Plaza dili karşısında Türkçe
Follow @dusuncemektebi2
Ali Saydam / YeniÅŸafak
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Devletin temeli, millî kültürdür” sözünü, içerdiÄŸi anlamın çok katmanlı yapısı nedeniyle sık sık hatırlatıyoruz… Bu hatırlatmalarımızda, ‘millî’ ifadesinin ülkemizin bağımsızlığını temsil ettiÄŸi düÅŸüncesi de hâkim… ‘Kültür’ kavramının kapsamının geniÅŸliÄŸi de…
Güncel siyasi yaÅŸamımızda ya da kısaca yaÅŸamımızda bu sözü ÅŸiar edinmenin önemini vurgulayan o kadar çok örnekle karşılaşıyoruz ki…
Bu örneklerden biri de ‘dil meselesi’… Geçenlerde katıldığımız bir toplantıda, bizi artık ÅŸaşırtmasa da üzmeye devam eden türden bir konuÅŸma dinledik… KonuÅŸmacı, üst düzey bir yöneticiydi… Kullandığı ifadeler ve kelimelerin, abartısız dörtte üçü yabancı dildeydi… Hani ‘plaza dili’ denen dili konuÅŸuyordu… Bu dil yalnızca yabancı kelimeleri içermiyor, aynı zamanda Türkçede olmayan ifade biçimlerinin yabancı dilden birebir çevirisini de kapsıyor… Mesela “yapıyor olacağım”… Türkçede biz buna “yapacağım” deriz; baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil…
Bir zamanlar, özellikle de TRT günlerinde en düzgün Türkçe’yi haber sunucuları konuÅŸurdu… Bugün ana haberleri bir de bu gözle izlemenizi öneririm… “DışiÅŸleri Bakanı Rusya’ya gitmiÅŸ olacak”, “Bilim Kurulu öÄŸle saatlerinde toplanmış olacak.” … Daha neler duyacaksınız neler…
Oysa nasıl ki “Devletin temeli, millî kültürdür”; ‘Kültürün temeli de dildir.’ Dil ile ilgili yapılmış akademik çalışmalara bir göz atarsanız, bilim insanlarının ‘dil’ ile ‘ideoloji’ arasında ayrılmaz bir baÄŸ kurduÄŸuna ÅŸahit olabilirsiniz…
Dilin yalnızca toplumsal yaÅŸamı yansıtan, deÄŸerleri, anlamları, düÅŸünceleri ve dönüÅŸümleri ifade eden yapısından bahsetmek bizi eksik bırakır… Çünkü bunun tersi de mümkün olabilir… Yani, nasıl ki dil toplumu yansıtıyorsa, dili deÄŸiÅŸtirmenin de toplum üzerinde etkileri olabilir…
Gündelik hayatımıza yerleÅŸmiÅŸ bu “Toplantı set etmek” (Türkçesi ‘toplantı düzenlemek’), “geliyor olacağım” (Türkçesi ‘geleceÄŸim’) gibi ifadeler yalnızca dilin kirlenmesi, bozulması anlamına deÄŸil, zihinsel süreçlerin ve toplumsal yaÅŸamın ekseninin de kendi merkezinden çıkarak Batı’ya kayması anlamına geliyor…
Bu konuda Sayın CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın pek çok uyarısına ve yabancı isimli tabelaların kaldırılması gibi uygulamasına memnuniyetle ÅŸahit olduk…
13 Mayıs Türk Dil Bayramı nedeniyle yaptığı açıklama ve sosyal medya hesabındaki paylaşım da konunun önemini bir kez daha hatırlattı…
Bir video paylaÅŸmış CumhurbaÅŸkanı… 90’lı yılların sonlarında Ä°stanbul Belediye BaÅŸkanı olduÄŸu günlerden üniversite öÄŸrencileriyle yaptığı bir sohbetle baÅŸlıyor…
Bir öÄŸrenci soruyor: “Türkiye Cumhuriyeti BaÅŸbakanı olursanız diÄŸer ülke liderleriyle iletiÅŸim kurmak için hangi dili tercih edeceÄŸinizi merak ediyorum?” … ErdoÄŸan’ın cevabını göremeden aradan geçen yıllarda ErdoÄŸan’ın dünya liderleriyle yaptığı görüÅŸmeler geliyor ekrana… BirleÅŸmiÅŸ Milletler, Dünya Ekonomik Forumu gibi kurumların uluslararası toplantıları… ErdoÄŸan hepsinde Türkçe konuÅŸuyor… Videonun sonunda ise beklediÄŸimiz cevabı yine 90’lı yıllara dönerek görüyoruz: “Türkçe konuÅŸacağım.”
