Sosyal Medya

Zekeriya KurÅŸun: Suudilere Reddiye Haremeyn ve Sultanlar-1

Zekeriya KurÅŸun / YeniÅŸafak



Eve kapanmadan kısa bir sure önce bu sütunda kaleme aldığım bir yazıda, bu yıl haccın iptal edilmesinin gündeme gelme ihtimalinden söz etmiÅŸtim. YaÅŸanan geliÅŸmeler bu sonuca doÄŸru gidildiÄŸini göstermektedir. Ä°slam dünyasının ve Müslümanların her yıl dört gözle bekledikleri ömürlük ibadetlerini bu yıl yapamayacakları endiÅŸesi koronavirüsün oluÅŸturduÄŸu tehditten büyük olduÄŸu bir gerçektir. Lakin bu konuda ciddi bir hazırlığın olmaması, bu yıl haccın erteleneceÄŸinin göstermektedir. Veya en azından buruk bir hac mevsiminin yaÅŸanacağına iÅŸarettir.
 
DiÄŸer taraftan ekonomisi eksiye doÄŸru giden Suudi Arabistan da 12 milyar dolarlık bir hac gelirinden mahrum kalacaktır. Petrol fiyatlarının gerilemesiyle bütçe dengeleri alt üst olan ülkenin maliye bakanı da halkın önüne çıkarak, bu güne kadar yaÅŸanmamış acı bir reçetenin uygulanacağı ilan etmiÅŸtir. Bu görüntü bir yana, 2030 vizyonun ile gündeme gelen ve inÅŸası hızla süren MBS’nın saplantısı Neom kenti etrafındaki tartışmalar; hatta mücavir alanda arazisini vermeyen bir aÅŸiret mensubunun öldürülmesi gibi haberler Suudi halkı üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmiÅŸtir.
 
Taha Kılınç’ın dünkü yazısında dile getirdiÄŸi ve bugünlerde Suudi Sosyal medyasını iÅŸgal etmeye baÅŸlayan “Osmanlı Revakları” meselesinin arka planında yatan gerçek; yaÅŸanan memnuniyetsizlik ve aslında SA’nın bir yol ayrımında olmasından ibarettir. Nitekim revakların Osmanlılara deÄŸil; Hz. Osman’a ait olduÄŸu iddiası da kamuoyunun dikkatlerinin baÅŸka yöne çevrilerek gerçek sorunların ötelenmek istenmesinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.
 
Uzun zamandır Türkiye ile yaÅŸanan bölgesel rekabette kullanılan Osmanlı aleyhtarlığı yeni bir boyuta taşınmıştır. Öyle ki, dünyamızın geçtiÄŸi bu karanlık tünelde, baÅŸka hiç bir konu yokmuÅŸ gibi, Selahhadin-i Eyyubi’den sonra Hadimulharemeyn (Ä°ki kutsal beldenin hizmetçisi) ünvanını kullanan Osmanlı Sultanları’nın Kabe’ye hizmetleri tartışma konusu yapılmaya baÅŸlanmıştır. Oysa, Suudilerin bizzat kendi araÅŸtırmaları ile de bu hizmetler defalarca tescil edilmiÅŸtir. Bu konuda son yıllarda resmi tarih kurumları olan Daretül Melik Abdülaziz tarafından hazırlanmakta olan Hac Ansiklopedisi’nde -zorunlu olarak- en çok bu hizmetlere yer verilmiÅŸtir.
 
