Yasin Aktay: Kur'an'ın anlaşılma biçimleri ve aramızdaki uzaklık
Follow @dusuncemektebi2
Kur’an inanmayanlar için normal bir metindir, okununca etkileyebilir veya etkilemeyebilir, bilgi veya ilham verebilir veya vermeyebilir. Ama Müslüman için Kur’an insanın yaratıcıyla birebir muhatap olduğu, yaratıcıdan gelen bir hitap ve okunduğunda bu hitaba verilen bir cevap.
Coronavirüs dolayısıyla insanların büyük çoÄŸunluÄŸunun eve kapanarak yaÅŸamakta olduÄŸu Ramazan ayının her ÅŸeyden önce Kur’an ayı olduÄŸunu aklımızdan çıkarmamalıyız. KuÅŸkusuz Kur’an ve mümin iliÅŸkisi sadece Ramazan zamanlarıyla sınırlı bir iliÅŸki deÄŸil. Hayatın her anında yılın 12 ayında ve her gününde Kur’an inananlar için ÅŸu dünyada yollarını aydınlatan, doÄŸru yola eriÅŸtiren bir rehber. Bütün insanlara inmiÅŸse bile hidayeti ancak kendisine kalp gözünü ve kulağını açanlara isabet edebiliyor.
Kur’an inanmayanlar için normal bir metindir, okununca etkileyebilir veya etkilemeyebilir, bilgi veya ilham verebilir veya vermeyebilir. Ama Müslüman için Kur’an insanın yaratıcıyla birebir muhatap olduÄŸu, yaratıcıdan gelen bir hitap ve okunduÄŸunda bu hitaba verilen bir cevap. Yani metin aynı anda hem sahibinin konuÅŸtuÄŸu hem de bu konuÅŸmaya muhatabın verdiÄŸi bir cevap olarak çok karmaşık bir iletiÅŸim yolu.
Genellikle normal herhangi bir kitabı okur gibi okumuyor onu Müslümanlar. Okumak için bir önhazırlık yapılır; abdestle, ÅŸeytandan Allah’ı sığınılan bir ruhsal arınmayla, huÅŸu ve edeple. Böyle okunan bir metinle okuyucu arasındaki iliÅŸki baÅŸka herhangi bir metinle olan iliÅŸkiyle kıyaslanamaz. Bu okuma biçimi Kur’an’ı anlama ÅŸekillerini de, Kur’an’ın insan üzerindeki etki biçimlerini de büyük ölçüde belirlemektedir.
Kur’an sadece zihinle algılanan, semantik boyutuyla analiz edilip çözümlenebilen bir metin olmaktan çıkarak okunduÄŸu esnada iÅŸlevini kendine özgü bir yolla yerine getiren bir “Kur’an” oluyor. Kur’an, yani tam da varlığı okuyucu tarafından “okunma” ile tamamlanan, bu haliyle etkisini yerine getiren bir fail. Kitabın Kur’an olma vasfı onun nüzulüyle deÄŸil okunmasıyla tamamlanır yani, hitap edeceÄŸi kalbi ve aklı bulduÄŸunda.
Klasik yorumbilimcileri metinleri okuyan kiÅŸilerin özelliklerini, yaklaşım biçimlerini, akıl ve kiÅŸilik seviyelerini bir metnin anlaşılmasında pek dikkate almazlar. Okunacak ve anlaşılacak metinde içkin olan sabit, kodlanmış bir anlam vardır. Metnin anlaşılması için yapılması gereken ÅŸey o metinde kodlanmış olan anlamların deÅŸifre edilmesinden ibarettir. Bunu da belli bir yöntemsel prosedür ÅŸartını yerine getiren kim olsa yapabilir.
Oysa metne (kitaba) yaklaşım biçimi, yaklaÅŸanın seviyesi, niyeti, ciddiyeti, hazırlığı ve kiÅŸiliÄŸi metnin anlaşılmasına fiilen katılır, bir metni ihya eder veya Kur’an’ın tabiriyle “mehcur” (anlaşılmamış, usulünce okunmamış, Kur’an kılınamamış, takdir edilmemiÅŸ, gereÄŸi yerine getirilmemiÅŸ) halde bırakır.
