Yıldız Ramazanoğlu'nun kaleminden bir film: Omar ve Biz
Follow @dusuncemektebi2
Omar bir yandan da sitenin bahçe ve duvar işlerinde çalışmak üzere işi almış bir firmanın kalfasının emrinde çalışmaya başlar. Ezilenlerin birbirini ezmesinin en açık örneklerinden biri burada da açığa çıkar ve kalfa görece gücüne dayanarak kimsesiz ve sahipsiz gördüğü Omar’ın hak ettiği parayı vermediği gibi bir de öldüresiye döver hiç sebepsiz.
Kalbinden vurulan Ali Hemdan’a rahmetle.
Hezeyanlar:
“Neden ülkelerine dönüp savaÅŸmıyorlar. Suriyeli zenginler kendi yurttaÅŸlarına dönüp bakmıyorlar bile. Suriyeliler deniz kenarında görüldü. Bak bir de iÅŸyeri açmışlar. Evde doÄŸum günü kutlamasını biliyorlar, fazla neÅŸeliler ve gitmeye niyetleri yok. Osmanlıya da emperyalist diyorlardı zaten.”
YönetmenliÄŸini Maryna Er Gorbach ve Mehmet Bahadır Er’in yaptığı Omar ve Biz filmi (2020) Türkiye’de Suriyelilere ve daha geniÅŸ manada öteki ve baÅŸka olanlara yaklaşımlarımızdaki çeÅŸitliliÄŸi gözler önüne seriyor. Filmin açılış sahnesinde sadece “haberler” olarak iÅŸittiÄŸimiz bir gerçekliÄŸin, Türkiye Yunanistan sınırından Avrupa’ya geçiÅŸ yapmak isteyen Suriyelilerin kaçış hikayesine dahil oluruz. Omar ve kimbilir hangi sebeple hamile olarak yollara düÅŸmüÅŸ olan kızkardeÅŸi Mariye kaçak geçiÅŸ engellenince kıyıya yakın bir yazlık sitede kalmaya baÅŸlarlar. Balığa çıkan yaÅŸlı yazlıkçının, motoruna el koymaya çalışan birkaç mültecinin saldırısıyla ölümle yüz yüze gelmesi, Omar’ın cansiperane çabayla adamı kurtarması sonucu o da gençlere geçici bir süre evini açmıştır. Mülteciler arasında cana kasteden de canı kurtaran da olabilir, bütün halklar gibi onlar da erdemden acımasızlığa insanın uçlardaki bütün hikayesini taşırlar.
Emekli asker olan Ä°smet bey durumdan hoÅŸnut olmaz çünkü teknik düÅŸünen konforlu zihnine göre bu insanlar yasa dışı iÅŸler yapmaya kalkışan suçlulardır. Mülteci olmak zaten tekinsizliÄŸe iÅŸaret eder ve bu alt konumdaki insanlarla aynı korunaklı ayrıcalıklı yerde kalarak eÅŸitlenmek iyice can sıkıcıdır. Bir disiplin adamı olarak, bildiÄŸi hiyerarÅŸi biçimi, ast üst iliÅŸkisi sarsılmakta, belirleyici konumu akamete uÄŸramaktadır adeta. Burada kalmaları bir otorite zafiyetine de iÅŸaret edeceÄŸinden polise teslim edilmeleri en uygunudur.
