Sosyal Medya

İsmail Kılıçaraslan: Demokrasinin sınırında olası bir darbe girişimi

Canan Kaftancıoğlu’nun meşru iktidar için kurduğu “ya erken seçimle gidecekler ya da başka bir şekilde” cümlesini tam da buradan okumayalım da ne yapalım, söyler misiniz? “Başka bir şekilde” lafını “statükocu bir darbe çağrısı” olarak değerlendirmeyip ne yapalım, söyler misiniz?



Petra Costa’nın yönettiği ve Brezilya başkanı Dilma Rousseff’in bir yargı ve meclis darbesiyle azledilmesi sürecini anlatan başarılı belgesel The Edge of Democracy’in en önem verdiğim sahnesinden bahsederek başlayayım. Dilma Roussef’in azil sürecini karara bağlayacak mahkeme öncesi Brezilya’daki “statüko savunucuları” ile Lula-Dilma çizgisini savunan değişimciler son derece büyük bir meydanın sağına ve soluna yerleştiriliyorlar. Havadan çekim yapıldığında görülen manzara şu: Ortası bomboş ve polis korumasında olan meydanın solunda Dilma’nın azledilmesine karşı olanlar, sağında ise azil isteyenler. Dış ses o esnada mealen şöyle söylüyor: “Sokakta başlayan ve bir hukuk darbesine dönüşen bu süreç, Brezilya halkını tam ortadan ikiye ayırdı. Bu, seneler içerisinde değişecek bir şey mi yoksa kalıcı bir hasar mı?”
 
Türkiye’de meydanın boş kaldığı ve tarafların meydanın kenarlarına sıkıştığı süreç ile Brezilya’daki sürecin “aşırı benzer” olması hep dikkatimi çekmiştir. Tam da Gezi olayları sırasında Brezilya’da da “statüko yanlısı Brezilyalılar” tencere tava çalarak sokaktaydılar. Bu olayların ardından Lula’ya “sahip olduğunu asla ispat edemedikleri bir dubleks ev” yüzünden yolsuzluk iddiasında bulunan bir “süper savcı” devreye girdi ve Lula’nın siyasetten uzaklaştırılmasına, Dilma’nın azline neden olan süreç böylece tamamlandı.
 
Peki sonuç? Lula’nın millileştirdiği ulusal petrol şirketi yeniden uluslararası bir konsorsiyumun eline geçti. Brezilya “tamam” oldu.
 
Aradan yıllar geçtikçe ve bu kabil benzerlikler daha net ortaya çıktıkça anlıyorum ki Gezi olayları, -katılıp destek verenlerin bir kısmının niyetleri hariç- son derece gerici bir “statükoyu savunma ayaklanması”ydı.
 
Aslında bir yanıyla çok başarılı da oldu Gezi. Çünkü “meydan” boş kaldı Gezi sonrası. Hepimiz meydanın sağına ve soluna sıkışıp kaldık. Bu 17-25 Aralık kumpasına kendiliğinden bir zemin sağladı. Brezilya’daki sırayla oldu yani Türkiye’de olaylar.
 
Fakat tabii bir hesap hatası çıktı ortaya. “Meselenin ihale edildiği” P.İ.Ç topluluğu, yani atlet koklayıcı, sümük yalayıcı FETÖ’cüler, Brezilya’daki emperyalizmin itleri kadar kabiliyetli çıkmadılar. Başaramadılar meşru iktidarı devirmeyi.
 
15 Temmuz’a giden yol böyle açıldı işte.
 
Hatırlayalım 15 Temmuz öncesi süreci. Ekrem Dumanlı’sından Nazlı Ilıcak’ına, Ömer Faruk Kavurmacı’sından Kerim Balcı’sına kadar tüm FETÖ unsurları aylar öncesinden “bir başka şekilde” demeye başlamışlardı. “Bu iktidar nasıl gidecek?” sorusuna hep “seçimle ya da başka bir şekilde ama mutlaka gidecekler” diye cevap veriyorlardı.
 
P.İ.Ç topluluğu darbeyi de başaramadı malum. “Evlerinden dışarı burunlarını uzatamazlar” dedikleri halk, meseleye el koydu ve dünya darbecilerin koyun gibi yan yana dizilmiş, domuz gibi elleri arkalarından bağlanmış slip donlu fotoğraflarını gördü finalde.
 
Canan Kaftancıoğlu’nun meşru iktidar için kurduğu “ya erken seçimle gidecekler ya da başka bir şekilde” cümlesini tam da buradan okumayalım da ne yapalım, söyler misiniz? “Başka bir şekilde” lafını “statükocu bir darbe çağrısı” olarak değerlendirmeyip ne yapalım, söyler misiniz?
 
Sanki Türkiye’de “sandık” yokmuş gibi, sanki o sandıktan en son aralarında İstanbul, Ankara ve İzmir’in de olduğu çoğu şehirde başarıyla çıkan kendi partileri değilmiş gibi “başka bir şekilde” derseniz “bi sakin gel” deme hakkımız da, 15 Temmuz’u hatırlatma hakkımız da bakidir.
 
Niye bakidir biliyor musunuz? Olası bir darbe girişiminde “canından korkan soysuz köpektir” demeyeceğimizden değil. Pazen eteklerimizle, çizgili pijamalarımızla, mutfak terliklerimizle sokaklara dökülmeyeceğimizden değil. Okey masasından, camiden, öğrenci yurdundan çıkıp vatanı kurtarmaya niyetlenmeyeceğimizden değil.
 
Niye bakidir biliyor musunuz? Bir kıllı, slip donlu darbeci mabadı daha görmeye tahammülümüz yoktur da ondan. Bu kez azabımız merhametimize galebe çalar diye korkarız da ondan.
 
Hadi şimdi gidip “demokrasinin sınırı”nı keşfedin biraz. Bir de maden suyu için. Memleketimin şahane maden suyu Beypazarı’nı tercih edin derim. Hazım sorununa birebirdir.
 
Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.