Faruk Beşer: Fatiha'da Rahman ve Rahimin farkı
Follow @dusuncemektebi2
Rahîm Allah’ın sadece cemal, yani güzelliklerini ve nimetlerini anlatan sıfatlarından iken, Rahman ise bununla birlikte celal, yani azamet ve korkuyu anlatan sıfatlarına da işaret eder. Besmelede ve Fatiha’nın ikinci cümlesinde Rahîm’in Rahman’a sıfat olabileceği de hesaba katıldığında o zaman ikisinin birden manası, ‘Allah Rahîm bir Rahmandır’ olmuş olur.
Ramazan boyu her akÅŸam saat 18.00 de Twitter üzerinden ‘ayetler ışığında’ adıyla 20 dakikalık bir sohbet yapıyoruz. Bugün, inÅŸallah, sekizincisi olacak. Bu da koronanın nimetlerinden biri sayılabilir.
Tabii olarak Fatiha’dan baÅŸlayınca bu surenin bir Müslümanın hayatında ne kadar önemli olduÄŸunu bir kez daha gördük. Bu önem sebebiyledir ki, geçmiÅŸte Fatiha tefsiri adıyla pek çok eser yazılmış. Sohbette anlatabildiklerimizden bazılarını sizlerle de paylaÅŸmak istiyorum:
Fatiha Suresi Mekke döneminin ilk yıllarında indi. O günlerde Resulüllah (sa) bazı mekânlardan geçerken etraftan ‘Ya Muhammed!’ diye sesler duyar, endiÅŸelenir ve hızlı adımlarla uzaklaşırdı. Durumu bilge ve muvahhit bir Hıristiyan olan Varaka bin Nevfel’e anlattı o, ‘bir daha böyle sesler gelirse dur ve dinle, bakalım ne diyecek’ dedi. Resulüllah da bir gün yine bu sesi duyunca, ‘buyurun!’ dedi, ses devam etti: ‘De ki, Allah’tan baÅŸka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve resulü olduÄŸuna ÅŸahitlik ederim. Ve de ki, el-hamdü-lillahi rabbil- alemîn…’ ve Fatiha’yı sonuna kadar okudu.
Ebu Saîd isimli bir sahabi anlatır; ‘bir gün Resulüllah bana, daha mescitten çıkmadan sana Kuran’ın en büyük suresini öÄŸreteyim mi? dedi, elimi tuttu, yürüdük. Kapıya yaklaşınca ben, ey Allah’ın Rasulü, hani daha mescidden çıkmadan bana Kuran’daki en büyük sureyi öÄŸretecektin, dedim. Evet, o ‘elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin…’dir. O Seb’ul-mesânî’dir ve bana verilen Kuran-ı azîmdir, buyurdu’ (Buharî). ‘Seb’u’l-mesani’ sürekli tekrarlanan yedi ayet demektir. ‘Kuran-ı azim’ de Kuranıkerim’in adeta özü olması sebebiyle, kelimelerinin azlığına raÄŸmen onun manalarının bütün temel ilkelerini içermesi sebebiyledir.
Fatiha, her Müslümanın günde en az on yedi kez tekrarlamak zorunda olduÄŸu, sünnetleri de kılıyorsa kırk kez tekrarladığı günlük virdi ve Allah’a tekmil verir gibi sürekli yaptığı zikridir. Zikir Allah’ı anma demektir ve zikrin zıddı nisyan, yani unutma ve gözardı etmedir. O, ‘Allah’ı unuttukları için onun da kendilerine kendilerini unutturduÄŸu kimseler gibi olmayın’ buyurur. Çünkü beÅŸerin bütün hataları O’nu unutmasından kaynaklanır. ‘Âdem unuttu ve hata etti’. Fatiha’yı günde en az bu kadar okumayanlar, onu terk ettikleri ölçüde Allah’ı unutuyorlar demektir. Unutan da unutulur.
Merhum Muhammed Hamidullah Hocamızın derslerinde söylediklerinden hatırlıyorum. Fatiha’nın kelimeleri bütün Ä°slam milletlerinin dillerine öyle girmiÅŸtir ki, Müslümanlar onun her kelimesini bilir. Mesela Türkçe’de, ‘iyyake’ baÄŸlacı hariç, onun kelimelerden kullanılmayanı yoktur. Hamd, Allah, rab, âlem, rahmet, malik, yevm/yevmiye, din ilah… Fatiha sayesinde Müslümanların kendi aralarında asgari iman ve düÅŸünce birliÄŸi oluÅŸur.
Besmele aynı zamanda surenin birinci ayetidir. Yani biz her iÅŸimize ‘Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla’ baÅŸlarız.
Rahman ve Rahîm kelimelerinin her ikisinin de kök anlamı rahmettir/merhamettir. Rahman, rahmetin, merhametin bizatihi kendisi ve kaynağı demektir. O yüzden bu isim sadece Allah için kullanılır. Rahîm ise, bütün yarattıklarına acıyan, merhamet eden ve Rahman olma özelliÄŸini onlarda fiilen gösteren demektir. Rahman’da azamet ve heybet manasının da olduÄŸu çokları tarafından bilinmez. Yani er-Rahman, merhametlidir ama merhametinin gereÄŸi, hak edeni de cezalandırır gibi bir anlam taşır. Çünkü cezayı hak edene ceza vermemek merhameti zedeler. Bizde ‘merhametten maraz hâsıl olur’ deyimi bu manada doÄŸrudur. Yoksa mutlak merhametten maraz hâsıl olmaz. Bu sebeple müÅŸrikler Rahman ismini bildikleri halde sevmezlerdi.
Rahîm Allah’ın sadece cemal, yani güzelliklerini ve nimetlerini anlatan sıfatlarından iken, Rahman ise bununla birlikte celal, yani azamet ve korkuyu anlatan sıfatlarına da iÅŸaret eder. Besmelede ve Fatiha’nın ikinci cümlesinde Rahîm’in Rahman’a sıfat olabileceÄŸi de hesaba katıldığında o zaman ikisinin birden manası, ‘Allah Rahîm bir Rahmandır’ olmuÅŸ olur.
Aralarındaki fark Rahman’daki son ekte aranır. Arapça’da bir kural vardır; kelimeye yapılan son ekler arttıkça kelimenin anlamı da artar. Bu iki isme genellikle bu açıdan bakılmış ve Rahman kelimesinin sonundaki ilave elif ve nun harfleri sebebiyle onun manasının Rahîm’den geniÅŸ olacağı düÅŸünülerek, Rahman’daki merhametin mümin kâfir bütün kulları kapsayacağı, bunun da ancak dünyada olacağı, Rahîm’in ise bu sebeple ahirette dar çerçevede sadece müminlere olacak merhameti anlattığı söylenir.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.