Bu konuda Türk araÅŸtırmacıların dışında, hem Arapların ve hem de diÄŸer gayrimüslim tarihçilerin ciddi çalışmaları vardır. Ayrıca danışmanlığımda yapılmış yüksek lisans ve doktora tezleri de bulunmaktadır. BaÅŸka bir ifade ile Osmanlıların Haremeyn’e hizmetlerini tarih tescil etmiÅŸtir. Sosyal medya rüzgarı bu hakikati deÄŸiÅŸtiremeyecektir. Ancak zihinlerin bulandırılması ve tarih üzerinden iki ülke arasına sokulan husumetin tamiri uzun yıllar alacaktır. Mesela; bir çok dilde bulunan Suraiya Faroqhi’nin (Süreyye Faruki) Hacılar ve Sultanlar adlı eseri Osmanlı Sultanları’nın hac ve Haremeyn hizmetlerini yıllarca önce ortaya koyarak bugünkü hezeyanlara cevapları hazırlamıştır. Yine benim bir çok yazım dışında 2017 yılında Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Ä°lmi AraÅŸtırmalar Dergisi’nde yayımladığım, “Hac ve Ä°ktidar: Haremeyn’de Erken Dönem Osmanlı Ä°mar Faaliyetleri” baÅŸlıklı geniÅŸ makalem de bu hizmetleri belgeleriyle ortaya koyaktadır.
 
Madem böyle bir tartışma baÅŸlamıştır ben de üstüme düÅŸeni yaparak burada yayımlayacağım bir kaç yazıyla bu hizmetleri bir kere daha hatırlatacağım. Osmanlıdan günümüze kalan miras tartışmalarını ve sonunda Suudi Arabistan’ın kurucusu Abdülaziz b. Suud’un vadettiÄŸi “hac idaresi” meselesini ele alacağım.
 
Yavuz Sultan Selim’in 1517 yılındaki Mısır Seferi sırasında Mekke ve Medine’yi (Haremeyn) içine alan Hicaz bölgesi de Osmanlı idaresine girmiÅŸtir. O sıradaki Mekke Şerifi II. Berekat, oğlu Ebu Numey ile bir heyeti Kahire’de bulunan Sultan’a gönderip gönüllü olarak Osmanlı Devleti’ne baÄŸlılığını bildirmiÅŸtir. Hatta bugün yine sık sık gündeme getirilen kutsal emanetlere konu olan emanetler de bizzat Ebu Numey tarafından Sultan’a hediye edilmiÅŸtir.
 
Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti Haremeyn ile sadece Müslümanların kıblesi olduÄŸu için ilgilenmemiÅŸ; bilakis idaresindeki bir yerin ve halkının sorumlusu olarak davranmışlardır. Yavuz Sultan Selim daha Mısır’da iken yaptığı düzenlemeler ve yardımlar ile Haremeyn’in iktisadi kalkınmasına önemli katkılar saÄŸlamıştır. Ayrıca bugün çoÄŸu tahrip edilen Mekke’nin tarihi alt yapısıyla Kabe ve çevresinin yeniden imarını baÅŸlatmıştır. Osmanlı Sultanı, Hicaz’ın Osmanlı idaresine girmesinin hemen ardından, eskiden var olan vakıflara ilave olarak, yenilerini kurup Mısır’daki bazı gelirleri de bu vakıflara tahsis etmiÅŸtir. Mesela, Sultan Mısır seferinden dönmeden önce sadece Kâbe’nin kisvesi (örtüsü) için dokuz köyün gelirlerini vakfetmiÅŸtir. Kendisinden önceki adil sultanlar gibi Haremeyn’e hizmet etmeye baÅŸlayan Yavuz Sultan Selim, aynı zamanda Hadimü’l Haremeyni’ş-Şerifeyn ünvanını kullanan ilk Osmanlı padiÅŸahıdır. Yavuz Sultan Selim’den itibaren de Haremeyn’e hizmet ve hac islerini düzenini saÄŸlamak sultanlığın mutlak görevleri arasına girmiÅŸtir.
 
Yavuz Sultan Selim, Hicaz’dan Kahire’ye gelen biat heyetini, Haremeyn ahalisine hediye olarak dağıtılacak 200 bin altın dinar verip geri göndermiÅŸtir. Nitekim o yıl 12 bin kiÅŸiye dağıtılan yardımlar ile Hicaz halkının ve hacıların gönlünü kazandığı gibi Haremeyn’e hizmeti de bir miras olarak bırakmıştır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.