Sosyal Medya

Yasin Aktay: Müslüman için Kur'an okumak ne anlama gelir?

Bu Kitap Allah’ı anlattığı gibi insanı da anlatıyor, böylece okuyan kişi Allah’la tanıştığı kadar kendisiyle de tanışıyor. Böylece rabbini bilmek ile kendini bilmek arasındaki müthiş daire en etkili biçimde işlemeye başlıyor.



Kur’an’la kurulan iliÅŸki bir insanın Müslüman olma vasfının ve sürecinin merkezinde yer alan bir konudur. Her Müslüman için Kur’an Allah’tan kendisine özel olarak indirilmiÅŸ, kendisini özel olarak muhatap alan bir mesajdır. O yüzden Kur’an’ı anlamayla ilgili sorunlar, Kur’an’a inanmadan okuyanlardan çok farklı bir düzeyde ele alınır. Ä°nanmayan biri için sıradan bir metin olan bu Kitab, Müslüman için mesajın sahibiyle kendisi arasındaki bir özel mesajlaÅŸma biçimidir. Bu, Müslümanı Kur’an’ı anlama konusunda baÅŸkalarına nazaran farklı bir imtiyaza sahip kılar.
 
Aslında Müslüman olmadığı halde bu Kitab’ı okuyup etkilenen ve Müslüman olanların tarih boyunca sayısız hikayesi mevcut. Günümüzde de sıkça tekrarlanan bir tecrübedir bu. Bu noktada herkesin bu kitabın iÅŸaret ettiÄŸi hakikatle kendine özgü bir buluÅŸma noktası oluyor. Ama zaten o buluÅŸma gerçekleÅŸtiÄŸi andan itibaren yine Kur’an’la okuyucu arasındaki iliÅŸki sıradan bir metin-okur iliÅŸkisinden ayrışmaya baÅŸlıyor.
 
Teolojinin, hatta onun Ä°slam dünyasına çevrilmiÅŸ dili olarak Kelam ilminin en büyük handikapı sürekli Allah hakkında konuÅŸması, Allah’ı bir bilim nesnesi, konusu, meselesi olarak ele almasıdır. Oysa Allah, hakkında konuÅŸulacak bir varlık olmanın öncesinde ve ötesinde hissedilecek, yönelinecek, ibadet edilecek, dertleÅŸilecek, dua edilecek, dostluk edilecek, konuÅŸulacak bir varlıktır.
 
Allah hakkında konuÅŸmak deÄŸil, Allah’la konuÅŸmak. Kur’an okumak tam da Allah hakkında konuÅŸmayı aÅŸarak metafizik sığlıklarda gezinmek yerine bizzat Allah’la konuÅŸmanın bir yoludur. Bu Kitap Allah’ı anlattığı gibi insanı da anlatıyor, böylece okuyan kiÅŸi Allah’la tanıştığı kadar kendisiyle de tanışıyor. Böylece rabbini bilmek ile kendini bilmek arasındaki müthiÅŸ daire en etkili biçimde iÅŸlemeye baÅŸlıyor. Tabii bütün bunlar Kur’an’ı usulünce ve adabınca okumakla olacak ÅŸeylerdir.
 
Ve yine tabii bu anlaÅŸma zeminin oluÅŸabilmesi önünde dil farkı, tarih farkı, toplum ve tecrübe farkı ve Kur’an’ın kendine özgü yönleri hakkındaki bilgi eksikliÄŸinin ne kadar engel oluÅŸturabileceÄŸi hatırlatılabilir. Elbette bir yandan da Kur’an’ı tanımaktan, onunla daha etkili bir anlaÅŸma zeminine yaklaÅŸma çabalarından geri durmamak gerekiyor. Aslında daha önce de Hüseyin Kazım Kadri’nin Nûru’l-Beyan (Vadi Yayınları) tercümesinin yayını dolayısıyla bugün Kur’an’ın geçmiÅŸe nazaran, hatta ÅŸaşırtıcı biçimde Osmanlı’dakinden bile çok daha fazla okunuyor olduÄŸunu söylemiÅŸtik. ModernleÅŸme ile daha fazla Kur’an okunması arasındaki bu iliÅŸki bir çok kiÅŸi için bir çeliÅŸki veya paradoks olarak görülebilir. Ancak modernleÅŸmenin tabiatı kadar Kur’an’ın tabiatına vakıf olunduÄŸunda bunun hiç de ÅŸaşılacak bir ÅŸey olmadığını söyledik.
 