Fakat görürüz ki Ä°smet beyin kronik hastalığı olan karısı farklı yaklaşır meseleye, onlarla diyalog kurmaya, hallerini anlamaya çalışır ve kocasının hoÅŸnutsuz bakışlarına raÄŸmen yemek getirir, kullanmadığı temiz giysileri verir. Bu esnada iÅŸittiÄŸi “bugün yüzüne ÅŸükranla bakanlar yarın seni sırtından vururlar” sözü ise “Araplar bizi arkadan vurdu” önyargımıza bir gönderme. Kadın sadece “emekli oldun ama kalbin hala asker” demekle yetinir, ÅŸefkatin, anlamanın, ötekinin hakikatine eÄŸilmenin temsilcisidir filmde. SavaÅŸtan kaçarken düÅŸkünleÅŸmiÅŸ, sığınmış, kaybetmiÅŸ insanlara kuÅŸku ve retle yaklaÅŸmanın alemi yoktur. Bu temsille, gelenlere kol kanat geren sayısız kadını, her sabah olandan alıp olmayan mültecilere vermek için harekete geçen sivil inisiyatifleri hatırlamamak mümkün deÄŸil. Sorgulamadan, soru sormadan, göz hizasından ve eÅŸitlik duygusu içinde. Zehirleyen soÄŸuk ve aÅŸağılayıcı bakışlar, varılacak yer baÅŸka bir bilinmeyen olsa da gençlerdeki gitme duygusunu pekiÅŸtirir. Filmde gitmek bir bakıma metafordur ve hayallere, kafdağına, arzulara, dileklere, umuda karşılık gelir. Mutluluk burası olmayan her yerdedir sanki ve yola çıkmak gücünü her zaman ‘daha iyisi bekliyor’ hayalinden alır.
Omar bir yandan da sitenin bahçe ve duvar iÅŸlerinde çalışmak üzere iÅŸi almış bir firmanın kalfasının emrinde çalışmaya baÅŸlar. Ezilenlerin birbirini ezmesinin en açık örneklerinden biri burada da açığa çıkar ve kalfa görece gücüne dayanarak kimsesiz ve sahipsiz gördüÄŸü Omar’ın hak ettiÄŸi parayı vermediÄŸi gibi bir de öldüresiye döver hiç sebepsiz. Kalfa bir zihniyete ve iktidarın her katmanda hemen kuruluveren yapısına gönderme olduÄŸu gibi, sahada da Suriyelileri ezmeyi kovmayı ve buradan güç devÅŸirmeyi uman bütün küçük insanlarla bir ÅŸekilde eÅŸleÅŸiyor. Çünkü bugün Suriyelileri susturan sözünü kesen zihniyet her fırsatta baÅŸka insanları da dışlanacak nesneler olarak görebiliyor.
Ä°smet esnemeyen iliÅŸki biçimi, herkesin ne yapması gerektiÄŸini söylemeye alışmış tutumuyla aile içinde de baÄŸların kopmasına sebep olmuÅŸtur. OÄŸlu hiçbir hayali ve gelecek tasarımı saygı görmediÄŸi için çekip gitmiÅŸ, karısı ise kopma noktası gelmiÅŸtir. Aslında “baÅŸka” olana sert ve buyurgan olanlar, yakın çevrelerinde de bu yaklaşımı takip ediyor tezi var.
Sahilde top oynama sahnesindeki sembolik anlatımla karşılıklı restleÅŸmenin uzlaÅŸmaya dönüÅŸmesi çok güzel ifade edilmiÅŸ. Bunu Ä°smet beyin intihara kalkışan Mariye’yi kurtarması, Geri Görderme Merkezinde yaÅŸlı genç kadın ve çocuk mültecilerin acılarına tanık olarak büyük bir yüzleÅŸme yaÅŸaması takip ediyor. Emekli askerde taÅŸların yerinden oynadığı, katı kurallarla anlama çabasının yer deÄŸiÅŸtirdiÄŸi zamanlar. Film gücünü aklama ya da mahkum etme yerine yumuÅŸak bir uslupla olanı anlatmasından alıyor. Bir yazar nasıl öncelikle kendi içindeki girdapları çözümlemeyi, kelimelerle keÅŸifler yapmayı hedeflerse, burada da yönetmenler içtenlikle kendi anlama çabalarını ortaya koymuÅŸlar. Ä°nandırıcılık ve sahicilik hissinin yaratılmasında oyuncuların baÅŸarısını da anmak lazım. TaÅŸların sesi, görüntüleri ise baÄŸrına taÅŸ basan insanı, yaÅŸananların sertliÄŸini ima ediyor ve çok etkileyici. TaÅŸ düzenlemenin ortasından yükseltilen filiz de sayısız çaÄŸrışımlara açılmış. Görüntü yönetmeninin baÅŸarısını da anmadan geçmemek lazım.
Serbestiyet
Henüz yorum yapılmamış.