Sosyal Medya

Rasim Özdenören: Hudeybiye Barışı ve gerçeği görmek

Hudeybiye’den çıkarılacak dersler var… Olumsuz gibi duran koşullardan olumlu sonuçlara ulaşılabileceği mülahazası...



GerçeÄŸi görmek yetmiyor, onu kabullenmek de gerekiyor…
 
GerçeÄŸi görmek deyince aklıma Hudeybiye Barışı geliyor…
 
Hudeybiye’den çıkarılacak dersler var…
 
Olumsuz gibi duran koÅŸullardan olumlu sonuçlara ulaşılabileceÄŸi mülahazası...
 
Her yeni koÅŸul altında ondan çıkarılacak dersler tüketilmeden sürüp gidiyor...
 
GörünüÅŸte Müslümanların aleyhine gibi duran anlaÅŸma hükümleri çok geçmeden her biri Müslümanların lehine doÄŸru sonuçlar vermeye baÅŸladı. Bunun üzerine KureyÅŸ, her defasında kendi zaferi olarak antlaÅŸma metnine koydurduÄŸu hükümlerin bazısının kaldırılması için müracaat etmek zorunda kaldı.
 
Olay ÅŸudur: Müslümanlar Hicret’in altıncı yılında Resulullah’ın iÅŸaretiyle umre yapmak üzere 1500 kiÅŸilik bir kafileyle Medine’den Mekke’ye hareket etti. Mekke’ye yaklaşık 17 kilometre mesafede, Hudeybiye mevkiinde mola verdiler. KureyÅŸ, Müslümanların Mekke’ye savaÅŸ için hareket ettiÄŸi zehabına kapılarak onları durdurmak istedi. Taraflar arasında elçiler teati edildi ve sonuçta Hudeybiye mevkiinde taraflar arasında bir antlaÅŸma akdedildi. Bu anlaÅŸmaya göre Müslümanlar o yıl umreden vazgeçecekler, umre ziyareti bir sonraki yıla bırakılacaktı... DiÄŸer hükümler de zahiren Müslümanların aleyhine görünüyordu. Ashap derin bir çöküntüye uÄŸradı. Hz. Ömer taÅŸkınlıklar gösterdi. Hz. Ebubekir ise mutmaindi. Ancak ashap öylesine melal içindeydi ki anlaÅŸmanın imzalanmasından sonra Resulullah onlara: “Haydi, artık kurbanlarınızı kesiniz ve baÅŸlarınızı tıraÅŸ ediniz!” buyurmasına raÄŸmen hiçbiri yerinden kımıldamadı. Ancak Resulullah’ın tıraÅŸ olup kurbanını kestiÄŸini görünce harekete geçtiler…
 
Hudeybiye Kuyusu
 
Bu ayrıntıların önemi ÅŸurada: Ashap reel koÅŸulun icabına göre düÅŸünmüyordu. Var olan koÅŸulun gerçekliÄŸini deÄŸiÅŸtirmek istiyordu. Oysa Resulullah hem kendi kalarak hem var olan koÅŸulun gereÄŸini dikkate alarak hareket ediyordu.
 
Ä°slam fütuhatı dinde zorlama yoktur (Kur’an, Bakara, 256) ilkesini esas alıyor. Muhatabı olduÄŸu gibi kabul etme, onun iradesine müdahale etmeme…
 
Fetih, Ä°slam ile teması yasaklanmış olan insanların Ä°slam’la teması saÄŸlandığı anda misyonunu ikmal etmiÅŸ sayılır. Bu düstur bütün Ä°slam devletlerince benimsenmiÅŸti. Nitekim Osmanlı Devleti de fethettiÄŸi yerler ahalisinin dilini, dinini, geleneklerini deÄŸiÅŸtirmeye teÅŸebbüs etmedi. Müslüman olanlar zaten Ä°slam’ın ÅŸartlarına göre hareket etmeyi önceden kabul etmiÅŸ oldular…
 
Kendi olarak bırakarak deÄŸiÅŸimi gerçekleÅŸtirmek: bu bizim kültürümüzün özelliÄŸi…
 
Kendi olmaktan çıkararak deÄŸiÅŸimi gerçekleÅŸtirmek: Batı kültürünün özelliÄŸi…
 
Batı kültürü bu özelliÄŸinin sonucu olarak iÅŸgal ettiÄŸi (fethettiÄŸi deÄŸil, iÅŸgal ettiÄŸi) yerlerin ahalisine kendi dilini, dinini kabul etmeye zorladı. Durumu Batı’nın sömürgeleÅŸtirdiÄŸi her yerde görürüz. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı ülkelerinin mandası altına sokulan yerler 15-20 yıl içinde sömürenin dilini konuÅŸur hale geldi.
 
Oysa yüzyıllar boyu Osmanlı Devleti ile bir arada yaÅŸayan ülkeler kendi dillerini ve geleneklerini korudular.
 
Durum, gerçekliÄŸe hayıflanma yerine olduÄŸu gibi kabul ederek onu aÅŸmanın üstesinden gelme temrini…
 
Bu virüs de nereden çıktı diye hayıflanmaya gerek yok. O var. Öyleyse önerilen önlemlere riayet ederek, yani gerçeÄŸi görüp kabullenerek onu aÅŸmaya bak!
 
1400 yıl sonra, Hudeybiye bize bu gerçekliÄŸi bir daha fısıldıyor…
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.