Tabii okumasının yaygınlaÅŸmasına paralel olarak Kur’an hakkındaki bilgiler de, bilinç de artıyor. Tek bir tercüme deÄŸil, çok sayıda tercümesiyle, sohbetiyle, tefsiriyle muhatap olan bugünün Kur’an okurları giderek Kur’an’la aralarındaki dil farkını aÅŸtıklarını hissedecek noktaya gelebiliyorlar. Elbette herkese aynı anda teÅŸmil edilecek bir seviyede deÄŸil.
 
Belki de Anthony Giddens’ın ModernliÄŸin Sonuçları’nda (Ayrıntı Yayınları) bahsettiÄŸi modern insanın düÅŸünümselliÄŸinin bir boyutu da burada bir Müslüman öznesi için kendini hissettiriyor. Tıp, ekonomi, hukuk, fizik vs. eskiden sadece uzmanlarına açık olan alanların modern ve postmodern dünyada giderek herkesin dahil olabildiÄŸi konulara dönüÅŸmesi yani. Bu durum din ve ilahiyat alanına çok daha kolay uyarlanabilir ve aslında Kur’an’ın bireyle kurmayı hedeflediÄŸi iliÅŸkinin tabiatına da bu durum büyük bir uygunluk taşıyor.
 
Kur’an’la iliÅŸki bir Müslüman öznelliÄŸinin tarih boyunca inÅŸasının hep merkezinde olmuÅŸtur. Bugün de Ä°slamcılığın doÄŸuÅŸunu ve geliÅŸimini hep Batı ile iliÅŸkileri merkeze alarak açıklamaya çalışanlar için bu durumun ayrı bir uyarıcı önemi vardır. Ä°slamcılık salt BatılılaÅŸmaya bir tepki veya Batı sömürgeciliÄŸine karşı bir tepki baÄŸlamına sınırlandırılamaz. Haddi zatında ilk Ä°slamcı söylemler batılılaÅŸmaya karşı çıktıklarından daha fazla Ä°slam’ın özünden sapmaya, Kur’an’la iliÅŸkilerin ihmal edilmiÅŸ olmasına ve Ä°slam’ın bir bidat ve hurafe dinine dönüÅŸmüÅŸ olmasına, Allah ile kul arasına girmiÅŸ aracıların dini saptırmasına karşı çıkıyorlardı. Bu karşı çıkış ise Ä°slam dünyasını batı ile iliÅŸkilerinin baÄŸlamına sıkıştırılabilecek bir mevzu deÄŸil. Ä°slam tarihinin her döneminde dinin bu tarz yozlaÅŸmasına karşı çıkan ve Müslümanları merkezinde Kur’an ve sahih Sünnetin olduÄŸu Ä°slam’ın özüne dönmeye davet eden hareketler olmuÅŸtur. DiÄŸer türlü okuma Ä°slamcılığı türedi, köksüz veya kökü dışarıda bir hareket olarak basitleÅŸtirmeye çalışan bir eÄŸilimi ele veriyor.
 
Salman Sayyid’in daha önce tartıştığımız “Hilafeti Hatırlamak” isimli kitabının da bana göre en önemli sorunu (Ä°slamcı bir perspektiften de olsa) Ä°slamcılığı Batı-merkezli bir dünyaya karşı sahip olduÄŸu (imtiyazlı da olsa) konumuna gereÄŸinden fazla vurgu yapmasıdır. Oysa yine kendi kitabının ”Hermenötik” baÅŸlıklı bir bölümünde Kur’an’la iliÅŸkinin Müslüman öznelliÄŸinin inÅŸasının her zaman merkezinde yer aldığına dair çok deÄŸerli analizlere de yer veriyor.
 
Bu analizlerde Kur’an okumada farklı yaklaşımlara, seviyelere ve ihtilaflara raÄŸmen Kur’an’ın bütün Ä°slam ümmetinin en önemli birleÅŸtirici unsuru olabildiÄŸinin hermenötik koÅŸullarını çok iyi ortaya koyuyor.
 
Belki sonra baÅŸka yerden devam ederiz ama bitirirken, Sayyid’den bir çok çaÄŸrışımı ve imgeyi harekete geçirebilecek küçük bir alıntı: “Kur’an iÄŸne, bizim okumalarımız ise ümmeti birbirine diken iplerdir.”
 
YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.