İbrahim Tenekeci: Allah kötü niyetlilere fırsat vermesin
Bir baro düşünün ki İslam dininin hükümlerini hatırlattı diye diyanet işleri reisine cevap yetiştirmeye kalkışıyor. Evet, kalkışma. Ne diyelim? Demek ki mensubiyet duygusu olmayanın mahcubiyet duygusu da olmuyor.
Allah'tan korkmayan, kuldan utanmayan, fenalıktan hareket eden, saygı ve sevginin uzağına düÅŸmüÅŸ bireylerin varlığı her namuslu insan için tehdit ve tehlikedir.
Her iyiliÄŸi kötüleyen, her güzelliÄŸi karalayan, her ışıltıyı söndürmek isteyen, her baÅŸarıyı geçersiz kılmak için çabalayan bir kimseden hakkaniyetli ve kıymetli bir ÅŸey vücut bulabilir mi? Yalan üzerine kurulu bir dünyadan doÄŸru namına ne çıkabilir? Daima aksini iddia edenler, tersinden yaÅŸayanlardır.
Türkiye, yardım edilen bir ülke idi, ÅŸimdi yardım eden oldu. Bu duruma ÅŸükretmek varken bahaneler üretmek, yurtta yaÅŸanan olumsuz örnekleri ve bazı aksaklıkları öne çıkarmak, elbette iyi niyetle açıklanamaz.
Yıkıcı bir gözle bakanların yapıcı bir ÅŸey görmesi mümkün müdür? Her sözleriyle adeta "saldırgan içerik" gibiler. Kâh ülkemizin ciddiyetini kundaklamaya, kâh durumun vahametini gözlerden kaçırmaya çalışıyorlar. Bakınız: Tiyatro.
Belki bir teselli: Türkiye düÅŸmanlarıyla aynı dili kullanan, benzer hassasiyetleri paylaÅŸanlar, tarihimizin her döneminde olmuÅŸtur. Son tahlilde; karakter de kaderdir. Teselliyi daha söylemedik, söyleyelim: "Tarih, dengeyi saÄŸlamak için kendine özgü yöntemler kullanır." (Ä°brahim Kalın, Perde ve Mânâ, Ä°nsan Yayınları, Nisan 2020, sayfa 17.)
***
İnsaniyeti değil de sadece siyaseti tercih edenler, muhalefet ile husumet kavramlarını da birbirine karıştırmış olurlar.
Ä°nancı olmayanı inandırmak zordur. Kendi devletinin açıkladığı rakamlara inanmıyor, buna karşılık, batılı bir operasyon gazetesinin sözde haberine itimat ediyor. Hatta buradan yola çıkıp inanılmaz yerlere varabiliyor.
Bir baro düÅŸünün ki Ä°slam dininin hükümlerini hatırlattı diye diyanet iÅŸleri reisine cevap yetiÅŸtirmeye kalkışıyor. Evet, kalkışma. Ne diyelim? Demek ki mensubiyet duygusu olmayanın mahcubiyet duygusu da olmuyor.
Milletin deÄŸerlerini deÄŸersiz görmek, tedavisi pek mümkün olmayan bir hastalık çeÅŸididir. Hakikatle inatlaÅŸan kim varsa, hikâyenin sonunda, hüsrana uÄŸramıştır ve uÄŸrayacaktır.
Son zamanlarda birçok tatsız ve ibretlik olay yaÅŸadık, yaşıyoruz. Ramazan ayında, mübarek oruç günlerindeyiz. Ayrıca salgın hastalıkla mücadele ediyor, kayıplar veriyoruz. Sosyal medyada özellikle gündeme getirilen baÅŸlıklara bir bakalım. En masumunu yazabiliyoruz ancak: "Diyanet kapatılsın."
Bayrağımız için "ay yıldız" ifadesini kullanıyor olsak da hilalin varlığını bir kez daha hatırlatalım. Birileri yine unutmuÅŸ olabilir. Burası, hilalin gölgesidir.
***
Milletin ve memleketin hayatını ipotek altına almaya çalışanların, kendilerini hak sahibi gibi görenlerin taciz ve tehditleri devam ediyor. Hazım sorunu yaşıyor, hep dayatmayla hüküm sürdükleri için ÅŸimdi öÄŸrenme güçlüÄŸü çekiyorlar.
Ä°slam inancına baÄŸlıyız. Mensubiyetimiz bize birçok mesuliyet yüklüyor. ÖrneÄŸin önde olanı, sorumluluk alanı korumak ve desteklemek zorundayız. Zaten hedef haline gelecek, düÅŸmanlığa maruz kalacak bir insana bizim de aynısını yapmaya hakkımız yoktur.
Ä°ÅŸin aslı ve esası, ÅŸartlanmış ile adanmış, taraftar ile inanan arasındaki mücadeledir bu. Safımız elbette bellidir.
Sayın ErdoÄŸan'ın yakın çalışma arkadaÅŸlarına yapılmak istenen itibar suikastları hız kazanmış görünüyor. Yetmiyor, bu isimler üzerinden koskoca bir camiayı sindirme fikrine kapılıyorlar.
Gerek yok ama yine de söyleyelim: Biz, sizin sindiremeyeceÄŸiniz kadar büyük bir lokmayız.
Kaynak: Fikriyat
Henüz yorum yapılmamış.