Bu öylesine söylenmiÅŸ bir söz deÄŸil… Bu, dilin kültürün temelini oluÅŸturduÄŸu, millî bağımsızlığın dilden baÅŸladığı bilinciyle takınılmış bir tavır…
Bizde her konuda çatlak ses çoktur… Türkçe kuralları konusu açıldığı zaman da böyle olur… Oysa Almanya, Fransa gibi ülkeler kendi dillerini, dolayısıyla kültürlerini korumak, gelecek nesillere aktarmak için dil konusunda otorite sayılan kurumlarına sarılarak sahip çıkıyorlar…
Almanya’da Duden SözlüÄŸü, imla kuralları ve sözlük konusunda söz sahibidir… Hatta bazı yayın organları, Duden’de yoksa ortaya yeni çıkan kullanımları yok sayar… Fransa’da Académie Française, kurulduÄŸu 1634 yılından beri yabancı kelimelerin Fransızca’yı istila etmesini engellemeye, Fransızca karşılıklarını oluÅŸturmaya ve lisanı öz ÅŸekliyle korumaya yönelik çalışmalar yapar…
Bizde durum ne derseniz?...
Bu konuda en yetkili hatta tek yetkili organ, Türk Dil Kurumu’dur (TDK)… Ancak, millî kültürümüzle ilgili tam bir temel mutabakat saÄŸlama konusundaki didiÅŸmeyi TDK gibi kurumlar üzerinden de yaÅŸadığımız için olsa gerek dilimizin kullanımında da ciddî sıkıntılar var.
“Türkçe’de ÅŸapkalar kaldırıldı!” diye bir iddia var mesela… Bunu iddia eden arkadaÅŸlara soruyorum, “TDK’ya baktınız mı?” diye… “Yok, ama öyle demiÅŸlerdi” diyorlar… Kim demiÅŸ?! Ne demiÅŸ?! Hangi yetkiyle demiÅŸ?! Herkes kafasına göre dil kurallarını deÄŸiÅŸtirebiliyor mu?! Kabul edilebilir gibi deÄŸil!
Uzmanlarının bile ÅŸapka dediÄŸi düzeltme iÅŸareti meselesinin kökeni, bir yayınevinin bastığı sözlüÄŸe dayanıyor… Türkçe dilinin geçmiÅŸi ve geleceÄŸi kendi kendine yetki vermiÅŸ bir sözlüÄŸe bırakılabilir mi hiç?!
Hayır, ısrarla bu sözlüÄŸün iddiasını gerçek kabul edip kullanıyorsunuz madem, Hadi bir dergiye ya da gazeteye, “Bilmem ne Holding kârı seviyor”, diye baÅŸlık atın ve düzeltme iÅŸareti kullanmayın bakalım!..
Kuralın aslını merak edenler, TDK’nın ‘Yazım Kuralları’ kısmına bir göz atabilirler…
Altını çizmekte yarar görüyoruz. “Devletin temeli millî kültür” ise; millî kültürün temeli de millî dildir. Dilini kaybeden bağımsızlığını, ülkesini yani her ÅŸeyini kaybeder.
Henüz yorum yapılmamış.