Klasik tefsir pratiÄŸinde de Kur’an’ın içerdiÄŸi anlamın muhkeminin, müteÅŸabihinin, müÅŸkülünün, nasihinin, mensuhunun, mecazının, belaÄŸatının vs. ayrıştırılması suretiyle yapılan bir analizle anlaşılacak bir Kur’an imgesi belirleyicidir. Bu imge aslında kitabı dinlenen ve Kur’an olunan bir metin olmaktan öte çözümlenip tüketilecek bir nesne, bir araç gibi görür. Son derece soÄŸuk, akademik incelemelerin konusu olarak Kur’an ayetleri sanki onları inceleyen akademisyene, veya uzmana hiçbir ÅŸey söylemeyen sadece anlamı, baÄŸlamı, tarihsel iÅŸlevi hakkındaki çözümlemelerle tüketilmeye çalışılır. Kabul edelim ki, Kur’an’ın metinsel özellikleri ve anlamları hakkında bu ÅŸekilde ortaya konmuÅŸ çok sayıda deÄŸerli oryantalist çalışmalar da vardır. Ancak o çalışmaların Kur’an’la iliÅŸkisinin bir Müminin Kur’anla iliÅŸkisinden çok farklı olduÄŸunu görmek gerekiyor.
Bu ÅŸekilde Kur’an okuma iÅŸinin bir uzmanlık konusu olarak algılanması ve bunun da asıl muhatabıyla araya mesafeler telkin etmesi söz konusudur. “Telkin etme” her zaman o kadar da ince yollarla da olmuyor her zaman. Bu kitabı herkesin anlamayacağına dair çok daha kaba ve çok daha baskın bir söylemin var olduÄŸunu da herkes biliyor. Oysa Kur’an sadece Müslümanları bile deÄŸil, bütün insanları hedef alan bir hitaba sahip ve pratikte de iÅŸlevini uzmanların tavassutuna hiç de ihtiyaç duymadan yerine getiriyor.
Elbette bir fıkıh, hukuk, teÅŸri kaynağı olarak Kur’an’ın anlaşılmasının uzmanlık gerektirmediÄŸini kimse söyleyemez. Ancak Kur’an’ın bu boyutunun gerektirdiÄŸi uzmanlık, alimlik, içtihat melekesi ve seviyesi, Kur’an’ın bütün anlaşılma biçimlerini tüketmiyor. Üstelik bu ilim ve uzmanlık seviyesine sahip olanlara bile Kur’an’ın kendi etki etme yolu açık tutulduÄŸu ölçüde, yani edep ve erkan ile yaklaşıldığı ölçüde bütün Müslümanlar için baÄŸlayıcı bir sonuç çıkabiliyor.
Kur’an’ı elbette herkes okur, okuyabilir, hakkında türlü türlü konuÅŸup yazabilir, ama onu anlama ve hayatında hangi ciddiyette yer vereceÄŸine karar verme imtiyazına sahip olan sadece onun Allah’tan indirilmiÅŸ olduÄŸuna inananlar ve muttakiler oluyor.
Zaten kitabın kendisi de giriÅŸ cümleleriyle bunu söylüyor: “Kendisinden hiçbir kuÅŸku duyulmayan bu kitap muttakiler için bir yol göstericidir, ki onlar gaybe inanır, namazı kılar, ve verdiÄŸimiz rızıktan infak ederler. Sana ve senden öncekilere indirilenlere de inanır ve ahirete de inanırlar”.
Bu tarife uymayan insanların da bir hermenötik daire içinde Kur’an’dan mutlaka anlayacakları ÅŸeyler vardır ama ne anlayacakları veya anladıklarının ne olduÄŸuna ayrıca bakmak gerekiyor.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.