Kürsü
Hüseyin Akın'ın kaleminden: Yeni normal
Follow @dusuncemektebi2
Hüseyin Akın / Milli Gazete
Yeni Normal diye isimlendirilen bundan sonraki süreç acaba konuÅŸma ve yazı dilimize de etki edecek mi? Sosyokültürel ve dini hayatımızı belirgin bir ÅŸekilde etkilediÄŸine göre günlük dilimizde de birtakım deÄŸiÅŸiklikler oluÅŸturması gayet doÄŸaldır. Yeni Normal eski normali kışlık elbiselerimiz gibi gardırobumuzdan kaldırıp yerine yazlık kıyafetlerimizi yerleÅŸtirecek. KonuÅŸurken ve yazarken artık ÅŸu ifadeleri kullanmamaya itina göstereceÄŸiz belki de:
El ele vermek. Bir tür dayanışma, güçleri birleÅŸtirmeyi ifade eden bu tabiri artık kullanırken iki kere düÅŸüneceÄŸiz. El ele vermek hijyen ve salgın noktasında en sıkıntılı eylem çünkü.
Safları sıklaÅŸtıralım: Camide imam ve müezzinler bu ikazı yapmadan evvel bir kez daha düÅŸünecekler. Çünkü “bulaÅŸ” riski diye bir ÅŸey var.
“Üzerine düÅŸmek” deyimi de bir müddet çok itina göstermek anlamında baÅŸka kelimelere ihtiyaç duyacaktır.
“Arası açılmak” deyimi yeni normalde sosyal mesafeye iÅŸaret edeceÄŸi için “dargınlık” ve “küskünlük” anlamından hızlı bir biçimde uzaklaÅŸabilecektir.
“Suya sabuna dokunmamak” deyimi de bundan böyle yerleÅŸik anlamıyla “sakıncalı konulardan uzak durmak” olarak kullanılmayacak, tam tersi sakıncalı iÅŸlerin ve tehlikenin içine girmek biçiminde kullanılmaya baÅŸlanacaktır.
BulaÅŸan ÅŸeye “bulaÅŸ” denildiÄŸini öÄŸrendik, yanaÅŸan ÅŸeye “yanaÅŸ”, sataÅŸan kiÅŸiye “sataÅŸ”, salınan ÅŸeye “salaÅŸ” demeye alışacağız.
Yeni Normal diye bir ÅŸey varsa bundan böyle Yeni Anormal’i de otomatikman kabullenmemiz ÅŸart olacaktır.
Mesela maske modern insanın yeni peçesidir artık. Maskesiz bir balo yeni anormaller listesinde en ÅŸaşırtıcı ÅŸeylerden biri pekâlâ olabilir.
Evlerini izolasyon yaptırmak için hiçbir masraftan kaçınmayanlar yakında kendi izolasyonları için de bir bütçe ayırmaları gerekecek. Kendini yaz-kış ÅŸartlarına göre izolasyon yaptırmayanlar hemen Yeni Anormal kavramı içerisine dahil edileceklerdir.
ORUÇ TUTUYORUZ KÄ°N TUTMUYORUZ
Ramazan rahmet ayı. DiÄŸer vasıflarını hiç saymıyorum. Rahmet, içerisinde insanın ihtiyacı olan her ÅŸeyi barındırıyor. Sevgi, ÅŸefkat, merhamet, güven, himaye, nimetlendirme gibi geniÅŸ bir anlamı içeriyor “rahmet” kelimesi.
Dilin orucu, zihnin orucu, kalbin orucu diye tasnif ettiÄŸimizi düÅŸünelim, insan bu ayda tam anlamıyla kendi kendisinin kendisi olmaya hazırlanıyor. Ä°tikâf dediÄŸimiz ÅŸey de kendini yakından tarassut etmenin özel halidir. Öyleyse en yakından en uzaÄŸa doÄŸru gittiÄŸimizde bu rahmet halesinin insanda tebellür eden kısmını niçin hiç göremiyoruz.
Kendin gibi düÅŸünmeyene kin besleme, nefret etme; eÄŸer onunla senin arandaki ÅŸey hakikate vasıl olup-olmama meselesi ise onun için üzül yeter. Bu, bu kadar zor mu gerçekten? Kin duymanın da bir ÅŸehveti olduÄŸunu ona müptela olanlar çok iyi bilirler. Bu yüzden avurtlarını nefret soluÄŸu ile doldururlar. Sevgi ile baÅŸları çok hoÅŸ deÄŸildir.
Bakmayın kendilerine yakın olanları seviyor gözüktüklerine, en ufak bir arızada hısım akraba, eÅŸ dost demeden herkesin üzerini bir çırpıda çizmekten çekinmezler. Eylemlerine yansıyan enerjilerini kinden almışlardır. Sanki bu insanlara okudukları okullarda “kin kültürü ve nefret bilgisi” dersi verilmiÅŸ gibidir. Nefret ve kinin gizlisini, açığını, ağırını, hafifini, her türlüsünü çok iyi bilirler. Bugün hakikate ayrıksı duran birinin yarın hakikatin hamalı, hakkın en büyük savunucusu olamayacağını kim iddia edebilir? Ä°çini kendisi gibi düÅŸünmeyenlere karşı hapishaneye dönüÅŸtüren insan öncelikle kendisine acımakla baÅŸlamalı baÅŸkalarına acımaya.
Ramazan bir aylık bir serüven deÄŸil, on bir ayın iyilik ve güzellik performansı için bir hazırlık safhasıdır. YemediÄŸi içmediÄŸi ÅŸeylerin insana yaramasıdır oruç. Siz sanıyor musunuz ki insana sadece yedikleri içtikleri yarar, hayır, insana aynı zamanda yemedikleri içmedikleri de yarar. Bunun yararını sadece karnındaki hafiflikte arayanlar bu yarara ulaÅŸamazlar. Kalbindeki hafifliÄŸi, iç huzuru, düÅŸünsel posaları, virüsleri de dışarıda bırakabilmeyi gerektirir oruç eylemi.
Kini ve nefreti kutsamaya çalışanlar kendi egolarını yüceltmekten baÅŸka bir ÅŸey yapıyor deÄŸildirler. Dava için davanın dışında kalanlara kin duyduÄŸunu söyleyenler fena halde yanılgı içerisindedirler. Zira bu dava ÅŸayet nefret ve sevgisizliÄŸe doÄŸru büyüyorsa olsa olsa (Yunus’un dilinde “ben gelmedim dava için” diyerek ifadesini bulan) arazi davası, mal ve mülk davası olabilir.
Henüz yorum yapılmamış.