Yasin Aktay: Eşcinsellerin topluma dayattığı faşist düzen
Follow @dusuncemektebi2
Bugün de tarihin her döneminde var olmuş ve muhtemelen bir sapkınlık biçimi olarak da var olmaya devam edecek olan eşcinsellik özel hayatta gizli olarak yaşanmakla yetinmiyor, bir kimlik olarak tanınmak ve itibar görmek istiyor ama bununla da yetinmiyor, emperyal bir tarzda giderek herkesi bu günaha ortak etmeye çalışıyor. İnsanları bu işe özendirmek için türlü türlü ve sinsice yollara başvuruyor. Bu itibarla, eşcinselliğin lanetlenişi kendi içinde kalan bir günah olmayışından, başka insanların haklarına tecavüz eden bir boyuta sahip olmasındandır.
Dostoyevski’nin romanlarında ortaya koyduÄŸu meÅŸhur komplekslerden birine deÄŸinmiÅŸtik. Günahkarlar, özellikle papazların, din adamlarının günah iÅŸleme ihtimalini genellikle büyük bir sevinçle, adeta bir müjde gibi karşılarlar. Bu onların da günahkarlıklarını meÅŸrulaÅŸtırır, normalleÅŸtirir, rahatlatır çünkü.
Bu müjde dilinin medyadaki karşılığını çok sık yaÅŸarız. Sıradan bir insanın çok normal olarak yaptığı bir çok ÅŸeyi bir imam veya bir rahip yaptığında sansasyonel haberlerin konusu olur. Bu haberin satıcısından alıcısına kadar pazarını belirleyen, insanların içlerindeki günah baskısından kurtulma ve arınma isteÄŸidir aslında. Tabii ki cahiliyeye özgü bir yolla.
Tam tersinden bakıldığında, kendi içinde tutarlı dindarların da günahkarlara ayrı bir rahatsızlık verdiÄŸi durumlar da tipiktir. Bunun ardındaki psikolojiyi aslında Lut kavmi, temiz kalmaya çalışanlara karşı çok iyi yansıtıyor: “Çıkarın bunları diyarınızdan, güya bunlar çok temizlermiÅŸ.”
Temiz olma, temiz kalma arzusu ve talebi de cürmün kol gezdiÄŸi, neredeyse bir norm haline gelmiÅŸ olduÄŸu, kurulu düzenin kuralı haline gelmiÅŸ olduÄŸu yerlerde ciddi bir sorun oluÅŸturur, düzeni tehdit eder. Bu sadece livata hususunda deÄŸil, baÅŸka cürüm alanlarında da böyle.
RüÅŸvetin ve hırsızlığın veya ırkçı ayırımcılığın, kadınlara veya zayıflara zulmetmenin herkes tarafından bir hak gibi görüldüÄŸü bir yerde rahatsızlık vermek ve oyunbozan sayılmak için sadece itiraz etmeniz gerekmiyor, temiz kalmakta direnmek bile bir rahatsızlık konusu olabiliyor.
BilindiÄŸi gibi Lut kavminin olayında livatayı bir norm haline getirmiÅŸ olan toplumun kendi özel hayatı içinde livatayı yaÅŸamaktan daha da büyük günahı, buna herkesin uymasını istemeleriydi. O yüzden Hz. Lut’a iki yabancı ve parlak misafirin gelmiÅŸ olduÄŸunu duyduklarında koÅŸup onları da kendi hayatlarına çekmeye çalışmışlardı. Hz. Lut o misafirlerini korumaya çalışıp onlara teslim etmemekte diretince “çıkarın bunları diyarınızdan, temizlermiÅŸ.”
Buradaki “temizlermiÅŸ!” ifadesindeki tonlama, “bize temizlik taslıyorlar, bizi kirli sayıyorlar, bize bizim bilmediÄŸimiz bir norm taslıyorlar, hayat tarzımızı karalıyorlar” anlamlar taşıyor. Belli ki temiz kalma isteÄŸi o toplumdan dışlanmanın gerekçesi sayılıyor.
Livata kültürünün böyle bir istenci var. Nietzsche’nin ifadesiyle çok ÅŸiddetli bir “iktidar istenci” ile yüklü bir yaÅŸam biçimi. Ve tarih her zaman tekerrür ediyor. Bugün de neticede tarihin her döneminde var olmuÅŸ ve muhtemelen bir sapkınlık biçimi olarak da var olmaya devam edecek olan eÅŸcinsellik özel hayatta gizli olarak yaÅŸanmakla yetinmiyor, bir kimlik olarak tanınmak ve itibar görmek istiyor ama bununla da yetinmiyor, emperyal bir tarzda giderek herkesi bu günaha ortak etmeye çalışıyor. Ä°nsanları bu iÅŸe özendirmek için türlü türlü ve sinsice yollara baÅŸvuruyor.
