilik, terbiyeyse terbiye, nezaketse nezaket…
 
Zaten o efendilikleri yüzünden açılamadılar birbirlerine uzun süre.
 
Seher abla, çeyizine iÅŸlediÄŸi danteller için ip almaya tuhafiyeye giderken yahut arkadaşı Nazmiye ablayla iki yarenlik etmeye geçerken Talat abi sanki biraz daha uzun bakarsa Seher abla ortasından kırılacak bir porselen vazoymuÅŸ gibi kısacık bakardı ona. O bakışı bir ben bilirdim. “YaÅŸ on iki dert elli iki” dedikleri çaÄŸdaydım ve semtteki cümle aşıkların bilcümle halleri evelallahın izniyle benden sorulurdu.
 
Semtteki bütün abilerle bütün ablaların istihbarat subayıydım. Bakkalın önünde çekirdek çitlerken beni bulup seslerini kısarak “ÅŸu Bülent’in sevgilisi var mı, sen bilirsin” diye soran ablalara da; okulun arsasında dilimiz dışarda maç ettikten sonra nefesimin düzelmesini bile beklemeden başımı iki okÅŸayıp “oÄŸlum ÅŸu aÅŸağıdaki sokakta bir Duygu var ya, onun bir dalga dümeni var mı lan?” diye soran abilere de imkanı yok yalan demezdim. BildiÄŸimi usulünce söyler, ödül falan beklemez, “eyvallah”ı çeker giderdim. Bir istihbarat subayı kolay yetiÅŸmiyordu çünkü.
 
Talat abiyle Seher ablanın aralarındaki lafları da ben taşıdım haliyle. Ä°lkin Talat abi sordu. Ben de Seher ablaya gidip “Talat abi seni sordu abla” dedim yekten. Seher abla, yanakları böyle al al “soran da haber getiren de saÄŸ olsun” deyince dedim ki kendi kendime “esas film ÅŸimdi baÅŸlıyor.”
 
Ama nasıl güzel aşık olmuÅŸlardı birbirlerine biliyor musunuz? Öyle de deÄŸil böyle de deÄŸil.
 
Allah’ın her günü olmasa da iki güne bir garanti birinden diÄŸerine bir mektup uçurmaya baÅŸladım.
 
Diyeceksiniz ki “e o kadar mektuplaÅŸtılar madem, bunlar bir pastanede, efendime söyleyeyim bir sinemada buluÅŸmadılar mı birader?” Yok. Töbeneüzü buluÅŸmadılar. Ne Talat abi “buluÅŸalım” dedi ne Seher abla “beni bir yere çıkar” diye haber saldı. Öyle çeÅŸitlerden deÄŸildi ikisi de. “Tertemiz” kelimesi bu ikisinin aÅŸkını görse “eksik kaldım” der de insan içine çıkamazdı.
 
Ä°ki yıl mektuplaÅŸtılar da yalnızca bir tek kez görüÅŸtüler. Talat abinin celbi gelip de askere gideceÄŸi kesinleÅŸince YeÅŸim Pastanesi’nde buluÅŸtular. Ben de oradaydım üstelik.
 
O günün sabahı “benim erkek kardeÅŸim yok, annenden izin al da beraber gidelim” deyince çarnaçar düÅŸtüm Seher ablanın peÅŸine. Yalnız yol yordam bilen çocuÄŸuz. Usulünce indirdim pastaneye Seher ablayı. Talat abi çoktan gelmiÅŸ tabii. Limonatayı iki dikiÅŸte bitirdim. Masada beÅŸ, bilemedin on dakika oturup “ÅŸu karşıki parkta az iÅŸim var, gelirim bir saate” deyip fıydım. Seher abla “gitmeseydin” dese de kulak asar mıyım? Filmin devamına karar verecekleri zaman o zaman yani. Ne iÅŸi var benim gibi kara kuru bir figüranın o masada?
 
Bir buçuk saat sonra “yeterdir herhalde” deyip pastaneye döndüm ama az erken olmuÅŸ yine de. “Az erken” geldiÄŸim için görmüÅŸ oldum yani. Seher abla kenarı “adama yakışır iÅŸlemeli” bir mendil verdi Talat abiye. Çok güzel mendildi be.
 
O mendili cenazede tekrar gördüm. Talat abinin garip anası mendili kah göÄŸsüne bastırıyor, kah kokluyor, durmadan “ah Talatım, mürüvvetini göremeden mi ÅŸehit ettiler seni kuzum. TuzaÄŸa mı düÅŸürdü kahpenin enikleri?” diye inliyordu.
 
Bir hafta on gün sonra Talat abinin anasından “ben onu sahibine vereyim mi Döne ana?” diyerek aldım da Seher ablaya götürdüm mendili.
 
Ne zaman o türküyü dinlesem yahut kenarı “adamı yakışır iÅŸlemeli” bir mendil görsem “ah ulan dünya, sen de yalansın” dedim ben yıllarca. Sen de yalansın be.
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.