Yoksa daha önce de ifade ettiÄŸimiz gibi, cinsellik insanların özel hayatlarıyla ilgili bir konudur ve kimsenin baÅŸka insanların hayatlarına tecessüs ederek deÅŸip ifÅŸa etme hakkı yoktur, devletin bile. CinselliÄŸin kamusal alanda ifÅŸası konusunda belki eÅŸcinsellerin haklı olabilecekleri tek konu erkek ve kadın cinselliÄŸinin serbestçe teÅŸhir ediliyor olmasıdır. Oysa Ä°slam eÅŸcinselliÄŸin teÅŸhirine ve özendirilmesine karşı olduÄŸu kadar erkek ve kadının cinselliklerinin kamusal alanda teÅŸhirine de karşı çıkar. Sürekli kışkırtılan bir cinselliÄŸin toplum saÄŸlığını fena halde bozduÄŸu bir gerçek. Dolayısıyla burada birilerinin “homofobizm” diyeceÄŸi türden bir ayırımcılık var sayılamaz. Erkek ve kadın cinselliÄŸinin aşırı vurgulanmasının sadece insan bedenini metalaÅŸtırmış olan kapitalizmin iÅŸine yaradığı, onun dışında toplumu ifsad eden bir etki yaptığını söylemekten neden çekiniyoruz?
Burada bir özgürlük sorunu görenlerin, görmesi gereken bir-iki ÅŸey daha var: kadın ve erkek bedenini kendine metalaÅŸtırmış kapitalizmin akıl ve sorumluluktan boÅŸanmış tüketicileri olma tehlikesi. Evet, kapitalizm insanların metalarını tüketme özgürlüÄŸü talep eder ve bütün bir özgürlük sorunu bu tüketme özgürlüÄŸü üzerine kuruludur.
Ä°kincisi elbette insanın özgürlüÄŸü sorumluluÄŸuyla dengelenmesi gereken bir ÅŸeydir ve bu sorumluluk bilhassa özgürlüklerin kullanımında baÅŸka insanların hak ve özgürlüklerine temas ettiÄŸi sınırlarla ilgilidir. Hududullah diye bildiÄŸimiz “Allah’ın sınırları” aslında baÅŸka insanların haklarını iÅŸaret eden sınırlardır. Ä°nsan baÅŸka insanlara karşı suç iÅŸlediÄŸinde bizzat Allah’a karşı suç iÅŸlemiÅŸ olur.
Bu itibarla, eÅŸcinselliÄŸin lanetleniÅŸi kendi içinde kalan bir günah olmayışından, baÅŸka insanların haklarına tecavüz eden bir boyuta sahip olmasındandır.
Aslına bakarsanız insan davranışlarının bir çoÄŸunda bu sosyal boyutlar vardır. Yani insanın kendi bireyselliÄŸiyle sınırlı kalmayın, baÅŸka insanlara etkisi olan davranışlar. Kendi içkisini kendi evinde kimseye etki etmeyecek ÅŸekilde içen kiÅŸinin günahı kendinedir ve kimsenin diyeceÄŸi bir ÅŸey olmaz. Ancak içtiÄŸi içki dolayısıyla eÅŸine, çocuklarına ÅŸiddet uygulayan veya trafiÄŸe çıkıp kazaya sebebiyet verenin içkisi artık kamusal bir meseledir.
Koronavirüs günleri aslında bize bir sosyal eylemin bireysellik sınırlarını ve baÅŸkalarına karşı sorumluluÄŸumuza dair önemli dersler vermiÅŸ, geniÅŸ ufuklar açmış olmalı.
Ä°ÅŸledikleri günahın günah olarak kodlanmasına bile tahammül etmeyen eÅŸcinsellerin arzu ettikleri, kurmaya çalıştıkları dünyanın bütün insanlar için nasıl bir felaket olabileceÄŸini tahmin etmek hiç de zor deÄŸil halbuki.
Bunun için dine, bilhassa Ä°slam’a bir öfke duymaları da ÅŸaşılacak bir ÅŸey deÄŸil. Ä°slam’ı çaÄŸlar öncesinde kalmış bir anlayış olarak nitelemeleri de herkese dayatmaya çalıştıkları sapkın normun en arkaik, en ilkel kibrini ifade ediyor. Bu psikoloji en kadim zamanlarda bile fırsatını bulduÄŸunda sadece özgürlük talebiyle yetinmediÄŸini, bütün topluma kendi normunu dayatmaya çalışan faÅŸizan bir tabiata sahip.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.